- 13 Eylül 2016
- 2.882
- 5.857
- 158
akıl almaktan ziyade, iç dökmek bu konumun amacı. çünkü biliyorum ki ayrılmaktan başka bir çözüm yok.
erkek arkadaşımla 1 hafta önce kavga ettik. büyük bir kavga. tartışmalarımız böyle uzamaz ama bu seferki sakız gibi uzadı, biz hala konuşmuyoruz. bu kavgaya girmeyeceğim, çünkü konu o değil.
bu zamana kadar ben ne zaman “içim sıkıldı biraz konuşalım” diye aradıysam o an işi vardı, konuşmadı (ki sık yapmam). ben buna ne zaman kızdıysam, ben kötüyken sen yoksun dediysem “bitanem kötü günün falan değil bu saçmalama, altı üstü sebepsiz can sıkıntısı, evet hata yaptım ama odunun tekiyim o an anlamıyorum öncelikli gelmiyor, düzeltmeye çalışacağım” diyerek gönlümü aldı.
bunlar ufak tefek olaylardı. bir de bunun büyüğünü yaşadık ki sormayın. 1,5 ay önce bir gece ben midemi bozmuşum, aynı zamanda başım dönüyor, gözlerimi sımsıkı kapatıp iki büklüm olmuşum. o da bu esnada beni bir şeylerden kıskanıp bana o konu hakkında soru sormakla meşgul. hepsine cevap verdim sakince, sonra affedersiniz lavaboya koşup tüm midemi çıkardım. 2-3 kez. bu esnada kendisi oturup telefona bakıyor. karnım feci ağrıyor, doktora gidelim diye ağlayarak kıvranıyorum, bana odadan “çıkardın ya şimdi geçer, geçmezse gideriz” diye seslenmeyi yeterli buluyor.
aradan 1 saat falan geçiyor herhalde tahminen, ben iki büklüm uyuyakalmışım. yanaşıp “antonie iyi misin? geçti mi? neren ağrıyor?”lara başlıyor.
sonrası tahmin edersiniz ki bir ton tartışma. “vicdansız mısın da ben kıvranırken telefonuna bakıyorsun?” diyorum, “sinirli olduğum için ilgilenmemek için kendimi zorladım, telefonla gerçekten ilgilenmediğimi biliyorsun” diyor. sonra yine özürler… “ben senin kötü anında da yanında olurum saçmalama, sadece sen iyiyken yanında değilim ki. kızgınım diye sadece kendimi seninle ilgilenmemeye zorladım hataydı biliyorum. özür dilerim” vs vs…
o hareketten sonra ben nasıl inandım nasıl sindirdim nasıl devam ettik bilmiyorum ama inandım işte. dedim ya 1 haftadır konuşmuyoruz diye, 3 gün önce ben dışarda yediğim bir yemekten enfeksiyon kaptım. bunu daha önce yaşayan varsa bilir, o az önce anlattığım gibi 2-3 kez çıkarmakla geçecek bir şey değil. ben bunu da tecrübe etmiştim maalesef biliyordum. akşam 10 gibi aradım erkek arkadaşımı, açmadı. mesaj attım durumu anlatan, 2 dk sesini duymak istedim de ondan aradım dedim. “umrumda değil, naparsan yap, iyi kusmalar:)” yazdı. inanın mesajı okuyunca acı acı gülümsedim.
detay vererek mide bulandırmak istemesem de sabah 5e kadar benim bu hastalık hali uykumdan uyana uyana devam edip artık bende hal kalmayınca acile gitmeye karar verdim. evden çıkmak için beklerken telefonu elime aldım saatler sonra, bir baktım ki benimki de çevrimiçi oldu sabahın o saatinde. açık görünce kendimi tutamayıp yazdım. “ben acile gidiyorum şimdi. bunu niye söylüyorum? ne halde olduğumu ve senin nasıl bir tepki verdiğini düşün diye. 3-5 gün sonra sinirin geçince her zamanki gibi ‘ben senin kötü zamanında da yanında olurum’ diye yalan söyleme diye. ben böyleyken merak etmiyosan yanımda değilsen iyiyken de olma diye”
okudu, cevap yazmadı. o iş öyle kaldı.
sonra da zaten ne tek bir mesaj, ne tek bir arama.
benim kafam almıyor, ben ne kadar vicdansız biriyle beraberim böyle diye.
“çok değişti” diyemiyorum, değişmedi ki hep böyleydi, bunun sinyalini çok verdi asıl. ama ben inanmadım. her özür dilemesine bir daha olmayacak demesine inandım. kendi aptallığım. resmen kendim ettim kendim buldum.
yarın öbür gün ben bu adamla evlensem yanında ölürüm de bana kızgın diye kılını kıpırdatmaz…
böyle aşk, sevgi olmaz ki. sevgi arada ne husumet olursa olsun karşı taraf kötüyken her şeyi bir kenara koyup endişelenmek değil midir? bana aşkı meşki bırak, arkadaşça, insanca bir sevgisi bile mi yok yani?
çok şükür bedenim iyi artık da ruhen çok kötüyüm ben. zamanla geçer dimi?
erkek arkadaşımla 1 hafta önce kavga ettik. büyük bir kavga. tartışmalarımız böyle uzamaz ama bu seferki sakız gibi uzadı, biz hala konuşmuyoruz. bu kavgaya girmeyeceğim, çünkü konu o değil.
bu zamana kadar ben ne zaman “içim sıkıldı biraz konuşalım” diye aradıysam o an işi vardı, konuşmadı (ki sık yapmam). ben buna ne zaman kızdıysam, ben kötüyken sen yoksun dediysem “bitanem kötü günün falan değil bu saçmalama, altı üstü sebepsiz can sıkıntısı, evet hata yaptım ama odunun tekiyim o an anlamıyorum öncelikli gelmiyor, düzeltmeye çalışacağım” diyerek gönlümü aldı.
bunlar ufak tefek olaylardı. bir de bunun büyüğünü yaşadık ki sormayın. 1,5 ay önce bir gece ben midemi bozmuşum, aynı zamanda başım dönüyor, gözlerimi sımsıkı kapatıp iki büklüm olmuşum. o da bu esnada beni bir şeylerden kıskanıp bana o konu hakkında soru sormakla meşgul. hepsine cevap verdim sakince, sonra affedersiniz lavaboya koşup tüm midemi çıkardım. 2-3 kez. bu esnada kendisi oturup telefona bakıyor. karnım feci ağrıyor, doktora gidelim diye ağlayarak kıvranıyorum, bana odadan “çıkardın ya şimdi geçer, geçmezse gideriz” diye seslenmeyi yeterli buluyor.
aradan 1 saat falan geçiyor herhalde tahminen, ben iki büklüm uyuyakalmışım. yanaşıp “antonie iyi misin? geçti mi? neren ağrıyor?”lara başlıyor.
sonrası tahmin edersiniz ki bir ton tartışma. “vicdansız mısın da ben kıvranırken telefonuna bakıyorsun?” diyorum, “sinirli olduğum için ilgilenmemek için kendimi zorladım, telefonla gerçekten ilgilenmediğimi biliyorsun” diyor. sonra yine özürler… “ben senin kötü anında da yanında olurum saçmalama, sadece sen iyiyken yanında değilim ki. kızgınım diye sadece kendimi seninle ilgilenmemeye zorladım hataydı biliyorum. özür dilerim” vs vs…
o hareketten sonra ben nasıl inandım nasıl sindirdim nasıl devam ettik bilmiyorum ama inandım işte. dedim ya 1 haftadır konuşmuyoruz diye, 3 gün önce ben dışarda yediğim bir yemekten enfeksiyon kaptım. bunu daha önce yaşayan varsa bilir, o az önce anlattığım gibi 2-3 kez çıkarmakla geçecek bir şey değil. ben bunu da tecrübe etmiştim maalesef biliyordum. akşam 10 gibi aradım erkek arkadaşımı, açmadı. mesaj attım durumu anlatan, 2 dk sesini duymak istedim de ondan aradım dedim. “umrumda değil, naparsan yap, iyi kusmalar:)” yazdı. inanın mesajı okuyunca acı acı gülümsedim.
detay vererek mide bulandırmak istemesem de sabah 5e kadar benim bu hastalık hali uykumdan uyana uyana devam edip artık bende hal kalmayınca acile gitmeye karar verdim. evden çıkmak için beklerken telefonu elime aldım saatler sonra, bir baktım ki benimki de çevrimiçi oldu sabahın o saatinde. açık görünce kendimi tutamayıp yazdım. “ben acile gidiyorum şimdi. bunu niye söylüyorum? ne halde olduğumu ve senin nasıl bir tepki verdiğini düşün diye. 3-5 gün sonra sinirin geçince her zamanki gibi ‘ben senin kötü zamanında da yanında olurum’ diye yalan söyleme diye. ben böyleyken merak etmiyosan yanımda değilsen iyiyken de olma diye”
okudu, cevap yazmadı. o iş öyle kaldı.
sonra da zaten ne tek bir mesaj, ne tek bir arama.
benim kafam almıyor, ben ne kadar vicdansız biriyle beraberim böyle diye.
“çok değişti” diyemiyorum, değişmedi ki hep böyleydi, bunun sinyalini çok verdi asıl. ama ben inanmadım. her özür dilemesine bir daha olmayacak demesine inandım. kendi aptallığım. resmen kendim ettim kendim buldum.
yarın öbür gün ben bu adamla evlensem yanında ölürüm de bana kızgın diye kılını kıpırdatmaz…
böyle aşk, sevgi olmaz ki. sevgi arada ne husumet olursa olsun karşı taraf kötüyken her şeyi bir kenara koyup endişelenmek değil midir? bana aşkı meşki bırak, arkadaşça, insanca bir sevgisi bile mi yok yani?
çok şükür bedenim iyi artık da ruhen çok kötüyüm ben. zamanla geçer dimi?