Kategori: Diyet

  • Diyet yapanlar için vazgeçilmez ara öğün

    Diyet yapanlar için vazgeçilmez ara öğün

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Özellikle kış aylarında tüketilen kuru meyveler, diyet yapanlar için vazgeçilmez bir ara öğün alternatifidir” dedi.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kuru meyvelerin faydaları hakkında bilgi verdi.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, “Özellikle kış aylarında tüketilen kuru meyveler, diyet yapanlar için vazgeçilmez bir ara öğün alternatifidir” dedi.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, kuru meyvelerin faydaları hakkında bilgi verdi. Özellikle kış aylarında tüketilen kuru meyvelerin çok faydalı olduğunu belirten Enç, “Lif açısından zengin olan kuru meyveler sindirim sisteminin de dostudur. Özellikle diyet yapanlar için vazgeçilmez bir ara öğün alternatifidir” diye konuştu.

    “KRİZ RİSKİNİ AZALTIYOR”

    Enç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Armut kurusu Vitamin bakımından çok zengindir. Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar, idrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler, bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar, sinirleri yatıştırır. Erik kurusunda bol miktarda kalsiyum ve D vitamini bulunur. Tansiyon, karaciğer, kalp, böbrekler için faydası vardır. Güçlü antioksidanları ile kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır. Kivi kurusu, besleyici değeri de çok yüksektir. Yüksek lif içeriği bağırsak çalışmasında olumlu etki yaratarak sindirimi kolaylaştırır. Bu durumda kabızlığı önler, kan basıncını dengeler, tansiyon ve kolesterolü düşürür. Bağışıklık sistemini güçlendirir, nezle ve soğuk algınlığına, kansızlık ve mide rahatsızlıklarına da iyi gelir. Ayrıca cildi güzelleştirir.”

    HASTALIKLARA İYİ GELİYOR

    Kuru meyvelerin faydalarını sıralayan Enç, şöyle konuştu: “Kuru dut, kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü etkiye sahiptir. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Mango kurusu, A, C ve E vitamini içeriği yüksek olan mangonun da sinirler, cilt güzelliği ve saçlar için çok faydalı olduğu ve aynı zamanda kanı temizlediği, sindirimi hızlandırdığı kuvvetli antioksidan olan besinlerden bir tanesidir. Kayısı kurusu, besleyicidir ve potasyum açısından çok zengindir. Sindirim sorunlarına iyi gelir, stresi, kansızlığı önler. Şeker hastalığının gelişimine düşmandır, bağışıklık sistemini korur. Çilek kurusu vücuda kuvvet verir, kolesterolü düşürür ve damar tıkanıklığını önler. Bunun yanı sıra çok iyi bir antioksidan olan çilek, bağışıklık sistemini güçlendirir, kansere karşı koruyucudur.”

  • Alzheimer’a karşı Akdeniz diyeti

    Alzheimer’a karşı Akdeniz diyeti

    İngiltere , alzheimer ile savaşta taktik değiştirmeyi tartışıyor. Ülkenin saygın bilim kurumlarından Genel Pratisyenler Kraliyet Koleji ve Ulusal Obezite Forumu’nun iki lideri, Dr. Clare Gerada ve Dr. Davis Haslam İngiltere Sağlık Bakanlığı’na açık mektup yazdı. İkili, Alzheimer ile mücadelenin birincil yöntemi olan ilaçla tedavinin yerine, hastalara Akdeniz diyetinin teşvik edilmesini öneriyor.

    Mektupta, taze meyve ve sebzenin yanında, zeytinyağı ve balıkla beslenenlerin, bu şekilde beslenmeyenlere oranla ‘bunama’ rahatsızlığından daha nadiren mustarip olduğu ifade ediliyor. Konu hakkında onlarca araştırma yapıldığını, ne var ki devletin bunları görmezden geldiğini belirten araştırmacılar, Londra ’da gerçekleşecek G8 Demans Zirvesi’nden ilaç firmalarının menfaatine kararların çıkacağını söylüyor. İlaçla tedavi yerine tüm jenerasyonun, özellikle çocukların, diyet ve sağlıklı beslenme konusunda eğitildikleri takdirde, uzun vadede alzheimer ve demans gibi hastalıkların önünün alınabileceği belirtiliyor.

    Akdeniz diyeti nedir?
    Kalp-damar hastalıklarının Akdeniz Bölgesi insanlarında daha az görülmesi, bilim insanlarının Akdenizlilerin beslenme şekline eğilmesine yol açtı. ‘Akdeniz Diyeti’ adı verilen bu beslenme şeklinde, taze meyve, sebze, balık ve zeytinyağı ağırlıklı olarak tüketiliyor.

    Akdeniz Diyeti için tıklayın !

  • Laktoz intoleransı ile nasıl başa çıkılır?

    Laktoz intoleransı ile nasıl başa çıkılır?

    1. Laktoz intoleransı nedir?

    Laktoz intoleransı, sütte bulunan laktoz şekerinin sindirilememesini ifade ediyor. Özellikle ince bağırsakta salgılanan laktaz enziminin eksikliğine bağlı olarak oluşuyor. Bu enzim, süt şekeri olarak adlandırılan laktozu parçalayarak glikoz ve galaktoza ayırıyor, daha sonra bağırsaktan emilim gerçekleşiyor.

    İnek sütüne olan intolerans ile laktoz intoleransı, belirtilerinin aynı olması nedeniyle birbirine karıştırılabiliyor. Laktoz intoleransı sindirim sisteminde, inek sütü intoleransı ise bağışıklık sisteminde olan bir problemdir.

    2. Laktoz intoleransı neden ortaya çıkıyor?

    Laktaz adı verilen ve süt şekeri olan laktozun parçalanarak sindirilmesini sağlayan enzimin, ince bağırsakta üretilmemesi ile ortaya çıkıyor.

    3. Kimler daha fazla risk altında?

    Laktaz enzimi doğum sırasında en yüksek seviyede olmakla birlikte iki yaşından sonra bu enzimin aktivitesi düşmeye başlıyor ve laktoz intoleransının görülme riski artıyor. Laktoz intoleransı olanlar; doğuştan, bağırsak duvarı hasarına bağlı ya da ince bağırsağın bir kısmının alınmasına bağlı olarak bu hastalığa yakalanmış olabiliyor.

    4. Hangi belirtilerle kendini gösteriyor?

    Kullanılan süt ürününün miktarı ve çeşidi, laktoz intoleransının belirtisini ve klinik bulgusunu değiştiriyor. Burada laktaz enzim aktivitesinin durumu önem taşıyor. Eğer çok düşük olmayan laktaz enzimi var ise kişiler süt ürünlerini daha kolay hazmedebiliyor. Özellikle yoğurt, fermente süt ürünü olması nedeni ile bu kişilerin daha rahat tüketebileceği bir besin… Bireyde laktaz enzimi aktivitesi yoksa veya çok düşük seviyede ise tüketilen süt ürünü içerisindeki laktoz, sıvı-elektrolit dengesinin bozulmasına neden oluyor. Bu durumda kişide gaz, bulantı, şişkinlik, ishal ve kramp gibi durumlar görülüyor. Yakınmalar genellikle besin tüketildikten 30 dakika ile iki saat sonrasında başlıyor. Laktoz intoleransı sindirim sisteminde bulunan laktaz enzimi aktivitesinin yeterli düzeyde olmaması nedeni ile ortaya çıkan bir hastalık olmakla birlikte her yaşta görülebiliyor.

    5. Belirtiler dikkate alınmaz ise neler oluyor?

    Laktoz intoleransı dikkate alınmadığı durumlarda ciddi sağlık problemleri baş gösteriyor. Özellikle çocuklarda kolite neden olurken, yetişkinlerde Chron hastalığı baş gösterebiliyor.

    6. Hastalığın aşamaları var mı?

    Laktoz intoleransı üç aşamada inceleniyor.

    Primer laktoz intoleransı (Doğumsal): Yeni doğan bebeklerde anne sütünün alınmasını takiben, sulu dışkı, kusma ve vücuttan sıvı kaybının gerçekleşmesi anlamına geliyor. Genelde sulu ve köpüklü dışkı gözleniyor. Bu durumda doktora başvurulması, en kısa zamanda süt ve süt ürünlerinin diyetten çıkarılması gerekiyor.

    Geç başlangıçlı hipolaktazi: Genellikle kalıtsal olan ve sık görülen bu problem, üç-altı yaş arasında laktoz alımının ardından, sekiz saat içinde ishal, gaz, kramp şeklinde karın ağrıları ile kendini gösteriyor. Bu belirtilerin yüzde 30-80’inin laktoz intoleransından kaynaklanabileceği bildiriliyor. Hastalar laktozu fermente ürünlerle yani yoğurt, sert peynir olarak tüketebiliyor.

    Sekonder laktoz intoleransı: Özellikle iki yaş altı çocuklarda en sık görülen emilim bozukluğu… Genel olarak bağırsak ağrısı çeken bireyler, süt ve süt ürünlerini beslenme programından çıkarıyor. Kişiye özel hazırlanan bu diyette, kısıtlamalar ve esnetmeler yapılabiliyor.

    7. Tanı nasıl konuluyor?

    Sadece karın ağrısı, şişkinlik, ishal, kramp gibi belirtiler laktoz intoleransı tanısı konması için yeterli olmuyor çünkü birçok bağırsak probleminin belirtileri birbirine benziyor. Laktoz intoleransının olup olmadığını anlamak için ilk olarak inek sütü diyetten çıkarılıyor. Eğer problem ortadan kalkmışsa kişinin inek sütüne karşı intoleransı olduğu saptanıyor. Kişinin sıkıntısı hala devam ediyorsa bazı testler yapılıyor.

    ■ Laktoz tolerans testi: Kişiye laktoz içeren bir sıvı veriliyor ve iki saatte bir kan şekeri ölçülerek laktozun ne miktarda sindirildiği anlaşılıyor. Eğer kan şekeri yükselmemişse laktozun sindirilemediği anlaşılıyor. Bu test ilk altı aylık dönemdeki bebeklerde uygulanmıyor.

    ■ Hidrojen nefes testi: Kişiye bu testte de laktoz yüklü bir sıvı içiriliyor. Nefeste hidrojen testi yapılıyor. Eğer kişinin nefesindeki hidrojen miktarı artıyorsa bu, laktoz intoleransının göstergesi olarak kabul ediliyor. Bu test ilk altı aylık dönemdeki bebeklerde uygulanmıyor.

    ■ Gaita asidite testi: Bebek ve çocukların dışkısındaki asit miktarını ölçmek için kullanılıyor. İnce bağırsakta sindirilmesi gereken laktoz, sindirilmediğinde dışkıda glikoz örneği saptanıyor.

    8. Bu kişiler hangi gıdaları tüketemez?

    ➤ Sütlü domates çorbası, hazır çorbalar

    ➤ Bisküvi, kraker, çikolata, gofret vb

    ➤ Margarin, tereyağı, kaymak, krema

    ➤ Süt ve türevlerinin girdiği kek, kurabiye, pasta vb

    ➤ Sütlü tatlılar (muhallebi, sütlaç, sütlü puding vb)

    ➤ Yağ içeriği yüksek besinler

    ➤ Yağda kızartma ve kavurmalar

    ➤ Sütlü sos ve püreler

    ➤ Laktoz içeren diş macunları

    ➤ İçeriği bilinmeyen her türlü besin

    9. Laktoz intoleransı ile nasıl başa çıkılır?

    Laktoz intoleransı geçici bir rahatsızlık olmaması nedeni ile bireylerin yaşamları boyunca besinleri dikkatli tüketmesi gerekiyor. Uygun beslenme tarzını yaşam biçimi haline getirmeleri önem taşıyor. Yetişkinlerde bunu sağlamak daha kolayken, çocuklarda çok daha zor oluyor. Özellikle çocuklara bu konuda daha ciddi eğitimler vermek ve hastalığın ciddiyetini anlatmak gerekiyor…

    10. Bu kişiler tüketemeyecekleri gıdaların yerini nasıl doldurabilir?

    Gıda sanayisinin gelişmesi ile birlikte bazı rahatsızlığı olan bireylere çok fazla alternatif sunulabiliyor. Laktoz intoleransı olan bireyler, laktozsuz sütleri içebiliyor. Bu kişiler ayrıca yoğurdu daha rahat sindirebiliyor çünkü yoğurt yapılırken sütün içerisinde bulunan laktozun yüzde 70’i parçalanıyor. Diğer bir alternatif ise 90 gün beklemiş peynir tüketmek. 90 gün bekleyen peynirin içerisindeki laktoz, laktik aside dönüşüyor ve daha rahat sindiriliyor. Özellikle kalsiyum içeriği yüksek olan süt ve süt ürünlerinin diyetten kısmi veya tamamen çıkarılması nedeni ile bireylerde kalsiyum eksikliği gözlenebiliyor. Bu durumda kemik ve dişler başta olmak üzere sinir sistemi ve bağışıklık sisteminde ciddi problemler yaşanabiliyor.

    İnek sütü intoleransı

    İnek sütüne olan alerjik reaksiyon özellikle süt içerisinde bulunan alerjik nitelikteki proteinler nedeniyle gerçekleşiyor. Bu alerjik reaksiyona neden olan proteinler; kazein, sığır gamma globülin, beta laktoglobulin, sığır albümin ve alfa laktoglobulin olarak sıralanıyor. Özellikle bebeklerde ve çocuklarda gözlenen inek sütü proteinlerine bağlı alerjik reaksiyonlar yaşamın ilk haftalarında, ortalama üçüncü ayda başlıyor ve bağırsağın fonksiyonel yapısının gelişmesi sonucu iki-üç yaşlarında ortadan kalkıyor.

    Besinleri iyi analiz edin

    Uzman Diyetisyen Serkan Tutar, süt ürünlerini tükettikten sonra sıkıntı yaşayanlara şunları söylüyor: “Laktoz intoleransı dünyada en fazla görülen intolerans çeşidi. Dünyadaki toplam nüfusun yüzde 50’sinde bulunduğu belirtilmekle birlikte bazı insanlarda laktoz intoleransı olmasına karşın etkilerinin gözlenmediği biliniyor. Bağırsakta sürekli sindirim şikayeti yaşayan bireylerin tükettikleri besinleri iyi analiz etmeleri şart… Eğer süt ve süt ürünleri tüketildiğinde sürekli olarak problem yaşıyorlarsa, en kısa zamanda doktor ve diyetisyen ekibi ile birlikte çalışmaları gerekiyor.”

    Formsante Dergisi

  • 7 güne 7 çorba diyeti

    7 güne 7 çorba diyeti

    Diyetisyen Taylan Kümeli’nin hazırladığı, içeriği çok çeşitli, kalorisi düşük kış çorbaları ile hem içinizi ısıtın hem bağışıklık sisteminizi güçlendirin hem de forma girin.

    Kilo vermeye karar veren bir kişinin en büyük endişesi diyetin ilk gününden itibaren “ne yiyemeyeceği” oluyor. Bu konuya odaklanmış bir diyetin sonu çoğunlukla hüsranla bitiyor. Oysa porsiyon ve sıklık kontrolü ile sevdiğiniz yiyecekleri de hayatınızda tutmaya devam ederek hem mutlu olabilir hem de kilo verebilirsiniz. Bilimsel araştırmalar da bunun doğruluğunu kanıtlıyor. Hatta doğru içeriklerle hazırlanmış yiyecekleri porsiyon kontrolü yapmadan sınırsız tüketip hem gözünüzü hem midenizi doyurarak aç kalmadan ideal kilonuza kavuşmanız mümkün…

    “Porsiyon kontrolü” kavramına neden önem veriyorsunuz?

    Diyetisyenliğe başladığımdan beri insanları belli yiyecek kalıplarına sokmaya karşıyım. Danışanlara “bir kibrit kutusu”, “dört yemek kaşığı” gibi miktarları öğretmeden önce gıdaların içeriklerinden bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Önce besin gruplarını tanıtacağız ki danışan bunlardan bazılarının neden dört yemek kaşığı tüketilmesi gerektiğini kavrasın. Bu mantıkla bakınca “Her şeyi yiyin ama miktara ve sıklığa dikkat edin” sözü de anlam kazanıyor. Doğru bilgilendirilen bir danışan her şeyi yiyebileceğini biliyor ama bazılarını neden az yemesi gerektiği hakkında da bilgisi var.

    Porsiyon belirlerken nelere dikkat etmek gerekiyor?

    Bir yiyeceğin porsiyonuna karar verirken o yiyecekten bize aktarılacak kaloriye bakmak lazım. Diyelim ki bir kilo ıspanak aldınız. Ispanağın yüzde 80’i sudur ve kalorisi çok düşüktür. İçine domates koyarsanız kalorisi düşük kalmaya devam eder. Soğan koyarsanız kalori biraz artar ama yine de düşük kalır. Ispanağı ya pirinçle ya kıyma ile pişirirsiniz ya da haşlayıp yoğurt ile karıştırırsınız. Eğer kıyma yağlıysa ve bir de bu kıymayı yağ ile kavurursanız, üzerine de yağlı yoğurt eklerseniz sınırsız ıspanak yerine bir tabak ıspanak yemenizi öneririz. Ya da hiçbir şey eklenmemiş haşlanmış patatesi iki orta boy tüketebilirken, yağ ya da sos ekleyecekseniz bir tane yemelisiniz.

    Porsiyon kontrolünde göz önüne alınacak bir diğer özellik ise o besinin içeriği… Eğer glisemik indeksi yani karbonhidrat oranı yüksek ise porsiyonu biraz azaltmalısınız. Örneğin bir çorbaya havuç ya da patates koyarsanız glisemik indeksi yükselir ve tüketim miktarına dikkat etmeniz gerekir. Ya da salataya mısır eklerseniz porsiyonu kontrol edeceksiniz demektir. Yediğiniz yemekte kaloriyi yükselten yağ ve glisemik indeksi yükselten besin oranı azsa, sınırsız denilebilecek bir özgürlüğe kavuşursunuz.

    Kalori ve glisemik indeks yüksekse ne yapmalı?

    Kesinlikle yemeyeceksiniz demiyoruz, kontrollü yemeniz gerekiyor. Çikolatayı bir parmak, cipsi bir avuç, yöresel bir yemeği yarım ya da çeyrek tabak olarak sınırlamalısınız. Ancak bu tür sevdiğiniz yiyecekleri hiç yemezseniz uzun vadede tepkisel davranışa yol açıyor ve geri dönüş yaşanıyor. Biz beslenme uzmanları olarak yiyeceğin içeriğini, vücuda verdiklerini ve aldıklarını anlatmak zorundayız ancak bizler kısıtlama mercii değiliz. Sigaranın üzerinde dahi uyarılar var ama kimse “içemezsin” demiyor. Yemek de böyle… Biz zararını ve faydasını, kişinin onu ne miktarda ve ne sıklıkta yiyebileceğini anlatıp gerisini kendi özgür iradesine bırakırız. Zaten doğru anlatınca kişi de örneğin bir parça çikolatayı her gün yemek istemiyor, arada bir yiyor. Araştırma sonuçları da bunu kanıtlıyor. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, ilk gruba bazı yiyecekleri hiç yiyemeyeceği, ikinci gruba ise ne kadar sıklıkta ve ne miktarda tüketebileceği söylenmiş. Belli bir süre sonra ilk grubun 4-5 kez bu yasağın dışına çıktığı, ikinci grubun ise özgür olduğu halde sadece bir kere yediği görülmüş.

    Hangi gıdaların kısıtlanacağı ya da serbest bırakılabileceği kişisel özelliklere göre de değişiyor mu?

    Evet. Genetiğimiz, biyokimyamız, sosyal hayatımız, yediklerimiz, yemediklerimiz, hareketimiz ve sporumuz her şeyi etkiliyor. Örneğin bir kişi sebze yemediği zaman, diğeri tatlı yemediği zaman mutsuz oluyor. Proteine meyilli olan ya da meyve yemeden duramayanlar var. Bunun özünde de tatlar ve lezzetlere karşı farklı tercihlerimizin bulunması yatıyor. Dolayısıyla kişilere kilo kontrolünde önerilerde bulunurken yapılması gereken şey onun bu genetik şifresindeki özelliklerini iyice algılayıp o doğrultuda önerilerde bulunmak. Bir insan tatlıyı çok seviyorsa onu tatlıdan tamamen uzaklaştıramazsınız. Bu gerçeği kabul edip ona iki şey öğreteceksiniz; doğru tatlıları seçmesini, seçemiyorsa porsiyon kontrolü yapmasını. Bunu yaptığınız zaman o kişi çok güzel zayıflıyor ve hayat boyu bunu koruyabiliyor. Eğer danışana “hayır” diyorsanız çözüm önerisi de sunmalısınız. Bir uzman danışanın karşısında hayır demeye başladığı an inandırıcılığını kaybediyor ve o zaman kaçış başlıyor. Tam tersine “Bu böyle ama şöyle çözebilirsin” demek gerekiyor. O zaman “Hayat boyu hiç baklava yemeyeceğim” diye üzülmüyor, “Yiyeceğim ama dört değil, bir tane” diyor. “Yaprak dolması yiyemem” demiyor ama dolmayı kepekli pirinçle pişiriyor. Ya da maç sırasında bir kase cips ve bir bardak bira tüketiyor ama ardından yarım saat koşu bandına çıkıyor. Hareket etmeyi kesinlikle istemiyorsa ertesi sabah kahvaltısını yarıya indiriyor.

    Arada hatalı beslenip diyet bozuldu diye tamamen pes edenler de var. Bir hata tüm diyeti başarısız hale getirir mi?

    Bir insan yanlış beslenmeden doğru beslenmeye geçerek kilo verebilir. Ve bu aradaki yolculukta yanlışlar yapacaktır, aksi mümkün değil. Ama bu yanlışları tecrübe olarak çantasına koyarsa bir sonraki doğruları için yardım almış olur. Eğer bunu kendisinin geri dönüşü için bahane olarak kullanırsa hiçbir zaman başarılı olamaz. Bu iki ayrımı konuşarak, motive ederek, onun hep yanında olduğumuzu hissettirerek vermemiz lazım. Ben, “Yanlış yaparsanız diyeti orada bırakmak yerine neden yanlış yaptığınızı düşünün” veya “Sevdiğiniz bir şeyin porsiyonunu biraz kaçırırsanız, bir hafta boyunca bir daha yememeye ve o sürede yediklerinize biraz daha dikkat etmeye gayret edin” derim.

    Diyetisyen desteği almayanlar zayıflamak için nasıl bir yol izleyebilir?

    Önce ne yediği, ne içtiği, ne kadar hareket ettiği ve tuvalet alışkanlıkları konusunda kendi ile yüzleşmesi gerekiyor. Bunun için tüm bunları birkaç gün deftere kaydetsin. Zaten artık herkes neyin kilo aldırdığını az çok biliyor. Bu listede kilo riski yaratan gıdaların altını çizsin ve sonraki günden itibaren yediklerinin hepsini yarıya indirsin. Beyaz ekmek yemişse onu bile değiştirmesin ama yarıya indirsin ve bir hafta böyle devam etsin. Bu süreçte daha az yemeyi öğrenecektir. Bir sonraki hafta beyaz un ve şekerle yapılmış ya da yüksek tuzlu seçenekleri listeden çıkartsın. Mesela beyaz ekmek yerine çok tahıllı ekmek, beyaz makarna yerine kepekli makarnaya başlasın, çayı ve kahveyi şekersiz içsin. Zaten yavaş yavaş kilosu azalacaktır. Bu arada harcadığı enerjiyi artıracak ki kısıtladığı yiyeceklere destek olsun. Hiç hareketi yoksa haftada bir gün bile yürüse kar eder. Fiziksel aktiviteyi hayatına sokarsa, haftada üç gün 45 dakika yürürse ya da yüzerse kilo vermesine çok yardımcı olur. Ancak spor demiyoruz, fiziksel aktivite diyoruz. Spor bir uzmanla birlikte yapılır ve herkesin harcı değildir. Sonunda tekrar ne yediğini yazınca görecek ki daha fazla su içmeye, daha az yemeye, sevdiği yiyecekleri daha az sıklıkta ve daha küçük porsiyonlarda tüketmeye ve hayatına fiziksel aktivite sokmaya başlamış. Böyle bir programla en az iki, en fazla altı kilo verilebilir.

    Son ara öğünün kaçta yenilmesi gerekiyor?

    Son öğünü yiyip yatabilirsiniz çünkü meyve 25 dakikada sindirilir hatta uyurken bile sindirimi yapılır. Besinlerin sindiriliş sürelerini artık biliyoruz. Çok sıkıp zorlayarak, aç kalarak kilo vermeyi asla onaylamıyorum. İnsanları doğasından çok uzaklaştırıp kural koyduğunuz yöntemler başarısız oluyor.

    Akşamları aç kalarak zayıflamak mümkün mü?

    En büyük hatamız şu; kendimizi kısıtlayıp altıdan sonra yemek yemeyerek kilo verirsek hayatımızı hep ona göre programlamak zorunda kalırız. Oysa işimiz altıda bitmiyor, ne arkadaşlarımızla altıda buluşabiliyoruz, ne de o saatte yemek ihtiyacı hissediyoruz. Önemli olan sizin sindirimin neresinde uyuduğunuzdur. Diyelim ki altıda yemek yediniz, sindirim saat 20.30’da bitecek. Saat 24.00’ye kadar oturursanız delirirsiniz. Ama saat 20.00-21.00 arası yemek yerseniz, 2,5 saatte sindirirsiniz. Zaten 23.00’ten önce uyumuyorsunuzdur.

    Önümüz kış… Kilo vermek zorlaşacak mı?

    Hayır, zorlaşmayacak. Kışın vücut üç şey için enerji harcar: Isınmak, bağışıklık sistemini korumak ve bazal metabolizma… Eğer biz immün sistemi doğru şeyleri yiyerek güçlendirirsek bizi caydıracak unsurlar kışın çok azdır. Yazın her akşam dışarı çıkabiliriz, daha çok insanla sosyalleşiriz, tatile gideriz. Kışın ise daha çok evde oluruz, ev yemekleri yeriz, tatile pek gitmeyiz. Kışın tatlı yerine doğru ölçüde kestane yersek, patlamış mısırı yağsız tüketirsek, salatalara daha az yağ koyarsak ve fiziksel aktiviteyi dışarıda yürüyerek artırırsak daha çok kalori harcarız. Kışın dikkat edeceğimiz bir başka şey ise doğaya kulak verip mevsim meyve ve sebzelerini tüketmektir. Böylece hem kilo veririz ya da kilomuzu koruruz hem de bağışıklık sistemini güçlendiririz.

    TAYLAN KÜMELİ’DEN BESİN ÖNERİLERİ

    Yağlı tohumlar

    Taze fındık ve ceviz mevsimi geldi. Omega 3’ten zengin, sinir sistemine çok iyi gelen bu gıdalar depresif olmayı engelliyor.

    Balık

    Yine Omega 3 deposu olan balık bu mevsimde gittikçe bollaşıyor.

    Meyve-sebzeler

    * Yeşil lahana, kara lahana, Brüksel lahanası, brokoli, karnabahar… Hepsinin kanseri önleyici etkileri yüksek… Hipertiroidi olanların günde iki porsiyonu geçmemesi öneriliyor.

    * Kuşburnunun ve kuşburnu çayının tam mevsimi… Antioksidan deposu kızılcık da seçenekleriniz arasında.

    * Kışın bollaşan tüm narenciyeler de günlük mönünüzde olmalı. Örneğin her gün kahvaltıdan iki saat sonra bir mandalina yemeyi alışkanlık haline getirin, salatalarınıza maydanoz ve kırmızı soğan ekleyin.

    * Portakal, tuzlu bir gıda ile birleştiğinde yağ yakımını hızlandırıyor. Örneğin tavuğu mandalina ya da portakal ile pişirin.

    * Tere ve rokaya hafif acılık veren maddenin vücudunuzdaki mikropları temizlediğini unutmayın.

    * Her gün bir adet taze sarımsak yutarak bağışıklığınızı daha da güçlendirin.

    * Su atıcı ve yağ yakıcı özelliği nedeniyle ananası, bağırsaklar ve tiroit için armudu, yüksek tansiyon ve C Vitamini için kiviyi tercih edin.

    * Kuru erik ve kırmızı erik de bu mevsimin en iyi seçeneklerinden.

    * Bronşit, mide ve bağırsak hastalıklarına karşı hünnap meyvesini çerez veya çay olarak tüketin.

    * Süt grubunda kefiri günlük pastörize süt ile mayalayıp kışın düzenli olarak için.

    PAZARTESİ

    l SABAH

    * Doyana kadar kereviz çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet orta boy elma + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar kereviz çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet orta boy elma + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiyotik yoğurt + 1 adet orta boy doğranmış elma + 2 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar kereviz çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 orta boy elma + 1 çay bardağı diyet kefir

    SALI

    l SABAH

    * Doyana kadar sebze çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 dilim ananas + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar sebze çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 dilim ananas + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiyotik yoğurt + 2 dilim doğranmış ananas+1 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar sebze çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 dilim ananas + 1 çay bardağı diyet kefir

    ÇARŞAMBA

    l SABAH

    * Doyana kadar domatesli kepekli pirinç çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet orta boy armut + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar domatesli kepekli pirinç çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 orta boy armut + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiyotik yoğurt + 1 adet orta boy doğranmış armut + 1 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar domatesli kepekli pirinç çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet orta boy armut + 1 çay bardağı diyet kefir

    PERŞEMBE

    l SABAH

    * Doyana kadar kepekli pirinçli yoğurt çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 kivi + ½ çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar kepekli pirinçli yoğurt çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 adet kivi + ½ çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiyotik yoğurt + 2 doğranmış kivi+1 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar kepekli pirinçli yoğurt çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 adet kivi +1 çay bardağı diyet kefir

    CUMA

    l SABAH

    * Doyana kadar lahana çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet portakal + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar lahana çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet portakal + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiyotik yoğurt + 1 doğranmış portakal + 1 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar lahana çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet portakal + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    CUMARTESİ

    l SABAH

    * Doyana kadar pırasa çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 adet mandalina + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar pırasa çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 adet mandalina + 1/2 çay bardağı diyet kefir

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 adet sade probiotik yoğurt + 2 mandalina +1 yemek kaşığı yulaf

    l AKŞAM

    * Doyana kadar pırasa çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 2 adet mandalina +1 çay bardağı diyet kefir

    PAZAR

    l SABAH

    * Doyana kadar kırmızı biber çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 3 adet kuru erik + 5 adet badem

    l ÖĞLE

    * Doyana kadar kırmızı biber çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 3 adet kuru erik + 5 adet badem

    l 2 SAAT SONRA

    * 3 adet kuru erik + 1 yemek kaşığı yulaf + 1 adet sade probiyotik yoğurt

    l AKŞAM

    * Doyana kadar kırmızı biber çorbası

    l 2 SAAT SONRA

    * 1 porsiyon meyve + 1 çay bardağı diyet kefir

    ÇORBA DİYETİNİN KURALLARI

    * Tüm baharatları, tatlandırıcı otları ve makul miktarda tuz kullanabilirsiniz.

    * Limon ve sirke serbest.

    * Çorbaları her öğün istediğiniz kadar içebilirsiniz.

    * Çok aç olduğunuzda çorbanızın yanında iki dilim diyet etimek yiyebilirsiniz.

    * Mümkün olduğunca doyarak öğününüzü tamamlayın.

    * Her ana öğün sonrası bir kuru kayısı ile yeşil çay için.

    * Dışarıda olduğunuz ve çorba içemeyeceğiniz durumlarda 150-200 g et-tavuk-balık ve yanında salata tüketebilirsiniz.

    PİŞİRME KURALLARI

    * Tüm malzemeleri çiğden koyun ve kavurma yapmayın.

    * Uygun malzemeleri elinizle parçalayın.

    * Malzemeleri taze alın, dolapta fazla bekletmeyin.

    * Pişirme kaplarının cam veya toprak olanlarını tercih edin.

    * Çorbayı pişirmeye, tüm malzemeleri doğradıktan sonra başlayın. Tüm malzemeleri aynı anda koyun ve aynı süre pişmesine özen gösterin.

    TARİFLER

    Kereviz Çorbası

    Malzemeler

    * 7 bardak su

    * 100 g yağsız tavuk eti veya 2 adet derisiz tavuk baget

    * 1/2 demet maydanoz + kereviz yaprakları (bağlanmış olarak)

    * 1 orta boy kereviz

    (Kereviz yemeyenler için 1 adet kabak + 1 enginar)

    * 1/2 limon suyu

    * 4-5 tane karabiber

    Hazırlanışı

    7 bardak su içinde tüm malzemeleri haşlayın. Piştikten sonra bağlı olan maydanoz + kereviz yapraklarını çıkarıp çorbayı dilediğiniz kadar tüketin.

    Sebze Çorbası

    Malzemeler

    * 1/2 kg ıspanak

    * 1/2 kg kabak

    * 1 paket brokoli

    * 1-2 adet pırasa

    * 2 yemek kaşığı haşlanmış nohut

    * 1 su bardağı diyet süt

    * 1 su bardağı yağsız tavuk suyu

    Hazırlanışı

    Tüm malzemeyi haşlayın ve blender’dan geçirin. Süt ve tavuk suyunu ekleyip pişirin. Üzerine dereotu ekleyin.

    Kırmızı Biber Çorbası

    Malzemeler

    * 5 adet kırmızı dolmalık biber

    * 2 adet yeşil dolmalık biber

    * 1 su bardağı laktozsuz süt

    * 1 su bardağı kırmızı mercimek

    * 1 tatlı kaşığı light kaşar

    * Pul biber, nane, dereotu

    Hazırlanışı

    Biberleri haşlayın ve blender’dan geçirin. Domatesleri rendeleyin. Mercimek, süt ve baharatları da ekleyerek pişirin. Üzerine light kaşar rendeleyin.

    Domatesli Kepekli Pirinç Çorbası

    Malzemeler

    * Su

    * 3 domates

    * 1/2 demet maydanoz

    * 4 yemek kaşığı kepekli pirinç

    * 1 yemek kaşığı haşlanmış nohut

    * 1 kereviz sapı

    * 1 su bardağı haşlanmış kuru fasulye

    * 1 tutam kişniş

    * 1/2 limon suyu

    * 7-8 top karabiber

    Hazırlanışı

    Bir orta boy tencereyi su ile doldurun. İçine üç adet domatesi rendeleyin. Tüm malzemeleri ekleyip pişirin.

    Lahana Çorbası

    Malzemeler

    * 5-6 bardak su

    * 1/4 orta boy beyaz lahana yaprağı

    * 1 orta boy kereviz ve sapı

    * 2 pırasa

    * 1/2 kg ıspanak

    * 1 orta boy kabak

    * 1/2 demet maydanoz

    * 2 kahve fincanı yeşil mercimek

    * 1 kahve fincanı bulgur

    Hazırlanışı

    Bir orta boy tencereye suyu ve ayıklanmış, doğranmış malzemeleri ekleyip pişirin. İsterseniz piştikten sonra içine bir avuç içi haşlanmış nohut koyun. Blender’dan geçirmeyin. 100 g kıyma veya tavuk ekleyin. Limon ve pul biber eşliğinde istediğiniz kadar yiyin.

    Pırasa Çorbası

    Malzemeler

    * 4 bardak su

    * 1 kg pırasa

    * 2 orta boy enginar

    * 1/2 limon suyu

    * 1 yemek kaşığı haşlanmış nohut

    * 1 su bardağı diyet süt

    * Kimyon

    * Dereotu

    Hazırlanışı

    Tüm malzemeleri doğrayıp, haşlayıp blender’dan geçirin. Diyet süt, kimyon ve dereotunu ekleyip bir süre pişirin.

    Kepekli Pirinçli Yoğurt Çorbası

    Malzemeler

    * 5 bardak su

    * 1 yemek kaşığı zeytinyağı

    * 2 adet orta boy kabak

    * 2 çorba kaşığı kepekli pirinç

    * 2 yemek kaşığı haşlanmış nohut

    * 100 g didiklenmiş tavuk

    * 6 çorba kaşığı light yoğurt

    * 1 adet yumurta

    * 1 tutam dereotu

    * 1 çay/tatlı kaşığı tuz

    Hazırlanışı

    Küp küp doğranan kabakları ve kepekli pirinci 5 bardak su, zeytinyağı ve az miktarda tuzla kaynamaya bırakın. Yumurta ve yoğurdu karıştırarak terbiyesini hazırlayın. Ilınan çorbaya terbiyeyi ekleyin. Üzerine dereotu serpin ve kısık ateşte kaynamaya bırakın. Limon ve karabiber ile servis edin.

    Formsanté Dergisi

  • 2014 Yılbaşı için sağlıklı menüler

    2014 Yılbaşı için sağlıklı menüler

    Yeni yıl dileğiniz daha sağlıklı ve fit bir vücuda sahip olmak ise işe yılbaşı gecesi mönünüzü dikkatli bir şekilde hazırlayarak başlayabilirsiniz.

    İnanması zor gelse de yeni yıl sofranız hem iştah açıcı hem de sağlıklı olabilir. İşte diyetisyen Müge Arslan’dan yılbaşı menünüzü hazırlarken işinize yarayacak tüyolar…

    Yılbaşı sofralarında şarküteri ürünlerini mümkün oldukça az tüketiniz. Bu besinlerin içeriğindeki doymuş yağ asitleri özellikle kalp damar sağlığını olumsuz etkiler.

    Şarküteri ürünleri illa tüketmek istiyorsanız da beraberinde C vitamininden zengin yiyecekleri de bulundurun. Şarküteri ürünlerinin içeriğindeki nitrit ve nitratın etkilerini minimuma indirmek için domates, limon, yeşil biber ve maydanozdan oluşan salata en uygun seçenek olacaktır.

    – Kırmızı et yerine balık, tavuk ve hindiyi tercih ediniz. Ancak yediğiniz miktarlarına ve pişirme şekline dikkat ediniz.

    – Yağ tüketimini azaltınız. Katı yağlar yerine sıvı yağları, özellikle zeytinyağını kullanınız.

    – Yemeğinizi yavaş yavaş tüketiniz. Hızlı yerken daha fazla insülin salgılanır, bu da hem yağın vücutta depolanmasına, hem de karaciğerde kolesterol yapımının artmasına neden olur.

    – Kuruyemişler özellikle kalp hastalıklarının önlenmesinde önemli yere sahip besin maddeleridir. Kuruyemişlerde bulunan tekli doymamış yağ asitleri ile bitkisel kolesterolü düşürür. Ama aşırı tüketilmemelidir.

    – Antioksidan etkisi bulunan meyve ve sebzelere ağırlık verilmelidir.

    – Çorba, sebze yemeği ya da cacığınızda 2-3 diş sarımsak tüketiniz. Sarımsak bol miktarda potasyum, fosfor, selenyum, A ve C vitaminleri ile 75 farklı kükürtlü madde içerir. Kan damarlarını genişletir, kanın pıhtılaşma oranını azaltıp damar tıkanmasını önler.

    – İki, üç yemek kaşığı kadar barbunya pilakisi, kuru fasulye ve nohut tüketiniz. Kuru fasulye, nohut, mercimek, börülce ve barbunya hem çok besleyicidir, hem de kalp hastalıklarını ve kanserden koruyucu madde içerir. Bu koruyucu maddelerden biri de diyet lifidir. Diyet lifi, yüksek tansiyonu ve kötü kolesterolü düşürür; kan şekerinin yükselmesini, kabızlığı ve kalın bağırsak kanserini önler.

    Yılbaşı için sağlıklı mönü önerileri

    Yılbaşı Günün Menüsü

    Sabah
    – Çay (şekersiz)
    – 1 kibrit kutusu beyaz peynir
    – Domates, salatalık
    – 5–6 adet zeytin
    – 1 ince dilim çavdar ekmek

    Ara
    – 1 porsiyon meyve
    – 1 kase yoğurt

    Öğle
    – 1 kase çorba
    – 6 yemek kaşığı sebze yemeği
    – Salata (yağsız)
    – 1 ince dilim çavdar ekmek

    Ara
    – 1 porsiyon meyve
    – 1 kase yoğurt

    Akşam
    – 1 kase çorba
    – Salata (yağsız)
    – Hindi dolması
    – 1 ince dilim çavdar ekmek

    Ara
    – 1 porsiyon meyve

    Yılbaşı Mönüsü

    Başlangıç tabağı
    – Somon füme
    – Lakerda
    – Dana jambon
    – Yaprak sarma
    – Beyaz peynir
    – Kaşar peynir
    – Patlıcan salata
    – Haydari
    – Domates-salata söğüş

    Ara Sıcak
    – Karides güveç
    – Sıcak pilaki
    – Salata
    – Özel doğa salatası

    Ana Yemek
    – Palamut ızgara veya kestane iç pilavlı kuzu tandır
    – Meyve/Dondurma
    – Çorba

    Yılbaşı Menüsü
    – Yaprak sarma
    – Beyaz peynir
    – Kaşar peynir
    – Patlıcan salatası
    – Domates, salatalık
    – Sigara böreği
    – Çorba, patates sufle veya su böreği veya peynirli sufle veya tavuk pate
    – Hindi dolması
    – Salata
    – Meyve

  • Kilo aldırmayan abur cubur

    Kilo aldırmayan abur cubur

    Peki nedir bu kilo aldırmayan abur cuburlar?

    1- Kuru üzüm + leblebi karışımı: 1’ er çay bardağı karıştırıp çantamıza koyabileceğimiz bu karışım bir şeyler atıştırmak istediğimizde keyifli ve besin değeri yüksek tatminkâr bir abur cubur olacaktır.

    2- Fındık + kuru üzüm karışımı: Fındığın kilo vermeye katkısı tartışılmaz, kuru üzüm ile beraber yersek, demir ve flavonoidlerden zengin bir karışım elde ederek metabolizmamızın hızına katkıda bulunmuş oluruz.

    3- Ceviz: omega- 3 zengini ceviz, tok tutmasının yanında metabolizmamızı hızlandırıp yağ yakmayı kolaylaştırır. Ve ayrıca zinde, enerjik olmamızı sağlar, algı düzeyimizi arttırır. Aralarda 1 avuç cevizi 1 adet elma veya taze her hangi bir meyve ile beraber tüketmek daha hızlı kilo vermemizi sağlar.

    4- Peynir+ ekmek + maydanoz ile sandviç: Peynir+ ekmek ikilisi birde yeşillik ve çiğ sebzeyle karıştırılırsa metabolizmamızı hızlandırmak da ve kilo vermemizi kolaylaştırmakta rakip tanımaz.

    5- Yoğurt + maydanoz karışımı: Yoğurttaki kalsiyum yağ yakmayı tetiklediği gibi aynı zamanda ödemi azaltıp, dolaşımımızı açarak kilo vermemizi kolaylaştırır. Gece yatmadan yoğurda maydanoz karıştırarak yersek, yavaşlayan metabolizmamızı açar kilo vermeye ivme kazandırmış oluruz.

    6- Yoğurt + yulaf ezmesi + ceviz: Yulaf ezmesinin içerdiği lifin yapısı farklı olup sindirim sistemini farklı düzeyde çalıştırır. Böylece sindirim sisteminde olan problemleri aşmamızı kolaylaştırır. Ceviz ve yoğurt ile yulaf ezmesi metabolizmamızın maksimum düzeyde çalışması için en iyi anahtardır.

    7- Meyveli probiyotik yoğurt: Pratik ve eğlenceli bir abur cubur olan meyveli yoğurtların probiyotik lif içerenlerini tercih etmeliyiz. Böylece bağışıklık sistemimizi de güçlendirmiş oluruz.

    8- Ayran: En sağlıklı içecek. Serinletecek soğuk bir içecek içmek istediğimizde gazlı ve şekerli içeceklerle kıyaslanamayacak değerde bir içecek. Soda + ayran olarak tüketmek çok yoğun terlediğiniz çok su kaybettiğiniz dönemlerin tamamlayıcısı.

    9- Süt: Sade su gibi içmek yerine imkan olduğunda sıcak içmek daha kalıcı bir tokluk sağlar. Neskafe, Türk kahvesi veya kakaoyla karıştırmak da lezzetini çeşitlendirdiği gibi yapısında bulunan kafeinden dolayı metabolizmamızı bir miktar hızlandırır.

    10- Süt + bitter çikolata: Çikolata mutlu eden ve metabolizmamızı hızlandırabilen keyifli bir abur cubur. Sütle birlikte ölçülü miktarda çikolata tüketmek kilo verme hızını oldukça yükseltiyor.

    Bu sağlıklı abur cuburları kilo almadan yemek için; sabah öğlen akşam ana öğünlerimizi sağlam tüketmeliyiz. Öğünlerimiz; karbonhidrat, protein, yağ açısından dengeli, vitamin ve mineraller yönünden yeterli düzeyde olmalı. Bunu sağlamak için de ana öğünler; 1. Grup et grubu, 2. Grup ekmek grubu, 3. Grup süt yoğurt grubu, 4. Grup sebze- meyve grubu yiyeceklerin hepsini içermeli.

  • Metabolik Balans

    Metabolik Balans

    Kilo vermeye çabalarken öncelikli amaç genellikle daha ince görünmek olsa da aslında o fazlalıklar buzdağının sadece görünen kısmını oluşturuyor. Vücutta yağ birikiminin hem nedeni hem de sonucu olan insülin direnci, bir süre sonra diyabet, obezite ve yüksek tansiyonun bir arada bulunduğu metabolik sendrom tablosunu oluşturuyor. Alman Doktor Wolf Funfack’in geliştirdiği ve dünyada 2002 yılından beri sadece tıp doktorları tarafından uygulanan Metabolik Balans sistemi, danışanların kilo vermesini ya da var olan kilosunu korumasını sağlarken metabolik sendrom tablosunun da önüne geçmeyi amaçlıyor. Türkiye’de sadece uygulayanların yakınlarına anlatması yoluyla, yani kulaktan kulağa tanınmayı tercih eden Metabolik Balans uygulayıcılarından İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Yozbatıran’a kişiye özel bir beslenme planı ile işleyen bu sistemi sorduk.

    Metabolik Balans’ın amacı nedir?

    Bu sistemin çıkış noktası, hastanın sağlık sorunlarını çözmek, hatta ortaya çıkmasını engelleyerek hastaya koruyucu hekimlik yapabilmek… Amaç, metabolik sendromu yani kolesterol, kan şekeri, tansiyon yüksekliği ve obeziteyi tedavi etmek. Bu dörtlünün oluşturduğu metabolik sendromun altında yatan neden ise insülin direnci oluyor. İnsülin salınımında denge sağlandığında bu dört hastalığın önüne ilaç kullanmadan geçilebiliyor.

    Danışanlarınızdan en çok hangi hikayeleri duyuyorsunuz?

    Genellikle birden fazla yöntem deneyip kilo verip tekrar kilo alan ya da hiçbir şekilde kilo vermeyi başaramayanlar ile karşılaşıyoruz. Bu kişilerin en büyük şikayeti ise daha önce uyguladıkları programların sürdürülebilir olmaması. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de mevcut kilonun yüzde beşini kaybedip bunu bir yıl koruyabilmeyi “sağlıklı kilo kaybı” olarak nitelendiriyor. Yani aslında mesele ne kadar kilo verdiğinizden çok bunu ne kadar koruyabildiğiniz…

    Metabolik Balans’ın farkı nedir?

    Diyet; belli bir süre uygulanacak bir sistem anlamına geliyor. Diyetlerde kalori kısıldığı sürece mutlaka kilo kaybediliyor. Ancak eğer kalori kısıtlaması hatalı yapılırsa, vücut kas ve bağ dokusu kaybederse diyet bırakıldığı an hemen geri toparlıyor. Bu nedenle uygulanan diyetin dengeli ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Metabolik Balans ise, adı üzerinde, metabolizmanın dengelenmesini amaçlıyor. Öncelikle danışanlara detaylı kan testleri uygulanıyor; karaciğer, böbrek, pankreas fonksiyonlarına, elekrolit dengesine ve tiroit bezlerinin durumuna bakılıyor. Yani önce danışanın vücudunu tanıyoruz. Eğer aksayan bir durum varsa önce ona müdahale etmek gerekiyor. Tahlil sonuçlarında kandaki şeker ve insülin düzeyi bizim için çok önemli çünkü kişiye özel beslenme programını belirlerken gıdaları bu değerlere göre seçiyoruz. Ayrıca bu programda vücudun yağ, kas ölçümüyle elde edilen değerleri kullanmıyoruz. Göbek, kalça, üst bacak ölçülerini takip ediyoruz. Danışan programda hatalı bir uygulama yapıyorsa, bu ölçümlerden durumu fark ediyor ve nerede hata yaptığını buluyoruz.

    Günlük beslenme programı nasıl ilerliyor?

    Kişiye ihtiyacı olan gıdaları, yani tahılı, proteini, meyveyi ve sebzeyi üç öğünde mutlaka veriyoruz. Tek çeşit beslenmeye, bir öğünü sadece salata ile geçirmeye izin vermiyoruz. Bu programda az yemek bir başarı değil. Belirtilen gıdaların mutlaka tüketilmesini istiyoruz. Kişinin özellikle tüketmek istediği gıdalar varsa onları da programa uygun şekilde ekliyoruz. Birçok diyetten farklı olarak sorunumuz yağ değil. Çünkü kilo almanın temel nedenini yağlar oluşturmuyor. Kolesterolün yükselmesine de kolesterolden zengin gıdalar neden olmuyor. Bir kişi bardak bardak yağ içse, koli koli yumurta yese bile bağırsaklardan günlük emilecek miktar sabit oluyor, kalan ise atılıyor. Oysa vücut yenilen şekerli gıdaların yani ekmek, patates, meyve, makarna ve pilav gibi karbonhidratlı gıdaların bir gramını bile atmıyor. İnsülin sayesinde yağa dönüştürüp depo ediyor. Bu nedenle biz de insülinin aşırı salgılanmasını engellemeye çalışıyoruz.

    Günde sadece üç öğün mü?

    Azar azar, sık sık yemek, insülin kullanan diyabet hastaları için doğru olabilir. Çünkü kişi insülin kullandığı zaman şekeri bir süre sonra düşüyor ve ara öğün alması gerekiyor. Ancak şekeri dengeli giden bir kişide buna ihtiyaç yok. Vücutta insülin hormonu alınan şekerli gıdalara cevap olarak yükseliyor. Siz şekerli bir gıda aldığınız zaman, bunu düşürmek için insülin yükseliyor ve normale dönüşü tam beş saat sürüyor. Alınan her gıdanın sindirilebilmesi için belli bir süreye ihtiyaç var. Sindirimi ağızda başlayıp makatta biten bir yay gibi düşünün. Alınan her gıda yaya verilen titreşimdir; ilerler, gider ve biter. Fakat henüz dalga ortadayken, yeni bir dalga verdiğiniz takdirde denge bozuluyor. Sindirim de aynen böyle… Vücuda ilk aldığı gıdayı sindirmesi için zaman tanımak gerekiyor.

    Beş saat boyunca acıkmamak mümkün mü?

    Bu beş saatlik sürede kişinin acıkmaması için Metabolik Balans sisteminin birtakım prensipleri var; yemeklere neyle başlanacağı bile önem taşıyor. Yemeğe mutlaka bir-iki lokma protein ile başlanmasını istiyoruz. Çünkü mideye giren ilk besin şekerli gıda yani karbonhidrat olursa, şeker hızlı yükseliyor. İnsülin de bunu düşürmek için hızla yükseliyor. Oysa amacımız şekerin yükselişini ve insülin cevabının yavaş olmasını sağlayarak acıkmayı geciktirmek. Şeker içermesi nedeniyle meyvelerin de yemeğin üzerine yenilmesi gerekiyor çünkü mide boşken yenilen meyve kan şekerini hızlı yükseltirken, yemeğin üstüne yenilen meyvenin emilimi çok daha yavaş oluyor. Metabolik Balans’ın gerekli prensiplerine uyan bir kişi, beş saat boyunca acıkmıyor. Kişi günde üç öğün yemek yiyor, her öğün tüm besin gruplarından tüketiyor ve akşam saat 21.00’den sonra artık bir şey yemiyor.

    Öğlene kadar acıkmamak için sabah kahvaltısında neler olmalı?

    Miktarlar, kişinin tahlil sonuçlarına ve vücut yüzey alanına göre belirleniyor. Sabah mutlaka glisemik indeksi yani kan şekerini yükseltme gücü düşük olan çavdar ekmeği veriyoruz. Yanında protein, sebze ve meyve bulunuyor. Böyle bir öğün kişiyi öğlene kadar tok tutabiliyor. Her öğünde bu besin grupları mutlaka bulunuyor. Kişi ekmek hakkını bir öğünde kullanmadıysa, o hakkı bir başka öğünde kullanabiliyor. Meyve türü ve adedi için önerilerde bulunuyoruz. Ancak öğünlerden birinin sonunda mutlaka elma tüketilmesini istiyoruz. Elma, günlük mineral ihtiyacını karşılıyor, içindeki pektin maddesi sayesinde vücutta oluşan toksik maddeler atılabiliyor.

    21.00’den sonra yemek yemenin sakıncaları nedir?

    Vücudun iki programı var; biri gündüz, biri gece… Vücut gün içerisinde kullandığı enerjinin yüzde 90’dan fazlasını karbonhidratlardan alıyor. Spor bile yapsanız kullanılan enerji kaynağı karbonhidrat oluyor. Gece uykudaysa bazal metabolizmanın sürdürülebilmesi için kullanılan enerjinin yüzde 90’dan fazlası yağdan sağlanıyor. Yeter ki uyumak için yatağa gitmeden önce vücudu karbonhidrat ile yüklemeyin.

    Program hangi aşamalardan oluşuyor?

    Toplam dört aşamadan oluşuyor. İlk aşama, vücudu arındırmak ve yeni beslenme düzenine alıştırmak için uygulanan iki günlük detoks süreci. İki gün boyunca tek bir çeşit meyve, karışık salata ya da hafif öğünlerle geçiyor. Ardından 14 günlük yağsız süreç başlıyor. 14 gün boyunca yemeklere ve salatalara ekstra yağ koyulmamasını ancak süt ürünleri ile peynirin normal yağlı olmasını istiyoruz. Kişilerin tahlil sonuçlarına göre bu dönemde kısıtladığımız bazı gıdalar olabiliyor. Üçüncü aşamada hedefe ulaşıncaya kadar daha rahat bir dönem yaşanıyor. Danışanın günde en az üç çorba kaşığı sızma zeytinyağı kullanmasını istiyoruz. İkinci aşamada kısıtlanan gıdalar varsa onlar ekleniyor. Karbonhidrat çeşitlerinin nasıl tüketileceği öğretiliyor. Dördüncü dönem olan koruma döneminde ise artık programın günde üç öğün yemek, 21.00’den sonra yememek, yemeğe protein ile başlamak gibi prensiplerine uygun olarak devam etmek gerekiyor.

    Kimler uygulamamalı?

    Metabolik Balans’ı, böbrek ve karaciğer yetmezliği olanlar ile hamile ve emziren annelere önermiyoruz. Çünkü bu bir yağ yakım programı ve oluşan atıklar, karaciğer ile böbrekten elimine oluyor, bebeğe zarar verebiliyor. Dokuz yaşından itibaren çocuklar da uygulayabiliyor. Büyüme çağında çocuklarda insülin salınımının dengelenmesi boy uzamasını tetikliyor. Aksi takdirde insülin arttıkça büyüme hormonu azalıyor. Bu nedenle çocuklara da öneriyoruz.

    “Bu beslenme programında şekerli gıdalardan kaçınmak önem taşıyor. Örneğin limon temkinli yaklaşılması gereken gıdalardan, çünkü 100 gram limonda 100 gram çilekten daha fazla meyve şekeri bulunuyor.”

    Metabolic Balance uygulayanlar için tıklayın !

    İnsülin direnci nedir?

    Gıdalarla alınan şekerin hücre içine girip yakılabilmesi için pankreastan salgılanan insülin hormonuna ihtiyacı var. İnsülin, hücredeki insülin reseptörlerine yapışıp orada bir delik oluşturuyor ve şekerin hücre içerisine girmesini sağlıyor. Ancak beslenme hataları nedeniyle aşırı miktarda ve dengesiz salınan insüline karşı hücredeki reseptörler bir süre sonra duyarsız hale geliyor, insülin o reseptörlere yapışamıyor. Bunun sonucunda hücre içine giremeyen şeker kanda yükseliyor. Bu durumu algılayıp pankreasa emir gönderen beyin, tekrar insülin salınmasını sağlıyor. Böylece hem insülin hem de şeker düzeyi sürekli yüksek hale geliyor ve bu durum bir süre sonra da yağ birikimine neden oluyor. İnsülinin sürekli yüksekliği bir süre sonra pankreası da tahrip ediyor ve insülin salgılanamaz hale geliyor. Kişi, dışarıdan insülin kullanmak zorunda kalıyor. Bu sürecin sonucunda damarlarda kasılma meydana geldiği için tansiyon problemi başlıyor. Öte yandan kolesterol de yükseldiği için Metabolik Sendrom tablosu ortaya çıkıyor.

    Formsanté Dergisi

  • Meyve diyeti zararlı mı ?

    Meyve diyeti zararlı mı ?

    ‘Jobs’ adlı filmde pankreas kanserinden ölen Steve Jobs’u oynayan Asthon Kutcher’ın; Jobs’un da uyguladığı meyve diyetini yaptığı için pankreasının zarar gördüğü iddia edildi. Peki, meyve diyeti gerçekten kanser yapıyor mu?

    Apple’ın, pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybeden dahisi Steve Jobs’un uyguladığı meyve diyetini, ‘Jobs’ adlı filmde onun hayatını canlandıran Ashton Kutcher da uygulamış. Ancak bu diyetin ardından ünlü oyuncunun pankreasının alarm vermeye başladığı iddia ediliyor. İç Hastalıkları uzmanı Dr. Ayça Kaya; meyve diyeti ile ilgili bilgi verdi:

    Sadece meyve yiyerek beslenmek kesinlikle hiç sağlıklı değildir. Hiç yağ tüketilmediğinde; meyvelerin içindeki yağda eriyen vitaminler vücut tarafından kullanılamaz. Bu durum; görme bozuklukları, kemik erimesi, ciltte incelme ve saç dökülmesine neden olabilir. Protein tüketilmediğinde ise; kaslarda zayıflama, B 12 ve demir eksikliğine bağlı hafıza kusurları, unutkanlık ve kansızlık görülebilir.

    YAĞ DEĞİL, KAS KAYBI YAŞANIR
    Sadece meyve yiyerek zayıflamak mümkün olmayabilir. Meyve düşük kalorili olsa da; şeker içerir ve sınırsız tüketilirse, kilo artışına neden olabilir. Miktarı az tutulursa; vücut ağırlığı azalır ama kayıplar yağdan değil kastan olur. Normal beslenmeye geçildiğinde; kas kitlesi azaldığı için metabolizma hızı Steve Jobs yavaşlar ve iki kat daha fazla kilo alınır.
    Pankreas, vücutta protein ve yağların sindirimi için gerekli olan enzimleri salgılar. Kan şekerini dengeleyen hormonların da yapım yeridir. Pankreası sağlam olanlarda, bir müddet sadece meyve yemek bir harabiyet yaratmaz. Ama öncesinde çok alkol ve sigara kullanmış, çok yağlı ve şekerli beslenmiş, ailesinde şeker hastalığı öyküsü olan bir insanda tek yönlü beslenme, pankreası zorlayabilir ve bu durumda problemler ortaya çıkabilir. Ashton Kutcher’ın sadece meyve yediği için enzimlerinin yükseldiğine inanmıyorum. Kutcher, diğer risk faktörleri açısından da değerlendirilmeli.

    EN SAĞLIKLI MEYVE MOR ERİK

    Meyvelere rengini veren pigmentler, bağışıklık sistemimizi koruyan maddeler içerirler. Beş farklı renk grubundan (kırmızı, sarı, beyaz, yeşil ve mor) en fazla antioksidan içereni mor renktir. Ekşi meyvelerin de kan şekerini daha ılımlı yükselttiğini biliyoruz. Bu gözle baktığımızda; mor eriğin sağlık açısından değeri su götürmez bir gerçek. Bu meyve özellikle lif açısından da çok zengin olduğu için bağırsak dostudur. Mor erik çok sağlıklı bir meyve olsa da, yine de porsiyon kontrolü yapmak çok önemlidir.

    MEYVEYİ PROTEİNLE BİRLİKTE TÜKETİN

    Meyve şekerini dengelemek için; meyveyi mutlaka yanında protein değeri yüksek olan bir besinle birlikte yemek gerekiyor. Örneğin; meyveleri yoğurtla tüketmek iyi bir alternatif olabilir. Meyve ile birlikte 10 tane badem veya fındık da tüketilebilir.
    Ana öğününüzde doymadığınızda, ikinci tabak yerine bir tane meyve yemek; hem daha az kalori almanızı sağlar, hem de meyveyi yemekle birlikte yediğiniz için kan şekerinizi hızlı yükseltmez ve sizi daha uzun süre tok tutar. Aynı zamanda da tatlı ihtiyacınızı karşılar.

    ŞEKERİ DÜŞÜK LİF ORANI YÜKSEK OLMALI

    Şeker değeri yüksek meyveleri (kavun, karpuz, dut, incir, üzüm), çabuk acıktırdığı için tavsiye etmem. Çünkü bü meyvelerin içindeki şeker; kan şekerini çok hızlı yükseltir. Hızlı yükselen şeker, çabuk düşer. Bu durumda kişi daha çabuk acıkır ve daha çok yeme isteği duyar.
    Şeker oranı düşük, lif oranı daha yüksek olan meyveler; kişiyi daha uzun süre tok tutttuğu için, diyetlerde daha çok tercih edilmelidir. Rejim yaparken özellikle ayva, kivi, portakal, yeşil elma ve erik yiyebilirsiniz.

    TEK TİP GIDA DİYETLERİ ANİ ÖLÜM SEBEBİ

    İster meyve, ister protein, ister sebze diyeti olsun; tek tip gıda diyetleri, sağlık üzerinde geri dönüşü olmayan sorunlara sebep olabilir. Temel besin maddelerinin eksikliğine ve sıvıelektrolit kaybına bağlı olarak ani ölümler bile ortaya çıkabilir.

    Kısa sürede çok kilo vermek doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü fazla kilolu olmak; bir günde ortaya çıkmaz, o nedenle de bir günde verilmez. Günümüzde ayda ortalama 2.5-3 kilo vermek, sağlıklı olarak kabul edilmektedir. Bu aralıkta kilo verilebilmesi için; tüm besin gruplarının, miktarı azaltılmış olarak vücuda alınması gerekir.

    Bununla birlikte hareketliliğin de artırılması ve kas kütlesinin korunması gerekiyor. Yani sadece rejim yaparak zayıflanmaz, hatta zayıflansa bile rejim bittiğinde kişi tekrar kilo artışı yaşar. O nedenle her türlü metabolik ve hormonal dengenin oturması için; beslenme şeklinin alışkanlık haline getirilmesi gerekiyor. Kalıcı kilo kaybı için; kısa süreli rejimlerden ziyade kişinin yaşam tarzını değiştirmesi gerekiyor.

  • Kilo kontrolü için çip geliştirildi

    Kilo kontrolü için çip geliştirildi

    İsviçreli bilim insanları, kilo kontrolü sağlayan ve obezite hastasının koluna yerleştirilen bir bilgisayar çipi geliştirdi.

    Kandaki yağ oranını kontrol eden çipin, yağ oranı belirli seviyeye ulaşınca tokluk hissi veren hormon salgılayarak, kilolu kişilerin fazla yemesinin önüne geçeceği bildirildi.

    Fareler üzerinde yapılan araştırmada olumlu sonuçlar alan bilim insanları, demir para büyüklüğündeki çipi 5-10 yıl içerisinde piyasaya süreceklerini açıkladı.

    Çipin piyasaya çıkması ile birlikte diyet haplarının ortadan kalkacağı iddia edildi.

  • Diyet yapanlar için dost ve düşman içecekler

    Diyet yapanlar için dost ve düşman içecekler

    Eğer sizde diyet yapıyor fakat sonuca ulaşamıyor iseniz, içecek listemizi gözden geçirmenizde fayda var diyor, Diyetisyen & Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    Diyet yapanların aklına takılan sorulardan biri içecek tüketimidir. Genelde içecekler çok masum görünür ve bazen diyeti bozmamıza neden olur. Eğer sizde diyet yapıyor fakat sonuca ulaşamıyor iseniz, içecek listemizi gözden geçirmenizde fayda var diyor, Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber.

    SU: Diyetin vazgeçilmezi. Daha uzun süre tok hissetmemizin yanı sıra metabolizmamızı hızlandırmaya yardımcı. Çünkü vücutta yetersiz sıvı olması veya sıvı kaybının aşırı olduğu durumlarda vücut alarm veriyor ve metabolizmayı yavaşlatıyor. Kabızlık sorununun en önemli önleyicilerinden olan su, vücudumuzun ödem tutmamasını, kan dolaşımının düzgün sağlanmasını da sağlıyor. Tüm bu olumlu etkilerinin yanı sıra zayıflama esnasında vücutta yıkılan ve zararlı etkisi olabilecek öğelerin vücuttan uzaklaştırılmasını da sağlıyor.
    Diyetteyseniz günde en az 1.5 litre su içmeyi ihmal etmeyin.

    Minerallerden zenginleştirilmiş sular: İçerisine potasyum ve magnezyum eklenmiş sular özellikle diyetin yanı sıra egzersiz yapanlar için önemli. Terle atılan potasyumun karşılanmasını kolaylaştırdıklarından ötürü, olası kas kramplarını önlüyorlar. Magnezyum, kabızlıktan koruyan minerallerden biri olduğundan ötürü diyette yaşanan en büyük problemlerden biri olan kabızlığın da önüne geçmeye yardımcı.

    Maden suyu: Maden suyu olarak bildiğimiz doğal mineralli sular, içerdikleri mineraller ile sağlığımızı korumaya ve geliştirmeye yardımcı. Aynı zamanda yemeği hızlı tükettiğimiz veya fazla yediğimiz zamanlar için de kurtarıcı. Hipertansiyon hastalarının uzak durması gereken içeceklerden biri.

    Sebze Suları: Kalorisi düşük ve tokluk hissetmeye yardımcı sebze suları diyet yapanlar için ideal olabilir. Sebze suları birçok vitamin ve mineralden aynı zamanda antioksidanlardan zengindir. Fakat bazı çeşitlerinin sodyum içeriğinin yüksek olduğu unutulmamalı. Hipertansiyon hastalarının dikkat etmesi gereken içeceklerden biri.

    Yarım yağlı süt: İçerdiği protein ile tokluk hissi sağlar ve metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olur. Kalsiyum mineralinin düzenli alınmasının özellikle göbek çevresinde yağlanmanın düşmanı olduğu bilinmektedir. Tam yağlı sütlere göre daha az kalori, doymuş yağ ve kolesterol içerir. Günde 2 bardak süt tüketimi kemik sağlığını korumak için gerekli ve aynı zamanda zayıflamaya yardımcıdır.

    Filtre kahve: Günde 3-4 kupa kahve tüketmenin kafein sebebi ile konsantrasyonu güçlendirdiği ve metabolizmayı hızlandırdığı biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar kahvenin şeker ve kanser hastalıklarına karşı koruma sağlayabileceği sonucuna ulaştı. Hipertansiyon hastaları ve yüksek kolesterol hastalarının günde 1 kupanın üzerine çıkmaması gerekiyor.
    Yeşil çay: İçerdiği kateşin ile metabolizma hızlandırmaya yardımcı ve yaşlanmayı geciktirici etkileri var. Antioksidan içeriği ile kansere karşı koruma sağladığı düşünülüyor. Günde 2 kupa tüketilmesi sağlıklı. Reflüsü olan veya hipotansiyonu olanların tüketmemesi gerekli.

    Meyve çayları: İştahı azaltıcı etkisi olduğu düşünülüyor. Kalori maliyeti olmayan bir içecek çeşidi. Diyette yer almasında sorun yok. Su içemeyenler için su yerine geçecek sağlıklı bir alternatif olarak kabul edilebilir.
    Şekerli asitli içecekler: Yüksek şeker içerdiklerinden ötürü yüksek kalorili olan bu tür içecekler gizli kalori alımına yol açarak kilo verememenize sebep olabilir.

    Kremalı kahveler: İçerdiği krema oranına ve kahvenin boyutuna göre bir hamburger kadar kalori içerebilecek içeceklerdir. Gizli kalori bombası olan bu tür içecekler tüketilecek ise, küçük boy seçilmeli ve ara öğün yerine tüketilmelidir.

    Enerji içecekleri: Kalori ve şeker içerikleri yüksek diğer bir içecek grubudur. Yüksek kafein içerikleri ile genelde tüketilmeleri önerilmemektedir.

    Alkollü içecekler: İçerdikleri alkol oranına göre kalorileri yükselen içeceklerdir. Bir gram alkol 7 kalori içerir. Bunun dışında vücutta yağ yakımını güçleştirir ve ödem tutmaya sebep olabilir.