Konunuz enteresan..
Yanlış anlamayın ama bazen ben bile duyduğum, izlediğim veya gördüğüm aşklardan etkilenebiliyorum, kurgu bile olsa ve hayıflanabiliyorum, ne şanssızım diye.. Kaldı ki ben çoktan otuzu devirdim. Sizin içinizin kıpır kıpır olması gerek şu an. Çok fazla umutlarınızın, hayallerinizin olması gerek. Hatta mantıktan çok şu an sizi idare edenin bu hayaller olması gerek.. Çünkü daha yirmi üç yaşındasınız.. Aşk istemeniz, heyecan istemeniz çok normal.
Yine de illa bu değil diyorsanız.. İçinizde birinin kaldığını düşünüyorum ben.. Ya eski bir erkek arkadaş, ya hiç erkek arkadaş olmamış ama çok etkilendiğiniz biri..
Eşinizle arkadaş olamadığınızı, uymadığınızı söylemişsiniz.. Arkadaşlıktan tam olarak kastınız nedir? Bunun tanımını yapabilir misiniz? Sizi bu kadar çok seven bir adam, istediğiniz arkadaşlık kıstasını da mutlaka yakalayabilecektir. Aranızda kaç yaş olursa olsun.. Sahi aranızda kaç yaş var?
Bu da kesinlikle değil, içimde kimse de yok, kalmadı diyorsanız.. Bir hayaliniz var.. Olması için..
Gerçek mutluluk "Cinsellik" değildir evlilikte.. Belki pek çok arkadaşım bu konuda bana katılmayacaktır, istisna görecektir.. Gerçek mutluluk, huzurdur, paylaşımdır, sevildiğini hissetmektir, gördüğün değerdir.. Aşk, evlilikten nefret eder.. İlk sene, taş çatlasa üçüncü senenin sonunda pılısını pırtısını toplayıp gider.. Aşk bir heyecan olduğu için de, bulunduğu süre içerisinde zaten yıpratmıştır iki kişiyi de ve varlığına alıştırmıştır.. Gittiği gibi iki kişi birbirinin tüm eksikliklerini görür.. Hiç iyi bir şey değildir aslına bakarsan..
"Sevmiyorum" diyorsunuz.. ben inanmıyorum.. Zaman içerisinde çeşitli korkular, gelecek kaygısı, daha iyi bir evlilik hayali vs. gibi nedenlerle kendi kendinizi sevmediğinize ikna etmişsiniz.. İrili ufaklı insan hataları olabilir, eşinizin de olmuştur, tüm bunları da bahane bellemişsiniz..
Yine de haddim olmadan şunu söyleyebilirim.. Evet boşanın.. Değerini anlamanız için bunu mutlaka yapmanız gerekecek çünkü.. En azından güzel yaşanmış bir dört sene olacak hayatınızda, geriye baktığınızda..
Yine de tüm bunların ardında, şunu da paylaşmak isterim.. içtenlikle..
Hatta samimiyetime inanman için, doğmamış çocuklarım üstüne, tüm gerçekliğiyle şunu anlatmak isterim;
Bundan on dört sene önce tanıştım ben, ilk nişanlımla.. (ikincisiyle evlendim zaten=) Çok hızlı oldu herşey.. Ve ben çok da güzeldim.. Çok fazla kıpır kıpırdı içim.. Öyle özgür de değildim, evlenince daha çok gezebilirim zannettim, daha iyi bir hayatım olur zannettim... Dünyanın karşılaşabileceğim en iyi insanı olduğunu ne yazık ki şimdi ki yaşımda görebiliyorum, o zamanlar göremedim.. göremezdim de.. Benim evlilikten anladığım farklıydı.. yaşımdan sebep daha hareketli şeyler arıyordum.. Sürekli aynı şeylerden şikayet ediyordum "Paylaşımımız yok, eğlenemiyorum, sevmiyorum bunu.. alışamadım" Israrla beklememi söylediler.. Çocuk askere gitti.. Aramadım.. arasın da istemedim.. Böyle bir inat gibi bir şeydi.. o hissi hatırlıyorum şimdi.. Kendimi o kadar inandırmak istemişim ki onu sevmediğime.. Ona mı inat yapıp acı vermeye çalışıyordum, kendime mi? bilemiyorum şu an.. ama hatırlıyorum.. tuhaf bir his vardı, onu her sevmediğimi söylediğimde.. inat gibi.. acı gibi.. tuhaf.. başka bir şeyler arıyordum çünkü.. Evlenseydik bile, mutlu edemezdim onu.. benim tüm yaşadıklarımı yaşamam gerekiyordu.. Çünkü sorun onda değildi.. bendeydi.. Acıyla olgunlaşmam gerekirmiş, hakkını verebilmek için onun.. Gerçekten ne olduğunu görebilecek tecrübe yokmuş o vakitler bende.. Sadece sevmediğime, ve size yemin ederim "abim, babam" gibi gördüğüme yeminler ederek nişanı attım.. O his vardı yine.. ve hiç üzgün falan da değildim.. böyle inat gibi bir şeydi.. tuhaf bir şeydi.. inat değildi elbette ama.. böyle bir his...
Bunu anlatamam.. ama adım gibi eminim, siz beni anladınız..
Sizin de boşanmanız gerek.. Hayatın çok daha zor olduğunu görmeniz gerek.. Bu sayfalara gelip "Kocam sanırım msn'de yazışıyor", "Kayınvalidem huzur vermiyor", "Görümcem kazağımı çaldı", "Eltim arkamdan laf yapıyor, kocamla aram bozuldu" yazmanız gerek.. Ağlamanız gerek... Acı çekmeniz gerek..
Beni yanlış anlamayın ne olur, kimseyi aşağılamıyorum.. Haddim de değil..
Gerçek değerler, kaybetmeden anlaşılmaz.. ve ne yazık ki sizin için yapılacak bir şey yok.. Kesinlikle boşanmanız, kaybetmeniz lazım.. Ve elbette tecrübelerle dolu, ya da daha farklı bir anlamda, acılar da çekeceğiniz bir hayat yaşamanız lazım.. Bu da bir lüks çünkü.. bunun da farklı getirileri var..
Allah yolunuzu açık etsin.. Bir büroda çalışabilirsiniz.. Sekreterlik yapabilirsiniz.. Sabahın ayazında çıkarsınız evinizden, trafikte akşam dönersiniz.. Zaman başka dertler de getirir size.. ve büyürsünüz..
Bana kızmayın.. Aynı hatayı bende yaptım..
Bana şu an hak vermeniz mümkün değil.. Bunun farkındayım.. İnşallah beni on-on iki sene sonra iyilikle anarsınız.. tek umudum bu..
Hayırla boşanın inşallah ve Allah yolunuzu açık etsin,
Selamlar,