Mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları, mutlu olmak varken, mutsuz olmak?!
Şimdi soruyoruz size: Kendinize yazık etmiyor musunuz? Bütün mutsuzlara ve en kötüsü mutsuzluklarını başkalarının arkasında arayanlara...
MUTSUZ OLMANIZIN SEBEBİ BAŞKALARI DEĞİLDİR. Boşuna onları suçlamaya çalışmayın.
-Bana eşim kötü davrandığı için mutsuzum.
-Çocuğum kötü davrandığı için mutsuzum.
-Öğretmenimle aram yok, amirimle aram yok, memurumla anlaşamıyorum... vs.
Bunların hepsi fasa fiso. Hepsi palavra.
Mutsuzluğunuzun arkasında sadece siz varsınız,sevgili insanlar,başka hiç kimse yok.
Evvela Allah'ın şu kanununu hiç unutmayacaksınız: Birleşik kaplar kanunu. Siz etrafınızdaki insanlara ne verirseniz, aynı oranda oradan size o mutlaka geri dönecektir. Sizden fizik olarak veya fizik ötesi olarak, maddî olarak veya manevî olarak ne çıkarsa, onlara ne ulaşırsa oradan size aynen geri döner.Kim mutsuzsa, başkalarını mutsuz etmesinin bedelini öder. Unutmayın! Etrafınızdaki insanlar size kötü davranıyorsa, siz onlara kötü davrandığınız içindir. Ne olur işlemi zannettiğiniz yerden başlatmasanız da biraz daha evvele alsanız...
-Onlar bana kötü davrandıkları için, ben onlara kötü davranıyorum, yerine:
-Ben muhakkak ki; onlara kötü davranmışımdır ki; onlara olmasa bile başkasına kötü davranmışımdır ki; falandan feşmekandan bana böyle kötü sonuçlar ulaşıyor, diye düşünmeye başladığınız anda ayaklarınız suya erer. Hakikati yakalamışsınızdır, hakikat orada.
Ama diyelim ki bu uzak bir olay, daimî zikre kolay kolay varamazsınız. Gerçekten kolay kolay varamazsınız, tamam. Ama başka bir yolu daha var. Madem ki Allah'ın birleşik kaplar usulü duruma hakim: Siz topluma ne veriyorsanız ondan sadece o dönecek size. Öyleyse top sizde. Topu pozitif olarak kullanın, atın. Ne yapacaksınız? Herkese en güzel davranışlarda bulunacaksınız. Onlar ne yapacaklar? Onlar size en kötü davranışlarda bulunacaklar, diye mi düşünüyorsunuz. Bir deneyin bakalım öyle mi olacak. Siz ne zaman akıllıca davranırsanız, topluma en güzelleri sunarsanız, toplumdan da en güzeller size geri döner.
Öyleyse başkalarını mutlu etmeyi ve biraz olsun başkalarını da düşünmeyi kendinize alışkanlık ettiğiniz günden itibaren siz mutlu bir insan olacaksınız. Hayır, daimî zikrin falan sahibi değilsiniz. Belki ara sıra zikir yapıyorsunuz. J Topluma verdiğiniz şey mutluluk. Onlardan, kimden olursa olsun size geri dönecek olan şey mutluluktur.
Etrafınızdaki bütün insanların, kimler varsa şu anda etrafınızda sizinle beraber, onların yüzlerine birer birer bakın. Her birinin yüzü sizin için bir aynadır, sizin onlara gösterdiğiniz davranış biçiminin karşılığı.
Siz onlara hakaret mi ediyorsunuz, onlar size asık suratla bakacaklardır.
Siz onları seviyor musunuz? Onlar da sizi seveceklerdir.
Siz onlara her zaman en iyi davranışlarda mı bulunuyorsunuz? Onlar da size her zaman en iyi davranışlarda bulunacaklardır.
Öyleyse bu kadar kolay mutluluğunuz, bu kadar basit mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları.
Öyleyse hayatınızı başkalarının size yaptığı yanlış davranışlara hasretmişseniz, "Falanca bana böyle davrandığı için mutsuzum, feşmekan bana şöyle yaptığı için mutsuzum, eğer o bana öyle yapmasaydı ben mutsuz olmayacaktım" diye düşünüyorsanız, çok büyük bir yanlışın içindesiniz. Biliyor musunuz ne olurdu? O kişi size onu yapmasaydı, nefsinizdeki başka bir afet yine pik noktada olacaktı, en üst noktada olacaktı, yine üzülecektiniz. O da olmasaydı, ikinci sebep de olmasaydı, bir başka sebep sizin nefsinizde sizi üzebilecek olan bir hareketi mutlaka başlatacaktı. Açıktasınız. Ne zaman sıfırın altındaysanız, şu sıfır noktasının, açıksınız. Denklemin çözülmesi, aslında bu kadar kolay.
Ama bu kadar açık olarak gözüken bu sahneyi, asla göremezsiniz. Hep kendinizi haklı zannedersiniz. Hep başkaları haksızdır, hep siz haklısınız ama mutsuz olan da sizsiniz. Haklı olduğunuz için mi mutsuz oldunuz acaba?
Siz, siz olun sakın mutsuzluğunuzun sebebini başkalarında aramayın. Eğer size birilerinin, eşinizin, çocuklarınızın, annenizin, babanızın, komşularınızın arkadaşlarınızın yanlış bir davranışı varsa, bunun arkasında onun nefsini değil, onun ruhunu arayın. Bunun arkasında kendinize ait olan nefsanî hatalarınızı arayın. Onun haklı sebeplerini, kendinizin haksız sebeplerini arayacaksınız. Aksini yaptığınız sürece, bugüne kadar öyle yapmadınız mı? Neden mutsuzsunuz öyleyse? Öyle yaptığınız için mutsuzsunuz. Başkalarının haksızlık sebeplerini, kendinizin haklılık sebeplerini hep araştırdığınız için.
Belki size kolay şeylerden bahsetmiyorum; ama bir insanın mutlu olması demek, ondan çevresindeki insanlara sadece pozitif olgular yayılması demek. Her insan bir aynadır. Eğer sizden çevrenize nur yayılıyorsa, çevrenizdeki insanlar da kısa bir zaman sonra size nuru yağdırmaya başlarlar. Eğer sizden çevrenize karanlıklar yayılıyorsa, nefsinizin olumsuz tabiî sonuçları yayılıyorsa, o zaman çevrenizdeki insanlardan da size karanlıklar geri dönecektir.
İnsanları sevin, Mutluluğun anahtarının başkalarını mutlu etmek olduğunu hayatınıza bir rehber edinin. Onun ışığı altında yaşayın. Siz hayatınız boyunca başkalarını mutlu eden bir insan olun, en çok mutlu olan insan olun...inşallah
MUTLU MU OLMAK İSTİYORSUNUZ? (Devamını Okuyun)
Hiç kimse başkaları sebebiyle mutsuz olamaz. Kim mutsuzsa bilin ki o, hayatını başkaları için harcamak istemeyen, başkalarından bir şeyler bekleyen bir insandır. Yoksa hanginiz başkalarına mutluluk vermek üzere harekete geçerseniz, o noktadan itibaren mutsuz olmanız mümkün değildir. Dikkat edin ki; sizi mutsuz kılacak olan şey, sizin başkalarının davranışlarından negatif etkilenmenizdir. Her şeyin en güzel olduğu bir dizaynda insan, "Rabbena, hep bana" diyorsa, nefsini ön plana çıkarmak istiyorsa ve arkasından da mutsuz oluyorsa bu, eşyanın tabiatına son derece uygun bir sonuçtur. O kişi, kendi mutluluğunun mimarı olmamıştır. O kişi, hep başkalarından bir şeyler bekler. Başkaları, kendisine iyi davranmadıkça mutsuz olan ve de mutsuzluğun arkasında hep başkalarını arayan biri var.
Öyleyse hep nefsiniz başka insanları hedef gösterir. "İşte ben mutsuzum ama falanca bana şöyle şöyle davrandığı için. O kişi bana bir iyi davransa, ben derhal mutlu olacağım." Hep böyle düşünür insanlar. Aslında mutlu olamazlar. Mutlu olmaları ne yazık ki; mümkün değil. Hatayı kendinizde değil de hep başkalarında aradığınız müddetçe, hep kendinizce haklı olduğunuzu düşündüğünüz sürece.. Hep kendinize bakmak mecburiyetindesiniz. Her şeyin merkezinde sizler varsınız. Herkes kendi dünyasının sahibi, kainatının sahibidir. Herkes kendi âleminin merkezindedir.
Allahû Tealâ'nın dizaynı, işte böyle bir dizayn.O hiç kimsenin mutsuz olmasını istemez. Ama insanlar adeta "kör kör parmağım gözüne" diyerek kendisine düşeni gerçekleştirmezler ve ondan sonra da başkalarına bağlı olarak bir mutsuzluk mesajı verirler. Görüşleri odur ki; kendilerinde hiç hata yoktur. Bütün hatalar, etraflarındaki başka insanlara aittir ve başkaları yüzünden de onlar mutsuz olmaktadırlar. Aslında bu duruma baktığımız zaman şunu görüyoruz ki; hiç kimse aslında kendisinin dışında başka bir mihraktan mutsuz olmaz.
Biz insanlar genellikle neden başkalarının bize kötü davrandığını anlayamayız. Bize göre hiçbir kabahatimiz yoktur. Herkes hatalıdır ama biz asla hatalı değilizdir. Ve mutsuz olduğumuz zaman da, "Bizim hatalarımızdan kaynaklanan bir mutsuzluk değildir bu." diye düşünürüz. Herkes size kötü davranıyor. Eğer etrafınızdaki insanlar size kötü davranıyorsa, bunda hiç mi sizin rolünüz yok? Hiç kimse %100 haklı ve hiç kimse %100 haksız değildir. Bütün insanlar bir etkileşim alanı içindedirler. Karşılıklı münasebetlerinde devamlı bir etkileşim söz konusudur. Siz başkalarına nasıl davranıyorsanız, onlardan da o istikamette bir cevap alırsınız. Eğer kötü davranıyorsanız, onlar da size kötü cevap verecektir.
Bir insanın bir davranışından üzüntü duydunuz, etkilendiniz ve o kişiye iyi davranmamaya başladınız. Peki siz iyi davranmadığınız halde karşı taraf size iyi davranmak mecburiyetinde mi? Etrafınızdaki insanlara sert davranın, onlara hakaret edin, onların kalbini kırın, hatta düşüncesiz ve bencilce davranın, bunlara karşılık da karşınızdakinden sevgi,saygı,düşünce bekleyin.
Vermeden almak, sadece Allah'a mahsustur. Siz ise, bir insansınız. Öyleyse siz başkalarına mutluluk vereceksiniz ki, Allahû Tealâ da size mutluluk versin. Her şeyin bir karşılığı vardır. Eğer sizden etrafınıza nur yayılıyorsa, Allahû Tealâ, sizin nurunuzu artıracaktır. Etrafınıza nur yayılıyorsa, etrafınızdaki insanlardan da ikinci etapta size nur gelmeye başlayacaktır. Öyleyse bütün insanlar, sadece bir kapı değildir, aynı zamanda insanlar bir aynadır. Sizin güzel davranışlarınız, onlarda bu güzel davranışın size döndürülmesi isteğini oluşturur. Sizin bir çirkin davranışınız, onlarda da size aynı istikamette bir davranış biçimi sergilemek arzusu doğurur. Ne zaman siz, başkalarına huzursuzluk veriyorsanız, o başkalarından da size mutlaka huzursuzluk geri döner, siz mutsuz olursunuz.
Bir insan düşünün. Etrafındaki herkesi her gün haşlıyor, öfkeleniyor, hiçbir şeyi beğenmiyor, eleştiriyor, kalplerini kırıyor. Ondan sonra da onların her birisi de ona aynı şekilde davranıyor. Hem onların kalplerini kırdığı süre içerisinde o kişi mutsuz, hem de onlardan kendisine dönen, onun kalbini kıracak vasıfta olan şeyler sebebiyle ikinci defa mutsuz.
Bir başka insan düşünün. Etrafındaki herkesle ayrı ayrı ilişkili, herkesi değerli bir insan olarak görüyor. Onun işaretlerini veriyor etrafındaki insanlara. Onları sevdiğinin, onları saydığının, onları mutlu etmeye çalıştığının en güzel işaretlerini veriyor. Ve herkes onun bütün davranışlarından hoşnut kalıyor. O insanların ona karşı davranışı ne olacak dersiniz? Onu üzecek davranışlar mı? Hayır, onlardan da ona geri dönecek olan şey, davranışların en güzeli olacaktır. Etrafına mutluluk tohumları saçan bir insan onun meyvesini alacaktır. O tohumlar mutluluk meyvelerini verecektir. Etrafınızdaki herkes o açıdan bir tarladır. Sizin onlara verdiğiniz şey ısırgan otuysa, topraktan ısırgan otu çıkacak ve elinizi dalayacaktır. Ondan huzursuzluk duyacak olan sizsiniz. Ama eğer bir gül bahçesi vücuda getirmişseniz, güller kâinattaki en güzel kokuyu sizin için vereceklerdir.
Öyleyse her şey, bizim öyle bir davranış biçimi sergilememize bağlı ki, burada sadece kendimiz için yaşamamak var. Etrafınızdaki insanların her birisi, sizin mutluluğunuzun bir vesilesidir, bir kapısıdır. Onlara ulaştırabileceğiniz mutluluk kadar siz mutlu olursunuz. Başkalarının size kötü davranması umurunuzda bile olmaz. Onları görmezsiniz bile, farkına bile varmazsınız. Yeter ki siz başka insanlara mutluluk vermeye çalışın, mutluluğun sadece sizin değil,başkalarının da hakkı olduğunu düşünün.
Etrafınızda başkalarında olduğunu görebilen insanlar! Mutluluğu sadece onlar yaşarlar. Çok mu zor? Başkalarına bir nebzecik mutluluk ulaştırmak çok mu zor bir şey? Etrafınızdaki insanlarla birazcık meşgul olsanız, onların gönlünü alsanız, hoşlanacakları birkaç söz söyleseniz ve sizinle beraber oldukları zaman, onların mutluluğu yaşadığını görseniz. Çok mu zor bir şey? Ama çoğu kişi bunu yapmıyor maalesef. Başkalarına mutluluk vermeyi öğrenmedikçe, sadece kendinizle ilgilendiğinizde ve vermeden her şeyi istediğinizde, mutluluğu yaşayamayız, hep hayatımızın bir parçası karanlık geçecektir.
Arkasında sakın ha başkalarının hatalarını aramayın! Arkasında sadece siz varsınız. Öyleyse, güzellikleri yaşamak, mutlu olmak varken, yanlış bir dizaynı gerçekleştirmek ve hem etrafımızdakileri, hem de kendimizi mutsuz kılmak niye?
Öyleyse her davranışınız, sadece iki tane sonuca yol açar: Ya sizi çevresine mutluluk ulaştıran bir insan hüviyetine getirir, ya da çevresine mutsuzluk-huzursuzluk ulaştıran bir insan. Bütün davranışlarınız, karşınızdaki tarafından sadece iki şekilde yorumlanabilir: Siz onlara mutluluk veren bir insansınız, huzur veriyorsunuz; birinci alternatif. Siz onlara mutsuzluk veren bir insansınız, onları huzursuz ediyorsunuz; ikinci alternatif. Birinci alternatif geçerli ise, siz onlara o mutluluğu ulaştırdığınız için zaten kendiniz mutlusunuz. Yetmez, o kişinin de size karşı davranışı size mutluluk vermek istikametinde oluşacaktır. Yaptığınız hizmetin karşılığını, Allah'tan mutluluk olarak aldıktan başka, o kişiden de size mutluluk rüzgarlarının esmesini sağlamış olursunuz.
Çevrenizde hep en güzel davranışları sergileyen bir insan olmaya çalışmak?. İnsanlar sizi gördükleri zaman yüzleri gülmeli; "Hah, geliyor!" demeliler. "Bir güzellik sergileyecek, gene bizi mutlu edecek olan birkaç söz, birkaç kelime söyleyecek yine." diye düşünecekler. Ve onlar da sizi nasıl mutlu edeceklerini düşünecekler. Size hangi güzellikleri ulaştıracakları konusunda bir yarışın içinde olacaklar.
Etrafınızdaki herkes bir değerdir. Onlara ait oldukları değeri vermeye çalışın. Bir araya geldiğiniz zaman, hepiniz birbirinizle selâmlaştınız mı? Hepiniz herkesin hatırını sordunuz mu? Bir düşünün. Düne gitmenizi istemiyorum, bir saat evvele dönmenizi istemiyorum. Sadece bulunduğunuz yerde, o süre boyunca acaba başkaları, sizin için bir değer ifade etti mi?
Bir insan başkalarına ne kadar mutluluk ulaştırabilirse, sadece o kadar mutludur. Öyleyse, Allah'ın bu kanununu unutmayın. İşte, göreceksiniz ki, ne kadar mutluluk dağıtıyorsanız, o kadar mutluluğun sahibisiniz. Öyleyse bütün güzellikler sizler için... Siz, başkalarına mutluluğu verdiğiniz zaman, onlardan size geri gelen şey, mutlaka gene size mutluluk verecek olan bir davranış biçimidir
Allahû Tealâ bu kainatı; bütün insanlar için yaratmış. Her vücuda getirdiği 24 saat, her yeni gün, yalnız sizin için değil, hepiniz için güzel doğuyor. 24 saatlik bir zaman parçası içinde, herkese mutluluk dağıtmak imkânının sahibisiniz. Yani, siz mutlu olmak imkânının sahibisiniz ve zannetmeyin ki; sizin elinizde bulunmayan şeyleri elde ettiğiniz gün başkalarını mutlu edeceksiniz. Hayır, hani düşündüğünüz "Benim hazinelerim olsa da, herkese dağıtsam, herkesi mutlu etsem." Hayır, bu bir hayal. Ona ulaşmak mecburiyetinde değilsiniz. Şu anda Allahû Tealâ size ne vermişse, size şu anda verdiği her şey, başkalarını mutlu etmek için yeterli bir kaynak oluşturur. Başka insanların mutlaka parayla mı mutlu olacağını zannediyorsunuz?
Öyleyse okuduklarınızı bir düşünün bakalım. sorun kendi kendinize. Eğer her gece "ben bugün Allah için ne yaptım, ben bugün kimi mutlu ettim" diye sorarsanız Allahû Tealâ'ya, bu vicdan muhasebesini yaptığınız zaman, "Falancaya da bu güzelliği ulaştırdım, feşmekana da şunu yaptım, onun da gönlünü aldım, ona bir hediye götürdüm, falancaya şöyle bir yardım yaptım, feşmekanın şöyle bir problemi vardı onu çözdüm, zor zamanında yanındaydım, manevi desteğim ise hep yanındaydı". Bunu diyebiliyor musunuz? Evetse...
Siz mutlu bir insansınız.
Eğer bu kadar açıklamaya rağmen, etrafınızda bulunan insanlara hiçbir mutluluk ulaştıramıyorsanız kendinize yazık ettiniz demektir.
Öyleyse, işte mutluluk, burnunuzun dibinde. Hepiniz birbirinizin yanında oturuyorsunuz. Her biriniz, diğeri için bir mutluluk vesilesisiniz. Birbirinize söyleyeceğiniz, şu anda söyleyeceğiniz bir güzel söz, bir cümle hepinizi en güzele ulaştıracaktır. Unutmayın ! Herkes Kendi Seçtiği Mutluluğu Yaşar.
Herkes sizin için bir mutluluk vesilesidir. Herkes mutluluğunuzun bir kapısıdır. Siz onlara bütün güzelliklerle ulaşmaya çalışın, onları mutlu etmeye çalışın. O zaman en güzeli yaşayacağınıza gönülden inanıyorum.
Herkes Huzuru-Mutluluğu Yakalasın.İnşallah
Siz Hayatınız Boyunca Başkalarını Mutlu Eden Bir İnsan Olun,
En Çok Mutlu Olan İnsan Olun...
İnşallah.
Alıntı
Şimdi soruyoruz size: Kendinize yazık etmiyor musunuz? Bütün mutsuzlara ve en kötüsü mutsuzluklarını başkalarının arkasında arayanlara...
MUTSUZ OLMANIZIN SEBEBİ BAŞKALARI DEĞİLDİR. Boşuna onları suçlamaya çalışmayın.
-Bana eşim kötü davrandığı için mutsuzum.
-Çocuğum kötü davrandığı için mutsuzum.
-Öğretmenimle aram yok, amirimle aram yok, memurumla anlaşamıyorum... vs.
Bunların hepsi fasa fiso. Hepsi palavra.
Mutsuzluğunuzun arkasında sadece siz varsınız,sevgili insanlar,başka hiç kimse yok.
Evvela Allah'ın şu kanununu hiç unutmayacaksınız: Birleşik kaplar kanunu. Siz etrafınızdaki insanlara ne verirseniz, aynı oranda oradan size o mutlaka geri dönecektir. Sizden fizik olarak veya fizik ötesi olarak, maddî olarak veya manevî olarak ne çıkarsa, onlara ne ulaşırsa oradan size aynen geri döner.Kim mutsuzsa, başkalarını mutsuz etmesinin bedelini öder. Unutmayın! Etrafınızdaki insanlar size kötü davranıyorsa, siz onlara kötü davrandığınız içindir. Ne olur işlemi zannettiğiniz yerden başlatmasanız da biraz daha evvele alsanız...
-Onlar bana kötü davrandıkları için, ben onlara kötü davranıyorum, yerine:
-Ben muhakkak ki; onlara kötü davranmışımdır ki; onlara olmasa bile başkasına kötü davranmışımdır ki; falandan feşmekandan bana böyle kötü sonuçlar ulaşıyor, diye düşünmeye başladığınız anda ayaklarınız suya erer. Hakikati yakalamışsınızdır, hakikat orada.
Ama diyelim ki bu uzak bir olay, daimî zikre kolay kolay varamazsınız. Gerçekten kolay kolay varamazsınız, tamam. Ama başka bir yolu daha var. Madem ki Allah'ın birleşik kaplar usulü duruma hakim: Siz topluma ne veriyorsanız ondan sadece o dönecek size. Öyleyse top sizde. Topu pozitif olarak kullanın, atın. Ne yapacaksınız? Herkese en güzel davranışlarda bulunacaksınız. Onlar ne yapacaklar? Onlar size en kötü davranışlarda bulunacaklar, diye mi düşünüyorsunuz. Bir deneyin bakalım öyle mi olacak. Siz ne zaman akıllıca davranırsanız, topluma en güzelleri sunarsanız, toplumdan da en güzeller size geri döner.
Öyleyse başkalarını mutlu etmeyi ve biraz olsun başkalarını da düşünmeyi kendinize alışkanlık ettiğiniz günden itibaren siz mutlu bir insan olacaksınız. Hayır, daimî zikrin falan sahibi değilsiniz. Belki ara sıra zikir yapıyorsunuz. J Topluma verdiğiniz şey mutluluk. Onlardan, kimden olursa olsun size geri dönecek olan şey mutluluktur.
Etrafınızdaki bütün insanların, kimler varsa şu anda etrafınızda sizinle beraber, onların yüzlerine birer birer bakın. Her birinin yüzü sizin için bir aynadır, sizin onlara gösterdiğiniz davranış biçiminin karşılığı.
Siz onlara hakaret mi ediyorsunuz, onlar size asık suratla bakacaklardır.
Siz onları seviyor musunuz? Onlar da sizi seveceklerdir.
Siz onlara her zaman en iyi davranışlarda mı bulunuyorsunuz? Onlar da size her zaman en iyi davranışlarda bulunacaklardır.
Öyleyse bu kadar kolay mutluluğunuz, bu kadar basit mutluluk yolculuğunun değerli yolcuları.
Öyleyse hayatınızı başkalarının size yaptığı yanlış davranışlara hasretmişseniz, "Falanca bana böyle davrandığı için mutsuzum, feşmekan bana şöyle yaptığı için mutsuzum, eğer o bana öyle yapmasaydı ben mutsuz olmayacaktım" diye düşünüyorsanız, çok büyük bir yanlışın içindesiniz. Biliyor musunuz ne olurdu? O kişi size onu yapmasaydı, nefsinizdeki başka bir afet yine pik noktada olacaktı, en üst noktada olacaktı, yine üzülecektiniz. O da olmasaydı, ikinci sebep de olmasaydı, bir başka sebep sizin nefsinizde sizi üzebilecek olan bir hareketi mutlaka başlatacaktı. Açıktasınız. Ne zaman sıfırın altındaysanız, şu sıfır noktasının, açıksınız. Denklemin çözülmesi, aslında bu kadar kolay.
Ama bu kadar açık olarak gözüken bu sahneyi, asla göremezsiniz. Hep kendinizi haklı zannedersiniz. Hep başkaları haksızdır, hep siz haklısınız ama mutsuz olan da sizsiniz. Haklı olduğunuz için mi mutsuz oldunuz acaba?
Siz, siz olun sakın mutsuzluğunuzun sebebini başkalarında aramayın. Eğer size birilerinin, eşinizin, çocuklarınızın, annenizin, babanızın, komşularınızın arkadaşlarınızın yanlış bir davranışı varsa, bunun arkasında onun nefsini değil, onun ruhunu arayın. Bunun arkasında kendinize ait olan nefsanî hatalarınızı arayın. Onun haklı sebeplerini, kendinizin haksız sebeplerini arayacaksınız. Aksini yaptığınız sürece, bugüne kadar öyle yapmadınız mı? Neden mutsuzsunuz öyleyse? Öyle yaptığınız için mutsuzsunuz. Başkalarının haksızlık sebeplerini, kendinizin haklılık sebeplerini hep araştırdığınız için.
Belki size kolay şeylerden bahsetmiyorum; ama bir insanın mutlu olması demek, ondan çevresindeki insanlara sadece pozitif olgular yayılması demek. Her insan bir aynadır. Eğer sizden çevrenize nur yayılıyorsa, çevrenizdeki insanlar da kısa bir zaman sonra size nuru yağdırmaya başlarlar. Eğer sizden çevrenize karanlıklar yayılıyorsa, nefsinizin olumsuz tabiî sonuçları yayılıyorsa, o zaman çevrenizdeki insanlardan da size karanlıklar geri dönecektir.
İnsanları sevin, Mutluluğun anahtarının başkalarını mutlu etmek olduğunu hayatınıza bir rehber edinin. Onun ışığı altında yaşayın. Siz hayatınız boyunca başkalarını mutlu eden bir insan olun, en çok mutlu olan insan olun...inşallah
MUTLU MU OLMAK İSTİYORSUNUZ? (Devamını Okuyun)
Hiç kimse başkaları sebebiyle mutsuz olamaz. Kim mutsuzsa bilin ki o, hayatını başkaları için harcamak istemeyen, başkalarından bir şeyler bekleyen bir insandır. Yoksa hanginiz başkalarına mutluluk vermek üzere harekete geçerseniz, o noktadan itibaren mutsuz olmanız mümkün değildir. Dikkat edin ki; sizi mutsuz kılacak olan şey, sizin başkalarının davranışlarından negatif etkilenmenizdir. Her şeyin en güzel olduğu bir dizaynda insan, "Rabbena, hep bana" diyorsa, nefsini ön plana çıkarmak istiyorsa ve arkasından da mutsuz oluyorsa bu, eşyanın tabiatına son derece uygun bir sonuçtur. O kişi, kendi mutluluğunun mimarı olmamıştır. O kişi, hep başkalarından bir şeyler bekler. Başkaları, kendisine iyi davranmadıkça mutsuz olan ve de mutsuzluğun arkasında hep başkalarını arayan biri var.
Öyleyse hep nefsiniz başka insanları hedef gösterir. "İşte ben mutsuzum ama falanca bana şöyle şöyle davrandığı için. O kişi bana bir iyi davransa, ben derhal mutlu olacağım." Hep böyle düşünür insanlar. Aslında mutlu olamazlar. Mutlu olmaları ne yazık ki; mümkün değil. Hatayı kendinizde değil de hep başkalarında aradığınız müddetçe, hep kendinizce haklı olduğunuzu düşündüğünüz sürece.. Hep kendinize bakmak mecburiyetindesiniz. Her şeyin merkezinde sizler varsınız. Herkes kendi dünyasının sahibi, kainatının sahibidir. Herkes kendi âleminin merkezindedir.
Allahû Tealâ'nın dizaynı, işte böyle bir dizayn.O hiç kimsenin mutsuz olmasını istemez. Ama insanlar adeta "kör kör parmağım gözüne" diyerek kendisine düşeni gerçekleştirmezler ve ondan sonra da başkalarına bağlı olarak bir mutsuzluk mesajı verirler. Görüşleri odur ki; kendilerinde hiç hata yoktur. Bütün hatalar, etraflarındaki başka insanlara aittir ve başkaları yüzünden de onlar mutsuz olmaktadırlar. Aslında bu duruma baktığımız zaman şunu görüyoruz ki; hiç kimse aslında kendisinin dışında başka bir mihraktan mutsuz olmaz.
Biz insanlar genellikle neden başkalarının bize kötü davrandığını anlayamayız. Bize göre hiçbir kabahatimiz yoktur. Herkes hatalıdır ama biz asla hatalı değilizdir. Ve mutsuz olduğumuz zaman da, "Bizim hatalarımızdan kaynaklanan bir mutsuzluk değildir bu." diye düşünürüz. Herkes size kötü davranıyor. Eğer etrafınızdaki insanlar size kötü davranıyorsa, bunda hiç mi sizin rolünüz yok? Hiç kimse %100 haklı ve hiç kimse %100 haksız değildir. Bütün insanlar bir etkileşim alanı içindedirler. Karşılıklı münasebetlerinde devamlı bir etkileşim söz konusudur. Siz başkalarına nasıl davranıyorsanız, onlardan da o istikamette bir cevap alırsınız. Eğer kötü davranıyorsanız, onlar da size kötü cevap verecektir.
Bir insanın bir davranışından üzüntü duydunuz, etkilendiniz ve o kişiye iyi davranmamaya başladınız. Peki siz iyi davranmadığınız halde karşı taraf size iyi davranmak mecburiyetinde mi? Etrafınızdaki insanlara sert davranın, onlara hakaret edin, onların kalbini kırın, hatta düşüncesiz ve bencilce davranın, bunlara karşılık da karşınızdakinden sevgi,saygı,düşünce bekleyin.
Vermeden almak, sadece Allah'a mahsustur. Siz ise, bir insansınız. Öyleyse siz başkalarına mutluluk vereceksiniz ki, Allahû Tealâ da size mutluluk versin. Her şeyin bir karşılığı vardır. Eğer sizden etrafınıza nur yayılıyorsa, Allahû Tealâ, sizin nurunuzu artıracaktır. Etrafınıza nur yayılıyorsa, etrafınızdaki insanlardan da ikinci etapta size nur gelmeye başlayacaktır. Öyleyse bütün insanlar, sadece bir kapı değildir, aynı zamanda insanlar bir aynadır. Sizin güzel davranışlarınız, onlarda bu güzel davranışın size döndürülmesi isteğini oluşturur. Sizin bir çirkin davranışınız, onlarda da size aynı istikamette bir davranış biçimi sergilemek arzusu doğurur. Ne zaman siz, başkalarına huzursuzluk veriyorsanız, o başkalarından da size mutlaka huzursuzluk geri döner, siz mutsuz olursunuz.
Bir insan düşünün. Etrafındaki herkesi her gün haşlıyor, öfkeleniyor, hiçbir şeyi beğenmiyor, eleştiriyor, kalplerini kırıyor. Ondan sonra da onların her birisi de ona aynı şekilde davranıyor. Hem onların kalplerini kırdığı süre içerisinde o kişi mutsuz, hem de onlardan kendisine dönen, onun kalbini kıracak vasıfta olan şeyler sebebiyle ikinci defa mutsuz.
Bir başka insan düşünün. Etrafındaki herkesle ayrı ayrı ilişkili, herkesi değerli bir insan olarak görüyor. Onun işaretlerini veriyor etrafındaki insanlara. Onları sevdiğinin, onları saydığının, onları mutlu etmeye çalıştığının en güzel işaretlerini veriyor. Ve herkes onun bütün davranışlarından hoşnut kalıyor. O insanların ona karşı davranışı ne olacak dersiniz? Onu üzecek davranışlar mı? Hayır, onlardan da ona geri dönecek olan şey, davranışların en güzeli olacaktır. Etrafına mutluluk tohumları saçan bir insan onun meyvesini alacaktır. O tohumlar mutluluk meyvelerini verecektir. Etrafınızdaki herkes o açıdan bir tarladır. Sizin onlara verdiğiniz şey ısırgan otuysa, topraktan ısırgan otu çıkacak ve elinizi dalayacaktır. Ondan huzursuzluk duyacak olan sizsiniz. Ama eğer bir gül bahçesi vücuda getirmişseniz, güller kâinattaki en güzel kokuyu sizin için vereceklerdir.
Öyleyse her şey, bizim öyle bir davranış biçimi sergilememize bağlı ki, burada sadece kendimiz için yaşamamak var. Etrafınızdaki insanların her birisi, sizin mutluluğunuzun bir vesilesidir, bir kapısıdır. Onlara ulaştırabileceğiniz mutluluk kadar siz mutlu olursunuz. Başkalarının size kötü davranması umurunuzda bile olmaz. Onları görmezsiniz bile, farkına bile varmazsınız. Yeter ki siz başka insanlara mutluluk vermeye çalışın, mutluluğun sadece sizin değil,başkalarının da hakkı olduğunu düşünün.
Etrafınızda başkalarında olduğunu görebilen insanlar! Mutluluğu sadece onlar yaşarlar. Çok mu zor? Başkalarına bir nebzecik mutluluk ulaştırmak çok mu zor bir şey? Etrafınızdaki insanlarla birazcık meşgul olsanız, onların gönlünü alsanız, hoşlanacakları birkaç söz söyleseniz ve sizinle beraber oldukları zaman, onların mutluluğu yaşadığını görseniz. Çok mu zor bir şey? Ama çoğu kişi bunu yapmıyor maalesef. Başkalarına mutluluk vermeyi öğrenmedikçe, sadece kendinizle ilgilendiğinizde ve vermeden her şeyi istediğinizde, mutluluğu yaşayamayız, hep hayatımızın bir parçası karanlık geçecektir.
Arkasında sakın ha başkalarının hatalarını aramayın! Arkasında sadece siz varsınız. Öyleyse, güzellikleri yaşamak, mutlu olmak varken, yanlış bir dizaynı gerçekleştirmek ve hem etrafımızdakileri, hem de kendimizi mutsuz kılmak niye?
Öyleyse her davranışınız, sadece iki tane sonuca yol açar: Ya sizi çevresine mutluluk ulaştıran bir insan hüviyetine getirir, ya da çevresine mutsuzluk-huzursuzluk ulaştıran bir insan. Bütün davranışlarınız, karşınızdaki tarafından sadece iki şekilde yorumlanabilir: Siz onlara mutluluk veren bir insansınız, huzur veriyorsunuz; birinci alternatif. Siz onlara mutsuzluk veren bir insansınız, onları huzursuz ediyorsunuz; ikinci alternatif. Birinci alternatif geçerli ise, siz onlara o mutluluğu ulaştırdığınız için zaten kendiniz mutlusunuz. Yetmez, o kişinin de size karşı davranışı size mutluluk vermek istikametinde oluşacaktır. Yaptığınız hizmetin karşılığını, Allah'tan mutluluk olarak aldıktan başka, o kişiden de size mutluluk rüzgarlarının esmesini sağlamış olursunuz.
Çevrenizde hep en güzel davranışları sergileyen bir insan olmaya çalışmak?. İnsanlar sizi gördükleri zaman yüzleri gülmeli; "Hah, geliyor!" demeliler. "Bir güzellik sergileyecek, gene bizi mutlu edecek olan birkaç söz, birkaç kelime söyleyecek yine." diye düşünecekler. Ve onlar da sizi nasıl mutlu edeceklerini düşünecekler. Size hangi güzellikleri ulaştıracakları konusunda bir yarışın içinde olacaklar.
Etrafınızdaki herkes bir değerdir. Onlara ait oldukları değeri vermeye çalışın. Bir araya geldiğiniz zaman, hepiniz birbirinizle selâmlaştınız mı? Hepiniz herkesin hatırını sordunuz mu? Bir düşünün. Düne gitmenizi istemiyorum, bir saat evvele dönmenizi istemiyorum. Sadece bulunduğunuz yerde, o süre boyunca acaba başkaları, sizin için bir değer ifade etti mi?
Bir insan başkalarına ne kadar mutluluk ulaştırabilirse, sadece o kadar mutludur. Öyleyse, Allah'ın bu kanununu unutmayın. İşte, göreceksiniz ki, ne kadar mutluluk dağıtıyorsanız, o kadar mutluluğun sahibisiniz. Öyleyse bütün güzellikler sizler için... Siz, başkalarına mutluluğu verdiğiniz zaman, onlardan size geri gelen şey, mutlaka gene size mutluluk verecek olan bir davranış biçimidir
Allahû Tealâ bu kainatı; bütün insanlar için yaratmış. Her vücuda getirdiği 24 saat, her yeni gün, yalnız sizin için değil, hepiniz için güzel doğuyor. 24 saatlik bir zaman parçası içinde, herkese mutluluk dağıtmak imkânının sahibisiniz. Yani, siz mutlu olmak imkânının sahibisiniz ve zannetmeyin ki; sizin elinizde bulunmayan şeyleri elde ettiğiniz gün başkalarını mutlu edeceksiniz. Hayır, hani düşündüğünüz "Benim hazinelerim olsa da, herkese dağıtsam, herkesi mutlu etsem." Hayır, bu bir hayal. Ona ulaşmak mecburiyetinde değilsiniz. Şu anda Allahû Tealâ size ne vermişse, size şu anda verdiği her şey, başkalarını mutlu etmek için yeterli bir kaynak oluşturur. Başka insanların mutlaka parayla mı mutlu olacağını zannediyorsunuz?
Öyleyse okuduklarınızı bir düşünün bakalım. sorun kendi kendinize. Eğer her gece "ben bugün Allah için ne yaptım, ben bugün kimi mutlu ettim" diye sorarsanız Allahû Tealâ'ya, bu vicdan muhasebesini yaptığınız zaman, "Falancaya da bu güzelliği ulaştırdım, feşmekana da şunu yaptım, onun da gönlünü aldım, ona bir hediye götürdüm, falancaya şöyle bir yardım yaptım, feşmekanın şöyle bir problemi vardı onu çözdüm, zor zamanında yanındaydım, manevi desteğim ise hep yanındaydı". Bunu diyebiliyor musunuz? Evetse...
Siz mutlu bir insansınız.
Eğer bu kadar açıklamaya rağmen, etrafınızda bulunan insanlara hiçbir mutluluk ulaştıramıyorsanız kendinize yazık ettiniz demektir.
Öyleyse, işte mutluluk, burnunuzun dibinde. Hepiniz birbirinizin yanında oturuyorsunuz. Her biriniz, diğeri için bir mutluluk vesilesisiniz. Birbirinize söyleyeceğiniz, şu anda söyleyeceğiniz bir güzel söz, bir cümle hepinizi en güzele ulaştıracaktır. Unutmayın ! Herkes Kendi Seçtiği Mutluluğu Yaşar.
Herkes sizin için bir mutluluk vesilesidir. Herkes mutluluğunuzun bir kapısıdır. Siz onlara bütün güzelliklerle ulaşmaya çalışın, onları mutlu etmeye çalışın. O zaman en güzeli yaşayacağınıza gönülden inanıyorum.
Herkes Huzuru-Mutluluğu Yakalasın.İnşallah
Siz Hayatınız Boyunca Başkalarını Mutlu Eden Bir İnsan Olun,
En Çok Mutlu Olan İnsan Olun...
İnşallah.
Alıntı