Bayanlar dün haberlerde okudum biraz uzun ama bir solukta merakla okumuş bulundum. Birçok kişi bu haberde benim gibi kendini bulacak eminim.
Evet ben 3 yıllık evliliğimde olanca mutsuzluklar sonucu yaşanan sayısız ayrılıklar sonrası hep barıştım hep ben adım attım. Taaa ki en son ayrılıkta da yine adım attım ama bu kez kuramadığımız yuvaya değil adliyeye... Benim eve her dönüşüm yaşadığım sendromdanmış meğer...
Faydalı olması duasıyla...
Ülkemizde pek çok kadın, duygusal olarak bağlandığı kişilerin tüm eziyetine, baskısına, gördüğü ruhsal ve fiziksel şiddete rağmen, çeşitli nedenlerle ilişkisini sürdürmeye devam ediyor. "Beni dövüyor ama seviyor" diyerek savunmaya geçen bu kişilerinStockholmSendromu yaşadığını ifade eden uzmanlar, bundan kurtulmanın, insanın kendi elinde olduğunu belirtiyor.
1973 yılındaİsveç'in başkentiStockholm'de yaşanan banka soygunu sırasında rehin alınan kişilerin, daha sonra soyguncularla yakınlaşması ve onları haklı bulması, hatta bazılarının soyguncularla evlenmesiyle ortaya çıkan ''StockholmSendromu'', günümüz ilişkilerinde de yaşanmaya devam ediyor.
SEVGİ VE BAĞLANMA İHTİYACI
Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi kurucusu Psikiyatrist Dr.Sabri Yurdakul,StockholmSendromu'nun, dışarıdan bakıldığında çekilmeyecek ilişkilere katlanan, sürdürülmeyecek evliliği sürdüren insanların, kendilerine bunu yaşatan kişiye duyduğu bağımlılığı anlattığını ifade etti. "Bir insan neden kendine eziyet eden bir insanı sever, onu haklı bulur ve ilişkisini sürdürür?" sorusuna yanıt veren Yurdakul, "Bunu farklı şekillerde açıklamak mümkün. Şiddet olaylarında can korkusu, evliliklerde yaşamını finansal olarak sürdürememe korkusu, ikili ilişkilerde bir daha kendisini kimsenin sevmeyeceği korkusu ilişkiyi sürdürmenin mantıklı açıklaması olarak alınabilir. Sürekli olarak kendisini baskılayan, evden dışarı çıkartmayan, gittiği yerlerin fotoğrafını çekip yollamasını isteyen, günün 24 saati baskıkuranbirini bir insan nasıl sever ve ilişkisini sürdürür? Bunun temelinde insanın sevgi ve bağlanma ihtiyacı yer alır" dedi.
Pek çok kişinin, "Beni dövüyor ama seviyor" düşüncesiyle şiddeti kabullendiğini belirten Yurdakul, şunları söyledi:
"Kendisini sınırlandırmanın sevginin bir parçası olduğuna inanan, kendisini sürekli olarak onun dediklerini yapmaya mecbur hisseden kişiler, kimi zaman bunun aynısını karşı tarafa uygularken kimi zaman da tek taraflı ve gönüllü olarak bunu sürdürmekte ve bu duruma anlam veremeyenlere de zaten kendisini anlayamayacaklarını söylemektedir."
TERCİH YA DA BAĞIMSIZLAŞMA SORUNU
Çocukluklarında sevgi görmeyen, sevgi ihtiyacı hisseden insanların bunu daha sık yaşadığını vurgulayan Psikiyatrist Dr.Sabri Yurdakul, "Bu kişiler, kendilerini seven insanlar için bedel ödemeyi, gerekirse acı çekmeyi göze almakta ve dışarıdan bakıldığında mantıksız ilişkileri böyle sürdürmektedir. Sonuçta bir gün yaşadıklarının anlamsızlığını keşfedip ayrılma yolunu seçtiğinde, karşı taraftan gelen suçlamaları göğüslemek zorunda kalmakta, bunun sonucunda da ya o ilişkiyi bitirmeyi göze alamamakta ve bu şekilde sürdürmekte veya her şeyi göze alıp bu ilişkiden kendini koparmaktadır. Bu bir tercih ya da bağımsızlaşma sorunudur" ifadelerini kullandı.
KURTULMAK İNSANIN KENDİ ELİNDE
StockholmSendromu yaşayan kişilerin, yaşadıklarını anlamsız buldukları ve kurtulmayı istedikleri oranda bundan kurtulabildiğini, ancak gerçekten istemeleri gerektiğini anlatan Yurdakul, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendi başlarına yapamadıklarında psikiyatrik ya da psikolojik yardım almaları gerekmekte, ancak bu sayede daha sağlıklı ilişkilere kavuşabilmektedirler.StockholmSendromu bir yazgı değil, tercihtir. Kurtulmak da kurbanın elindedir."
Evet ben 3 yıllık evliliğimde olanca mutsuzluklar sonucu yaşanan sayısız ayrılıklar sonrası hep barıştım hep ben adım attım. Taaa ki en son ayrılıkta da yine adım attım ama bu kez kuramadığımız yuvaya değil adliyeye... Benim eve her dönüşüm yaşadığım sendromdanmış meğer...
Faydalı olması duasıyla...
Ülkemizde pek çok kadın, duygusal olarak bağlandığı kişilerin tüm eziyetine, baskısına, gördüğü ruhsal ve fiziksel şiddete rağmen, çeşitli nedenlerle ilişkisini sürdürmeye devam ediyor. "Beni dövüyor ama seviyor" diyerek savunmaya geçen bu kişilerinStockholmSendromu yaşadığını ifade eden uzmanlar, bundan kurtulmanın, insanın kendi elinde olduğunu belirtiyor.
1973 yılındaİsveç'in başkentiStockholm'de yaşanan banka soygunu sırasında rehin alınan kişilerin, daha sonra soyguncularla yakınlaşması ve onları haklı bulması, hatta bazılarının soyguncularla evlenmesiyle ortaya çıkan ''StockholmSendromu'', günümüz ilişkilerinde de yaşanmaya devam ediyor.
SEVGİ VE BAĞLANMA İHTİYACI
Yaprak Psikiyatrik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi kurucusu Psikiyatrist Dr.Sabri Yurdakul,StockholmSendromu'nun, dışarıdan bakıldığında çekilmeyecek ilişkilere katlanan, sürdürülmeyecek evliliği sürdüren insanların, kendilerine bunu yaşatan kişiye duyduğu bağımlılığı anlattığını ifade etti. "Bir insan neden kendine eziyet eden bir insanı sever, onu haklı bulur ve ilişkisini sürdürür?" sorusuna yanıt veren Yurdakul, "Bunu farklı şekillerde açıklamak mümkün. Şiddet olaylarında can korkusu, evliliklerde yaşamını finansal olarak sürdürememe korkusu, ikili ilişkilerde bir daha kendisini kimsenin sevmeyeceği korkusu ilişkiyi sürdürmenin mantıklı açıklaması olarak alınabilir. Sürekli olarak kendisini baskılayan, evden dışarı çıkartmayan, gittiği yerlerin fotoğrafını çekip yollamasını isteyen, günün 24 saati baskıkuranbirini bir insan nasıl sever ve ilişkisini sürdürür? Bunun temelinde insanın sevgi ve bağlanma ihtiyacı yer alır" dedi.
Pek çok kişinin, "Beni dövüyor ama seviyor" düşüncesiyle şiddeti kabullendiğini belirten Yurdakul, şunları söyledi:
"Kendisini sınırlandırmanın sevginin bir parçası olduğuna inanan, kendisini sürekli olarak onun dediklerini yapmaya mecbur hisseden kişiler, kimi zaman bunun aynısını karşı tarafa uygularken kimi zaman da tek taraflı ve gönüllü olarak bunu sürdürmekte ve bu duruma anlam veremeyenlere de zaten kendisini anlayamayacaklarını söylemektedir."
TERCİH YA DA BAĞIMSIZLAŞMA SORUNU
Çocukluklarında sevgi görmeyen, sevgi ihtiyacı hisseden insanların bunu daha sık yaşadığını vurgulayan Psikiyatrist Dr.Sabri Yurdakul, "Bu kişiler, kendilerini seven insanlar için bedel ödemeyi, gerekirse acı çekmeyi göze almakta ve dışarıdan bakıldığında mantıksız ilişkileri böyle sürdürmektedir. Sonuçta bir gün yaşadıklarının anlamsızlığını keşfedip ayrılma yolunu seçtiğinde, karşı taraftan gelen suçlamaları göğüslemek zorunda kalmakta, bunun sonucunda da ya o ilişkiyi bitirmeyi göze alamamakta ve bu şekilde sürdürmekte veya her şeyi göze alıp bu ilişkiden kendini koparmaktadır. Bu bir tercih ya da bağımsızlaşma sorunudur" ifadelerini kullandı.
KURTULMAK İNSANIN KENDİ ELİNDE
StockholmSendromu yaşayan kişilerin, yaşadıklarını anlamsız buldukları ve kurtulmayı istedikleri oranda bundan kurtulabildiğini, ancak gerçekten istemeleri gerektiğini anlatan Yurdakul, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kendi başlarına yapamadıklarında psikiyatrik ya da psikolojik yardım almaları gerekmekte, ancak bu sayede daha sağlıklı ilişkilere kavuşabilmektedirler.StockholmSendromu bir yazgı değil, tercihtir. Kurtulmak da kurbanın elindedir."