Günlüğe başlayalı 1 yıl 1 ay olmuş. 395, 400 gün diyelim. Bu 400 günün toplasan 20 günü yemenin dibine vurmuşsam vurmuşumdur. Onun dışında hep kontrol, hep kontrol... Ama nerde sonuç? Yok sonuç. Niye yok? Hiçbir fikrim yok. Belki de var. Spor salonuna başlayıp bırakmam, o aralar çalıştığım işte değişen yeme düzenim... Belki bunlar bozdu her şeyi... Belki genlerimdeki diyabet sonunda harekete geçti ve bende insülin direnci çıkarttı. Belki de hiçbir şeyim yok, sadece yaşadığım umutsuzluk bir şekilde bedenimi etkiliyor. Sanırım bunların hepsi şu anda boş laflar.
9 yıldır tanıdığım bir arkadaşım var. Hiçbir zaman hafif şişman bile görmemiştim onu... Hep çok şişmandı, şişirilmiş balon gibi, sanırım ben de şu an öyleyim.
Geçenlerde hırs yaptı ve 2 ayda neredeyse 20 kilo verdi. Benim de gözüm döndü tabi... Yerleri değiştik. Ben hafif şişman, o çok şişmanken, tam tersi oldu. Kıskançlık yapmıyorum, onu yapacak algı düzeyini çoktan geçtim. Hayatta böyle şeyler oluyor. Ulaştığın başarının peşini bırakırsan elinden kayıp gidiyor ve onu kazanan başkaları senin önüne geçiyor. Bu arkadaşım bu kilolarını 2 ay boyunca açlık sınırında yaşayarak vermiş. Sağlıklı mı? Değil. Peki benim gibi 1 yıldır kilo vermeye çalışan birisi bu işin mantıksızlığını görür mü? Görmez. Sadece sonucu görür. Ben de öyle yapıyorum, sadece sonucu görüyorum. Yani 1 haftadır aynı taktiği uygulamaya çalışıyorum. Ama tabi ben 13 yıldır düzenli olarak rejimde olduğum için

37:) artık o arkadaşım kadar açlığa sabrım kalmadı. O pek ciddi rejimler yapmadığı için hayatındaki ilk açlığa katlanıyor. O yüzden ben de "Mümkün olduğunca aç" düşüncesini benimsedim. Bir hafta oldu ama 1 kilo verdim. Umarım yağdır ve devamı gelir. Mümkün olduğunca eliptik bisiklete binmeye çalışıyorum ama sonuç alamamaktan gına geldiği için eskisi gibi süper düzenli binemiyorum, psikolojim kaldırmıyor. Ama twister yapıyorum. İşin ilginç yanı, artık 3 kat olmuş olan belim sadece 3 gün 5-10 dakika yapılan twisterdan sonra tekrar 2 kata düştü.

Plasebo etkisi falan da değil, bildiğin 2 kata düştü. O yüzden twister yapmak bu aralar daha çekici geliyor. :)
Bu arada beslenmemde önemli bir değişikliğe gittim. Hayvansal hiçbir ürünü tüketmemeye başladım. (Yani sadece et değil, süt ürünleri ve yumurtalar dahil) Bunun nedeni de öncelikle kendi sağlığım. Bilmiyorum etin ve süt ürünlerinin bedenimize verdiği zararlardan haberiniz var mı, burda uzun uzun yazmayacağım. Ama merak eden olursa özelden bir video linki atabilirim, yaklaşık 1 saat sürüyor. Zaten benim için de her şey o videoyu izlemekle başladı. Sunumu yapan kişi daha ilk dakikalarda öyle bir şey gösterdi ki beni iç güdülerimde et değil, meyve ve sebze yemek olduğuna ikna etti. Daha doğrusu hayvanları yemek olarak görmediğime ikna etti. Ben de bana bu kadar zarar veren bu şeyleri bırakma kararı aldım. Açıkcası yumurta hakkında kötü bir şey duymadım, belki onda da vardır, bilmiyorum. Yumurtayı da artık işin hayvanlara saygı kısmı da olduğundan bıraktım. Çoğumuz kesimevlerinde hayvanlara neler yapıldığını görmüyoruz. Yumurta versin diye beslenen tavukların gagalarının kesildiğinden haberimiz yok. Ben o videoda hepsini gördüm. Bu arada hayvansal gıda olmadan da protein ve kalsiyum alınıyor, omega 3 alınıyor. Hatta hayvansal gıdalarla alınabilceğinden daha çok alınıyor. İlgilenen olursa, dediğim gibi videonun linkini atabilirim. Bunun bir rejim türü olmadığını da söylemem lazım. Bu şekilde beslenmeyi seçmemin sebebi kilo vermek değil. Bedenime olan sevgimden ve hayvanlara olan saygımdan.
Her neyse...
Bugüne kadar hep bencil olduğuma inandım çünkü annem bana öyle olduğumu söyledi (hala da söyler). Ama son günlerde elime geçen bir kitap sayesinde aslında ne kadar bencil değil, ne kadar fedakar olduğumu öğrendim ve bu fedakarlığın bir erdem değil bir tuzak olduğunu... Hayatım boyunca kendimi insanlar için tükettim. Arkadaşlarıma çözüm olmaya çalıştım, sevgilime çözüm olmaya çalıştım. Olmadı. İnsanların dinleyerek değil, başına gelenden ders alarak öğreneceğini kabul ettim de bunu davranışlarımda uygulamaya geçiremedim. Bunları yazmamın sebebi de az önce yaptığım bir telefon konuşması, bu yazıda yazmayı planladığımdan değil... Ama belki de bugünlerde neler yaşadığımı yazmak da faydalı olacaktır.
Kendini başkalarına harcamak büyük bir yanlış. Yardım isteyen birine bir öneride bulunmak ama devamını düşünmemek lazım. O kişi istemediği sürece yardım etmeye çalışmamak lazım. Hep insanları kurtarmaya çalışırken kendimizi kaybediyoruz. En azından ben bunu yapmışım. O güzel formüllerimi ve fikirlerimi kendime kullanacağıma, onların kıymetini bilmeyecek insanlara kullanmışım ve sonuçta ben çaresiz kalmışım.
O kitap sayesinde tam yaratıcılığımı geri kazanmaya, iyi olmaya başlamıştım ki çok yakın bir akrabamın yanında kalacak birine ihtiyacı oldu. Hiç gitmek istemedim ama bir başkasının hatırı için gitmeyi kabul ettim. Aslında o akrabamın yanında benden önce kalması gereken en az 10 kişi vardı. Sonuç olarak oraya gittim ve sadece kullanıldığımı gördüm. Sandalyeleri silmek için, yemek yapmak için... İstekler asla bitmedi, bir kuru teşekkür bile gelmedi. Aksine, hiç sebepsiz 1 ay daha kalmam istendi. Tabi kalmadım. Orda geçirdiğim 1 haftalık cehennemin ardından hala daha tam olarak toparlanamadım. Geri kazanmaya başladığım yaratıcılığım yine gücünü kaybetti ve oraya gitmeden önceki zamanına hala tam olarak gelemedi. Ama birkaç gün önce bir karar aldım.
Artık bencil olacağım. Hep "Kötüler kazanır." diyoruz. Oysa bahsettiğimiz kötüler kötü değil, sadece benciller ve sanırım bencillik kötü bir şey değil. Yani 27 yıl boyunca bencil olmakla suçlandıktan sonra sonunda gerçekten bencil olmaya karar verdim. Önce ben, önce benim hedeflerim, önce benim sağlığım (ruhsal ya da fiziksel)... O akrabamın yanına tekrar gitmem gerektiği söylendiğinde gitmedim ve ben gitmeyince bir başkası mecburen gitti (ilk başta gitmesi gereken bir başkası). Sevgilime bile rest çekmeye başladım. "Benim dediklerimi uygulamayacaksan bana artık söylenme. Senle uğraşırken ben kendimi kaybediyorum." dedim. Biraz kavga eder gibi oldu ama devamını getiremedi. Haklı olduğumu o da biliyor. Enerjimin en çoğunun harcadığım kişi o ama en az karşılık aldığım kişi de o. Sanırım herkesin kendini kurtarması gerek. Hem ben de kim oluyorum ki kendini bile kurtaramamışken başkalarına akıl veriyorum?
Yani çok garip bir dönemden geçiyorum. Garip dönemlerden çok geçtim ama böylesinden geçmemiştim. Kendim dışında her şeye rest çekmeye çalışıyorum. İstediğim hayatı yaşamanın zamanı geldi. Belki bunca zaman dediklerimi dikkate almayanlar, ben başarılı ve mutlu olunca dikkate almaya karar verirler. Ama ben bir daha hayatım boyunca kendimden başkasını kendimle aynı önceliğe koymayacağım. Birinci benim ve birinciliği benle beraber paylaşacak kimse olmayacak, olmamalı. Çünkü gerçekte, insanın kendinden başka kimsesi yok.
Nerden girdim nerden çıktım.

Umarım bunları yazdığıma pişman olmam.
Şimdilik bu kadar. İşte bugünüm ve bugünümde uğraştıklarım. Şimdi biraz twister zamanı, O bel incelmeli.
