"Bir kızılderili varmış. Çok fakirmiş ama dillere destan bir beyaz atı varmış. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köy halkı adama atından olduğu için “vah vah ne kadar şanssızsın “demiş. Kızılderili: “Belki” demiş. Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler şanslısın, şimdi bir at sürün var.” Demişler. Kızılderili “Belki” demiş.
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan kızılderilinin tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın ne kadar şanssızsın” demişler. Kızılderili “Belki” demiş.
Birkaç hafta sonra başka bir kabile çok kalabalık olarak saldırmış. kızılderilinin kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler, gene kızılderiliye gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı, oğlunun bacağını kırması şansmış meğer” demişler. "
Ben bu hikayeyi çok severim. Konuyu okuyunca yazmak istedim. Evet işinizde problemler yaşamışsınız. Elbet geçici.... Bir ömrü işinizle geçirmeyeceksiniz.
5 yıldır çocuk istiyorum. olmuyor. tedavilerde sonuç vermedi. Büyük de bir sorun yok işin garibi. Ama şurdaki kimi dertleri okuyunca ne kadar "şanslılar" diye geçiriyorum içimden. Şans kişiye zamana, duruma göre değişiyor. Ya benim durumum? Şanslımıyım diye soruyorum kendime. Ya daha büyük acılardan koruyorsa Tanrı beni çocuk vermeyerek? Hayır içim bu durumu bir türlü kabul etmiyor. İçim yanıyor hergün...
Yani beni yanlış anlamayın, elbette sizi üzen durumlar yaşamışsınız belli. Ama geçici durumlardır, öyle görün. En büyük şansınız eşiniz onunla anlaşmanız, sağlığınız diye görün. Ben okuyunca içimi dökmek istedim sadece.