- 14 Ağustos 2009
- 53.296
- 42.837
MGK dün Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplandı. PYD ve IŞİD’in devletleşme çalışmaları ile ‘tampon bölge’ oluşturmak için hazırlanan harekat planları masaya yatırıldı.
Sitene Ekle
Toplantının ardından yapılan açıklamada “Suriye’de cereyan eden hadiseler değerlendirilmiş, muhtemel tehditler ele alınmış, sınırlarımızda alınan ilave güvenlik tedbirleri üzerinde durulmuştur” denildi. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, Suriye'ye girecek miyiz? sorusunu yanıtladı. İşte Selvi'nin yazısı;
Suriye ile savaşa mı giriyoruz? Hayır.
IŞİD'le savaşa mı giriyoruz? Hayır.
Suriye'ye mi giriyoruz.
Galiba evet.
Peki ne yapacağız? Tampon bölge oluşturacağız.
Suriye'de uzunluğu 110 kilometre olan ve İŞİD'in kontrolündeki Cerablus bölgesinde bir tampon bölge kurulması söz konusu. Ayrıntılarını aşağıda paylaşacağım ama tampon bölge için Suriye topraklarına girecek miyiz? Türkiye sınırları içinden bu bölgenin kontrolü sağlanabilse, Suriye topraklarına girilmesi düşünülmüyor. Ama 110 kilometre uzunluğunda 33 kilometre derinliğindeki bir alanın obüs topları ile kontrol altında tutulması pek mümkün gözükmüyor. O nedenle oluşturulacak tampon bölgeye göre asker, sınırın öte tarafına geçerek, “Tabur” ve bölük” seviyesinde birliklerimiz konuşlandıracak.
Dünkü MGK toplantısı bu tür kararların alınması açısından tarihi önemi haizdi.
Önce yanlış anlaşmalara yol açan bir iki noktayla ilgili ulaştığım bilgileri paylaşmak istiyorum.
Suriye'de tampon bölge kurulmasıyla ilgili hazırlıklar kapsamında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Güvenlik Zirvesi'nde Başbakan Davutoğlu'ndan “Hükümet direktifi” istemişti. 2014 yılı Ekim ayında çıkarılan Suriye tezkeresinden sonra hükümet, askere yazılı bir direktif vermişti. Genelkurmay Başkanı'nın yeni direktif istemesi, ”Asker ayak mı diriyor. Koalisyon ihtimalinin ortaya çıkması askerin duruşunu etkiledi mi” sorularına yol açtı. Hatta ”Genelkurmay Başkanı Özel'in 1 ayı kaldı o nedenle Suriye konusunda bir risk almak istemiyor” şeklinde değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
Askeri kaynaklardan, Ankara'da birkaç gündür ciddi zeminlerde konuşulan bu soruların cevabını araştırdım. Bu tür değerlendirmelerden rahatsızlar. O nedenle Genelkurmay Başkanı istifa edecek şeklindeki haberlerin üzerinde dahi durmak istemiyorum. “Görev süresinin dolmasına 3 gün kalsa dahi Genelkurmay Başkanı son ana kadar görevinin başında olur” Ayak direme konusu da ayrı bir rahatsızlık nedeni.
“Gir denilirse gireriz. Hükümet kuruluşu TBMM'nin ve siyasi partilerimizin görevidir. Asker, koalisyon hesabı yapmaz. Bu tür işlerin içine girmez. Bu TSK'ya hakaret etmektir” Peki işin aslı ne? Asker neden yeni bir hükümet direktifi istedi. Suriye ile ilgili peş peşe iki güvenlik zirvesi yapıldı. Suriye'de tampon bölge kurulması planlanan Afrin ile Kobani arasındaki Cerablus bölgesi IŞİD'in kontrolünde. El Nusra'nın başını çektiği Fetih Ordusu da Azez'i kontrol altında tutuyor.
Genelkurmay Başkanı Özel, 2 Ekim 2014 tarihli tezkere kapsamında TSK'ya verilen direktifin Suriye devletinden gelecek olan tehditlere yönelik olduğunu belirtiyor. Tampon bölge kurulması düşünülen bölgenin IŞİD'in kontrolünde olduğu, TSK'ya IŞİD, PYD ve El Nusra'nın tehdit oluşturduğunu anlatıyor.
“Tampon bölge kurulması düşünülen bölge özel bir yer. Özel bir durumla karşı karşıyayız. O yüzden buraya yönelik olarak yeniden yazılı bir direktif almamız lazım” diyor.
Başbakan Davutoğlu hemen o an talimat vererek, yazılı direktifi hazırlatıyor.
Özel durumdan kasıt ne? Kurulacak olan tampon bölgede sadece TSK'nın konuşlandırılması düşünülmüyor. Aynı zamanda tampon bölgenin muhtemel sivil göçlerin karşılanması ve iskanı için de kullanılması planlanıyor. Ayrıca “Eğit-Donat” kapsamında da bu alanın değerlendirilmesi planlanıyor. Biliyorsunuz ABD ile yürüttüğümüz Eğit-Donat faaliyeti kapsamında Kırşehir'deki Jandarma tesislerinde bu eğitim veriliyor.
Türkiy110 kilometre uzunluğundaki tampon bölge için TSK'nın bir Harekat Planı var mı? Harekat Planı var. Daha önce hazırlanan Harekat Planları, hükümetten alınan yazılı direktif üzerine güncellenerek Genelkurmay'dan Kuvvet Komutanlıklarına gönderilmiş. Suriye'yle faaliyetlerden sorumlu olan 2'nci Ordu Komutanlığı'nda Harekat Planları güncellendi. Tabur seviyesine kadar Harekat Planlarının güncellendiği belirtiliyor. Tehdidin büyüklüğün göre silah, harp araç ve gereçleri yenileniyor. Şimdilik ek bir askeri takviye düşünülmüyor. Ama hiçbir planlama ilk baştaki gibi cereyan etmiyor o nedenle asker takviyesi seçeneği açık tutuluyor.
Sorun şu? Tampon bölgenin uzunluğu belli. Ama derinliği ne olacak? 5 km'lik bir derinlik olursa 2 tugay, 10-15 km'lik bir derinlik olursa 4 tugay konuşlandırılacak. Ayrıca 110 kilometre boyunca asker tek tek sınıra dizilmeyecek. Gözcüler zaten gereken keşifleri tamamlamış. Buna göre mevki açısından hakim bölgelere tabur ya da bölük seviyesinde, askeri birlik konuşlandırılacak. Bu birliklerin hem gözetleme hem ateş gücü olacak. Menzili 40 kilometreyi bulan Fırtına Obüsleri bizim sınırımızdan içeriyi dövmeyecek, aynı zamanda içeride konuşlandırılıp, tampon bölgenin güvenli olmasını sağlayacak.
Güvenli Bölge ilan edildiği taktirde sınıra yerleştireceğimiz ya da Suriye topraklarında konuşlandıracağımız askeri birliklerimiz bölgeyi ateş altında tutacaklar mı? “Bir tehdit olmadan bölge bombalanmayacak. Bir saldırı ya da saldırı ihtimali olursa misliyle cevap verilecek” Uçağımızın düşürülmesinden sonra Suriye'ye karşı angajman kurallarını ilan etmiştik. Aynı kurallar IŞİD ya da PYD için geçerli olacak mı? “Angajman kuralları Suriye devletine karşıydı. Terör örgütüyle angajman kuralları işlemez” deniliyor.
Suriye topraklarında tampon bölge oluşturulması askeri bir karar olmanın yanı sıra diplomatik boyutu da bir o kadar önemli.
O nedenle Dışişleri Bakanlığı, Suriye rejimi ile diplomatik ilişkilerini sürdüren İran ve Rusya ile temas halinde. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi dönem başkanı sıfatıyla Malezya da bilgilendiriliyor. İran ve Rusya üzerinden, Suriye'ye, “Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda bir sorunumuz yok. Ama askeri varlığımıza müdahale edersen, sana misliyle cevap veririz” denilecek.
Burada ABD faktörünü gözardı etmemek lazım. Bakalım IŞİD'le mücadelenin liderliğini yürüten ABD tampon bölge konusunda sorun çıkaracak mı yoksa anlayış mı gösterecek? Bunu test etmiş olacağız.
Türk askeri sınırın ötesine geçecek mi sorusuna tekrar dönecek olursak, cevap şu: ”Keşke imkan olsa da sınırın öte tarafına geçmesek. Ama şartlara baktığımızda bu pek mümkün gözükmüyor.”
http://www.milliyet.com.tr/suriye-ye-mi-giriyoruz-/siyaset/detay/2081014/default.htm
Sitene Ekle
Toplantının ardından yapılan açıklamada “Suriye’de cereyan eden hadiseler değerlendirilmiş, muhtemel tehditler ele alınmış, sınırlarımızda alınan ilave güvenlik tedbirleri üzerinde durulmuştur” denildi. Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, Suriye'ye girecek miyiz? sorusunu yanıtladı. İşte Selvi'nin yazısı;
Suriye ile savaşa mı giriyoruz? Hayır.
IŞİD'le savaşa mı giriyoruz? Hayır.
Suriye'ye mi giriyoruz.
Galiba evet.
Peki ne yapacağız? Tampon bölge oluşturacağız.
Suriye'de uzunluğu 110 kilometre olan ve İŞİD'in kontrolündeki Cerablus bölgesinde bir tampon bölge kurulması söz konusu. Ayrıntılarını aşağıda paylaşacağım ama tampon bölge için Suriye topraklarına girecek miyiz? Türkiye sınırları içinden bu bölgenin kontrolü sağlanabilse, Suriye topraklarına girilmesi düşünülmüyor. Ama 110 kilometre uzunluğunda 33 kilometre derinliğindeki bir alanın obüs topları ile kontrol altında tutulması pek mümkün gözükmüyor. O nedenle oluşturulacak tampon bölgeye göre asker, sınırın öte tarafına geçerek, “Tabur” ve bölük” seviyesinde birliklerimiz konuşlandıracak.
Dünkü MGK toplantısı bu tür kararların alınması açısından tarihi önemi haizdi.
Önce yanlış anlaşmalara yol açan bir iki noktayla ilgili ulaştığım bilgileri paylaşmak istiyorum.
Suriye'de tampon bölge kurulmasıyla ilgili hazırlıklar kapsamında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Güvenlik Zirvesi'nde Başbakan Davutoğlu'ndan “Hükümet direktifi” istemişti. 2014 yılı Ekim ayında çıkarılan Suriye tezkeresinden sonra hükümet, askere yazılı bir direktif vermişti. Genelkurmay Başkanı'nın yeni direktif istemesi, ”Asker ayak mı diriyor. Koalisyon ihtimalinin ortaya çıkması askerin duruşunu etkiledi mi” sorularına yol açtı. Hatta ”Genelkurmay Başkanı Özel'in 1 ayı kaldı o nedenle Suriye konusunda bir risk almak istemiyor” şeklinde değerlendirmeler yapılmaya başlandı.
Askeri kaynaklardan, Ankara'da birkaç gündür ciddi zeminlerde konuşulan bu soruların cevabını araştırdım. Bu tür değerlendirmelerden rahatsızlar. O nedenle Genelkurmay Başkanı istifa edecek şeklindeki haberlerin üzerinde dahi durmak istemiyorum. “Görev süresinin dolmasına 3 gün kalsa dahi Genelkurmay Başkanı son ana kadar görevinin başında olur” Ayak direme konusu da ayrı bir rahatsızlık nedeni.
“Gir denilirse gireriz. Hükümet kuruluşu TBMM'nin ve siyasi partilerimizin görevidir. Asker, koalisyon hesabı yapmaz. Bu tür işlerin içine girmez. Bu TSK'ya hakaret etmektir” Peki işin aslı ne? Asker neden yeni bir hükümet direktifi istedi. Suriye ile ilgili peş peşe iki güvenlik zirvesi yapıldı. Suriye'de tampon bölge kurulması planlanan Afrin ile Kobani arasındaki Cerablus bölgesi IŞİD'in kontrolünde. El Nusra'nın başını çektiği Fetih Ordusu da Azez'i kontrol altında tutuyor.
Genelkurmay Başkanı Özel, 2 Ekim 2014 tarihli tezkere kapsamında TSK'ya verilen direktifin Suriye devletinden gelecek olan tehditlere yönelik olduğunu belirtiyor. Tampon bölge kurulması düşünülen bölgenin IŞİD'in kontrolünde olduğu, TSK'ya IŞİD, PYD ve El Nusra'nın tehdit oluşturduğunu anlatıyor.
“Tampon bölge kurulması düşünülen bölge özel bir yer. Özel bir durumla karşı karşıyayız. O yüzden buraya yönelik olarak yeniden yazılı bir direktif almamız lazım” diyor.
Başbakan Davutoğlu hemen o an talimat vererek, yazılı direktifi hazırlatıyor.
Özel durumdan kasıt ne? Kurulacak olan tampon bölgede sadece TSK'nın konuşlandırılması düşünülmüyor. Aynı zamanda tampon bölgenin muhtemel sivil göçlerin karşılanması ve iskanı için de kullanılması planlanıyor. Ayrıca “Eğit-Donat” kapsamında da bu alanın değerlendirilmesi planlanıyor. Biliyorsunuz ABD ile yürüttüğümüz Eğit-Donat faaliyeti kapsamında Kırşehir'deki Jandarma tesislerinde bu eğitim veriliyor.
Türkiy110 kilometre uzunluğundaki tampon bölge için TSK'nın bir Harekat Planı var mı? Harekat Planı var. Daha önce hazırlanan Harekat Planları, hükümetten alınan yazılı direktif üzerine güncellenerek Genelkurmay'dan Kuvvet Komutanlıklarına gönderilmiş. Suriye'yle faaliyetlerden sorumlu olan 2'nci Ordu Komutanlığı'nda Harekat Planları güncellendi. Tabur seviyesine kadar Harekat Planlarının güncellendiği belirtiliyor. Tehdidin büyüklüğün göre silah, harp araç ve gereçleri yenileniyor. Şimdilik ek bir askeri takviye düşünülmüyor. Ama hiçbir planlama ilk baştaki gibi cereyan etmiyor o nedenle asker takviyesi seçeneği açık tutuluyor.
Sorun şu? Tampon bölgenin uzunluğu belli. Ama derinliği ne olacak? 5 km'lik bir derinlik olursa 2 tugay, 10-15 km'lik bir derinlik olursa 4 tugay konuşlandırılacak. Ayrıca 110 kilometre boyunca asker tek tek sınıra dizilmeyecek. Gözcüler zaten gereken keşifleri tamamlamış. Buna göre mevki açısından hakim bölgelere tabur ya da bölük seviyesinde, askeri birlik konuşlandırılacak. Bu birliklerin hem gözetleme hem ateş gücü olacak. Menzili 40 kilometreyi bulan Fırtına Obüsleri bizim sınırımızdan içeriyi dövmeyecek, aynı zamanda içeride konuşlandırılıp, tampon bölgenin güvenli olmasını sağlayacak.
Güvenli Bölge ilan edildiği taktirde sınıra yerleştireceğimiz ya da Suriye topraklarında konuşlandıracağımız askeri birliklerimiz bölgeyi ateş altında tutacaklar mı? “Bir tehdit olmadan bölge bombalanmayacak. Bir saldırı ya da saldırı ihtimali olursa misliyle cevap verilecek” Uçağımızın düşürülmesinden sonra Suriye'ye karşı angajman kurallarını ilan etmiştik. Aynı kurallar IŞİD ya da PYD için geçerli olacak mı? “Angajman kuralları Suriye devletine karşıydı. Terör örgütüyle angajman kuralları işlemez” deniliyor.
Suriye topraklarında tampon bölge oluşturulması askeri bir karar olmanın yanı sıra diplomatik boyutu da bir o kadar önemli.
O nedenle Dışişleri Bakanlığı, Suriye rejimi ile diplomatik ilişkilerini sürdüren İran ve Rusya ile temas halinde. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi dönem başkanı sıfatıyla Malezya da bilgilendiriliyor. İran ve Rusya üzerinden, Suriye'ye, “Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda bir sorunumuz yok. Ama askeri varlığımıza müdahale edersen, sana misliyle cevap veririz” denilecek.
Burada ABD faktörünü gözardı etmemek lazım. Bakalım IŞİD'le mücadelenin liderliğini yürüten ABD tampon bölge konusunda sorun çıkaracak mı yoksa anlayış mı gösterecek? Bunu test etmiş olacağız.
Türk askeri sınırın ötesine geçecek mi sorusuna tekrar dönecek olursak, cevap şu: ”Keşke imkan olsa da sınırın öte tarafına geçmesek. Ama şartlara baktığımızda bu pek mümkün gözükmüyor.”
http://www.milliyet.com.tr/suriye-ye-mi-giriyoruz-/siyaset/detay/2081014/default.htm