yaa bu ne kadar güzel, ne kadar yerine cuk diye oturan bi benzetmedir :Diger yorumlarınıza bakınca sizde de bi "evini ini gibi görme" durumu var anladığım kadarıyla.
Sizde de diyorum çünkü işin aslı bende de var.
Ben insanlarla vakit geçirmeyi çok severim tabi o vakti bizim evde geçirmediğimiz sürece.
Yani bi kafede saatlerce oturabiliriz, hesabı zevkle ödeyerek bi restoranda sevdiklerimi ağırlayabilirim, sinemaya/bi oyun seyretmeye/bowlinge gidebiliriz, yeni yerler keşfedip saçma sapan sokaklarda kaybolabiliriz, birlikte tatile çıkabiliriz...Ama bize gelmesinler arkadaş.
Evim benim mabedim gibi. Tabiri caizse "ayının ini" gibi. O dışarıda çok sevdiğim insanları evimde görünce inine düşman girmiş ayı gibi tedirgin oluyorum ben, rahatsız oluyorum.Yüzlerine karşı asla belli etmem, çok da iyi agırlarım ama içim huzursuz.
Kendi evimde ayaklarımı toplayarak oturmak istemiyorum, ne giydiğime dikkat etmek istemiyorum; koltuk minderleri yeterince kabarık mı, tuvalet aynasında hiç su damlası kalmış mı, kaç çesit börek yapılması gerekiyor diye düşünmek istemiyorum.
Kahvemi yapıp bornozumla oturup kitap okumayı daima misafire tercih ederim.
Böyle işte, bi garip hal.
Not:Evde agırlamayı sevdigim bi avuç insan var mesela ama onlar da zihnime nasıl yerlestilerse misafir gibi görünmüyolar bana.![]()




"Evim benim mabedim gibi. Tabiri caizse "ayının ini" gibi. O dışarıda çok sevdiğim insanları evimde görünce inine düşman girmiş ayı gibi tedirgin oluyorum ben, rahatsız oluyorum."
İnan bu ayılık hali bende de var!!!!!!