Sevdiğim adamın yokluğuna alışmaya çalışırken kimseyi maşa yapmak doğru değil .
bir gün birini seviyorsun. ve artık her şeyini ona göre yapıyorsun, ona göre yaşıyorsun. kızıp sinirlendirmemek adına bir sürü sana has özelliğinden vazgeçiyorsun. sonra geriye dönüp baktığında kendini o gibi görüyorsun. görüntü sen, beden sen, davranış o, huy o. bu çok saçma. bu çok aitçe. onsuz geçen vakitlerden keyif almamalar mı dersin, ona kızınca küsünce zamanın geçmemesi mi dersin.. neler neler. resmen sana ait o var içinde. işte ben bunu farkettiğimde kendime acıyorum. lan diyorum, sen güçlü bir kızdın, ne bu acizce hareketler? ne böyle ergen davranmalar? ne böyle gururunu ayaklar altına almalar? ben kendimi çok severken ne ara başkasını kendimden daha çok sever hale geldim? ne ara ve neden?
bu soruları cevap ararken kendimi özledim. kendime has davranışlarımı özledim. gülümsemelerimi özledim. hep kavga hep gürültü, bir erkeği değiştirmeye çalışırken kendimi değiştirmeye başlamışım. bunu farkettiğimde kendimden tiksindim.
şimdi kendim için onun yokluğuna alışmam lazım. onu hala çok seviyorum ama benliğim için bu hava su kadar elzem. bir yerden başlamak lazım.