Yumurta Olmasa Bile Anne Olunur mu?

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.


Doğal yolla ya da üremeye yardımcı yöntemlerle gebelik elde edilebilmesi için en az bir tane yumurta ve bir tane de sperm olması gerekiyor. Bu bakımdan hiç yumurta olmadan ya da sperm hücresi olmadan gebelik elde edebilmek mümkün değildir. Kadınların menopoza girdikten sonra, yani yumurta rezervleri bittikten sonra gebe kalamıyor olması da bundan kaynaklanmaktadır. Her kadın için üreme çağı ortalama olarak ergenliğe girişle birlikte başlar ve 50 yaş civarında biter. Üreme çağının bitişi genellikle kadınların bireysel özellikleri, genetik mirasları, yaşadıkları toplumun sosyo – ekonomik koşulları, iklim şartları gibi pek çok husustan etkilenerek değişiklik göstermektedir. Ancak 50’li yaşlar tüm dünyada genel itibariyle menopoza girişin normal olarak kabul edildiği yaşlardır. Oysaki bazı kadınlar için üreme çağı hiç bu kadar uzun sürmez, 30’lu yaşlarında tüm yumurta rezervi biten, menopoza giren kadınlara da rastlamak mümkündür. Böyle bir durumda kadının aslında en kolay üreyebiliyor olması gereken yaşlarda üreme çağının bittiği görülür. Ancak bu şekilde çok erken yaşlarda menopoza girmek, yeni geliştirilen bir teknik sayesinde çok da olası olmayacak gibi görünüyor.

Kadınların yumurtalıklarındaki rezervi bittiği halde, yani yumurta üretimi durduğu halde gebe kalabilmeyi, yeniden yumurtlayabilmeyi olanaklı kılan bir teknik bulunmuştur. Bu teknik sayesinde yumurta üretemeyerek erken yaşta menopoza giren kadınların da artık anne olma şansları bulunmaktadır. Uzmanlara göre yumurtalıklarında hiç yumurta hücresi olmaması, kadınlar için artık anne olmaya engel bir sorun değil. Pek çok kadına umut ışığı olarak geliştirilen yeni yöntem, kadının yumurtalığının tekrar yumurta üretmesini sağlamaktadır. Şu an için tüm dünya genelinde uygulanabilirliği kısıtlı olmakla ve dünyada henüz çok az sayıda deneyim yaşanmış olmakla birlikte bu yöntem ülkemizde de denenmektedir.

Yumurta üretme yetisi yeniden teşvik edilebilir!


Bazı kadınlar normalden çok daha önce menopoza girebiliyor ya da yumurta üretememe gibi bir sorunla karşı karşıya kalabiliyor. Erken menopoz olarak adlandırılan bu sorun, kadının üreme yaşını da düşürmekte, erken yaşta olduğu halde üreme yetisi kaybolmaktadır. Bu kadınların bir kısmında, yumurta üretiminin olduğu yumurtalıkların dış yüzeyinde hala gelişme ve yumurta oluşturma potansiyeli bulunan “folikül” adı verilen yapılar, kesecikler bulunmaktadır. Ancak var olan bu yapılar normalde olması gerektiği gibi kadının adet döngüsüne ve daha da önemlisi tüp bebek yöntemindeki ilaç tedavisine cevap veremiyor. Araştırmalar sonucunda bu sorunun nedeninin yumurtanın içinde “hippo signalling” adı verilen folikül ve yumurta gelişmesini kontrol eden bir moleküler sinyal sistemi olduğu tespit edildi. İşte bu sinyal olumsuz olduğunda yumurtalıklarda yumurta oluşumu baskılanıyor ve kişide “hiç yumurta olmaması” sorunu ortaya çıkıyor. Uzmanlar da bu olumsuz sinyali ortadan kaldıracak müdahaleler veya teknikler kullanarak yumurtalık fonksiyonlarını ve yumurta gelişimini tetiklemeyi hedeflemek için çalışmalar yapmış bulunmaktalar. Bu çalışmaların bir sonucu olarak da hiç yumurtası olmayan kadınlarda yumurtalıkların yeniden yumurta üretmesini mümkün kılan bir teknik ortaya çıktı.

Yumurtalıkların yumurta üretmesi destekleniyor!


Dünyada ilk kez Japon bilim adamlarının 2013 yılında hayvanlar üzerinde yaptıkları çalışmalardan elde edilen başarı insanlarda da aynı yöntemin denenmesini başarılı sonuçlar verebileceği fikrini doğurmuştur. Bu tekniğin yumurtalıklarında hiç yumurta üretilmeyen, erken yaşta menopoza giren kadınlarda da uygulanmasıyla tıpkı tahmin edildiği gibi başarılı sonuçlar elde edildi. 5 yıl önce geliştirilen tekniğe göre, kadının yumurtalığından bir parça alınıyor ve bu parça 80 -100 ayrı parçaya bölünüyor. Laboratuvar ortamında bir yumurtalık aktivasyon sıvısı hazırlanıyor ve bölünen bu parçalar 2 gün boyunca bu sıvı içinde tutuluyor. Ardından da parçalar tek tek kadının yumurtalığına geri yerleştiriliyor. İşte bu yöntemin uygulandığı kadınların bir süre sonra yumurtalıklarında yumurta üretmeye başladıkları gözlenmektedir. Bu işlem sayesinde yeniden üretilmeye başlanan yumurtalar da tüp bebek tedavisi için yumurtalıklardan alınıp laboratuvar ortamında spermler ile dölleniyor. İşte bu yumurtaların döllenmesiyle sağlıklı gebelikler ve canlı doğumlar elde edilebiliyor.

Yeniden yumurta üretme işleminin günümüzde başarı oranı neredeyse % 50’dir ve hiç yumurtası kalmayan kadınlar için bu şans çok yüksek bir orana işaret etmektedir. Fakat bu tedavinin gerçekleşebilmesi ve başarılı olabilmesi için kadının 2 gün içinde 2 kez ameliyat olması ve ileride yumurtaların üzerine nasıl etki yapacağı tam olarak saptanmamış birtakım özel maddeler ile aktive edilmesi gerekmektedir. Bu yöntemin kadına kazandıracakları düşünüldüğünde ve bu yöntem dışında gebe kalabilmesinin söz konusu olmadığı hesaba katıldığında bu kesinlikle denemeye değer ve olası risklerin alınabileceği bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yumurtası olmayan kadınların gebe kalabilmesine dair ülkemizdeki deneyimler
Yumurtalıklarında hiç yumurta kalmayan kadınların gebe kalabilmesi için yeniden yumurta üretebilmelerine olanak tanıyan teknik ülkemizde de denenmiştir. Ülkemizde 35 yaşın altında olan ve 3 -4 yıldır yumurta yetmezliği sorunu olan 4 tane kadına bu yöntem uygulanmıştır. Kadının yumurtalığına küçük bir kesi açılmış ve yumurtalığından alınan parça 80 -100 arası parçaya bölünmüştür. Ardından bu parçalar bir tüp yardımı ile kadının yumurtalığına bir kerede enjekte edilmiştir. Bu şekilde yapıldığında ameliyat süresini de 30 dakikaya inmiştir. Burada uzmanların ümide 3- 6 aylık bir zaman aralığında yumurta kadınların yumurtalıklarında yumurta gelişimidir. Tıpkı dünyada birkaç yerde yapılarak olumlu sonuç alınabildiği gibi ülkemizde de sıfır yumurtaya rağmen kadınlara anne olabilme şansını sunabilmek ümit edilmektedir.

Ülkemizde gerçekleştirilen bu işlemler esnasında herhangi bir ilaç, madde veya yabancı bir doku kullanılmamış olması cidden çok sevindirici bir durumdur. Yumurta rezervi tükenmiş olan kadınlara sadece kendi hücreleri enjekte edilmiştir. İlk aşama olarak 4 hastaya yapılan bu girişim hastalar açısından problemsiz bir şekilde sonuçlanmıştır. Yapılan bu çalışma ileride erken menopoz riski olan kadınlarda menopozun geciktirilmesi için de umut ışığı olmaktadır. Zaten kadının yumurtası varken bu yumurtaları alıp saklayıp yıllar sonra yumurtalığın içine koyup yumurta geliştirmek mümkündür. Hiç yumurtası olmayan kadınlarda da eğer yumurtalık parçalarının bir kısmı saklanırsa bunlar yeniden aktive olabilir, yani yeniden yumurtalıklarda yumurta üretilebilir.

Yukarıda anlatılan bu yeni teknik, yumurtalıklarında hiç yumurta kalmayan, beklenenden çok daha erken dönemde menopoza giren kadınların da gebe kalabilmeleri için çok önemli bir gelişmedir. Ayrıca bu tekniğin dünya genelinde kısıtlı sayıda da olsa uygulanmasından elde edilen sonuçların neredeyse % 50’ye yakın olumlu yanıt vermesi ve yumurta üretimini gerçekleştirmiş olması kesinlikle çok değerli bir durumdur. Zira menopoza girmek, yumurtaların tükenmiş olması, belli bir yaştan sonra üreme fonksiyonlarının tamamen bitmesi çok normal bir süreç, doğal bir durum olsa da hiç beklenmedik bir dönemde ya da beklenmedik bir yaşta üreme hücrelerinin tamamının tükenmiş olması kesinlikle çok yıpratıcı bir sorundur. Bu bakımdan kadının kendi yumurtalıklarından alınan dokunun aktive edilerek, belli işlemlerden geçirilerek yeniden yumurtalıklara nakledilmesiyle yeniden yumurta üretiminin teşvik edilmesi mucizevi bir durumdur. Bundan dolayı da bu tekniğin ileriki yıllarda çok daha yaygın bir şekilde kullanılabileceği ve çok daha fazla sayıda kadına gebelik şansı vereceği ümit edilmektedir.
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X