Okunmaya Değer...

Bir Kadın, Bir Erkek ve Vicdanımız - Ahmet Altan

Ben, bir erkeğin kendisine emanet edilen kadın mahremiyetini hayatı
pahasına koruması gerektiğine inanan kuşaktanım.

Bizim kuşak, cinayetten yargılanırken geceyi birlikte geçirdiği kadının
adını vermemek için cinayet saatinde nerede olduğunu açıklamayan ve idama razı olan erkeklerin hikâyelerini anlatan kitaplarla, filmlerle büyüdü.

Kadının mahremiyeti bizim için kutsaldır.

O mahremiyete ihanet eden bir erkekten daha aşağılık biri olamaz bizim
kuşağın gözünde.

Bu ölçünün, bir toplumu sağlam tutan değerlerden biri olduğuna da inanırım.

Bir toplumda her şey olabilir, savaşlar, ayaklanmalar, kıyımlar yaşanabilir, bunlar atlatılır, tarih yaraları sarar, hayat kendi dengesini yeniden bulur ama erkekleri kadın mahremiyetine ihanet etmeye başlayan bir toplum bence ciddi bir çürüme işareti veriyor demektir. Kolay kolay iyileşmez.

Son yıllarda birlikte oldukları kadınların resimlerini ya da filmlerini
çekip bunları yayan erkekler çoğalmaya başladı.

"Bir iki aşağılık adam" deyip geçebilirsiniz.

Ama bence öyle kolayından üstünden atlanıp geçilecek bir olay değil bu.

Temel soru şudur:

Bu adamlar, böylesine rezilce bir iş yaparken nasıl oluyor da toplumun tepkisinden çekinmiyorlar?

Aforoz edilmekten, ayıplanmaktan, isimlerini lekelemekten, ailelerini utandırmaktan korkmuyorlar?

Toplumun pek de sert bir tepki göstermeyeceğine güveniyorlar herhalde.

Bunda da haklılar.

Daha önce seviştikleri kadınların resimlerini, filmlerini yayınlayanlar ne oldu?

"Bu adamlar ahlaksızdır" damgası toplumun vicdanında bu insanların alnına vuruldu mu?

Sadece o adamların değil, o adamlara selam verenlerin bile bu
ahlaksızlığı paylaştığı inancı kabul gördü mü?

Yoksa toplum, mahremiyeti ihanete uğramış kadınların resimlerini
görebilmek için mi hareketlendi?

Mahremiyet hainini ortak hayatımızın dışına mı attık?

Yoksa suçuna ortak mı olduk?

Böyle insanları reddedecek bir reflekse sahip olmayan toplumların
vicdanlarında bir zayıflık, ahlaklarında bir
çürümüşlük başlamış demektir.

Ve, bence bir toplum için en tehlikeli şey böyle bir çürümedir.

Bir toplumu toplum yapan onun bayrağı, sınırı, toprağı değildir bence,
onu toplum yapan ortak ve tartışılmaz vicdani
ölçüleridir.

Bu ölçüler hukuk ve devlet tarafından korunmaz, bu ölçüleri koruyanlar
o toplumun edebiyatı, yazısı, hikâyesi, efsanesi, masalıdır.

Yazılı olmayan yasalarıdır.

Ne oldu bizim efsanelerimize, hikâyelerimize, masallarımıza, yazılı olmayan yasalarımıza?

Neden kadınların mahremiyetine ihanet edenler bu kadar rahat davranabiliyorlar?

Niye iğrenti dolu bakışlarla karşılaşacaklarından çekinmiyorlar?

Bir değil, iki değil, üç değil...

Bu tuhaf erkeklerin sayısı artıyor.

Tam neresinden olduğunu bilmiyorum ama toplum bir yerinden çürüyor.

Çocuklarımıza yanlış masallar anlatıyoruz belki.

Belki ortak ölçülerimizi, vicdani değerlerimiziyeterince iyi öğretmiyoruz.

Belki de gizli bir çürüme, yaralarla kendini gösteren bir tür kanser gibi kendini bu adamların varlığıyla gösteriyor.

Bir kadının mahremiyetine ihanet eden her şeye ihanet edeceğine
inanırım ben.


Böyle adamları arasında barındıran toplumların da çürüdüğünü düşünürüm.

Bu adamların varlığı beni korkutuyor.

Ortak vicdanımızı ve ölçülerimizi kayıp mı ettik diye endişeleniyorum.

Vicdanını ve ölçülerini kaybeden bir toplum her şeyini kaybeder çünkü.
 
Son düzenleme:
Hiç bir αşk bittiği gün bitmez aslındα.
Giden için çok olmuştur biteli;
ama kalan için belli değildir ne zαmαn biteceği.

*Ece Ayhan
 
Ne zaman ki dinlediğiniz şarkılar size O'nu hatırlatmaz;
İşte ancak o zaman hayattan bi tat alabilirsiniz.

*İ.Berk
 
Aslα αşk αcısı çeken birine αşık olmαyın.
O kişi yαrαlıdır ve yαrαbαndı olαrαk sizi kullαnır .

[ P. Neruda ]
 
Kimi insan, geçmişle geçememişi birbirine karıştırır.
Halbuki, geçen iz bırakır, geçemeyen yara...

K. Tazeoğlu
 
Pişman değilim,
kırgınım biraz ama üzülmüyorum.
Çünkü gittiğinde yeni birşey öğrendim:
artık her Seviyorum diyene inanmıyorum...

Cemal Süreya
 
Sen; onun sorduklarına cevap vermeye bile tenezzül etmezsin,
O seni susturduğunu sanır.
Hayat İşte...

[ Bob Marley ]
 
‎"Yanımda mutsuzsan eğer, benden uzakta mutlu ol..."
Diyebilecek kadar seviyorum seni.

[ İclal Aydın ]
 
‎"Sevgilin geçmişini sormuyorsa;
Merak etmediğinden değil,
Sıranın kendi geçmişine geleceğini bilmesindendir"

[ W. Golding ]
 
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini...

[ Cemal Süreya ]
 
Aşk'ın kürtajı yok sevgili !
Bakamayacağın aşk'a gebe kalmayacaksın...

[ Cemal Süreya ]
 
Gidiyor musun diye sorma bana.
Gönderen sensin.
Ne terk etmeyi istedim seni,
Ne de daha yaşamadığımız bu aşkı toprağa gömmeyi.
Senin kadar öfkeliyim ben de.
Senin kadar endişeli…
Bir dokunuşunla bin kenti yıkacak güç verirdin bana
Ama inandıramadım seni.
Sen, sorgularken beni kafanda
Ben, gözlerinin içine bakıyordum kuşkuyla.
Bir tek sözün bağlardı beni sana,
Oysa sen hep susmanın koynunda.

Aşkın içine bir kez girdi mi kuşku,
Teslim alır bedenleri de.
Sütten çıkmış ak kaşık değildim
Ama yalanı sokmadım iki kişilik dünyamıza.
O dünya ki bazen minicik bir odada
Bazen kentin ortasında şekillendi.
Nasıl da güzeldi…
Zaten varsın diye her şey güzeldi ama
Sen buna inanmadın. Ah bu sorular…

Yaşamak varken sevdayı delice,
Niye boğarız sorularla?
Nasıl ikna edebilirdim seni?
Ben, aşk dedikçe sen, dur dedin.
Ben, seninleyim dedikçe
Sen, hayır dedin.
Zaten az konuşan sen
Olumsuz ne kadar sözcük varsa
Bulup çıkardın ortaya.
Bense hiç bir şey diyemedim.

Ne kadar zarar vermişim sana meğer.
Nasıl değiştirmişim seni.
Oysa hiç böyle düşünmemiştim.
Kimseye zarar vermek istemem ben.
Kimseyi olduğundan farklı bir hale getirmek istemem.
Ama öyle oldu işte.
Demek ki; gitmelerin zamanı şimdi.

Çocukluğuna sığınır atlatırsın bu acıyı.
Ne sevişmelerimiz kalır aklında, ne sevda sözlerimiz.
Rahat değilim diyordun ya, rahat ol artık.
Gülüşlerini saklaman için bir neden kalmadı.
Tedirginliğinin sebebi de kalktı ortadan.

Biliyor musun bir tanem!
Gidişim yürekten değil, zorunluluktan.
Sanma ki, bu toy sevdayı başka kimliklere taşırım.
Sanma ki, benden sakladığın gülüşleri
yalancı yüzlerde ararım.
Seni de götürürüm yüreğimde.
Her zaman yokluğunu taşırım.

Bulup, bulup kaybettim seni bebeğim.
Ne yazık ki, tozduman edemedim kuşkularını.
Ne yazık ki, kalamadın bana.
Öpücüğümün kokusu kalacak kapının eşiğinde.
Kokladıkça; bizi bir yanlışa mahkum ettiğini anlayacaksın.


Mehmet Coşkundeniz
 
Biliyorum ki düşmek değildir insanları üzen.
Elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren.

*P.Auster
 
Güven "o bunu yapmaz" demek değildir.
Güven "o bunu yaptıysa bir bildiği vardır" diyebilmektir

Alıntı
 
Benim kelime hazinem çok geniştir, derdim.
Senin bir kelimene yetemedim ;
Git, ne demekti sevgilim ?

- Nazım Hikmet Ran-
 
Gerçek şu ki; hayalimizdeki insanın, hayalindeki insan değiliz. O kadar..!

Ronald Sukenick
 
Bir insanın, başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli aynı kişiyle olmak istemesine, bu mutluluk verici duyguya 'Aşk' denirdi...

Orhan Pamuk
 
Kendime Yalan Söylemeye Başladığımdan Beri Kimseye Inanmıyorum...

Oscar Wilde
 
Baba,
Anneme iyi bak olur mu?

Benden sana evlat vasiyetidir
Baba, anneme iyi bak! ...

Akşam en heyecanıyla televizyon izlerken,
Sen anneme bak.
Yaşanmışlıklarını göreceksin çocuksu bakışlarında;
Yaşattıklarını, yaşatamadıklarını,
Sana adanmış koskocaman bir ömrü göreceksin bakışlarında

Akşamları geç geldiğinde
Yiyemediği lokmaları göreceksin,
Boğazına dizilen...

Sen kızmayasın diye,
Uyurken komşulara gidişlerini,
Bizim ağzımızı kapatmalarını,
Yüreğinin ağzına geldiği zamanları göreceksin.

Baba, anneme iyi bak!...

-‘'Hanım ben gidiyorum ‘' dediğinde,

Sen merdivenleri inene kadar
Ardından bakan insana bir kez durup,
Merdivenin 5. ci basamağında,
Sen bak!

Gözlerinde sen daha gitmeden
Seni özleyen bir kadın göreceksin.

Sokakta gördüğün arkadaşının sıktığın eli gibi bir kez olsun sarıl ona.

Sıkıca!

Sevgiyle!

Saatlerini harcadığın kahve sandalyesinde,
Yudumlarken bardağından çayını;
Hiç birinin tadının
Annemin çayının tadına benzemediğini fark ederek;
Evde, senin için yemek yapmanın telaşında olan
O kadını düşün.

Koyarak üç beş kuruş
Yarım bıraktığın bardağın yanına, En hızlı adımlarınla koş baba.

Seni terk eden annen gibi,
Ardından bıçaklayan dostların gibi,
Senin kıymetini bilmeyen evlatların gibi değil...

Ne zaman düşsen,
Canın acımasın diye düştüğün yere çimen olan,
Her bayramda senin elini
‘'evimin direği ‘' diyerek öpen o kadına iyi bak baba...

Ne kadar usulca çıksan da merdivenleri
Senin geldiğini daha ilk basamakta anlayan kadına,
Yüzün asıksa, Mutfağında sessizce ağlayan
Ama sana soğanın ne kadar acı olduğunu söyleyen kadına,

Sen hastaneye yattığında;
Ağlarken uyuyan, uyanınca ağlayan;
‘'bu ev çok büyük geldi bana ‘' diyen
Anama iyi bak baba.

Sarıl bu anneler gününde boynuna.
Tut ellerinden, öpüver.

Ve deki ona;

‘'Siyah saçlarımın terk ettiği yıllarımdan geriye,
Bir sen kaldın ve ben
Bir tek sana kaldım.!''

Anama iyi bak baba
Onun gözlerinde sana adanmış

Koskocaman bir ömür göreceksin !!!!

Alıntı
 
htchzr ne kadar güzel bir siir bu böyle "anneme iyi bak baba". Merak ettim kim azmis acaba?
Gözlerim doldu, tesekkürler bizimle paylastigin icin.:31:
 
Back
X