Sadullah Ergin Yazılı Soru Önergesi

sumimasen

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
4 Ağustos 2009
16
2
30
Sadullah Ergin’in Karşılıksız çeklerle ilgili
Prof. Dr. Alim IŞIK’ın yazılı soru önergesine cevabı.

Çek Mağdurları,
Yakınlarımız,
233 gündür;
zindanlarda.
233 gündür;
Anneler, Babalar, Çocuklar,
gözyaşı döküyor,
BUGÜN MÜCADELEMİZİN 233. GÜNÜ


T.C.
ADALET BAKANLIĞI
Kanunlar Genel Müdürlüğü
Sayı :B.O3.O.KGM.0.00.00.03/l 644/3806 31/07/2009
Konu : Yazılı soru önergesi
Sayın :prof. Dr. Alim IŞIK
Kütahya Milletvekili
T.B..M.M.
Bakanlığımıza yöneltilip yazılı olarak cevaplandırılması istenilen 7/8193 Esas No.lu soru önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur.
A) 1957 yılında yürürlüğe giren 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun çek kullanımına ilişkin hükümleri. Cenevre Anlaşmasına uygun olarak düzenlenen İsviçre Borçlar Kanunundan esinlenerek düzenlenmiştir.
6161 sayılı Kanunun Kıymetli Evrak Kitabında yer alan çek hukukuna ilişkin hükümlerin uygulamasında karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi çek kullanımında görülen bazı kötüye kullanmaların ve karşılıksız çek verilmesindeki artışların Önlenmesi; çek kullanımı hakkındaki esasların, çek hamillerinin, korunmasına dair tedbirlerin ve uygulanacak müeyyidelerin belirlenmesi amacıyla 1985 yılında 18 maddeden oluşan 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilmiştir.
3167 sayılı Kanunda, 26/02/2003 tarihli ve 4814 sayılı Kanunla köklü ve etkisi geniş düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar, reform olarak adlandırılamasa bile, sistem değiştirici nitelikledir. 4814 sayılı Kanunla.. 3167 sayılı Kanunun 17 maddesi yeniden kaleme alınmış, bankaların sorumluluğu, çek defterlerinin bastırılması, ibraz ve ödeme, hesaben tesviye, ihtar, düzeltme hakkı, bankanın sorumlu olduğu tutar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca ilan edilecek hususlar, tebligat adresi ve cezalara ilişkin hükümler eskisinden farklı bir şekilde düzene bağlanmıştır.
1985 yılında kabul edilen 3î67 sayılı Kanunun karşılıksız çek keşide etme suçunu düzenleyen 16. maddesinde, keşide edilen çekin karşılıksız çıkması hali objektif sorumluluk olarak düzenlenmiş, bu suç için hapis cezası öngörülmüştür.
Çağdaş ceza hukukunda, ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve çeşitlenmesi sonucu bu ilişkilerden doğan ve netice itibarıyla cezai müeyyideyi gerektiren eylemlere hürriyeti bağlayıcı cezanın başvurulacak en son çare olarak öngörülmesi, "ekonomik suça ekonomik ceza" ilkesinin doğmasına yol açmıştır. Bu nedenle, 4814 sayılı Kanunla değiştirilen 3167 sayılı Kanunim 16 maddesinde, keşide edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde, bu suçu ilk defa işleyenler için çek bedeli tutarı kadar nispî para cezası verilmesi düzenlenmiştir. Böylece ekonomik kriz. hata, unutma ve benzeri nedenlerle bu sucu ilk defa isleyenler, en azından hapis tehdidinden uzak tutulmuştur.
Ancak, çeke olan güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin artırılması, bakımından, bu suçtan mükerrirler hakkında hapis cezası verilmesi ayrıca hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme yapılırken fiilin sahtecilik veya dolandırıcılık gibi suçlarla ilgili boyutu saklı tutulmuştur.
3167 sayılı Kanunun 16. .maddesinin birinci fıkrasının, anayasanın 38. maddesinin sekizinci fıkrasındaki "Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz."' hükmüne aykırı olduğundan bahisle Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurulması üzerine. Anayasa Mahkemesi 11/12/2002 tarihli Kararında, Türk Ticaret Kanununda kambiyo senetleri arasında düzenlenen çekin, temel ilişkide bir sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımız olarak, kambiyo hukukuna özgü özel bir havale olduğu, hatır senetlerinde olduğu gibi. taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı veya temelde yer alan sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda da çekin başlı başına borç kaynağı biçiminde ortaya çıkabildiği; ayrıca, haksız fiil veya sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan bir borç için dahi çek keşide edilebildiği: çeki elinde bulunduran hamilin, keşideci ile lehdar arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan bir alacağı değil, doğrudan doğruya çekten doğan bir hakkı iktisap ettiği; bu durumda, çek ilişkisinin bizzat sözleşme olmadığı gibi çekin temelinde her zaman bu sözleşmenin bulunmasının da zorunlu olmadığı; çekin temelde sözleşmeden bağımsız olarak kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havale olduğu tespitleriyle, hükmün Anayasanın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı olmadığına karar vermiştir.

Alıntı:
Sadullah Ergin Yazılı Soru Önergesi>>> Çek Mağdurları
 
X