Ben buna mecbur olanlardanım.
Mecbur bırakılanlardan.
Tabiri caizse mutsuz bir çocukluk geçirdim. Eksik, yarım, erken yaşta mücadele etmek zorunda kalan...Evlilik hazırlıkları esnasında ufak ufak çekilmeye başladım, zaten çalışıp iyi bir geliri olan birisiydim, onlara beni bağlayan yalnızca manevi açlık olabilirdi, onlar da bunu doyuracak insanlar değildi.
Evlendikten sonra kendimi çektim, ve şuan hiç bir şekilde görüşmüyorum. Önce bir kaç yalan, iftira vs. duydum tabii ki, ama zamanla onlarda kabullendiler. Şuan bakıyorum da, o zamanın mutsuz, huysuz ve geçimsiz kızı Vinka şuan çok dingin, sakin ve çok daha olgun...
Aile çok önemli bir kurum gerçekten, ama aileni kendin seçemiyorsun. Ailenin silinmemesinden yanayım, ama buna mecbur bırakan aileler de maalesef var. Elinizdeki sebep buysa, çok daha rahat olmanız olası. Bende öyle oldu çünkü. Annem benim her şeyimdi, istese bu yaşımda ben girerdim toprağa o yaşasın diye, o denli bağlı ve aşıktım. Ancak vefat ettikten sonra geriye kalanlar benim gözümde ve gönlümde bir anlam ifade etmiyordu. Ben bana ve anneme yaşatılanları hiç unutmadım, ki unutmayacağım da...
Yani velhasıl demem o ki, eşinize sarmazsınız. Kendinizi dinleyip bazı şeyleri net görmeye, anlamaya başladığınız zaman zaten beynen bile daha rahatlamış oluyorsunuz. Ama bu hususta olan hislerinizi içinizde saklayın, eşinizle dahi çok fazla paylaşmayın, sizin karar ve sorununuz olarak kalsın. Ve rafa kaldırın... Çok sevgi açı olmama rağmen eşime normalinden fazla/abartılı bir sarışım olmadı. Manen daha çok bağlandım, ancak bu rahatsızlık edici, ya da abartılı olacak bir durum değildi. Daha çok huzurlu ve geçimli olmam olumlu olarak yansıdı.
Hayırlısı olsun.