Telkin Ve Konsantrasyon

melody

Nirvana
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
311
8
46
TELKİN VE KONSANTRASYON - Cavit UTKU
Dikkat edecek olursak; günlük yaşamımız içinde, bilerek ya da farkın*da olmadan çevremize telkin yapmak*ta ya da telkin almaktayız. Yaşamın her kesitinde, eğer bilirsek, bu gücü kullanmanın yolu vardır.
Telkin bir kehanet değildir. Bu*nun ilmi ve tıbbi bir sözcük olarak ka*bulü ilk kez Dr.J .Breid tarafından ol*muştur. Breid, bu özelliği; sinir siste*minin görevleri içinde kabul etmiş ve bunu, beşer zihninin bir yeteneği ola*rak değerlendirmiştir.
TELKİN VE İMAJİNASYON

Bu kadar bilgiden sonra bireylerin, telkin ve imajinasyon yoluyla, bedenleri üzerinde egemenlik kurabi*lecekleri, hatta kökeni psikolojik ba*zı rahatsızlıkların iyileşmesine yararlı olabileceklerini düşünebiliriz.
Konsantrasyon, nefes tekniği*nin yanısıra, telkin ve imajinasyona (zihinde canlandırmaya) dayanmakta*dır. Derin gevşeme, kuşkusuz bir çır*pıda öğrenip uygulanacak bir çalışma değildir. Bir çalıştırıcının yardımıyla bedenimizdeki tüm kasların, isteğe bağlı olarak gevşetilmesi, bilinçaltı ile olan bağlantımızı sağlayan bir araç*tır.
Bu bağlantı kurulmadan, ima*jinasyonlar ve yapıcı telkinler etkisiz kalır. Ruhsal yapımızın yeteneklerin*den biri olan imajinasyon sayesinde başarımız oranında, olaylara ve bede*nimize etkili olabiliriz. Bir başka deyiş*le beden sınırlarını aşan bir etkinliği belirterek, imajinasyonun bir şeyin ruhta görüntülenmesi (şekillendirilmesi, resimlendirilmesi) olduğunu söyleyebiliriz. Bu, tasarımdan farklı olup; ruhsal gücün, etkinin, maddeyi biçimlendirmesidir.
Zihinde canlandırılan bir şey, fizik planda gözükmeden önce, esiri (evrensel) planda oluşur. Bunu, bir şeyin önce enerji olarak oluşturulması gerektiği şeklinde ele alabiliriz. O halde, şöyle bir sıralama yapmak yerinde olacaktır:
İstek, İrade, İmajinasyon
Önce istek gelir, istek önemli*dir ve istek iradeye bağlıdır. İmajinasyonda irade ile başlar, irade ile son bulur. Biz bu iradeyi belirgin olarak göster*mesek bile, gerçekte vardır.
Telkin olaylarının en önemli nedeni, imajinasyonun psişik yapımıza olan güçlü etkisidir. Bir isteğin yerine gelebilmesi için, o konunun zihinde iyice canlandırılması. elle tutulur du*ruma gelmesi gerekir. Kişide imajinas*yon yeteneği arttıkça, telkin alma yete*neği de gelişir ve bu şekilde düşünce*lerini uygulama olanağı doğar. İrade ve imajinasyonlarıyla olgunlaşmış bir birey; kendine sahip, sağlığını, hu*zurunu ve mutluluğunu düzenleyen bireydir.
TELKİN VE BİLİNÇALTI

Telkin; zihne, bilinçaltına bir fikri yerleştirmek demektir. Bilinçaltı*mız tıpkı bir çocuk gibidir. Onu iyi eğitmek gerekir. Siz onu neye ikna ederseniz, önce onu yapar. Bilinçaltı*nızı terbiye ediniz.
Telkin edilen şey, sözcük çok önemlidir, bir su damlasına benzer. Bilinçaltımızın yüzeyini kaplayacak şekilde, ona daha bir çok damlalar ka*tınız. Örneğin, "konsantrasyon fikrini düşündüğüm zaman; bedenime hemen bir gevşeme gelecek, hemen derin gev*şeme durumuna gireceğim." diyebilirsiniz.
Şimdi biraz dikkatimizi yoğun*laştırarak, bu kısmı iyice kavramaya çalışalım. Kendi kendine telkin, çaba harcamadan yapılmalıdır. Telkin for*mülleri bir plak gibi tekrar edilmelidir. Tekrar sırasında hiç bir çaba gösteril*mez, sadece makine gibi tekrar edilir.
Şu önemli özelliği de belirtmek*te yarar görüyoruz: Telkinde irade gös*terilmez. Çünkü irade, bilince özgü zihinsel bir etkinliktir. Oysa telkin, bilinçaltına ait bir çalışmadır. Telkin ancak bilinçaltı aracılığıyla gerçek*leşir. Telkinde, daha önce sözünü ettiğimiz gibi, imajinasyonu da kullanmak, o is*teğin gerçekleşmesini sağlar.
KONSANTRASYONUN ÖNEMİ VE İRADE

Konsantrasyon, zihnin bir nok*taya yoğunlaşmasıdır. Bu merkeze bağlanmasını gerektirir. Zihin kon*santre olmuştur, çünkü irade bir iste*ğe yoğunlaştırılmıştır. "İnsanı insan yapan kararlarıdır." derken; Ike Marvel iradenin önemini belirtmiştir.
Bizler kendi gücünün farkında olmayan varlıklarız. Bireyi dev yapan, yücelten iradedir. Dikkat ise, iradenin dışa vuran kanıtı... Bir fikrin üzerinde dikkatimizi yoğunlaştırdığımızda, onu sanki besleyerek, gücünün ne kadar büyüdüğünü görürüz.
Dikkat, zihnin etkin bir şekil*de, o anda kendini sunan şeye yönel*mesidir. Düşünceler dikkat edilen şeye doğru uzar. Bu nedenle, iyi eğitilmiş bir irade, dikkati en önemsiz şey üze*rinde bile toplayabilir. İrade ve dikkat:
"Raja Yoga" biliminin temelinde yatan bir sırdır. Yogi' ler zihinlerini büyük bir güçle yönetebilirler. Bir büyüteçten ge*çerek tek noktaya toplanan güneş ışınlarının kumaşı tutuşturması gibi, zihinlerini olağanüstü bir keskinlikle, en küçük şeyler üzerine bile yoğunlaş*tırabilirler.
ARZU EDİLMEYEN FİKİRLER

Konsantre olurken arzu edilmeyen ba*zı fikirlerin de hücumuna uğrarız. Can sıkıntısı, gelecek endişesi, tamamlan*ması gereken bir ödev; bunların tümü bireyin zihnine üşüşür, içini (bedensel benini) sarar. Bunlar sonsuz bir düşünce geçidi gibidir. Bu durumda zihni tek bir nok*taya toplamak olası değildir. O halde ne yapabiliriz? Daha önce de söz etti*ğimiz gibi; insanın, imajine etmek gibi güçlü bir melekesi vardır. Bilinçaltı*mıza gerçek bir görünüm vererek imaj*lar oluşturup, bunları zihnimizde can*landırmak yeteneğine sahip olduğu*muzu kendi kendimize kanıt1ayabili*riz. Evinizde küçük bir eşya, örneğin bir kolonya şişesi seçerek beş dakika kadar bu eşyaya bakın ve daha sonra gözlerinizi kapayarak onu zihnen gör*meye çalışın. Göreceksiniz ki, bilinci*niz bu eşyanın resmini yapacaktır. Olağandır ki, başlangıçta tüm ay*rıntıları zihninizde canlandıramaya*caksınız. Fakat biraz çalışma bu başarıyı sağlamaya yetecektir.
Yogiler, "Yaşamda başarı, kon*santrasyona bağlıdır." diyorlar. En iyi konsantrasyon yöntemi, dinginlik du*rumu ve gevşemedir. Çünkü bu du*rum, beyne kolay ve etkili bir tarzda düşünme kudreti verir. Bu konu ile il*gilenmeyen kişilerin de, düşünmek ya da bir organizasyon yapmak için, otu*rup başlarını ellerinin arasına aldıkla*rını, gözlerini kapayarak bedenlerini serbest bıraktıklarını, beyne tam bir serbest çalışma olanağı verdiklerini bi*lirsiniz. Biz de amacımız doğrultusun*da bu olanağı değerlendireceğiz.
Size bu bilgileri mucizeler ya*ratın diye vermiyoruz. Bunda amaç; daha önce de belirttiğimiz gibi, zihni*mize üşüşen gereksiz fikirlerden arı*narak tek noktaya konsantre olmaktır. Bilim adamlarının süper bellek dedik*leri yerde derin gevşeme durumunda bilgileri yükleyip alabilmek için, bu alıştırmalar çok yararlı olacaktır.
ANIMSAMA SANATI

Anımsama, konuya verilen önemden kaynaklanır. Bizi bir süre ge*çici olarak ilgilendiren konu ya da olaylar, bilincimize kaydolup, belleği*mizde gerekli yere girmezlerse, bir süre sonra unutulurlar. Örneğin, hoş zaman geçirmek için gazetedeki komik karikatürlerden birine bakabilir ya da bir fıkra okuyabiliriz, fakat bu geçici il*giyi gerçekleştirmeye kalkmayız. Bun*lar kayda geçmeyecektir. Bu fotoğraf ve yazı o an için dikkatimizi çekmiştir, fakat bizim için hiç bir önemi yoktur. İlgimiz sadece yüzeysel ve bir anlıktır. Eğer bize yararlı olacak ve önem verdi*ğimiz bir şeyse, ona daha geniş bir gerçekleşme olanağı tanınz.
DÜŞÜNMEYİ BİLMEK

Düşünce bir enerjidir, beyni*mizin özel bir titreşim hareketidir. Eğer güçlü bir şekilde yinelenir, belli bir amaca yönlendirilirse ve özellikle bellekte bir plan yapılmışsa, bu isteğin gelecekte gerçekleşmemesi için bir neden yoktur. En azından koşullara uy*gunluğu bakımından oluşması doğal*dır.
Bir şeyi hatırda tutmak ya da bir konuyu anımsamak için bey*nin başka düşüncelerden arınması gerekir. Zihin aynı anda iki şeyin birden bilincinde olamaz. Biz, unutmamak için karmaşık bir yöntem uygularız. Örneğin, kendimizi zorlayarak anımsamaya çaba gösteririz. Fakat bunların tümü, belleğimizi harekete geçiren ya*salara aykırıdır. Aşağıdaki bölümü dikkatli okuyarak yorumlamanızı isti*yoruz:
Bellek zihnin kitaplığıdır. Belleğimiz büyük bir bilgi deposudur. Oraya gi*ren olaylar, otomatik olarak sınıflan*dırılırlar. Bunları anımsamak için konsantrasyon gereklidir. Buraya ka*dar açıklamaya çalıştıklarımızın özü; yine derin gevşemeye dayanıyor. An*cak, zorlamadan yapacağımız bir gev*şeme ile tam konsantrasyona ulaşabi*liriz. Gevşemede zihinsel çaba çok az olmalıdır.
Örnek verelim: Psikoloiik veya benzeri deneylerde süje, tek noktaya konsant*re olabilmek için sanki büyük bir su akışını dar bir yatağa sokmaya zorla*mışçasına zihinsel aktivitesini inatla uyarmaya kalkışır. Bu inatçı uyarma, aksine, gevşemeye engel olur. Kon*santrasyon, aktif olmaktan çok pasif bir çabaya dayanmalıdır. Konsantras*yon tüm zihinsel aksiyonların gevşek hale gelmesi, gevşek halde olmasını gerektirir. Bu halde bulunan bir kim*se, çevresiyle ilgili objektif bilincini kullanamaz.
Yaşamın tüm zorlukları içinde yoğrulan beynimiz, ancak belirli bir alan üzerine kendini yoğunlaştırabilir. Enerjimizi dar bir alana yayarsak, yapacağımız etki ve aksiyon, o derece derin ve etkili olur.
Bu, dikkat alanının daralması gibidir. Zihin kudretinin aynı noktaya çevril*mesi, tek bir konu üzerinde yoğunlaş*maktır. Konsantrasyon, dağılmış güç*leri toplayarak, karşımıza çıkan engel*leri aşmak için, zeka ve iradeye baş*vurmaktır. Düşüncesini, varmak iste*diği amaca doğru yönlendiren kişi, kudret ve etki araçlarını arttırmış olur.
Zihin tek bir amaç üzerinde durdurulmak isteğiyle, dışarıdan ge*len başka saptırıcı izlenimleri iterek, yalnız duyulması gerekeni aldığı za*man, öğrenci başka koşullarda elde edi*lemeyecek bir bilginin sahibi olur.
Konsantrasyon; zorlanmadan, pasif bir çaba gerektirirse de, pasif bir durum değildir. Yaygın, derin ve içsel bir etkinliktir. Zihni kalıcı bir dikkat halinde tutmaktır. Bu durumda zihin tam bir sessizlik içerisinde pasifleş*miştir. Ancak unutmayalım ki, bu ye*teneği kazanmak, sabır ve çaba ister.
GEVŞEME UYGULAMASIYLA İLGİLİ ÖNERİLER

Sizi sıkan her şeyi üstünüzden çıkararak gevşeyin. Gözlük, kemer, ayakkabı, hanımlarda fermuar, korse, sütyen, vb. gibi. Üzerinizde olabildiğince bol ve hafif giysiler bulun*durun. Çok sıkı yakalardan, solunu*mu güçleştiren her türlü giysilerden kaçınınız. Bu çalışmalarda eşofman giyilmesi en uygun olanıdır. Yavaş ve derin nefes alıp, verin (daha önce 6. sayımızda gördüğünüz nefes tekniğini uygulayarak) Kollar vücuda paralel açılmış ve gev*şek durumda olsun. Kendinizi ılık bir küvet içinde ya da yeşil bir çayır üze*rinde yatar durumda düşünün. Size hangisi uygunsa onu seçin ve "hiç" sözcüğünü düşünün. Önünüzde mas*mavi bir deniz, üzerinde parlak mavi bir gökyüzü. Yalnızsınız... Ilık bir rüzgar esmekte ve sizi sanki okşamak*ta... Güneş ışınlarını hissediyor ve o sıcaklıkta rahatlıyorsunuz... İşinizi, günlük sıkıntılarınızı geride bıraktı*nız... Şu anda sizi hiç bir şey ilgilendir*miyor, huzurlu bir şekilde gevşiyorsu*nuz... Yavaş ve derin nefes almayı sürdürerek, esneyin ve kendinizi salı*verin... Nasıl nefes aldığınızı içinizden hissediyorsunuz... İçsel rahatlık duru*muna ulaşıyorsunuz.
Gevşeme hali; zihnin bir noktaya yo*ğunlaşmasıdır. Güçlü bir arzu (derin bir istek), inanç ve güvenerek bekleme (başara*cağına inanma ve sabır), irade gücü (tam bir kararlılık)...Bedeninizin içinde yaşadığınızı, bir evi kullandığınız gibi, kendi gelişim ve ra*hatınız için onu kullandığınızı anlayı*nız. Daha sonraları, bedeninizi tama*men unutacaksınız.
Bütün gerginlik duygularından sıyrıl*dığınız zaman, kafanızdan başlamak üzere, baş adalelerinden, ağızdan, bo*yundan, omuzlardan itibaren aşağıya inerek, sağdan sola geçmek suretiyle, ayak parmaklarına kadar, ağır ağır be*deninizi zihinsel bir denetimden geçi*rin. Adalelerinizin gevşemesi için emirler verin. Gevşeme tam olmaz*sa, çalışmayı endişelenmeden sabırla sürdürün. Kaslarınızı yumuşatın. Tekrar sertleşen, gerilen olursa, bu sizi üzme*sin. Tekrar bedeninizi dolaşmayı sürdürün. Uyku olmayan, uyku ile uyanıklık arası, alışılmamış bir gev*şeklik ve rehavet (tatlı bir gevşeme) durumuna girdiğiniz zaman, başarmış oldunuz demektir. Bedeninizde yaptı*ğınız bu gezide yolları tam öğrendi*ğiniz zaman, her şey kendiliğinden oluşacaktır.
GERİLİMSİZ ÖĞRENMEK

Gerilimsiz öğrenmenin başlıca yolu, gevşemeyi öğrenmektir. Sıkıntı duyguları kaslardaki gerilimlerden kaynaklandığı için, kaslarımızı ku*rallı olarak serbest bıraktığımız süre*ce, zihinsel bir dinlenme elde edebili*riz. Çünkü kasların gevşetilmesi, sinir*sel bir gevşemeyi sağlar.
Özetle gerilim; psikolojik olay*lardan dolayı vardır. Kas gücüyle yapı*lan bir işten dolayı değil. Özel bir gev*şeme tekniğiyle uygulanan bu yöntem*de, araştırmalar sonucu anlaşılmıştır ki, doğuştan bazı psişik yeteneklere sahip olan öğrenciler, bu uygulamalar sırasında açığa çıkan yeteneklerini çok rahat kullanabilmektedirler.
GEVŞEMENİN BEDENE ETKİLERİ

Davranışlarda: Bu teknikte gevşeyen bir kimsenin, normalin iki katı bir ça*lışma gücü kazandığı, topluma uyum sağlamasının çok daha kolay olduğu kanıtlanmıştır.
Heyecanlarda: Gerek fiziksel, gerekse zihinsel heyecan halleri, normale dö*nerek, karmaşıklıklar ortadan kalkıp, kendine güven ve rahatlık oluşmakta*dır.
Kalpte: Kalp ritmindeki düzensizlikler ortadan kalkarak, nevrozlar yok ol*maktadır.
Damar tansiyonlarında: Gevşeme, heyecan hallerine etki ettiğine göre, aşırı halde ve ani yükselen damar tan*siyonlarına da etkili olmaktadır.
Gevşeme aşağıdaki hallerde de etkili*dir:
Astım: İç daralması astımı arttırır. Gevşeme buna engelolur.
Akciğer veremi: Kürlere uyum sağ*laması ve nekahat devresinde, ciğer*lerin iyi hava almasını sağlar.
Mide, bağırsak rahatsızlıkları: Spazm, ülser, kabızlık ve ishale iyi gelir.
Cinsel bozukluklar: Heyecan faktö*rünün kaybolmasıyla, sıkıntı ve başa*ramama korkusu gider.
Doğum: Doğumu kolaylaştıracak bir rahatlık durumu yaratır.
Sinirsel bozukluklar: Titremeler, ya*zı yazarken gelen kramplar, hafif ba*yılmalar, uykusuzluk ve benzeri hal*lerde yararlı olur.
SONUÇ

Biliyorsunuz, günlük yaşamımızda pek çok olay yaşıyor, değişik streslere ekran oluyoruz. Çevremizde bulu*nan (beden çevresinde) "aura" diye adlandırdığımız ışın duvarına, her tür enerji (negatif, pozitif) çarpmakta ve kişiyi etkilemektedir. Derin gevşe*me çalışmalarıyla, o ortamdaki negatif enerjiler polarize edilmekte ve pozitif bir ortam oluşturulmaktadır.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Gev*şeme tekniği, yaşamınızın her devre*sinde size duşünemeyeceğiniz yararlar sağlayacaktır. Bu sayede kendinizde saklı güçlerin kaynağına ulaşarak on*ları kullanacaksınız.
Zaman, günümüzde çok değerli bir enerji, bunu hepimiz biliyoruz. Ünlü bilimci Einstein zamanın değerini ne güzel açıklamış: "Dünyaya yeniden gelseydim, saniyelerin nabzını tutardım. ".
 
X