Canım bunun bi alt modeli de bende var.
Üstelik çocukluk arkadaşım da yani, nasıl giyindiğimi, saçlarımı nasıl kullandığımı, makjayımı vs bilen gören adam.
Kısaca anlatayım, belki uygulayabilirsin:
Evlendikten sonraki ilk zamanlar çok sesini çıkarmadı, hatta kısa volanlı elbiselere bayılırım, onları filan giymeye devam ettim.
Sonra ufaktan müdahale etmeye başladı. Canım, biraz uzun giyinsen, kıskanıyorum. Hayatım, rujunu öyle belirgin sürmesen, o lensleri takmasan, çok dikkat çekiyo, kızıl kullanmasan saçını olmaz mı vb.
Kıskanıyor, ama bunu şiddet kullanarak, katı kurallar halinde sunmuyordu, rica ediyordu, böyle yaparsan daha mutlu olurum diyordu. Açıkçası ben de öyle olunca birkaç adım ona yaklaştım. Kozmetik lens kullanmayı bıraktım, saçlarımı dikkat çekici renklere boyamama kararı aldım, makyajı azalttım. Yani hayatımda olmasa da olur diyebileceğim şeyleri azalttım. Ama kendimden tamamen taviz vermedim. Kendinden vazgeçersen, kendin olmaktan çıkarsın.
Baktım elbiselerime yine karışıyor, birazcık da kaşları çatmış şekilde bakıyor bana.
"Canım ben evli olduğunun bilincinde bir kadınım, giyimimle-hareketlerimle kendim kadar seni de temsil ettiğimin farkındayım. Evlenmeden önce, benim nasıl biri olduğumu biliyordun, evlendikten sonra ancak bu kadar esneyebiliyorum tarzım konusunda senin için, seni sevdiğim için. Ama bu konuda daha fazla verici olursam, kendi heveslerini bitirmiş birisi olarak mutsuz olacağım. Beni böylesine ufak bir şey yüzünden mutsuz görmek isteyeceğini sanmıyorum." gibisinden konuştum.
Bizimki çözüldü böyle tatlı konuşunca, ifade edince.
Azalttığım makyajı, gıdım gıdım çoğalttım yine çaktırmadan. Evin içindeyken de ufak ufak makyaj yaptım, gözü alıştı, görmez oldu makyajı. Saçlarımı yavaş yavaş istediğim renklere çevirdim, alıştıra alıştıra...
İnatlaşmayla olmuyor, güven - sevgi problemine dönüyor olay.
Açık açık, konuşarak empati yollu ifade etmeniz lazım kendinizi.
"Seni de anlıyorum tatlım böyle böyle düşünüyorsun, ama bir de böyle düşün" gibi gibi...