- 13 Mart 2015
- 2.965
- 4.480
- 40
o kadar stresliyimki...
hayatım botunca 12 yi geçmeyen tansiyonum 16-17 sularında seyrediyor. küçük tansiyonum hep 10... baş ağrısı, göz ağrısı, göz kanlanması... yani az daha kendimi kasarsam kronik hastalıklar listeme yenilerini ekleyeceğim gibi görünüyor.
gelelim sebeplerine. ortak bir proje için bir kurumdan ödenek almıştım. tabi karşılığında da düzenli raporlarla benden hesap soruldu.(bu kısım hakkında çok konuşamamak şu aşamada daha sağlıklı) ben yapım gereği evrak vs işleriyle uğraşmakta başarılı fatura vs saklayan bir insan değilim. özet olarak o para benden geri istenme aşamasında. eğer böyle bir şey olursa emek emek kurduğum işimi devretmek zorunda kalacağım evime banka hesaplarıma haciz gelecek. ailemden kalan bir kaç dükkan ev türü akmasada damlayan getirilerim vardı onlarada el konulacak. mebla büyük. tüm olaylar bir hafta önce gelişti. başta çok önemsemedim. ben işimi yapıyorum her şey ortada kim bana ne diyebilir dedim güldüm hatta. sistemle dalga geçtim.. sonra bugün bir geri dönüş aldım dünya başıma yıkıldı resmen. en ufak süistimal yokken şimdi kurduğum tüm düzen sallantıda. bin yere koşturdum. yapabileceğim her şeyi yaptım. inceleme, bilirkişi vs istedim. evraklar için ek süre istedim. bu işlerden anlayan insanlarla irtibata geçtim. kısaca yapabileceğim her şeyi yaptım artık işim Allah'a kaldı. inkar ve düşünmeme aşamasındaydım ama yazayım dedim...
birkaç gündür eşimle aramı düzeltmeyide başarmıştım. son kavgamızdan sonra içimde hala ona karşı soğumayan şeyler bitmişti yavaş yavaş. kollarında mutluydum huzur buluyordum. yeniden iyi bir ekip olduğumuzu düşünmeye başlamıştım. ama bugün yeniden ayrılma aşamasına geldik. üstelik kavga ederken sesimizi bile yükseltmeden... kafamda yankılanan tek bir cümle var; "bazen aşk yetmiyor." kısaca 24 saat içinde hem iş hem özel hayatım büyük bir deprem yaşadı.
yatağımın içinde küçük bir kız çocuğu gibi ağladım ağladım ağladım... çıkmak istemedim güçlü görünmek zorunda olmadığım yerden ayrılmak istemedim. bugün annem; "nasılsın?" diye sorduğunda "yorgunum" dedim. gerçekten o kadar yorgunumki. bugün sanki güneş parlak değildi. dış dünya sadece uğultu gibiydi.
dibe vurursam bu ilk olmayacak. ama oğlum ve eşimide yanımda sürükleyeceğim için başkalarının hayatını dibe vurdurmam bir ilk olacak.
kendimi hayal ettim. başka bir adamla. böyle sakin, düz bir adamla beni yormayan bir evlilik hayal ettim. içinde büyük bir aşk olmayan, yatakta tek düze bir adam.. bir meslek hayal ettim sakin, risksiz, kariyersiz rutin.. her sabah kalkılıp akşam eve erken dönülen türden... sorumluluksuz... sonra dönüp kendi hayatıma baktım dedimki bu dünyada yaşayacağın her saniye trilyon değerindeyken neden böyle bir hayat seçtin? mesela neden ev kadını olup balkonda çiçek sulamadın? neden kocanı yemek yapıp beklemek yerine eve yemek söylemek zorunda kalacağın bir hayat yaşıyorsun? neden sakinliği tek düzeliği değilde kendi egonu tatmin etmeyi seçtin? bencil ve kibirli bir kadınsın ve seçimlerinin sonuçlarına katlanıyorsun dedim.
ben yine bir şekilde bu işten kurtulmanın bir yolunu bulacağım. ben yine bir şekilde hayatımdaki adamla aramı düzelteceğim. peki tüm bunlar olana kadar hayatın benden çaldıklarını kim yerine koyabilecek. kaybettiğim ruh ve beden sağlığımı bana kim geri verebilecek? evet her şey geçecek ama geçerken yine benden bir parça götürecek. geriye soğuk yabani bir ruh kaldı. hırçın hayatla kavga eden bir kadın kaldı. ben bu kadını sevmiyorum. çok hırslı, çok kibirli, çok zararlı... yazdıkça yazarım ben. burda susayım bari...
hayatım botunca 12 yi geçmeyen tansiyonum 16-17 sularında seyrediyor. küçük tansiyonum hep 10... baş ağrısı, göz ağrısı, göz kanlanması... yani az daha kendimi kasarsam kronik hastalıklar listeme yenilerini ekleyeceğim gibi görünüyor.
gelelim sebeplerine. ortak bir proje için bir kurumdan ödenek almıştım. tabi karşılığında da düzenli raporlarla benden hesap soruldu.(bu kısım hakkında çok konuşamamak şu aşamada daha sağlıklı) ben yapım gereği evrak vs işleriyle uğraşmakta başarılı fatura vs saklayan bir insan değilim. özet olarak o para benden geri istenme aşamasında. eğer böyle bir şey olursa emek emek kurduğum işimi devretmek zorunda kalacağım evime banka hesaplarıma haciz gelecek. ailemden kalan bir kaç dükkan ev türü akmasada damlayan getirilerim vardı onlarada el konulacak. mebla büyük. tüm olaylar bir hafta önce gelişti. başta çok önemsemedim. ben işimi yapıyorum her şey ortada kim bana ne diyebilir dedim güldüm hatta. sistemle dalga geçtim.. sonra bugün bir geri dönüş aldım dünya başıma yıkıldı resmen. en ufak süistimal yokken şimdi kurduğum tüm düzen sallantıda. bin yere koşturdum. yapabileceğim her şeyi yaptım. inceleme, bilirkişi vs istedim. evraklar için ek süre istedim. bu işlerden anlayan insanlarla irtibata geçtim. kısaca yapabileceğim her şeyi yaptım artık işim Allah'a kaldı. inkar ve düşünmeme aşamasındaydım ama yazayım dedim...
birkaç gündür eşimle aramı düzeltmeyide başarmıştım. son kavgamızdan sonra içimde hala ona karşı soğumayan şeyler bitmişti yavaş yavaş. kollarında mutluydum huzur buluyordum. yeniden iyi bir ekip olduğumuzu düşünmeye başlamıştım. ama bugün yeniden ayrılma aşamasına geldik. üstelik kavga ederken sesimizi bile yükseltmeden... kafamda yankılanan tek bir cümle var; "bazen aşk yetmiyor." kısaca 24 saat içinde hem iş hem özel hayatım büyük bir deprem yaşadı.
yatağımın içinde küçük bir kız çocuğu gibi ağladım ağladım ağladım... çıkmak istemedim güçlü görünmek zorunda olmadığım yerden ayrılmak istemedim. bugün annem; "nasılsın?" diye sorduğunda "yorgunum" dedim. gerçekten o kadar yorgunumki. bugün sanki güneş parlak değildi. dış dünya sadece uğultu gibiydi.
dibe vurursam bu ilk olmayacak. ama oğlum ve eşimide yanımda sürükleyeceğim için başkalarının hayatını dibe vurdurmam bir ilk olacak.
kendimi hayal ettim. başka bir adamla. böyle sakin, düz bir adamla beni yormayan bir evlilik hayal ettim. içinde büyük bir aşk olmayan, yatakta tek düze bir adam.. bir meslek hayal ettim sakin, risksiz, kariyersiz rutin.. her sabah kalkılıp akşam eve erken dönülen türden... sorumluluksuz... sonra dönüp kendi hayatıma baktım dedimki bu dünyada yaşayacağın her saniye trilyon değerindeyken neden böyle bir hayat seçtin? mesela neden ev kadını olup balkonda çiçek sulamadın? neden kocanı yemek yapıp beklemek yerine eve yemek söylemek zorunda kalacağın bir hayat yaşıyorsun? neden sakinliği tek düzeliği değilde kendi egonu tatmin etmeyi seçtin? bencil ve kibirli bir kadınsın ve seçimlerinin sonuçlarına katlanıyorsun dedim.
ben yine bir şekilde bu işten kurtulmanın bir yolunu bulacağım. ben yine bir şekilde hayatımdaki adamla aramı düzelteceğim. peki tüm bunlar olana kadar hayatın benden çaldıklarını kim yerine koyabilecek. kaybettiğim ruh ve beden sağlığımı bana kim geri verebilecek? evet her şey geçecek ama geçerken yine benden bir parça götürecek. geriye soğuk yabani bir ruh kaldı. hırçın hayatla kavga eden bir kadın kaldı. ben bu kadını sevmiyorum. çok hırslı, çok kibirli, çok zararlı... yazdıkça yazarım ben. burda susayım bari...