Seni en iyi anlayabilecek insanlardan biri olduğumu söyleyebilirim. Belki tamamen farklı sebeplerden, ancak senin yazdıklarını kopyala, bazı yerlerini değiştir ve yapıştır, ben düşünmüş ve yazmışım gibi oluyor.
Ne yaşadığınızı bilmiyorum ancak hayat yorgunluğu olduğundan eminim. Hayat yorgunluğu öyle bir şey ki, yeri geliyor sevgiyi bile dinlemiyor. İnsan kendini yıpranmaktan korumak için bencilleşebiliyor, özellikle erkeklerde bu böyle. Erkeklerin doğasında bizim kadar fedakarlık yok, belki bu yüzden duygularını daha gerçek yaşıyorlar. Biz son ana kadar yıprandığımızı belli etmeden, her şey normalmiş gibi davranabiliyoruz. Dolayısıyla patlamalarımız felaket oluyor. Ben bir ağzımı açtığımda yıllar öncesindeki bir olaya kadar götürüp dayandırabiliyorum. Bir erkek için ise bir konu konuşulduysa ya kapanmıştır, ya bir an önce kapanmalıdır. Erkekler duygusal olarak asılı kalmayı, çözülmemiş sorunları kaldıramıyor. Bir erkek mızmızlanıp şikayet ediyorsa, o duygularını anlık yaşadığı için. Bizim gibi fedakar olamadıkları için, tekrar ediyorum doğaları gereği, o sıradaki sıkıntılarını sanki hala annesine muhtaç ufak bir çocuk gibi sürekli dile getiriyorlar. Biz ise, büyük fedakarlıkların yanında küçük şikayetlerin bir önemi olmadığını bildiğimiz için, çoğu sıkıntımızda ağzımızı bile açmaya gerek duymuyoruz.
İkinci öğrendiğim şey, erkekler kesin olarak kafalarını dağıtmaya ihtiyaç duyuyor. Örneğin bir kadına "bugün şu işi, arkasından bu işi, en son olarak da bu işi halledelim" demek normal gelirken, ya da bir kadın bir güne yetiştirilmesi gereken bir işi söylenmeden gidip yapabilirken, bir erkek bunu kafasını dağıtmadan yapabilecek kapasitede olamayabiliyor, özellikle dediğim gibi hayat yorgunuysa. Bunu tam tarif edemiyorum ne yazık ki. Güçlerini toplayamadan tekrar tekrar güç harcadıklarını, dinlenmezlerse tamamen tükeneceklerini hissediyorlar. Biz ise ucunda güzel bir şey olacaksa sürekli al baştan yeni bir enerjiyle işlerimizi halledebiliyoruz. Bu yüzden biz sürekli yarı yolda bırakıldığımızı, ufacık bir konuda bile destek görmediğimizi, erkeğin bencil olduğunu, evlenince ona nasıl güvenip sırtımızı dayayacağımızı düşünüp duruyoruz. Çünkü ne kadar iyi anlaşan bir çift olursa olsun, araya hayat girince kadın ve erkek arasındaki temel farklar ortaya çıkıyor. Bu temel farkları hazmedip bir orta yolu bulmadıkça sürekli kavga, sürekli içerleme, sürekli çözülemeyen sorunlar olarak geri dönüyor.
Bir kere en güzeli biriktirmemek. Sevgisinden yüzde yüz eminsen biriktirmemelisin, ne kadar haklı olursan ol ve ne kadar zor olursa olsun... Bunu henüz ben de başaramıyorum, bir konuda yaralıysam ve o yaram yeni yeni iyileşiyorsa, tekrar benzer bir hareket gördüğümde o kadar hızlı patlıyorum ki kendim bile inanamıyorum. Peki bu ne işe yarıyor, hiç bir işe yaramıyor ne yazık ki... Bu yüzden sabır, biriktirmemek ve sakin zamanlarda ufak ufak konuşup hemen konuyu kapamak gerekiyor. Ufak konuşmak karşıdaki insanı yormaz, sürekli konu kapansın artık diye uğraşmaz. Yapıcı ve çözümcü konuşmak, suçlamayan bir ses tonuyla konuşmak olumlu sonuçlar getirir. Mesela olayın sıcak anında değil de, atıyorum bir gün sonra "dün bana yaptığın şu hareket beni şöyle üzdü. ben bu dönemde böyle hissederken şununla karşılaşmak beni kırdı. kendini benim yerime koyup bi düşünürsen bana hak vereceksin" tarzı konuş. kartlarını açık oyna ve niyetinin çözüm olduğunu belirt. ben ne zaman "yeter artık hep böyle yapıyorsun " tarzı feveran etsem, sonu kötü bitiyor, yine üzülüp kırılan ben oluyorum. önemli olan sevgi, iyi niyet ve saygının hep ortada olması.
bir de söz ve nişan dönemini bu kadar önemseyen biziz. erkekler, evliliğin öncesindeki teferruatlar olarak görüyorlar bu dönemi. yani onlar için bunun güzel geçmesi değil, bir an önce formalite kısmının bitmesi önemli. biz ise hayatımızın en güzel dönemi olarak hatırlamaya koşullanmışız. inanılmaz alıngan, gergin ve stresli oluyoruz, en ufak bir yanlış hareket karşısında "bu insanla ömrüm nasıl geçer?" diye düşünüyoruz. halbuki bir erkek duygularından eminse, mızmızlansa da saçma sapan davransa da yarı yolda bıraksa da bunların farkında olmuyor, çünkü sevgisinin apaçık ortada olduğunu, tartışmaya açık bir durum olmadığını ve senin bunları zaten bildiğini düşünüyor.
çok uzun yazdım ama umarım bir nebze yardımcı olabilmişimdir...