- 18 Kasım 2014
- 2.238
- 5.904
- Konu Sahibi Duka Tesla
- #1
İstisnalar haricinde yurdumuzda yetişen ve çocuğunu da bu topraklarda büyüten aşağı yukarı her anne babanın içinde bulunduğu ayrımcılık ve çifte standart hali.
Daha ayrıştırma bebekken başlıyor. Çocuğu pipili olan “devir kötü, bu zamanda kız çocuğu yetiştirmek zor, ohh” çekerken pipisiz olanın babasına şakayla karışık erkek arkadaşını tanıştırmaya getirse ne yapacağı soruluyor, verdiği tepkilere gülünüyor. Çocuklar doğup aklı başına biraz gelmeye, etrafa tepki verebilmeye başladıktan sonra erkek olan “göster bakim amcana pipini hehehh” cümlelerine maruz kalıp övgülere mazhar olurken kız çocuğunun başkasının yanında fermuarını açıp pantolonunu indirmesi, en mahrem yerini insanlara göstermesi “edepsizlik” oluyor; “hanım kızlar böyle yapmaz!”
Çocuklar biraz daha büyüdükten sonra erkek olan için anlı şanlı bir sünnet düğünü organizasyonu başlıyor. Sebep? Oğlanın penis derisinin fazlasının alınması. “Erkekliğe ilk adımı attın aslan oğlum!!” diye sırtı sıvazlanıyor, hediyelere boğuluyor, araba konvoyunda prens kıyafetiyle insanlara el sallıyor. E Kız? Onun öyle değerli bir çıkıntısı yok ki, ne kutlaması? El olup gidecek bir gün ama oğlan öyle mi? Soy yürütecek!
Çocuklardan pembe kıyafetler uygun görülenin vajinasından kan geliyor doğduktan on küsür yıl sonra. Fiziken doğurganlık süreci başlayan kıza bunun çok ayıp bir şey olduğu, bir kabahat gibi mümkün olduğunca kimseye belli etmemesi gerektiği, pedini etrafa göstermeden taşıması öğretiliyor hemen. E ama erkekliğe ilk adımı atınca düğün dernek kutlamıştık, kadınlık sürecinin başlaması neden gizli kalmalı? “Ayıp çünkü sus, edepsiz!”
Zaman hızlı akıyor, dünün çocukları bugünün ergenleri artık. Erkek olanın kız arkadaşları var, cafelerden çıkmıyor. Gerekirse babasına usülüne uygun şekilde “birkaç saat eve gelmeyin” mesajı verebiliyor. Çapkın kerata, çok canlar yakıyor. Ee delikanlı adam gezecek, eğlenecek tabii. Bu arada artık genç kız olan çocuğun da kız arkadaşları var. Erkek arkadaş? Zinhar olamaz! Mümkün değil. “Bacaklarını kırarız duyarsak!” Çünkü bizim namusumuz var ayrıca elalem ne der? “Ben filancanın kızı erkeklerle geziyor dedirtmem, otur aşağı!!”
Üniversite çağları geliyor. Gezip tozmaktan derslerine çalışamamış, hayatta hep kendisine hizmet edilmesine alışmış oğlanımız sınavda pek büyük bir başarı gösteremese de özel okula yollanıyor. İmkan varsa özel yurt, ev, araba emrine amade. Ne de olsa genç, bir daha bu yaşları yaşamayacak. Çapkınlık da yapacak, hayatı da öğrenecek. Koç ya koç. Genç kızımız da üniversiteye gitsin ama mümkünse gözümün önünde olsun. Uzaklara yollayacaksak da tek derdi okumak olsun, gezip tozmada gözü olmasın. Yurttan okula, okuldan yurda. Bir de onunla uğraşmayalım.
Üniversite de bitti çocuklar evlendi bile. Ne zaman büyüdüler yahu daha dün gibi her şey? Oğlumuz gezdi tozdu sonunda ailemizin de uygun gördüğü hanım bir kızla evlendi. Ee eğlenilecek kızlarla eğlendi, evlenilecek kızla evlendi. Aslan oğluma eline erkek eli değmemiş, gözünü açmamış bir kız aldık, başka türlüsünü istemem dedi zaten. Altlı üstlü oturuyoruz şimdi ikiz villamızda. Gelin hanım iyi ama biraz tembel mi ne evini güzel temizlemiyor. Oğluma hizmette kusur etmediği gibi annesine babasına da son derece özenli, saygılı, nazik, hizmetkar ve itaatkar olmalı. Oğlumuz için önceliğin biz olduğunu ve her zaman öyle olacağını bilmeli. Bizim oğlumuz prens prens. Çokoprens hatta eheh. Bir de kızımız var. Onu da uygun gördüğümüz bir kocaya verdik. Üniversite okudu ama çalışmıyor şimdi beyi zengin zaten. Kocası bir hata yapmış, bir kaçamak yapmış bunu aldatmış diye ayağa kaldırıyor dünyayı. Ne var canım erkek adamın elinin kiri. Yuvanı yıkmaya değmez dedik sakinleştirdik. “Dul kadın olacağına sus evinde rahatça otur.”
Yaşlandık artık elden ayaktan düştük, kızımızın yanında kalıyoruz şimdi. Gelin hanım fena çıktı, diğer daireye kendi annesini babasını getirdi bizi yerimizden yurdumuzdan etti. Yılan. Oğlan da ona uydu gitti ne aradığı var ne sorduğu. Damat biraz surat yapsa da ne varsa kızda varmış yine. Kız olsun çamurdan olsun...
Daha ayrıştırma bebekken başlıyor. Çocuğu pipili olan “devir kötü, bu zamanda kız çocuğu yetiştirmek zor, ohh” çekerken pipisiz olanın babasına şakayla karışık erkek arkadaşını tanıştırmaya getirse ne yapacağı soruluyor, verdiği tepkilere gülünüyor. Çocuklar doğup aklı başına biraz gelmeye, etrafa tepki verebilmeye başladıktan sonra erkek olan “göster bakim amcana pipini hehehh” cümlelerine maruz kalıp övgülere mazhar olurken kız çocuğunun başkasının yanında fermuarını açıp pantolonunu indirmesi, en mahrem yerini insanlara göstermesi “edepsizlik” oluyor; “hanım kızlar böyle yapmaz!”
Çocuklar biraz daha büyüdükten sonra erkek olan için anlı şanlı bir sünnet düğünü organizasyonu başlıyor. Sebep? Oğlanın penis derisinin fazlasının alınması. “Erkekliğe ilk adımı attın aslan oğlum!!” diye sırtı sıvazlanıyor, hediyelere boğuluyor, araba konvoyunda prens kıyafetiyle insanlara el sallıyor. E Kız? Onun öyle değerli bir çıkıntısı yok ki, ne kutlaması? El olup gidecek bir gün ama oğlan öyle mi? Soy yürütecek!
Çocuklardan pembe kıyafetler uygun görülenin vajinasından kan geliyor doğduktan on küsür yıl sonra. Fiziken doğurganlık süreci başlayan kıza bunun çok ayıp bir şey olduğu, bir kabahat gibi mümkün olduğunca kimseye belli etmemesi gerektiği, pedini etrafa göstermeden taşıması öğretiliyor hemen. E ama erkekliğe ilk adımı atınca düğün dernek kutlamıştık, kadınlık sürecinin başlaması neden gizli kalmalı? “Ayıp çünkü sus, edepsiz!”
Zaman hızlı akıyor, dünün çocukları bugünün ergenleri artık. Erkek olanın kız arkadaşları var, cafelerden çıkmıyor. Gerekirse babasına usülüne uygun şekilde “birkaç saat eve gelmeyin” mesajı verebiliyor. Çapkın kerata, çok canlar yakıyor. Ee delikanlı adam gezecek, eğlenecek tabii. Bu arada artık genç kız olan çocuğun da kız arkadaşları var. Erkek arkadaş? Zinhar olamaz! Mümkün değil. “Bacaklarını kırarız duyarsak!” Çünkü bizim namusumuz var ayrıca elalem ne der? “Ben filancanın kızı erkeklerle geziyor dedirtmem, otur aşağı!!”
Üniversite çağları geliyor. Gezip tozmaktan derslerine çalışamamış, hayatta hep kendisine hizmet edilmesine alışmış oğlanımız sınavda pek büyük bir başarı gösteremese de özel okula yollanıyor. İmkan varsa özel yurt, ev, araba emrine amade. Ne de olsa genç, bir daha bu yaşları yaşamayacak. Çapkınlık da yapacak, hayatı da öğrenecek. Koç ya koç. Genç kızımız da üniversiteye gitsin ama mümkünse gözümün önünde olsun. Uzaklara yollayacaksak da tek derdi okumak olsun, gezip tozmada gözü olmasın. Yurttan okula, okuldan yurda. Bir de onunla uğraşmayalım.
Üniversite de bitti çocuklar evlendi bile. Ne zaman büyüdüler yahu daha dün gibi her şey? Oğlumuz gezdi tozdu sonunda ailemizin de uygun gördüğü hanım bir kızla evlendi. Ee eğlenilecek kızlarla eğlendi, evlenilecek kızla evlendi. Aslan oğluma eline erkek eli değmemiş, gözünü açmamış bir kız aldık, başka türlüsünü istemem dedi zaten. Altlı üstlü oturuyoruz şimdi ikiz villamızda. Gelin hanım iyi ama biraz tembel mi ne evini güzel temizlemiyor. Oğluma hizmette kusur etmediği gibi annesine babasına da son derece özenli, saygılı, nazik, hizmetkar ve itaatkar olmalı. Oğlumuz için önceliğin biz olduğunu ve her zaman öyle olacağını bilmeli. Bizim oğlumuz prens prens. Çokoprens hatta eheh. Bir de kızımız var. Onu da uygun gördüğümüz bir kocaya verdik. Üniversite okudu ama çalışmıyor şimdi beyi zengin zaten. Kocası bir hata yapmış, bir kaçamak yapmış bunu aldatmış diye ayağa kaldırıyor dünyayı. Ne var canım erkek adamın elinin kiri. Yuvanı yıkmaya değmez dedik sakinleştirdik. “Dul kadın olacağına sus evinde rahatça otur.”
Yaşlandık artık elden ayaktan düştük, kızımızın yanında kalıyoruz şimdi. Gelin hanım fena çıktı, diğer daireye kendi annesini babasını getirdi bizi yerimizden yurdumuzdan etti. Yılan. Oğlan da ona uydu gitti ne aradığı var ne sorduğu. Damat biraz surat yapsa da ne varsa kızda varmış yine. Kız olsun çamurdan olsun...