Persepolis / Marjane Satrapi

seaBahAR

Nosce Te İpsum
Kayıtlı Üye
13 Nisan 2007
15.557
36.070
1.123
persepolisgm0.jpg


*Cannes Film Festivali Jüri Özel Ödülü*
Yönetmen : Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi
Senaryo : Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi
Tür : Animasyon / Dram
Yapım : ABD&Fransa / 2007


Özet :
1978, Tahran... Sekiz yaşındaki Marjane gelecekte bir “peygamber olmanın” ve dünyayı kurtarmanın hayallerini kurmaktadır. Modern ve kültürlü ailesi tarafından sevgi ve anlayışla büyütülen Marjane, Şah Rejimi’ni sona erdiren olayları da ilgi ve merakla takip etmektedir. Diğer yandan ise Yeni İslam Cumhuriyeti insanların nasıl giyinmesi ve davranması gerektiğini kontrol etmektedir. Bu dayatma nedeniyle artık çarşaf giymesi gereken Marjane ise kararını çoktan vermiştir, devrimci olacaktır.

Kısa süre sonra İran-Irak Savaşı nedeniyle şehir bombalanır. Çatışmaların getirdiği zorluklar ve mahrumiyet, aile üyelerinin ve sevilen kişilerin kaybı Marjane’nin hissettiği psikolojik baskı ve korkuyu her geçen gün artırmaktadır. Gittikçe daha da tehlikeli olmaya başlayan bir ortamda Marjane’nin isyankar karakteri de ciddi problemlere davetiye çıkaracak seviyededir. Ailesi onu korumak için Avusturya’ya yollar. 14 yaşındaki Marjane, Viyana’da hayatı adına bambaşka bir devrimle karşılaşır; ergenlik, özgürlük ve aşk... Tattığı pek çok heyecanın yanı sıra bir şehirde yalnız, sürgün ve yabancı olmanın zorluklarını da hissetmekte gecikmeyecektir.


Filmin fragmanı için tıklayınız.
 
Son düzenleme:
Bilgi mesajından sonra sıra görüş bildirmeye geldi…

Film, şeriat düzenine eleştiri getirmesi nedeniyle İran’da şiddetli tepkilere yol açmıştı. İran, filmi “İslam karşıtı” olarak yorumladı. Hatta Cannes de ödül aldıktan sonra, Bangkok Film Festivali açılış filmi olarak seçilmiş ancak İran hükümeti filmin gösterimini engellemişti. Ülkemizde de gösterime girmeden önce sorun çıkabileceği tahmin ediliyordu. Ancak tahmin edilen olmadı.. Film vizyona girdi, olaysız bir şekilde gösterimde kaldı.

İran’ın yakın tarihini izlemek anlamında önemli… İran’da şeriat rejimine nasıl geçildi? Bu geçişte kime neler oldu? Bu işten kim çıkar sağladı? Bütün bu sorulara, İranlı bir kız çocuğunun büyüme sürecinde yaşananlara eğlenceli bir şekilde göz atarak kestirme yoldan cevap isteyenler için izlenebilirliği olan bir film…

Marjane Satrapinin aynı adı taşıyan kitabı da Türkçeye çevrilip yayımlanmış bulunuyor. (Minima Yayınları)

Filmi izlerken bazı diyalogları not aldım.

(sahne)
Küçük kız Marjane, anneannesi ile konuşuyor:
“Geleceğin peygamberi, ben Marjane, hadislerim şu şekildedir.
1- Herkes, terbiyeli olmak zorundadır.
2- Herkes, güzel sözlerle konuşmalıdır.
3- Herkes, iyi bir tutum içinde olmalıdır.
4- Fakirler, günde en az bir adet kızarmış tavuk yiyebilmelidir.
5- Hiçbir yaşlı bir daha acı çekmeyecektir.”
Anneanne gülümseyerek yanıt verir:
“Marji, hadislerin bunlarsa, ilk havarin ben olacağım… Peki… yaşlıların bir daha acı çekmeyeceğini nasıl garanti ediyorsun?”
“Kolay. Yasak olacak”

(sahne)
Genç kız Marjane, evden ayrılmadan önce son gecesinde anneannesine sarılıyor. Anneanne anlatmaya başlıyor.

“Ahlak dersi vermeyi sevmem ama hep işine yarayacak bir nasihatim var. Hayatta, önüne pek çok ahlaksız çıkacak. Seni incitecek olurlarsa; onları kötü olmaya iten aptallıklarıdır, unutma.
İğrençliklerini sebeplendirmekle uğraşmamış olursun.
Çünkü; acı ve intikamdan daha kötüsü yoktur bu dünyada.”


Filmi sinemada izleme fırsatı bulamayanlar için önemle hatırlatmak istiyorum.
12 Mayıs Çarşamba gecesi, saat 22:00 de cnbc-e ekranlarında olacak.
 
harika tek kelimeyle Marjane

iki kere izledim ben de dvd den.

hem çok eğlenceli hem düşündürücü harika bi film.

sanırım Catherine Deneuve de seslendirme yapmıştı bu filmde .başlangıçta adı geçiyordu.

ama tabii ben Türkçe izlediğimden onun sesini duyamadım

özellikle aklımda kalan Marjane nin aşk acısını komik bir şekilde anlatmaları idi:roflol:

bir de ninesinin göğsüne güzel kokması için koyduğu yaseminler

şiddetle tavsiye ediyorum:sm_cool:
 
Son düzenleme:
Eşimin aldığı ama uzun zaman havamda değilim diyerek izlemeyi ertelediğim ve hayava girip geçenlerde izlediğikten sonra ahh yaa neden bu kadar zamandır izlemedik dediğim bir film. Artık arşivimizde yerine aldı. Ülkemizin geçirdiği süreçte üzülerek izlediğim ama ayrıca eğlendiren çok değişik bir film. Mutlaka izleyin derim
 
harika tek kelimeyle Marjane

iki kere izledim ben de dvd den.

hem çok eğlenceli hem düşündürücü harika bi film.

sanırım Catherine Deneuve de seslendirme yapmıştı bu filmde .başlangıçta adı geçiyordu.

ama tabii ben Türkçe izlediğimden onun sesini duyamadım

özellikle aklımda kalan Marjane nin aşk acısını komik bir şekilde anlatmaları idi:roflol:

bir de ninesinin göğsüne güzel kokması için koyduğu yaseminler

şiddetle tavsiye ediyorum:sm_cool:
Ben altyazılı izlemiştim filmi..
Dediğiniz gibi seslendirme kadrosunda Catherine Deneuve de vardı. Marjane'nin annesini seslendiriyordu.
 
tek kelimeyle harika bir film iran Devletinin Şah Rıza'nın şeriat yönetimine geçiçisin hazin sonunun ibretlik öyküsü bu öykü bize çokda tanıdık gelmiyormu sizce?
 
tek kelimeyle harika bir film iran Devletinin Şah Rıza'nın şeriat yönetimine geçiçisin hazin sonunun ibretlik öyküsü bu öykü bize çokda tanıdık gelmiyormu sizce?

Oldukça tanıdık.. Zaten senarist ülke bile aynı.. yerimseniben
 
Bende filmi çok beğendim, hatta izledikten sonra Atatürk'ün değerini bir kez daha anladım.
 
Çok çok çok beğendiğim filmlerden biri..

Dönemi küçük kız Marjane, genç kız Marjane ve genç bayan Marjane'ın gözünden görmek en çok hoşuma giden şey olmuştu. Aynı kişinin üç bakış açısı olayı her yaştan kişinin gözlem ve algısıyla değerlendirme imkanı tanıyor.

Film müziklerini de çok başarılı buldum. Özellikle Adieu ve Gole Yakh isimli parçaları tavsiye ederim.
 
Çok çok çok beğendiğim filmlerden biri..

Dönemi küçük kız Marjane, genç kız Marjane ve genç bayan Marjane'ın gözünden görmek en çok hoşuma giden şey olmuştu. Aynı kişinin üç bakış açısı olayı her yaştan kişinin gözlem ve algısıyla değerlendirme imkanı tanıyor.

Film müziklerini de çok başarılı buldum. Özellikle Adieu ve Gole Yakh isimli parçaları tavsiye ederim.

Çok güzel bir analiz Berithcim.. Teşekkürler.. a.s.

Soundtrack konusunda da sana katılmamam mümkün değil..
 
bir arkadaşım güzel bir film seyrettiğini ve adını söylemişti geçen sene bu zamanlarda. aradan çok geçmeden bir gün bir müzik markette dolanıp, vcd-dvd bakarken gözüme çarpmıştı. ismi bu muydu, değil miydi derken almış bulmuştum kendimi.

kah göz yaşlarıyla, kah gülümsemelerl seyretmiş ve sıkça içim ürpermişti üzerinde yaşadığım topraklarda da aynı şeylerin yaşanma ihtimalini düşününce. evdeki filmleri arada gözden geçirdikçe o filmde duraksarım, içim burkulur hala. :çok üzgünüm:

izlenmiş olunması gereken, izlemeyenlerin bir şeyler kaçırmış olacakları filmlerden...
 
bir arkadaşım güzel bir film seyrettiğini ve adını söylemişti geçen sene bu zamanlarda. aradan çok geçmeden bir gün bir müzik markette dolanıp, vcd-dvd bakarken gözüme çarpmıştı. ismi bu muydu, değil miydi derken almış bulmuştum kendimi.

kah göz yaşlarıyla, kah gülümsemelerl seyretmiş ve sıkça içim ürpermişti üzerinde yaşadığım topraklarda da aynı şeylerin yaşanma ihtimalini düşününce. evdeki filmleri arada gözden geçirdikçe o filmde duraksarım, içim burkulur hala. :çok üzgünüm:

izlenmiş olunması gereken, izlemeyenlerin bir şeyler kaçırmış olacakları filmlerden...

Güzel yorum için teşekkürler.. a.s.

Hangi gazeteydi hatırlamıyorum.. Çünkü uzun zamandır, ülkede güvenerek okuyabileceğim gazete bulamadığımdan bi'ona bi'buna göz atan insanlara döndüm..

Neyse işte.. onlardan birinde bir röportaj okumuştum. İstanbul'a yerleşmiş, İranlı mülteci birçiftin röportajıydı bu. Doktor olan adam şöyle diyordu:
"Lütfen dikkat edin. Gidişatınız aynı İran'a benziyor.. Bizde de böyle başladı olaylar... ve biz de sizin gibi sessiz kaldık, ordumuza güvendik. Sonuç malum. Her şey iki yılda oldu bitti.."

Tüylerim ürpermişti bu satırları okuyunca.. Bundan bir süre sonra da Persepolis'i izledim.. Ürperen tüylerim iyice şaha kalktı.. (ŞAH-a kalktı.. ironiye bakınız)

yerimseniben
 
Güzel yorum için teşekkürler.. a.s.

Hangi gazeteydi hatırlamıyorum.. Çünkü uzun zamandır, ülkede güvenerek okuyabileceğim gazete bulamadığımdan bi'ona bi'buna göz atan insanlara döndüm..

Neyse işte.. onlardan birinde bir röportaj okumuştum. İstanbul'a yerleşmiş, İranlı mülteci birçiftin röportajıydı bu. Doktor olan adam şöyle diyordu:
"Lütfen dikkat edin. Gidişatınız aynı İran'a benziyor.. Bizde de böyle başladı olaylar... ve biz de sizin gibi sessiz kaldık, ordumuza güvendik. Sonuç malum. Her şey iki yılda oldu bitti.."

Tüylerim ürpermişti bu satırları okuyunca.. Bundan bir süre sonra da Persepolis'i izledim.. Ürperen tüylerim iyice şaha kalktı.. (ŞAH-a kalktı.. ironiye bakınız)

yerimseniben


:1no2: akıldan şöyle bir geçmesi bile çok kötü, şu satırları okuyunca bile diken diken oldu tüylerim dediğin gibi :1ninca:

o cümleleri okuduğuma eminim, ama sanırım e-posta ile arkadaşımdan gelmişti. gazete seçimi konusunda da tamamen katılıyorum arkadaşım. aslında etrafımdaki insanların kayıtsızlığını gördüğümde dediğin gibi başta iran sonra da bu film geliyor aklıma... seyredilmesi ya da seyretttirilmesi gereken bir film diyerek düzeltiyorum :1closedeyes:
 
Türkiye ile özdeşleştirebileceğimiz birçok noktası vardı filmin; fakat öngörülen şeriat rejiminin Türkiye'de de geçerliliği değil darbe ve sonrası yaşananlar bakımından bu özdeşliği kurdum.

Öncelikle konunun aktarılışı gerçekçi bir biçimde ele alınmış, ne propaganda yapıyor ne de dramatize ediyor tamamen olanı olduğu gibi aktarıp yorumu izleyiciye bırakmış. Abartı olduğunu ise hiç sanmıyorum, eksiği vardır belki nihayetinde İran'da olup bitenleri halen medyadan takip ediyoruz.

Devrim sonrasında kimliğini yitirmemiş, biçimsel olarak resmi söyleme yaşamlarını idame ettirmek için riayet etse de benliklerini kaybetmeyen bir ailenin perspektifinden anlatılıyor olaylar. Marjane ergenlik bunalımının getirdiği kimlik savaşında değişimi en acı hissedenlerden, içindeki isyankar ruh hem hayatı anlama hem de şartların elverdiği ölçüde kendini aşmaya güdüleniyor. Herşeyi sırtını dönüp özgürlüklerin diyarına gittiğinde ise tutunamayan bir genç kız tasviri yapılıyor ki bu da çok gerçekçi aktarılmış. farklı bir kültürde tek başına olmanın ve bireyciliğin yükselişi ile yalnızlığın gölgesinde yine ailesinin yanına dönmesi ve " iki tarafa da yabancı oluşunu" aktarışı insanın içini acıtıyor.

Hayal kırıklıkları, ihanetler ve baskıların ortasında kalan birey bugün Türkiye'nin de gerçekleri arasında. Darbe sonrası nasıl insanlar apolitize edildiyse ve şimdiki nesil kimlik bunalımı ile amaçsızsa İran'da da durum farklı değil; tabi ki sahip olunan özgürlükler bakımından farklılıklar görülse de bizim de özgür olduğumuzu iddia etmek bir hayli güç.

Üzerine yazılacak çok şey var, bir filmden ziyade dinin siyasete alet edilmesi, devletin yaşam üzerindeki tahakkümü ve unutmaya meyilli kitleler/ boşa harcanmış yaşamların en yalın anlatımıydı benim için.
 
Back
X