- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.837
Sistem depremi
16 Ağustos 2015
33
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “10 Ağustos 2014 sonrası Türkiye’de yönetim sistemi bir anlamda değişmiştir. Yapılması gereken bu fiili durumun anayasal olarak kesinleştirilmesidir” sözlerini ‘açık darbe’ olarak değerlendirdi. Bunun Kenan Evren’nin darbe sürecinin aynısı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Çok tehlikeli” uyarısında bulundu. CHP lideri, Hürriyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
SIRA HUKUKİ ALTYAPIDA
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın Rize’de sivil toplum örgütleri yöneticilerine konuşması kendisi tarafından yapılan darbenin kabulüdür. Yaptığı bu darbenin meşru bir hukuki zemine oturtulmasını istiyor. ‘Anayasa değişikliği yapılarak bunun gerçekleştirilmesini istiyorum’ diyor. Darbeci Kenan Evren’in darbe sürecinin aynısını hayata geçirmek istiyor. Darbecinin özelliği şudur: Önce darbeyi yapar, sonra onun hukuki altyapısını oluşturur. Şimdi Erdoğan da ‘Ben darbeyi yaptım, fiili bir durum oluştu, sıra bunun hukuki altyapısını oluşturmaya geldi’ diyor. Bugün Anayasa halen ortada duruyor. Bir değişiklik yok. Hepimiz ve her kurum bu Anayasa’ya uymak zorunda. Ama Cumhurbaşkanı, fiilen Anayasa’nın değiştiğini söylüyor. Bunu söyleyen kişi de bu Anayasa’ya sadakatle bağlı kalacağına şerefi ve namusu üzerine yemin etmiş kişidir.
HALKTAN ALDIĞI YETKİYLE...
Bu ülkede 70 yıldır, 1946’dan beri, demokrasi mücadelesi veriyoruz. Bütün hedefimiz daha derinlikli bir demokrasi; insan haklarına saygı, güçler ayrılığının dengeli olması, bir kişinin iki dudağına bir ülke yönetimin hapsedilmemesi... Demokrasinin varlık nedeni bunlar zaten. Halkın iradesine, onun verdiği oylara saygı duymaktır. Şimdi siz, halktan aldığınız yetki ile halkı baskılıyorsunuz, kendi söylediklerinizi halka zorla kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.
MEŞRUİYETİNİ TARTIŞMALI YAPTI
Son seçimlerde doğrudan meydanlara çıktı Sayın Erdoğan, 400 milletvekili istedi, ‘Bana oy verin, başkanlık sistemini getireceğiz’ dedi. Ama bu kadar açık söylememişti. Aldığı oy yüzde 40 küsur. Bu, kendisinin kendi meşruiyetinin tartışılmasına, tartışmalı olmasına yol açtı. Çünkü seçim meydanlarına çıkarak, başkanlık istedi, vatandaş ise bunu vermedi. Vermeyince artık meşruiyeti tartışma konusu oldu. Yüzde 51 küsurdan yüzde 40 küsura düştü.
ÇOK TEHLİKELİ BİR SÜREÇ
Şimdi bu da yetmiyormuş gibi ‘Fiilen yönetim değişti’ diyor. Yani, ‘Ben artık yasaları, anayasayı, yargıyı, yürütme organlarını tanımıyorum, fiili bir durum oluştu, dolayısıyla artık sizin söylediğiniz demokrasi bizde yok’ diyor. ‘Anayasanın öngördüğü demokrasi bizde yoktur’ deyip kendi iradesini milli irade olarak tanımlıyor. Hiçbir vatandaşım bu tuzağa düşsün istemem. Bir kişinin iradesi milli irade olarak tanımlanamaz. Erdoğan ise kendi iradesini milli irade olarak tanımlıyor. Çok tehlikeli bir sürecin içindeyiz. Demokrasiye açıkça darbe yapılmıştır. Bu tehlike süreci umarım sağduyu ile atlatırız.
AKP’NİN SESSİZLİĞİ ÜZÜYOR
Beni üzen temel nokta, bu darbe söylemine iktidar partisinin yanıt vermemiş olmasıdır. 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan, 12 Mart’tan, yani darbelerden şikâyet ederek iktidar olan bir siyasal hareketin Türkiye’ye yaşatılan bu darbe karşısında sesiz durması, bir anlamda kabulü, demokrasi konusunda AKP’nin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Millet de seçimlerde demokrasiye sahip çıkmalı, insan haklarına, özgürlüğüne sahip çıkmalı, hukuk üstünlüğünün yanında durmalı. Yani, bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceğini vaat eden partiye sahip çıkmalı. Kimsenin inancı, kimliği, yaşam tarzı ile uğraşmayan; insanı, insan olarak kabul eden, baş tacı yapan bir siyasal partiye destek vermelidir.”
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN/ANKARA
Forsu bırak siyasete gel
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘sistem’ çıkışıyla ilgili “Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı tanımadığının, Anayasa’yı askıya aldığının işaretidir” dedi. Durmaz, şöyle devam etti: “Türkiye’nin sorunu kural tanımayan bir Cumhurbaşkanı’nın işbaşında olması. Bugün hukukun yerlerde süründüğünü bilmeyen yok. Bütün bunların sorumluluğu da 13 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP ve Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanlığı makamında ama başbakanlık yapmaya devam ediyor. Geçmişte siyasete dair değerlendirmeler yapan hâkim ve savcılara, akademisyenlere ‘Cübbeni bırak siyasete gel’ demişti. Kendisine forsunu bırak siyasete gel diyoruz.”
Açıkça itiraf
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de Erdoğan’ın sözleriyle ilgili “Darbeciliğin daniskası” tepkisini verdi. Özel, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı ilk kez yalan söylemek, gerçekleri çarpıtmak, var olanı kabul etmemek yerine itiraf niteliğinde açıklamalarda bulundu. Bir ara dönemi tarif ediyor. Darbelerden sonra ortaya çıkan ara rejimlerde, askıya alınan anayasa fiili duruma uygunluk göstermez ve darbecilere göre yeni bir anayasa yapılır. Cumhurbaşkanı’nın tarif ettiği de bir ara dönemdir. Demokrasinin olanaklarından yararlanarak bir darbe gerçekleştirdiğini, mevcut anayasayı fiilen askıya aldığını, kendi görev alınında anayasal çizgilerin dışına taştığını açıkça itiraf etmektedir.”
Aslında ülkeye başkanlık yapıyor
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ise Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla ilgili “Doğru sistem değişti, Cumhurbaşkanı aslında başkanlık yapıyor bu ülkeye” dedi, şöyle devam etti: “Kendi sarayında, örtülü ödeneğiyle birlikte Türkiye’yi gerçekten hiç hak etmediği bir şekilde yasa ve Anayasa’ya aykırı uygulamalarla ülkeye başkanlık yapıyor. Fiili olarak başkanlık sistemini oturtmaya çalışıyor. Bunu da cumhurbaşkanlığı seçimini kazandıktan sonra yürürlüğe koydu. Aslında amaçları 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidar olmasını sağlayarak filen başkanlığı getirmekti. Şimdi fiili olarak hayata geçirmiş durumda.”
Turan YILMAZ/ANKARA
Anayasa hukukçuları: Halk seçse de sistem değişmez
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” açıklaması, siyasetçilerin yanı sıra anayasa hukukçuları arasında da tartışma yarattı. Geçmişte AK Parti’nin yeni anayasa çalışmalarına katkı veren isimlerin de aralarında bulunduğu hukukçular Erdoğan’ın “sistem değişti” değerlendirmesine, “Anayasa şahsi temennilere göre değişmez, sadece seçim sistemi değişikliği yetkilerini arttırmaz, fiili güçten bahsetmesi hukuk dışında da arayışı olabileceğini gösteriyor” tepkisi geldi. Hukukçuların değerlendirmeleri şöyle:
Hukuk dışı arayışı olabilirProf. Dr. Erdoğan Teziç: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında yetki ve fiili güç diye iki ayrı kavram geçiyor. Yetki dendiğinde ‘hukukla verilmiş imkânı’ anlarız. Ancak anayasal bir kurumun başında olan zatın fiili güçten bahsetmesi, onun hukuku ihlal edebileceğini, hukuk dışında da arayışı olabileceğini gösteriyor. Çünkü fiili durum, hukuk dışı bir duruma işaret edebilir.
O zaman da anayasa ihlali çıkar. Anayasa ihlali de bizim ceza yasalarımıza göre suçtur. Yani yeniden anayasa yapılırken ‘fiilen kullandığım gücü anayasaya uydurun’ da demiş oluyor.
Melez yapı belirginleşti
Prof. Dr. Serap Yazıcı: 1982 anayasası, yürürlüğe girdiği ilk günden itibaren, geniş yetkileri haiz bir cumhurbaşkanlığına yer vermiştir. Öte yandan anayasa, parlamentarizmin tüm unsurlarını da içermektedir. Bu nedenle anayasanın, parlamentarizmle yarı başkanlık arasında melez bir model benimsediği söylenebilir. 2007 anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanını seçme yetkisinin halka tanınması, 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçilmesi, anayasanın melez hükümet yapısını daha da belirginleştirmiştir. Böyle olmakla birlikte bu modeli, yarı başkanlık olarak tanımlama olanağı mevcut değildir.
Kim seçerse seçsin
Mustafa Bumin (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı): Böyle bir şey mümkün değil. Bu kamuoyunu ikna etmeye yönelik bir ifade. Cumhurbaşkanının parlamento tarafından seçilmesiyle halk tarafından seçilmesi arasında ne fark var? Halk tarafından seçiminden önce ya da sonra Anayasa’nın, cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini gösteren diğer maddelerinde bu yetkileri arttıran ya da eksilten bir değişiklik yapıldı mı? Hayır. Cumhurbaşkanı’nı kim seçerse seçsin, yetkilerini gösteren maddelerde bir değişiklik yoksa sadece seçim sisteminin değişmesi yetkilerini genişletmez, arttırmaz.
Hukuken temelsiz açıklama
Prof. Dr. Ergun Özbudun: Anayasa şahsi temennilere göre değişmez. 2007 yılında Anayasa’ya cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi eklendi, ancak cumhurbaşkanının yetkilerinde en ufak bir değişiklik olmadı. Bu nedenle yeni bir yönetim sistemine geçildiği iddiasının anayasal dayanağı yok. Bir de açıklamalara bakıldığında enteresan bir cümle var. Fiilen durumun Anayasa’ya uymadığını söylüyor. Demek ki şu anda fiili durumda anayasaya uygun olmayan durumlar olduğunun farkında. Bu da anayasal olarak kabul edilebilecek bir durum değil. Hukuken temelsiz bir açıklama.
Turan YILMAZ-Hacer BOYACIOĞLU/ANKARA
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29823587.asp
16 Ağustos 2015
- inPaylaşın1
- -
- A
- +
CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “10 Ağustos 2014 sonrası Türkiye’de yönetim sistemi bir anlamda değişmiştir. Yapılması gereken bu fiili durumun anayasal olarak kesinleştirilmesidir” sözlerini ‘açık darbe’ olarak değerlendirdi. Bunun Kenan Evren’nin darbe sürecinin aynısı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Çok tehlikeli” uyarısında bulundu. CHP lideri, Hürriyet’in sorularını şöyle yanıtladı:
SIRA HUKUKİ ALTYAPIDA
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın Rize’de sivil toplum örgütleri yöneticilerine konuşması kendisi tarafından yapılan darbenin kabulüdür. Yaptığı bu darbenin meşru bir hukuki zemine oturtulmasını istiyor. ‘Anayasa değişikliği yapılarak bunun gerçekleştirilmesini istiyorum’ diyor. Darbeci Kenan Evren’in darbe sürecinin aynısını hayata geçirmek istiyor. Darbecinin özelliği şudur: Önce darbeyi yapar, sonra onun hukuki altyapısını oluşturur. Şimdi Erdoğan da ‘Ben darbeyi yaptım, fiili bir durum oluştu, sıra bunun hukuki altyapısını oluşturmaya geldi’ diyor. Bugün Anayasa halen ortada duruyor. Bir değişiklik yok. Hepimiz ve her kurum bu Anayasa’ya uymak zorunda. Ama Cumhurbaşkanı, fiilen Anayasa’nın değiştiğini söylüyor. Bunu söyleyen kişi de bu Anayasa’ya sadakatle bağlı kalacağına şerefi ve namusu üzerine yemin etmiş kişidir.
HALKTAN ALDIĞI YETKİYLE...
Bu ülkede 70 yıldır, 1946’dan beri, demokrasi mücadelesi veriyoruz. Bütün hedefimiz daha derinlikli bir demokrasi; insan haklarına saygı, güçler ayrılığının dengeli olması, bir kişinin iki dudağına bir ülke yönetimin hapsedilmemesi... Demokrasinin varlık nedeni bunlar zaten. Halkın iradesine, onun verdiği oylara saygı duymaktır. Şimdi siz, halktan aldığınız yetki ile halkı baskılıyorsunuz, kendi söylediklerinizi halka zorla kabul ettirmeye çalışıyorsunuz.
MEŞRUİYETİNİ TARTIŞMALI YAPTI
Son seçimlerde doğrudan meydanlara çıktı Sayın Erdoğan, 400 milletvekili istedi, ‘Bana oy verin, başkanlık sistemini getireceğiz’ dedi. Ama bu kadar açık söylememişti. Aldığı oy yüzde 40 küsur. Bu, kendisinin kendi meşruiyetinin tartışılmasına, tartışmalı olmasına yol açtı. Çünkü seçim meydanlarına çıkarak, başkanlık istedi, vatandaş ise bunu vermedi. Vermeyince artık meşruiyeti tartışma konusu oldu. Yüzde 51 küsurdan yüzde 40 küsura düştü.
ÇOK TEHLİKELİ BİR SÜREÇ
Şimdi bu da yetmiyormuş gibi ‘Fiilen yönetim değişti’ diyor. Yani, ‘Ben artık yasaları, anayasayı, yargıyı, yürütme organlarını tanımıyorum, fiili bir durum oluştu, dolayısıyla artık sizin söylediğiniz demokrasi bizde yok’ diyor. ‘Anayasanın öngördüğü demokrasi bizde yoktur’ deyip kendi iradesini milli irade olarak tanımlıyor. Hiçbir vatandaşım bu tuzağa düşsün istemem. Bir kişinin iradesi milli irade olarak tanımlanamaz. Erdoğan ise kendi iradesini milli irade olarak tanımlıyor. Çok tehlikeli bir sürecin içindeyiz. Demokrasiye açıkça darbe yapılmıştır. Bu tehlike süreci umarım sağduyu ile atlatırız.
AKP’NİN SESSİZLİĞİ ÜZÜYOR
Beni üzen temel nokta, bu darbe söylemine iktidar partisinin yanıt vermemiş olmasıdır. 12 Eylül’den, 28 Şubat’tan, 12 Mart’tan, yani darbelerden şikâyet ederek iktidar olan bir siyasal hareketin Türkiye’ye yaşatılan bu darbe karşısında sesiz durması, bir anlamda kabulü, demokrasi konusunda AKP’nin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Millet de seçimlerde demokrasiye sahip çıkmalı, insan haklarına, özgürlüğüne sahip çıkmalı, hukuk üstünlüğünün yanında durmalı. Yani, bu ülkeye birinci sınıf demokrasi getireceğini vaat eden partiye sahip çıkmalı. Kimsenin inancı, kimliği, yaşam tarzı ile uğraşmayan; insanı, insan olarak kabul eden, baş tacı yapan bir siyasal partiye destek vermelidir.”
Şükrü KÜÇÜKŞAHİN/ANKARA
Forsu bırak siyasete gel
MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadir Durmaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘sistem’ çıkışıyla ilgili “Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı tanımadığının, Anayasa’yı askıya aldığının işaretidir” dedi. Durmaz, şöyle devam etti: “Türkiye’nin sorunu kural tanımayan bir Cumhurbaşkanı’nın işbaşında olması. Bugün hukukun yerlerde süründüğünü bilmeyen yok. Bütün bunların sorumluluğu da 13 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP ve Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanlığı makamında ama başbakanlık yapmaya devam ediyor. Geçmişte siyasete dair değerlendirmeler yapan hâkim ve savcılara, akademisyenlere ‘Cübbeni bırak siyasete gel’ demişti. Kendisine forsunu bırak siyasete gel diyoruz.”
Açıkça itiraf
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel de Erdoğan’ın sözleriyle ilgili “Darbeciliğin daniskası” tepkisini verdi. Özel, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı ilk kez yalan söylemek, gerçekleri çarpıtmak, var olanı kabul etmemek yerine itiraf niteliğinde açıklamalarda bulundu. Bir ara dönemi tarif ediyor. Darbelerden sonra ortaya çıkan ara rejimlerde, askıya alınan anayasa fiili duruma uygunluk göstermez ve darbecilere göre yeni bir anayasa yapılır. Cumhurbaşkanı’nın tarif ettiği de bir ara dönemdir. Demokrasinin olanaklarından yararlanarak bir darbe gerçekleştirdiğini, mevcut anayasayı fiilen askıya aldığını, kendi görev alınında anayasal çizgilerin dışına taştığını açıkça itiraf etmektedir.”
Aslında ülkeye başkanlık yapıyor
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ise Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarıyla ilgili “Doğru sistem değişti, Cumhurbaşkanı aslında başkanlık yapıyor bu ülkeye” dedi, şöyle devam etti: “Kendi sarayında, örtülü ödeneğiyle birlikte Türkiye’yi gerçekten hiç hak etmediği bir şekilde yasa ve Anayasa’ya aykırı uygulamalarla ülkeye başkanlık yapıyor. Fiili olarak başkanlık sistemini oturtmaya çalışıyor. Bunu da cumhurbaşkanlığı seçimini kazandıktan sonra yürürlüğe koydu. Aslında amaçları 7 Haziran’da AKP’nin tek başına iktidar olmasını sağlayarak filen başkanlığı getirmekti. Şimdi fiili olarak hayata geçirmiş durumda.”
Turan YILMAZ/ANKARA
Anayasa hukukçuları: Halk seçse de sistem değişmez
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” açıklaması, siyasetçilerin yanı sıra anayasa hukukçuları arasında da tartışma yarattı. Geçmişte AK Parti’nin yeni anayasa çalışmalarına katkı veren isimlerin de aralarında bulunduğu hukukçular Erdoğan’ın “sistem değişti” değerlendirmesine, “Anayasa şahsi temennilere göre değişmez, sadece seçim sistemi değişikliği yetkilerini arttırmaz, fiili güçten bahsetmesi hukuk dışında da arayışı olabileceğini gösteriyor” tepkisi geldi. Hukukçuların değerlendirmeleri şöyle:
Hukuk dışı arayışı olabilirProf. Dr. Erdoğan Teziç: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasında yetki ve fiili güç diye iki ayrı kavram geçiyor. Yetki dendiğinde ‘hukukla verilmiş imkânı’ anlarız. Ancak anayasal bir kurumun başında olan zatın fiili güçten bahsetmesi, onun hukuku ihlal edebileceğini, hukuk dışında da arayışı olabileceğini gösteriyor. Çünkü fiili durum, hukuk dışı bir duruma işaret edebilir.
O zaman da anayasa ihlali çıkar. Anayasa ihlali de bizim ceza yasalarımıza göre suçtur. Yani yeniden anayasa yapılırken ‘fiilen kullandığım gücü anayasaya uydurun’ da demiş oluyor.
Melez yapı belirginleşti
Prof. Dr. Serap Yazıcı: 1982 anayasası, yürürlüğe girdiği ilk günden itibaren, geniş yetkileri haiz bir cumhurbaşkanlığına yer vermiştir. Öte yandan anayasa, parlamentarizmin tüm unsurlarını da içermektedir. Bu nedenle anayasanın, parlamentarizmle yarı başkanlık arasında melez bir model benimsediği söylenebilir. 2007 anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanını seçme yetkisinin halka tanınması, 10 Ağustos 2014’te cumhurbaşkanının ilk kez halk tarafından seçilmesi, anayasanın melez hükümet yapısını daha da belirginleştirmiştir. Böyle olmakla birlikte bu modeli, yarı başkanlık olarak tanımlama olanağı mevcut değildir.
Kim seçerse seçsin
Mustafa Bumin (Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı): Böyle bir şey mümkün değil. Bu kamuoyunu ikna etmeye yönelik bir ifade. Cumhurbaşkanının parlamento tarafından seçilmesiyle halk tarafından seçilmesi arasında ne fark var? Halk tarafından seçiminden önce ya da sonra Anayasa’nın, cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini gösteren diğer maddelerinde bu yetkileri arttıran ya da eksilten bir değişiklik yapıldı mı? Hayır. Cumhurbaşkanı’nı kim seçerse seçsin, yetkilerini gösteren maddelerde bir değişiklik yoksa sadece seçim sisteminin değişmesi yetkilerini genişletmez, arttırmaz.
Hukuken temelsiz açıklama
Prof. Dr. Ergun Özbudun: Anayasa şahsi temennilere göre değişmez. 2007 yılında Anayasa’ya cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi eklendi, ancak cumhurbaşkanının yetkilerinde en ufak bir değişiklik olmadı. Bu nedenle yeni bir yönetim sistemine geçildiği iddiasının anayasal dayanağı yok. Bir de açıklamalara bakıldığında enteresan bir cümle var. Fiilen durumun Anayasa’ya uymadığını söylüyor. Demek ki şu anda fiili durumda anayasaya uygun olmayan durumlar olduğunun farkında. Bu da anayasal olarak kabul edilebilecek bir durum değil. Hukuken temelsiz bir açıklama.
Turan YILMAZ-Hacer BOYACIOĞLU/ANKARA
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29823587.asp