- 26 Kasım 2013
- 2.990
- 5.620
- 358
- Konu Sahibi Yinemipilav
- #241
Güzel sözlerin için çok teşekkür ederim . Sözlerin benim için çok değerli. Hayatımdan bir kesit anlatmamın sebebi nolursa olsun iş hayatında pes etmemen içindi. İçin rahat olsun mutlaka işlerin yolluna giricek.
Ben sevginin boslukta dolasan bir madde olduguna iddialarim var. Higgs Boson'u ararken biri de su Eros parcagini bulsalar cok rahatlayacagim. Zira sevgiyi cok derinden hissetmenin patolojik bir vak'a degil norm oldugunu bilmeyi isterdim.
Neden sever insan?
Her şeyde, her yerde aradığı nedir?
Birisini, bir şeyi ya da bir yeri, bir olayı, bir an’ı, bir zamanı, bir duyguyu, bir davranışı, bir rengi ve hatta bir şekli neden sever?
Bence, insan sevdiği her neyse kendinin bir yönüyle özdeşleştirdiği için sever.. Bazen hareketliliği bazen sessizliği sevmeleri, ya kendinin bir eksiğini gidermek ya da var olan bir yönünü daha da hissetmek içindir.
Ve insanlar sevgiyi hissettikleri oranda yaşama daha sıkı sarılır.
Sevgi öyle bir duygudur ki bunu her an, her yerde ve her şeyde görmeyi umarsın ve hatta neredeyse tüm duyguların içine katarsın. Samimiyetin içine sevgiyi katmadığını bir düşün? Çok anlamsız bir samimiyet olurdu değil mi? Hatta olur muydu?
Ve tüm şiirlerin en temel duygusudur, tüm dizelerde onu arar gözler. Öyle ki öfke, hayal kırıklığı ya da şaşkınlık içeren şiirlerde bile aslında sevgidir aranan. Zira sevginin yokluğunun yarattığı yoksunluk duygusudur şairlere yazdıran. Ve sazların nağmelerinde, notaların arasına gizlenir ve sazendeler notalarda bu duyguyu seslendirir…
Sevdiğini söylediğin şeylere aslında kendince anlamlar yüklersin ve sana bir şeyler kattığına inandığın için de seversin.
Bazen sevgilinin gözlerinde bazen sözlerinde gibi görünse de aslında sevgi kendi içimizdedir. Ve o insana yaşamı hatırlatır ve sende yaşadığını hissedersin, zira bir anlam kazanmıştır hikayen.
Sevgiyi sevdiğin zaman hissedersin ama o güzel duyguyu şartlara bağlama yanlışlığına da düşersen işte o zaman yandın.
Volkan Konak’ın bir türküsünde “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın seni sevmesi şart mı?” sözüne bayılıyorum. Sevginin şartlara bağlanması ve karşılık aranmasına bir cevap gibi olan bu sözler aklıma şu soruyu getirdi.
Sen hissettiğin bir duygudan karşılıklı değil diye vazgeçer miydin?
Madem herkes kendi duygularını hissediyor o zaman neden yaşam coşkumuzu, enerjimizi, doğruluğumuzu, dürüstlüğümüzü, iyiliğimizi, sevgimizi, saygımızı, dostluğumuzu ve arkadaşlığımızı şartlara bağlıyoruz? Bana gülmüyorsa bende gülmem diyerek gülümsemekten kendimizi neden mahrum bırakıyoruz?
İyilik yapmak keyifli bir duygu ve biz o keyfi neden bir başkasına duyduğumuz öfkeye kurban ediyoruz? Madem her insan kendi duygularını hissediyor o zaman vazgeçme iyilikten, vazgeçme sevgiden…