Maalesef Türkçe içerik tavsiyem yok, umarım yazan başkaları çıkar. Ben mesleğim gereği fizyoloji ve sinirbilim konularına çok ilgiliyim, psikolojinin fizyolojik yanını bilmek çok hoşuma gidiyor ve bana iyi geliyor, henüz bu konularda Türkçe içerik üreten bilim insanları yok bildiğim kadarıyla.
Diğer konular için ise tam yerine geldiniz :) İlk cevabımı uzun uzun yazmıştım ama sildim alakasız olur belki diye, keşke silmeseymişim. Yaşadığım zihinsel dönüşümü biraz anlatmaya çalışayım size o zaman çok sıkmadan. Ben ihmal edilmiş bir çocukluk geçirdim sayılır, babam duygusal olarak var olsa da fiziksel olarak yoktu şehir dışında çalışmak zorunda olduğu için, annem de fiziksel olarak var olsa da duygusal olarak çok mesafeli bir kadındı, hala da öyledir (sekiz küsur yıllık kocama hala "siz" diye hitap eder, varın oradan hesaplayın

). Üstelik ailemle, hatta sülalemle hayat görüşü anlamında taban tabana zıttız. Hep kendimi kanıtlama, doğru bildiğimi savunma, haklılığımı ispatlama gibi bir misyon edinmiştim kendime. "'Hanım hanımcık' giyinmemem; ojeyi, makyajı, piercingi, dövmeyi, saç boyasını sevmem ve dindar olmamam beni başarısız ve mutsuz yapmıyor, ben de başarılıyım, ben de mutluyum, bakın ne kadar mutluyum, beni onaylayın" diye düşünerek harap ettim kendimi yıllarca. Ailesiyle sıkı fıkı olan, annesini günde iki kez arayıp on dakikadan fazla konuşan, üç günlük tatilde hemen memleketine koşan insanlara hep anlatamadığım bir sinir hissettim. Sadece aileme karşı kendimi kanıtlamam yetmiyordu, ebeveynlerimle çok sıcak bir ilişkim olmadan mutlu olabileceğimi de arkadaşlarıma kanıtlamalıydım. İşimde ve akademik hayatımda da farklı görünen ama aslında çok benzer olan problemler yaşıyordum. Aynı anda işe başladığımız insanlar doçent olmuştu, ben hala tez döneminde bir araştırma görevlisiydim. Onların derslerine asistan, sınavlarına gözetmen olmak zorundaydım. Muazzam bir kısır döngü içindeydim, mutlu olduğumu kanıtlamak isterken daha mutsuz oluyordum, ya da başkalarının gerisinde kaldığımı düşünerek çalışma istediğimi kaybediyor ve daha fazla geride kalıyordum. Sürekli ama sürekli bahanelerin arkasına sığınıyor ve mızmızlanıyordum "annem bana zamanında böyle demişti; babam 20 sene önce neden şehir dışına çalışmaya gitti; hocam çok ters bir insan; 15 saat lab. asistanlığım var, vaktim yetmiyor; onun hocası zaten yüksekokul müdürü, öyle aldı kadrosunu"... Uzar gider bu. Şu an fark ediyorum ki, bu düşüncelerin hepsi bana eziyetmiş, bana yükmüş ve kimsenin de umurunda değilmiş aslında.
Terapi bana şunları öğretti:
1) Herkesin hayatı kendi ritminde ilerliyor. Birinin ailesiyle sıcak bir ilişkisinin olması ile benim böyle bir ilişki kuramamam arasında bir korelasyon yok. Başkasının tüm lisansüstü eğitimini 5 senede bitirmesi, benim sadece yüksek lisansımın 4 sene sürmesiyle alakalı değil. Kendimi ve hayatımı başkalarıyla kıyaslamayı bıraktım. Bahaneleri bıraktım, ilk önce kendi kendime yaptığım hataları kabul ettim. “Çalışmadım ya, tembellik ettim, uzadı lisansüstü” dedim önce içimden, sonra soranlara sesli olarak.

Bu itirafı içselleştirince oturdum ve çalıştım. Üç ay boyunca tatil matil demeden her gün, sabah 9’dan akşam 10’a kadar. Ne zaman düşsem “Çalışmadığın günlere say!” dedim kendime. Sonuç olarak doktora bitti.

“Evet, ben aramıyorum pek annemi” dedim, “aramam lazım ama konuşacak bir şey bulamıyorum pek.” Telefonuma alarm kurdum, her akşam 8’de aradım dersim yoksa. “Nasılsın, iyisin, havalar nasıl”, bitti bu kadar. 20 dakika konuşmak zorunda değilim, çok içli dışlı olmak zorunda değilim, bütün günümü anlatmak zorunda değilim, medeni bir insan olarak genel sağlık sıhhat durumlarını bilsem yeter. İnanır mısınız, her gün beş dakikalık konuşmalar şu an 20 dakika oldu :) Aile ilişkilerimizi baştan kurduk.
2) Kimse beni, benim onları kafama takıp zamanımı harcadığım kadar önemsemiyor. İnsanlar hakkında kötü düşünceler içinde boğulmak sadece bana enerji ve zaman kaybettiriyor. Onun annesinin çok boş vakti varmış, bunun çalışma konusu kolaymış vesaire, aklıma gelen tüüüm negatif düşünceleri bir köşeye ittim. Yine bazı şeyleri ilk önce kendime itiraf ettim, “ne güzel ya, baya başarılı ilerledi kariyerinde” dedim, “ne güzel sıcak aile ilişkileri var”, “çok samimi bir arkadaş ortamları var, ne hoş”. Daha sonra sohbeti geçerse başkalarına söyledim bunları, daha sonra da insanların kendilerine direkt söyledim, “annenle aranın böyle iyi olması çok güzel bir şey biliyor musun?”, “arkadaşlık ilişkilerinde böyle başarılı olmanı gerçekten çok takdir ediyorum”, “hocam maşallah hiç uzatmadan bitirdin hem yükseği hem doktorayı, vallahi helal olsun!” Hem aileye, hem arkadaşlarıma nasıl duygularla yaklaştıysam, onların da bana öyle yaklaştıklarını gördüm ve insanlara yansıttığım enerjimi önce nötre çektim, şimdi pozitifteyim.
3) Onay almadan da var olabilirim. Kendimi sürekli kanıtlamaya çalışmak hem ruhsal anlamda, hem de ilişkiler anlamında çatışmaya sebep oluyorsa, bunu bırakmam lazım. Ben bir bireyim ve kendi hayat görüşüm var, nokta. Kendi kendime değer verdim, kendi kendimi takdir ettim. Okuyarak, araştırarak, tartışarak kendi hayat görüşümü buldum, bunu kendi çabamla yaptığım için de kendime onay verdim. :) Neden bu kadar çok “kendim” dedim, çünkü ben akademik, sosyal ve entelektüel anlamda bir yatırım yaptım, şu an ben benim için önemliyim, başkasının onayına ihtiyacım yok. Onay alma telaşımı bitirip özsaygımı yeniden inşa edince çevremdeki herkes de bana saygı duydu. Ailemle çatışmayı bıraktım. Bana karşı yaptıkları hataları affettim (çünkü negatiflik bana bir şey kazandırmadı ve kazandırmayacak), onları oldukları gibi kabul ettim, sonuçta onlar da beni olduğum gibi kabul etmek zorunda kaldılar.
Tüm bu düşünce değişiklikleri sonucunda şu an çevremdeki herkes (aile, eş, meslektaşlar, hatta öğrenciler) ile daha dengeli bir ilişki kurabildiğimi düşünüyorum. Bu, ruh halime de denge getiriyor, daha üretken ve daha mutlu bir insan oluyorum. Ben bu dönüşümü 30 küsur yaşımdan sonra geçirebildiysem, herkes geçirebilir. Evet emek istiyor, evet zaman istiyor, evet belki terapi biraz maddi kaynak istiyor, ama inanın ki sonuçları çok güzel.
Umarım gereksiz uzun bir yazı olmamıştır ve umarım az da olsa bir faydam dokunur okuyan herkese... :)