- 21 Şubat 2009
- 7.375
- 308
- 363
OSMANLI TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK VE FECİ ŞEHZADE KATLİAMI
27 ve 28 Ocak 1595 tarihleri, 622 yıllık Osmanlı İmparatorluğu tarihinde çok önemli günlerden biridir.
27 Ocak 1595'te önemli bir zafer kazanılmamıştır. ..
Bir büyük askerî yenilgiyle uğranılmamıştır.
Sosyal ya da ekonomik ya da bilimsel ya da doğal büyük, unutulmaz, tarihî herhangi bir olay da meydana gelmemiştir.
27 Ocak 1595 tarihinde 13. Osmanlı padişahı III. Mehmed, ölen 12. padişah. III. Muradın yerine tahta çıktı...
27 Ocak 1595'te III. Muradın cenaze töreni yapıldı.
Ve 28 Ocak 1595'te ise Osmanlı tarihindeki en büyük ve feci şehzade katliamı sonunda bir gece önce öldürülen tam 19 şehzadenin de cenaze törenleri düzenlendi...
Bu katliam, o döneme kadar Osmanlı tarihinde olduğu kadar belki de dünya tarihinde de görülmemiş bir acımasızlıktı...
Taht için, 19 kardeş bir gün içinde katlediliyor ye on üçüncü Osmanlı padişahı IV.Mehmedin böylelikle önü tamamen açılmış oluyordu...
Boğdurulanlar arasında yaşlan adamakıllı kemale ermiş olanların yanı sıra, oyun çocukları hatta kundak çocukları bile vardı.
Tarihe kara bir kayıt olarak tek tek düşen o on dokuz zavallı şehzadenin adları, şöyleydi:
1. Selim Bayezid 2. Mustafa 3. Osman 4. Cihangir 5. Abdullah 6. Abdurrahman
7. Hasan 8. Ahmed 10. Yakub 11. Âlemşah 12. Yusuf 13. Hüseyin 14. Korkud
15. Ali 16. İshak 17. Ömer 18. Alaeddin 19. Davud
ON ÜÇÜNCÜ PADİŞAH III. MEHMED
Babası öldüğünde III. Mehmed Manisa Valisi idi.
26 Mayıs 1566'da Safiye Sultan'tan dünyaya geldiğine göre, tahta çıktığında 28 yaşının içindeydi...
Şehzadeliği sırasında valilik yapan son Osmanlı padişahıdır.
Annesi, Venedikli Safiye Sultan, kocası Sultan III. Murad'ın ölümünü, büyük bir dikkat ve ustalıkla gizlemeyi başardı... Tabii, tüm amacı, Manisadaki oğlu şehzade Mehmed'i kazasız belasız tahta çıkartmaktı.
Safiye Sultan eşinin ölümünü saraydaki güçlü mevkii ile ünlü Harem Kethüdası Canfedâ Hâtûn ile ve Bâb-üs Saâde Ağası Macar Gazanfer Ağadan başka hiç kimseye, hatta Sadâret Kaymakamı Ferhad Paşa ile öteki vezirlere bile duyurmadı.
Safiye Sultan bu konuda sadece Bostancıbaşı Ferhad Ağaya güveniyordu. Onu çağırtıp, kocasının öldüğünü Ferhad Ağaya söyledi. Oğluna, saltanatı müjdeleyen bir de mektup yazdı ve derhal Manisaya gönderdi.
Ferhat Ağa, beraberindeki birkaç bostancı olduğu halde Manisaya hareket etti. At değiştire değiştire ve yollarda çok az dinlenerek dört gün içerisinde Manisaya, şehzade Mehmede ulaştılar.
Ferhat Ağa şehzadeye hemen saltanatı müjdeledi:
Her işi garantiye almayı kendisine şiar edinen şehzade Mehmed, yine de Ferhat Ağaya sordu:
* Bre Ağa! İyi dersin de, sadâret-i uzmadan (sadrazamlıktan) bana niçin âriza
gelmedi (Saltanata resmî çağrı)? Ferhat Ağa, hiçbir şey söylemedi, sadece kuşağından beyaz bir tülbente itina ile sarılmış küçük bir gümüş tas uzatarak
* Devletlü efendimiz, dedi, bunu Valide Sultan Hanımefendi hazretleri size göndermiştir.
İşte o zaman şehzade Mehmed babası Muradın öldüğünü ve taht yolunun kendisine gerçekten açıldığını anladı. Zira, kendisine Ferhat Ağanın verdiği gümüş küçük tasın bir hikâyesi vardı. Annesi ile çok önceden anlaşmışlardı, küçük gümüş tasın kendisine gönderilmesinin gerçek anlamı Baban öldü, hemen İstanbula gelip tahta çık demekti.
Hemen İstanbula hareket için hazırlıklara başlandı.
Bununla beraber ertesi gün daha yola çıkılmadan önce, vezirlerden İbrahim Paşa, Sultan III. Muradın öldüğünü duymuş, Sofu Osman Ağa adındaki sâdık adamı ile hemen Manisaya bir âriza göndermişti.
Bu tarihten hemen hemen yirmi yıl önce tıpkı babası III. Murad gibi III. Mehmed sanıyla tahta çıkacak elan şehzade, Manisadan beraberindekiler ile birlikte Bursa'nın Mudanya limanına geldi... O tarihlerde İstanbula en kısa yol Mudanya-İstanbul arasındaki deniz yoluydu.
Şehzade Mehmed ve maiyeti erkânı ile tüm muhafızlar Kırkık Ali Reis adındaki bir kaptanın iki kadırgasına binip, kıştır, kıyamettir, deniz dalgalıdır diye aldırmadan İstanbula doğru yelken açtılar.
Müstakbel Osmanlı padişahı şehzade Mehmedin maiyetinde lalası Mehmed Bey,Emirahûru Ahmed Ağa gibi önemli isimler de yer alıyordu. Şehzadeye saltanat müjdesini götüren Ferhat Ağaya ise 20 bin altın bahşiş verildi ve Mısır Eyaletine atandı. Ama, o hayat boyu eski görevi Bostancıbaşılıkta kalmayı tercih etti.
MATEM GİYSİLERİYLE KUTLAMA!..
Müstakbel padişah, o dönemin tabiriyle beyn-es salâteyn yani kuşluk vakti İstanbula ulaşıp, Sarayburnundaki iskelede karaya çıktı.
Saray ahalisi, zaten gözleri yolda onu bekliyordu. Mehmed, karaya adımını atar atmaz Topkapı Sarayından kurusıkı yüz bir pare top atışları yapılmaya başlandı.
Böylelikle saltanat değişikliği resmen ilan edilmiş oluyordu. Günlerden Cuma idi...
Şehzade, saray iskelesinde devlet önde gelenlerince istikbâl edildikten sonra topluca Topkapı Sarayına hareket edildi.
Cuma namazında, artık tüm camilerde hutbe on üçüncü Osmanlı padişahı Mehmed-i Sâlis, yani III. Mehmed adına okundu.
Tüm vezirler, Yeniçeri Ocağı ağalan ve devlet önde gelenlerindim, ulemâ Cuma namazını edâ eyledikten sonra matem elbiseleri ile saraya geldiler ve Meydan Divânında Osmanlı tahtına cülus etmiş bulunan yeni Osmanlı padişahına biat ettiler. IH. Mehmede ilk biat eden, müteveffa padişah III. Muradm hocası olduğundan Hoca-i Sultanî (Sultanın Hocası) diye ün salmış, Yavuz Sultan Selimin ünlü nedimi Hasan Canın oğlu, Tâc üt-Tevârih adlı ünlü tarih yapıtının yazarı Hoca Saadeddin Efendi oldu.
Yakın tanıyanların belirttiklerine göre, yeni padişah III. Mehmed zayıf iradeli, safdil, etki altında kalan ama yine de halim-selim, kerim, edebiyatsever, gururlu biriydi. Annesi Valide Safiye Sultanın inanılmaz derecede etkisi altındaydı. Öyle ki, eğer Safiye Sultan arzu ederse verdiği iradeyi derhal geri aldırtmakta bir an bile tereddüt etmezdi. Ayrıca, son derece dindardı. Hazret-i Peygamberin her adının anılışında mutlaka ayağa kalkardı. Bütün eski Osmanlı şehzadeleri gibi çocukluk ve gençlik yıllarında en yetkili hocalardan köklü bir eğitim görerek yetişti. Edebiyat konusunda geniş bir kültüre sahipti. Şiirler de yazdı ve Adlî mahlasını kullandı.
Aşağıdaki şiirinden de kolaylıkla anlaşılacağı gibi III. Mehmed içten ve pürüzsüz bir şiir diline sahipti:
Yokdurur zulme rızâmız adle biz maileniz
Gözlerüz Hakkım rızâsun emrine kaaillerüz
Ârifüz âyine-i âlem-nümâdur gönlümüz
Rüzgârım cünbüşünden sanmayım gaafilleriyüz
Pûte-i aşk içre
Adlî kal idelden kalbimiz
Gıll-u-gışdan hâliyüz âlemde sâfi-dillerüz
Ancak, III. Mehmed yönetim ve askerlik konularında Kanunî Sultan Süleymana kadar sürüp giden ilk büyük Osmanlı padişahlanyla mukayese edilebilecek bir kişilikte değildi. Buna rağmen, babası III. Murad ve dedesi II. Selim gibi İstanbulun içinden saraya kapanıp hiç ayrılmamış da değildir. Kanunîye kadar süren, sefere padişahların bizzat katılmaları geleneğini canlandırmış, ordusunun başına geçerek önemli bir kaleyi fethettiği gibi bir de meydan savaşı kazanmıştır.
HAZİN CENAZE TÖRENLERİ
III. Muradın tabutu, ikindi namazından sonra Haremden çıkartılıp vezirler ve din bilginlerince karşılandı, sarayda Helvahane önünde hazırlanan bir tahtabent üzerine yerleştirildi.
III. Mehmed in de en önde saf durduğu cenaze namazını, Sultan III. Muradın vasiyeti uyarınca Hoca Saadeddin Efendi kıldıracak iken, ondan önce cenaze törenine gelmiş bulunan Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendinin kıldırması, bu iki önemli din bilgini arasında neredeyse çok önemli bir dargınlığa sebep oldu...
Namazdan sonra cenaze Ayasofyadaki II. Selim türbesinin yanında hazırlanan kabre defnedilip, sonradan kabrin üzerine bir de türbe yapıldı.
III. Mehmedin 19 erkek kardeşinin öldürülmeleri ise, Topkapı Sarayında yaşanan büyük bir faciadan başka bir şey olmadı. Nizâm-ı âlem kuralı yine işledi... Bu kuralın işlemesinde, oğlu III. Mehmedin tek başına, rakipsiz kalmasını, dolayısıyla kendisinin de Haremde olsun, sarayda olsun egemenliğinin pekişmesi için yanıp tutuşan, yeni padişahın annesi, Valide Safiye Sultan baş rolü oynadı...
19 şehzadenin ancak dördü yetişkin, öteki on beşinin büyük çoğunluğu daha ana kucağında olan zavallı kardeşler, odalarından tek tek ve zorla alınarak saray dilsizleri tarafından yay kirişleriyle hunharca boğuldular...
Her şey en ince ayrıntılarına göre daha önceden planlanmış şehzadelerin boğularak idamlarından önce, saray marangozhanesinde servi ağacından 19 tabut ve gerekli tüm öteki cenaze levâzımatı hazırlanmıştı.
Boğulan şehzadelerin cansız vücutları Hırka-i Saadet dâiresinin önüne tek tek sıralanırken, şehzadelerin annelerinin canhıraş, iç parçalayıcı feryatları, Topkapı Sarayının duvarları arasında çın çın çınlıyordu. Bu arada, yetişkin şehzadelerden dördü de boğulmadan önce cellatlarına karşı ellerinden geldiğince direnmiş, ama normal insanlardan çok daha güçlü kuvvetli olan dilsizlere karşı fazla bir şey yapmayı başaramamış, üç beş dakika içerisinde son nefeslerini vermekten kurtulamamışlardı.
Gelenek uyarınca, irili ufaklı bu 19 şehzade tabutu şal kumaşlar, kavuklar ve murassa sorguçlarla adamakıllı süslendi! Ardından Helvahane kapısına kadar düzgün bir biçimde yan yana konularak sıralandı ve Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi, gene sırayla her birinin cenaze namazlarını kıldırdı. Sonra saraydan çıkarılan bu Nizâm-ı âlem kurbanı 19 şehzade cenaze alayına katılanların hemen tümünün hıçkırıkları arasında ağır ağır Ayasofya avlusuna taşınarak babaları III. Muradın ayak ucunda hazırlanan irili ufaklı 19 mezara defnedildi!
19 şehzadeden en büyüklerinin adı Mustafa idi... Şehzade, babasının öldüğünü öğrenir öğrenmez, kaçınılmaz sonunu da anlamış, duygularını şu beyit ile dilegetirmişti:
Nisiyem de kâtib-i kudret ne yazdı bilmedüm.
Ag kim, bu gülşeri-i âlemde herkiz gülmedim
III. Muradın kızları da çok geçmeden Topkapı sarayından uzaklaştırılarak, Yeni Saraya nakledildiler.
19 şehzadenin birer birer boğdurulup ortadan kaldırılmaları, yeni padişah III. Mehmedin haris annesi Valide Safiye Sultana yetmemişti... Zira, geriye karınlarında eski padişahın çocuklarının çocuklarını taşıyan 10 kadar câriye daha vardı. Safiye Sultana göre, ileride bir aksiliğin, yeni bir şehzadenin ortaya çıkması ihtimalini önlemek için, bu cariyelerin de yok edilmeleri gerekti...
Safiye Sultan, isteğini bir iki gün sonra gerçekleştirdi...
Ve ayaklarına ağırlıklar bağlanan, 10'u da hâmile 10 câriye, bir gece Topkapı Sarayından alınarak sandala bindirildi ve Kızkulesi açıklarında Boğazın güçlü akıntılarına bırakıldı!
Artık ortada III. Mehmedi rahatsız edebilecek hiçbir şehzade ihtimali kalmamış, Safiye Sultanın gücü de adamakıllı artmıştı...
DİLSİZ CELLATLARIN SONU
III. Mehmedin, saltanata adımını atar atmaz yaşanan bu facialar içinde olumlu bir de uygulaması oldu... Sarayı artık doldurmuş bulunan ve devlet işlerine bile karışan dilsizler, cüceler, maskaralar tamamen Topkapı Sarayından çıkartılarak çoğu Mısıra gönderildi...
SIRA KARDEŞLERDEN SONRA EVLATTA!
III. Mehmedin altı oğlu dünyaya gelmişti: Mahmud, Ahmed, Selim, Mustafa, Süleyman, Cihangir... Bunların arasında en büyük şehzade Mahmud, çalışkanlığı, dürüstlüğü, bilgisi, enerjikliği ile çevresi tarafından çok sevilen ve tahtın tek vârisi olarak görülen biriydi. Ancak, Anadoluda ikide bir ayaklanma çıkartanlara karşı Osmanlı ordularının üst üste yenilgiler aldığı haberleri İstanbula gelmeye başladığında, babası III. Mehmedin önlem almada yetersiz kaldığını gören bu zeki ve cesur şehzadenin bir Anadolu serdarlığını istediği babasının kulağına kadar gitti. Oysa, kendisinden sonra gelen yaşça küçük kardeşi şehzade Ahmed (sonradan padişah olan I. Ahmed) onu, konuşma ve davranışlarından dolayı uyarmış, bu durumdan padişahın huzursuz olabileceğini uygun bir dille Mahmuda iletmişti.
En sonunda şehzade Mahmudun bir şeyhin telkini ile saltanata geçmesi konusunda bazı yazışmalarda bulunması, bu yazışmaların Kızlarağasının eline geçmesi üzerine, III. Mehmed, oğlunun derhal idam edilmesi için gerekli buyruğu, belki de istemeyerek vermek durumunda kaldı...
Kader, on üçüncü Osmanlı padişahını 19 kardeşinden başka oğlunun katili durumuna da getirmişti.
Şehzade Mahmud hemen hapsedildi...
Ve 7 Haziran 1603 Cumartesi günü cellatlara teslim edilen 21 yaşındaki şehzade boğularak idam edildi!
KAYNAK:ERDOĞAN TOKMAKÇIOĞLU/OSMANLI TARİHİNDE KATLEDİLEN ŞEHZADELER KİTABINDAN.
O tarihçilere bende kızıyorum.geçen bir yazı okudum yok aslında padişahlık vasfı yokmuş olsaydı dedesi gibi babasına isyan çıkarırdı diye saçma söylemler.İsyan hazırlığında olsa her önlemi alırdı isyan hazırlığı yapan babası ile görüşmeye mi gider uyarıldığı halde?Babam olayı farketti deyip direk isyanı başlatırdı akıl var mantık var.Zaten Şahla niye yazışsın yeniçeri onun yanında,Turgut reis onun yanında iken niye İran Şahına gerek duysun.Bu tarihçilerde kendi söylemleri ile çelişiyorlar.Zaten şehzade niye eğitilir padişah olmak için Mustaf da doğdu andan itibaren bunun eğitimini almadımı tabiki padişahlıkta gözü olacak.Harem ağasımı olmayı hayal edecek.Bundan 20 yil once yani internet yokken de bu konuyu cok arastirdim ve tum kaynaklarda sehzade mustafa ile ilgili olumlu seyler yazar, haksizliga ugradigi yazar. Sehzade mustafanin isyan hazirliginda oldugunu soyleyen tarihciler ve onlara itimat edenler de okusunlar bi zahmet. O tarihciler bize okul yillarinda sevdirilen nasrettin hocayi da yok sayar, ulubatli hasani da...elin adami kahraman uydurur, toplumuna mal eder, filmini ceker. Biz de dede korkutumuzu.nasrettin hocamizi.ulubatli hasanimizi.sehzade mustafamizi gormezden geliriz, adini yazmiyorum ama tahmin edecceginiz bir baska turk buyumuze minnet edecegimize ozel yadamina kadar didik didik edip yerden yere vururuz.
O tarihçilere bende kızıyorum.geçen bir yazı okudum yok aslında padişahlık vasfı yokmuş olsaydı dedesi gibi babasına isyan çıkarırdı diye saçma söylemler.İsyan hazırlığında olsa her önlemi alırdı isyan hazırlığı yapan babası ile görüşmeye mi gider uyarıldığı halde?Babam olayı farketti deyip direk isyanı başlatırdı akıl var mantık var.Zaten Şahla niye yazışsın yeniçeri onun yanında,Turgut reis onun yanında iken niye İran Şahına gerek duysun.Bu tarihçilerde kendi söylemleri ile çelişiyorlar.Zaten şehzade niye eğitilir padişah olmak için Mustaf da doğdu andan itibaren bunun eğitimini almadımı tabiki padişahlıkta gözü olacak.Harem ağasımı olmayı hayal edecek.
Ne durumdayız ? Herkes yemekte mi yoksa ?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?