Canım ben de seninle aynı durumdaydım ama normal doğum hakkında iyice bir araştırma yaptıktan sonra kararımı verdim. Normal olacaksa da epidural olsun istiyordum ama o da hormonlara müdahale edeceği için ondan da vazgeçip en doğrusunun en doğalı olduğunu düşünerek bir aksilik olmazsa normal doğum yapmaya karar verdim. Bu konuyla ilgili fikir vermesi açısından şu yazıyı bir oku istersen:
"Doğal doğum mümkün olduğu kadar müdahale edilmeden yapılan doğumlardır. Bu sayede aktive olan tüm doğal hormonlar, anne ve bebeğini doğuma en sağlıklı biçimde hazırlamaktadır. Zaten doğal bir doğumda ebeler ve doktorların izleyici olup, sağlık kontrollerini yapmalarından başka bir müdahalesi olmamalıdır. Çünkü buna ihtiyaç yoktur. Gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur. Gereksiz yere yapılan her türlü müdahalenin doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üzerine negatif etkileri vardır. Zaten doğal doğumu üstün kılan bu hormonların salgılanmasıdır.
Bu hormonlar içinde en etkili olan iki hormon “Oksitosin” ve “Endorfin”dir. Oksitosin rahmi kasıcı etkileri ile doğumun ilerlemesinden sorumlu hormondur. Ancak oksitosinin cinsellikte, arkadaşlarla yenilen güzel bir yemekte ve sevginin olduğu daha birçok yerde salgılandığını biliyoruz. Bu yüzden bu hormona “sevgi hormonu” adı verilmiştir. Yani sevginin olduğu her yerde oksitosin de vardır. Bu hormon doğumda gittikçe artan oranlarda salgılanarak doğum anında ve doğum sonrasında en yüksek seviyelerini bulur. Kordon yoluyla da bebeğe geçer. Bebeğin de kendi hormonunu ayrıca salgıladığını biliyoruz. Böylece doğal bir doğumda anne ve bebeğinin bu hormonun etkisiyle bir sevgi denizinde yüzdüğünü söyleyebiliriz.
Diğer hormonumuz endorfin, bedenin salgıladığı: “doğal bir ağrı kesici”dir. Doğa, doğum yapan kadının kendini rahat hissedebilmesi için her şeyi yapar. Oksitosin seviyesi yükselip, kasılmalar sıklaştıkça, beden endorfin salgısını arttırarak cevap verir. Böylece kadının bedeninde doğal bir anestezi sağlanır, kasılmalar daha rahat hissedilir. Doğumda endorfin seviyeleri en yüksek noktadadır. Kordon yoluyla bebeğe geçer, bebek de kendi hormonunu salgılar. Endorfinin bağımlılık yapıcı bir etkisi de vardır. Kişi endorfin etkisindeyken çok daha sevgi dolu, karşısındakini kabullenicidir. Endorfinin en çok salgılandığı sporcularda bu etkileri açıkça görebiliriz. Doğum anında anne ve bebeği oksitosin ve endorfin etkisindedir. Ve bu iki hormon birleştiğinde müthiş bir güce ulaşır. Anne ve bebeğin bu ilk karşılaşmada birbirlerine bağlanmasından bu hormonlar sorumludur. Bu yüzden doğumlarda, bebeğin doğar doğmaz anne kucağına verilmesi gereklidir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar doğum anında bebeklerimizin her şeyin farkında olduklarını göstermektedir. Bebeklerimiz doğduklarında her şeyi hissederler, duyarlar ve görürler. Spotlar gözlerini acıtır, baş aşağı tutulmak onları mutlu etmez. Tek istedikleri bu yenidünyada güven duyacakları tanıdık bir sestir. Bu yüzden en çok tanığı kişiyi, annelerini ararlar. İlk refleks ağlamalarından sonra anne kucağı ile buluştuklarında annesinin güven veren kalp atışlarını duyar, tanıdık sesini ve kokusunu hissederler. Ağlamaları yavaş yavaş azalır. Kendilerini bu güvenli sıcaklığa bırakırlar. Bu güvenli ve sevgi dolu başlangıç onların gelecekteki davranışlarını da pozitif yönde etkileyecektir."