Kategori: İlişkiler

  • Konuşmasına Bak, Kim Olduğunu Anla

    Konuşmasına Bak, Kim Olduğunu Anla

    İnsanların söyledikleri şeylerin içeriği, onların kim olduklarını anlamak açısından son derece önemlidir. ‘Ne Düşündüğünü Biliyorum’ isimli kitaba göre insanları okumanın dört yolundan biri; konuşma koduna kulak vermektir. Kitapta tam 31 yaygın konuşma kodunun açıklaması bulunuyor. İşte onlardan bazıları:

    1. Şahane iletişimciler:

    Konuşmadan önce düşünürler, bu yüzden gaf yapmayacaklardır. Daima ne söylediklerinin ve kiminle konuştuklarının farkındadırlar. Az ve öz konuşur, sadede gelir ve kolay anlaşılırlar. Dikkat merkezi olma gibi bir gereksinimleri yoktur. Kanıtlamak zorunda oldukları bir şey yoktur. “Belki” gibi ifadeler kullanırlar. Bu kişiler duyarlı ve duygusal açıdan güvenilirdir.

    2. ‘Sadece takılıyordum’ diyenler:

    Alaycı ya da terbiyesizce ifadeler kullanıyor, sonra da “Ben sadece takılıyordum” diyen kişilerdir. Yalnızca biraz eğlendiklerini ve sizin neşelenmeniz gerektiğini söylüyor olmalarına karşın, aslında size olan düşmanlık ya da kıskançlıklarını gösteriyorlardır.

    3. Her şeyin tersini iddia edenler:

    Bu kişiler güç sarhoşlarıdır. Kendi konumlarını yükseltmek için daha fazla bilgi vererek ve karşıt şeyler söyleyerek caka satmak durumundadırlar. Sizinle rekabet halindedirler veya sizi sevmiyorlardır ya da sizi tehdit olarak algılıyorlardır.

    4. Dedikoducular:

    Başkaları hakkında kötü konuşanlara dikkat etmelisiniz. Böyle kişiler genellikle sizin hakkınızda bilgi edinmek için arkadaşınız olmayı ve edindikleri bu bilgiyi başkalarıyla paylaşmayı isteyen sinsi ve ikiyüzlü kişilerdir. Sır tutmazlar. Sizi incitmeye ya da yok etmeye çalışan kıskanç ve rekabetçi insanlardır.

    5. ‘Ben’ ve ‘kendim’ diyenler:

    Bu kişiler fikir alışverişi içinde değildirler. Her zaman için ilgi merkezi olmak zorundadırlar. Bencil ve kendi çıkarlarına göre davranan kişilerdir. Sürekli kendilerinden söz etmeleri, büyük bir güvensizlik duygusu içinde olduklarını gösterir.

    6. Her şeyi anlatanlar:

    Size bilmek istediğiniz ya da istemediğiniz her şeyi anlatırlar. Kendilerine oldukça güvensizdirler ve hiçbir sınırları yoktur. Kendi yaşamlarının mahrem yönlerini paylaşarak başkalarıyla bağ kurma isteği içindedirler. Ama işte dinleyenleri kendilerinden soğuturlar.

    7. Lafı ağzında geveleyip duranlar:

    Bu kişiler genellikle kararlılıktan yoksun kişilerdir. İçlerinde çokça korku beslerler ve karışıklık yaratmak istemezler. Statükoyu tercih ederler ve anlamlı değişikliler yapmak için nadiren inisiyatif alırlar.

    8. Dikkatleri üstüne çekmemeye çalışanlar:

    Genellikle korku içindedirler. Eleştiriden kaçınmak için her şeyi yapabilirler. Böyle birine bir iltifatta bulunmayı denediğinizde o kişinin büyük ihtimalle zihinsel bir işkence yaşadığı aklınızda olsun. Bir uyarı: Bu tip kişiler son derece pasif-agresiftirler. Aşırı derecede öfkeli olsalar bile sizin bu öfkeden haberdar olmanıza asla izin vermezler. Dolayısıyla bir manevraya karşı hazırlıklı olmalısınız.

    9. Yalancılar:

    Birisi size “Sana karşı tamamen dürüst olayım” ya da “Sana asla yalan söylemem” diye bir şey söylerse, aklınızdan ilk geçen düşünce; “Belki de söylüyor, yoksa niye böyle bir şey desin?” olabilir. İçgüdüleriniz kesinlikle doğru. Bu ifadeleri samimi olmayanlar kullanır. Gereğinden fazla iltifatlar kullanırlar. Böyleleri daime sizden bir şey istiyordur ve ilk fırsatta sizi bırakacak oportünistlerdir.

    10. ‘Bilmiyorum’cular:

    Gücendirmek korkusuyla, kendi fikirleri de dahil olmak üzere, herhangi bir konuda ne düşündüğünü söylemekten korkan insanlardır. Nadiren bir tutum takınırlar. “Hı-hı” ya da “I-ıh” demek gibi “Bilmiyorum” diyen kişiler de güvensiz, korkulu ve bilgi saklayan cimri birini yansıtır. Bu durum da, o kişiyi güvenilmesi zor, kendi haline bırakılacak biri yapar.

    HT Hayat

  • Brad Pitt’in eşi hakkındaki konuşması

    Brad Pitt’in eşi hakkındaki konuşması

    Karım hasta. Kişisel yaşamı, işi, kendi hataları ve çocukların sorunlarından dolayı sürekli gergindi. Karım 14 kilo verip, 40 kiloya kadar düştü. Çok sıskaydı ve sürekli ağlıyordu. Karım mutlu bir kadın değildi. Devamlı başı ağrıyordu, kalp ağrısı vardı ve kaburga arkasında sinirleri sıkışıyordu. Sağlıklı bir uyku düzeni yoktu, sadece sabahları ve çok yorgun olduğu zamanlarda hemen uykuya dalıyordu. Bizim ilişkimiz bitmek üzereydi, ayrılma eşiğine gelmiştik. Karım kendi güzelliğini bırakmıştı, gözlerinin altına torbalar vardı, yüzüyle alay ediyordu ve kendine bakmayı bıraktı. Kendisine gelen tüm filmleri ve rolleri reddetti. Artık ben de umudumu kaybetmiştim, yakında boşanacağımızı düşündüm…

    Ama sonra bir şeyler yapma kararı aldım, sonuçta dünyanın en güzel kadınıyla evliydim. Dünyanın erkek ve kadınların yarısından çoğunun idolüydü ve sonra onun yanında uykuya dalmaya, ona sarılmaya başladım. Çiçeklerle beraber duş almaya, onu öpmeye, övgüler söylemeye başladım. Onu her dakika memnun görüyordum ve çok şaşırdım, ona hediyeler alıyordum. Sadece onun için yaşamaya başladım. Onun hakkında basınla sadece ben konuştum. Bütün olayları onun yönetimi altına aldım, onun ve ortak arkadaşlarımızın yanında onu övdüm, inanmayacaksınız ama yüzünde çiçekler açtı, daha iyi hissetti. Kilo almaya başladı, sinirlenmiyordu ve beni hiç olmadığı kadar çok seviyordu hem de beni bu kadar sevebileceğine dair hiçbir ipucu yokken.

    Ve sonra bir şey fark ettim: Kadın, erkeğinin yansımasıdır.

    Eğer erkek kadını deliler gibi seviyorsa, kadın gelecektir.

  • Güçlü kadınlar

    Güçlü kadınlar

    Güçlü kadınlar vardır, her işlerini kendileri halletmeye çalışan. Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen. Evdeki tüm tamirat, tadilat işlerinden anlarlar. Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler. Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü…

    Âşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler. Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra, akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde, hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan, o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

    Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan, yansıtmazlar çünkü. istemezler kimse onlara acısın.

    Sonra da bir bakarlar ki, bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz. Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür. Ezkaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar, bu sefer de sorunlu kadın, kaprisli kadın, tahammül edilmez kadın damgasını yerler. Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar! Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini, içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.

    Sonra bir dosttan, eşten, ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış. Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin.Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

    Mesela fatura filan yatıramazlar, anlamazlar çünkü. Nerden yatırılır onu da bilmezler. Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar, çünkü taşıyamazlar onca torbayı. Hep yorgun olurlar, bütün gün spor salonları, kuaför, o m ağaza, bu mağaza gezerler. Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. akşam eşleri eve geldiğinde, bugün nereye yemeğe gidelim, diye sorarlar.
    En kötü ihtimal dışardan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere. Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar.

    Huysuzluk da ederler, ama bu erkeğin hoşuna gider, çünkü kadın ona muhtaçtır, söylenmeyen güçlü kadının aksine, hiçbirşeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar. Pek teşekkür etmezler, kıskançlık krizlerini de severler Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler. Çünkü o güçsüz, kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur. Koruyup kollanmalıdır her an o!

    Zayıf kadınlar hiç çökmez, buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır. Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar.

    AYLİN KOTİL

  • Kocanın çok bileni

    Kocanın çok bileni

    Karıkoca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar.
    Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

    Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku sersemidir; Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

    ”Ne oldu? Ne istiyorsun?” diye sorar.

    ”Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

    Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:

    -Bunun için mi uyandırdın beni? Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız.

    Karısı tekrar sorar. Peki ,bu sana neyi gösteriyor?

    Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar:

    -Teolojik olarak Allah’ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.
    -Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.
    -Astronomik olarak galaksilerin , yıldızların , gezegenlerin varlığını görüyorum.
    -Yıldızların komuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.
    -Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.

    Niye sordun bunu bana? Sana neyi gösteriyor?

    -Necati , çadırımızı çalmışlar!
    ————————————–
    Insan cok bilince; burnunun ucundakini goremiyo demek ki.

  • Aşkta yaş farkı önemli midir?

    Aşkta yaş farkı önemli midir?

    Hep söylenir aşkın yaşı yoktur diye. Ama o heyecan ve tutku durulmaya başladığında gerçeklerle yüzleşir insanlar. Her ilişkide sorunlar yaşanabilir. Önemli olan bu sorunları aşabilmektir…

    Karşılıklı güven, hoşgörü ve saygı olduktan sonra aşılmayacak problem yoktur. Peki kadın ve erkek arasındaki yaş farkı ne kadar önemlidir? Bu sorunun cevabı yapılan bilimsel anketlere göre belirlendi.

    İngiltere’de yapılan bir ankete göre erkeğin kadından 4-5 yaş büyük olması ilişkiyi güçlendiriyor. Kadınlar erkeğin kendisinden olgun olmasını istiyorlar. Sadece %1’lik bir grup kendisinden küçük erkekle birlikte olma fikrine sıcak bakıyor. Bunun sebebini özgüven eksikliğine bağlayabiliriz. Çünkü kadınlar kendinden daha genç bir erkekle birlikte oldukları zaman, terkedilme korkusu yaşıyorlar.

    Erkekler böyle bir kaygı yaşamıyorlar. Çünkü kadınlar kendinden yaşça büyük olgun erkeklerden hoşlanırlar. Onlar için tek problem ise genç partnerine ayak uyduramama korkusudur. Yaş ilerledikçe oluşan cinsel yetersizlik ve genç partnerinin kendisini çekici bulmamasından endişe duyarlar.

  • Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Kadınlar hoşgörü erkekler güven arıyor

    Erkekler evlenecekleri kadınların güvenilir olmasını, kadınlar ise eşlerinin sabırlı ve hoşgörülü olmasını istiyor. Erkekler kadınlara oranla fiziksel güzelliğe daha çok önem veriyor

    Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca yapılan araştırmada, kadın ve erkeklerin evlenecekleri kişilerde aradıkları sosyal ve kişisel özellikler belirlendi. 10 bini erkek 20 bin kişinin katıldığı araştırmada, bireylere evlenecek kişilerde aradıkları sosyal özellikler soruldu.
    “KADINLARIN İLK EVLİLİĞİ OLMALI”
    “Önemli”, “Önemsiz” ve “Fark etmez” cevap seçeneklerinin bulunduğu araştırmada, erkeklerin yüzde 85’i evlenecekleri kadınların ilk evliliklerini yapıyor olmasını “önemli” olarak nitelendirdi. Erkekler, evlenecekleri kişilerle aile yapılarının benzer olmasına ilişkin soruda da “önemli” seçeneğini tercih etti. Evleneceği kadında “yüksek gelir düzeyi” şartını arayan erkekler yüzde 30 ile sıralamanın sonunda yer aldı.
    Kadınlar evlenecekleri erkeklerin işinin olmasını önemsiyor. Katılımcıların yüzde 90’ı evlenecekleri kişinin işinin olması gerektiğini belirtirken erkeklerin ilk evliliklerini yapıyor olmasının da gerekli olduğunu vurguladı. Kadınların yüzde 43’ü evleneceği kişide hemşehrilik aramadığını kaydetti.

    KİŞİSEL ÖZELLİKLER DAHA ÖNEMLİ
    Araştırmada, evlenecek kişilerin kişilik özellikleri de soruldu. Buna göre, hem erkek hem kadınlar kişisel özellikleri sosyal özelliklere göre daha çok önemsiyor. Ayrıca sosyal özelliklerin aksine “güzel ve yakışıklı” olması dışındaki tüm kişilik özelliklerini kadın ve erkek katılımcılar birbirlerine yakın oranlarda önemli buluyor.
    Erkekler evlenecekleri kişilerin özellikle güvenilir olmasını ve yalan söylememesini istiyor. Evlenecekleri kadınların kendilerine sadık olmalarını da isteyen erkekler, eşlerinin sabırlı ve hoşgürülü olmalarını önemsiyor.
    KADINLAR SABIR VE HOŞGÖRÜ BEKLİYOR
    Kadınların yüzde 98,3’ü eşi olacak kişiden sabırlı ve hoşgörülü olmasını bekliyor. Evleneceği erkekte güvenilir olma ve yalan söylememe özelliği de aradığı tespit edilen araştırma sonucunda, kadınların duygularının önemsenmesini beklediği de ortaya çıktı.
    Erkekler ve kadınlar evlenilecek kişinin güzel veya yakışıklı olmasını diğer özelliklere kıyasla belirgin oranla daha az önemli buluyor. Erkekler kadınlara oranla fiziki güzelliği daha çok önemsiyor. Buna göre, erkekler yüzde 54,4 oranında eşim “güzel olsun” derken, kadınların yüzde 48,5’i evlenecekleri erkeklerin yakışıklı olmasını istiyor. Evleneceği kadının güzel olmasını ise katılımcı erkeklerin yüzde 14,9’u “önemsiz”, yüzde 30,7 ise “fark etmez” olarak nitelendirdi.

  • Mutluluk reçetesi

    Mutluluk reçetesi

    1.Geçmişe saplanıp kalmayın; değiştiremeyecekleriniz için yanıp yakılmak ve pişmanlık duymak faydasızdır. Şu andan sonrasına etki edebileceğinizi farkedin. Hatalarınızı ve nedenlerini bulup, yolunuza devam edin.

    2. Kimse size istemediginiz bir şeyi yaptıramaz, sizin de diğerlerine yaptıramayacağınız gibi. Başkalarını kontrol etme isteğini ve bu istek için harcadığınız enerjiyi kendinize yönelttiğinizde, yapabilme gücünüz ve özgürlüğünüz artar; ancak özgürlüğün de bir bedeli olduğunu unutmayın.

    3. Özgürlüğünüze ait istekleriniz, diğerlerinin hak alanına girdiğinde, çatışma yaratır. Bu yüzden isteklerinizin, diğer kişinin hangi alanına girdiğine ve ne anlam ifade ettiğine dikkat edin. Laf olsun diye istemeyin. Bedelini ödeyemeyecekseniz dile getirmeyin.

    4. Ne kadar büyük ve acı verici olursa olsun, sorunu kabul edip, yüzleşin. Üzüntüyü çekmeden, çözüm üretip güçlenmeniz mümkün değildir. Sakinleşin, önceliklerinizi belirleyin ve düzenleyip, yapılandırın.

    5. “Sadece kendi davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz, diğerlerinin değil” gerçeğini, tartışmasız kabul edin.

    6. Sevgi, huzur, paylaşım, gevşeme gibi ihtiyaçlarınızı reddetmeyin. Koşullar gereği şu anda karşılayamıyorsanız, yapabildiğiniz kadarını gerçekleştirin.

    7. Esneme ve uyum yeteneklerinizi geliştirin. Katı prensipleri olmak, kişilik gücüne işaret etmez. Temel özelliklerinizi koruyarak, gelişime açık olun ve gelişimin getireceği değişimlerden korkmayın. Sevdiğiniz insanların da gelişimi için fırsat tanıyın; korkularınızı kontrol altına alın.

    8. Hareket alanınızı geniş tutun. Birey olma haklarınızı kullanacağınız alanın büyüklüğü, kendinize duyduğunuz güveni artıracaktır. Uğraşlar, hobiler, farklı arkadaşlar, bakış alanınızı genişleteceği gibi, kişisel gücünüzün artmasına etki edecektir.

    9. Zaafsız insan yoktur. Neler olduğunu belirleyin. Bu zaaflara yönelik durum, duygu, düşünce vb. ile karşılaştığınızda, her zamankinden daha dikkatli olun.

    10. Olumsuz özelliklerinizi görmede gösterdiğiniz hassasiyeti, olumlu özelliklerinizi görmek için de kullanın, ama kantarın topuzunu kaçırmayın.

    Reçete daha uzar gider, ama temel kurallar bunlar.

    Son söz yine bir kızılderili atasözü olsun mu?

    “Soruyu yüreğine sor, cevap da yürekten gelecektir”.

  • Sözlerin yüz ifadesi ile uyumu

    Sözlerin yüz ifadesi ile uyumu

    Karşınızdaki kişinin yüzünün ifadesine bakarak, gerçeği görebilirsiniz. Siz konuşurken esniyorsa, konudan kaçmak istiyordur. Sizi yutkunarak dinliyorsa, kıskançlık içindedir.

    Araştırmalar, sözel olmayan iletişimin yüzde 55’inin yüz yoluyla olduğunu göstermiştir. Bir insan doğru sözcükleri kullanabilir; üstelik bunu sizi mutlu edecek, neşelendirecek zarif, tınılı bir tonla yapabilir. Ama yüz ifadesi söyledikleriyle uyumlu değilse, o kişi pekala hiçbir şey söylememiş olabilir.

    ‘Ne Düşündüğünü Biliyorum’ isimli kitapta çeşitli yüz ifadelerinin ne anlama geldiği sıralanıyor ve insanların yüz dili aracılığıyla duygularını nasıl aktarabildikleri anlatılıyor. İşte onlardan bazıları…

    1. Aldatıcı gülümseme:
    Size gülümseyen bir kişinin göz kenarlarında bir kırışma ya da alın bölgesinde bir hareket yoksa bu, sahte aldatıcı bir gülümsemedir. O anda ne kadar mutlu olduğunu söyleyen birinin aslında hiç de mutlu olmadığının en önemli göstergesidir.

    2. Aşırı göz kırpmak:
    Aşırı göz kırpmak, bir sinirlilik ya da güvensizlik biçimi olabilir. İnsan gerçeği söylemediğinde ya da kendisine inanılmadığı konusunda kaygılı olduğunda meydana gelir.

    3. Bakışları kaçırmak:
    Karşınızdaki kişi size doğrudan bakmıyorsa kesinlikle yanlış bir şeyler var demektir. Bir kişi sizden hoşlanmadığında, size ilgi duymadığında, sizden korktuğunda sizinle göz temasından kaçınıyor olabilir. Yalan söyleyen insanlar da bakışlarını kaçırır. Gerçekte kim olduklarının bilinmesini istemeyen insanlar da doğrudan bakmaktan kaçınabilir.

    4. Kaşların ifadesi:
    Bir kişinin sizden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmek istiyorsanız kaşlarını izleyin. Biriyle ilk kez tanışıyorsanız ve size gülümsüyorsa, kaşları otomatik olarak büyük bir hızla kalkıp inecektir. Yani çabucak kalkacak sonra eski haline dönecektir. Bu yüz ifadesi sadece bir kez olur ve buna daima bir gülümseme eşlik eder.

    5. Gergin gülümseyiş:
    Dudakları gergin şekilde gülümseyen kişiler gerçek hislerini sergilemiyorlar demektir. “Onu merak etme” ya da “Hiç önemi yok” derken bu yüz jestini sergileyen herhangi bir kişi size tam tersini söylüyordur. Gerçekte bir sorun vardır ve kaygılanmanız gerekiyordur.

    6. Esneme:
    Genellikle biz konuşurken birinin esnemesi, aklımıza onun sıkılmış ya da yorulmuş olabileceği gerçeğinden başka bir şey getirmez. Ama psikologlar artık esnemenin altında daha derin bir anlam yattığına inanıyorlar. Bu; zor, acı verici ya da stresli meselelerle yüzleşmemek için kullanılan bir kaçış mekanizması olabilir. İnsanlar, baş etmek istemedikleri bir şeyden söz ederken çoğu kez bu konudan kaçınmak için bilinçaltı bir dürtüyle esnerler.

    7. Yutkunma:
    Biriyle yeni tanıştığınızda ya da birine başınıza gelmiş harika bir şeyi anlattığınızda, boynuna bakın. Söylediğiniz şey hakkında o kişinin gerçekte ne neler hissettiğini açığa vuracaktır. Gergin bir sırıtış, donuk gözler ve cansız bir sesin eşlik ettiği sert bir yutkunma dudaklarından dökülen sözler ne olursa olsun o kişinin aslında durumdan hiç hoşlanmadığının açık işaretidir. Yutkunma kıskançlığın da göstergesidir.

    8. Eliyle ağzını kapama:
    Bir yetişkin konuşurken bir elini ağzına koyuyor ya da dudaklarına dokunuyorsa, muhtemelen gerçeği söylemiyor demektir. Birinin söylediğiniz şeyden hoşlanıp hoşlanmadığını saptamak için işaret parmağını dudağına götürüp götürmediğine bakın. Bilinçaltından sessizce sizi susturuyordur.

    9. Yanaklar:
    Birinin küçümseyici olup olmadığını ya da size düşmanca veya kuşku uyandıran hisler duyup duymadığını bilmek istediğinizde onun yanaklarını gözlemleyin. Mesela çarpık bir gülümseme gibi bir ifadesi varsa, o kişinin sizi küçümsediği anlamına gelir. Yanakları ovuşturmak ise karşınızdaki kişinin söylediğiniz şeyden kuşku duyduğunu gösteren bir jesttir.

    10. Kulakla ifade:
    Bir insan işaret parmağı kıvrık şekilde kulağının arkasını kaşıyorsa, duyduklarından kafasının karıştığı ve kuşkuya kapıldığı ya da söyleneni yanlış anladığı anlamına gelir. Konuşurken kulağını çekiyorsa, bir oyalama taktiğidir, yanıt vermeden önce bunun üzerinde düşünmek istiyor olabilir. Kulağı başparmak ve işaret parmağının arasına alıp ovalamak “Bunu aslında duymak istemiyorum” demektir. O kişi kendisine anlatılan şeyle ilgilenmiyor ya da ona inanmıyordur.

    HT Hayat

  • Aşkın halleri

    Aşkın halleri

    Tarih boyunca romancılar, şairler, düşünürler, sanatçılar aşk konusundan ilham almış, aşk hakkında sayısız eser yarattılar ve yaratmaya devam ediyorlar. Ama aşk yalnızca sanatçıların konusu değil. Bilim insanları da son 50 yıldır sistematik şekilde inceliyorlar. Psikologlar aşık olmanın insan duygu, düşünce ve davranışındaki etkilerini daha iyi anlamak için modeller geliştirirken; sinirbilimciler aşkın psikobiyolojik kökenini keşfetmek adına önemli deneyler yapıyor ve karşılaştırmalı metotlarla insanlarla hayvanları kıyaslayarak hangi organik süreçler aşkın doğasını idare ediyor sorusuna yanıtlar vermeye çalışıyorlar. Artık günümüzde aşk bilimi üzerine kitaplar yazıyor, sempozyumlar düzenliyor hale geldik diyor Psikolog Orhan Öztürk ve aşkın 3 halini şöyle açıklıyor.

    Aşkın Halleri

    Platonik aşklar, patolojik (hastalıklı) aşklar, karasevda gibi durumlar haricinde aşk, iki kişi arasında yaşanan ortak bir süreç. Aynı aşıklar gibi aşklar da doğuyor, büyüyor, şekil değiştiriyor ve ölüyor. Bu aşklarda üç farklı özellik ve bu özelliklerin birbiriyle ilişkisi 7 aşk tipini ortaya çıkarıyor. Bu üç özellik şöyle sıralanıyor: “Yakınlık, Tutku ve Bağlılık”. 7 aşk tipini daha iyi anlayabilmek için bu üç temel özelliğin daha detaylı bilinmesi gerekiyor.

    Yakınlık: Taraflar arasında kurulan karşılıklı duygusal bağ olarak ifade edilebiliyor. Yakınlık özelliği sayesinde ilişkide sıcaklık, samimiyet, duygusal destek, iletişim, anlayış, huzur, beraber geçirilen zamandan keyif alma durumları gelişiyor.

    Tutku: Tutku aşkın psikofizyolojik boyutu olarak tarif ediliyor. Heyecanlanma, sevgilinin yanında olunca soluğun kesilmesi, kalp çarpıntısı, genel bir uyarılmışlık hali, enerji artışı, erotizm, fiziksel çekicilik, dikkatin sevgiliye odaklanması ve takıntılı şekilde sevgiliyi düşünme gibi özelliklerle kendini belli ediyor.

    Bağlılık: Çiftler arasındaki karşılıklı bağımlılık, her şeye rağmen birlikte olmayı isteme, ortak bir hayat hedefi oluşturma ve sürdürme özelliği olarak açıklanıyor.

  • Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösteren sorular

    Hayatın en zor kararlarından biri ayrılık. Bu 10 soru size gerçekten ayrılıp ayrılmamanız gerektiğini gösterecek.

    Ayrılıktan önce kendinize sormanız gereken sorular

    Bir evliliği ya da ilişkiyi bitirmek verilebilecek en zor kararlardan biri. Aniden her şeyi kestirip atmak kolay değil.

    Hızla ve doğrudan ayrılma kararı almadan önce bir süre ayrı kalmak hem siz hem de aileniz için daha doğru bir karar olacaktır. İşte o sorular…

    1. Hem siz hem eşiniz evliliğinizi/ilişkinizi bitirmeyi karşılıklı mı istiyorsunuz?

    Çiftlerden biri boşanmayı isterken diğeri istemiyor ve sorunları çözmeye çalışıyorsa, kısa bir süreliğine ayrılık bu noktada en iyi çözüm olabilir. Eğer bir taraf hala boşanmak istiyorsa karşı tarafı ikna etmeli. Her iki taraf da boşanmaya hazır olduğunda, her şey daha hızlı ve dostça gider.

    2. Neden boşanmak istediğinizden emin misiniz?

    Eğer tamamen emin değilseniz, bu noktada da biraz ayrı kalmayı düşünebilirsiniz. Ayrı kaldığınız sürede sebeplerinizi iyice ölçüp tartarak en doğru kararı verebilirsiniz. Duygu ve düşüncelerinize göre “Daha iyi birini bulabilirim” ya da “Sorunlarımı çözebilirim” diyerek karar almak, aniden vereceğiniz bir karardan daha sağlıklı olacaktır.

    3. Evliliğinizde/ilişkinizde yaşadığınız bir sorunu başka ilişkilerinizde de yaşadınız mı?

    Eğer her ilişkinizde sürekli aynı sorunu yaşıyorsanız, bu, evliliğinizin değil, sizin sorununuz olmuş demektir. Uzmanların tavsiyesine göre, evliliğiniz bitme noktasına geliyorsa sadece partnerinizin değil, kendinizin de bu bitişteki payını anlamanız gerekiyor. Kendinize “Nasıl daha sağlıklı, yapıcı; zihinsel, ruhsal ve cinsel olarak farkında ve ulaşılabilir olabilirim?” diye sorun. Eğer bu konularda problemleriniz varsa ve şimdi halletmezseniz, gelecek ilişkinizde de aynı sorunları deneyimleyeceksiniz.

    4. Neden boşanmak istemiyorsunuz?

    Bazı durumlarda, ahlaki ve dini inançlarınıza göre boşanmak kötü sayılsa bile, bu en iyi karar olabilir. Yasal bir boşanma ile sadece mal ve borçları bölmüş olacak, aynı zamanda velayet, ziyaret hakkı ve çocuklar için eş desteği payı alabileceksiniz. Yani bir iş gibi bakacak olursak, sadece iş bitmiş olacak. Hala sevdiğiniz insanlar, çocuklarınız ve kendinizle olan bütünlüğü koruyacaksınız.

    5. Evlilikteki/ilişkideki sorunları ne çözecek?

    Evliliğinizin kurtarılabilir olup olmadığını öğrenmek için kendinizi ruhen dinlemelisiniz. Kendinize evliliğinizde sözlü, fiziksel, maddi zarar olup olmadığını sorun. Veya aldatma var mı? Öfke sorunları var mı? Ya da artık aşık değil misiniz? Unutmayın bazı sorunlar çözülebilir, tıpkı zayıf iletişim veya daha fazla etkileşim gibi. Fakat şiddet veya duygusal istismar gibi sorunlar çözülmesi çok zor konulardır.

    6. Sizin veya eşinizin sağlık sigortasına ihtiyacınız var mı?

    Göz önünde bulundurulması gereken bir başka konuysa, eğer eşinizin üstünden sağlık hizmeti alıyorsanız, boşandıktan sonra bunu almaya nasıl devam edeceğinizdir. Kısa süreli bir ayrılık resmi bir boşanma olmayacağı için hala sigortadan yararlanabilirsiniz. Ancak taraflardan birinin rahatsızlığı varsa ve sağlık hizmetine ihtiyacı varsa boşanma fikrinden kaçınmak daha doğru olur.

    7. Ayrılmak istediğinizden emin misiniz?

    Ayrı kalmak bazen çiftelere boşanmanın hissettirebileceği duyguları yaşatabiliyor. Hatta bazen ayrı kalmak onları endişelendirebiliyor. Eğer ayrı kaldığınız sürede pişmanlık hissediyorsanız ve hala eşinizle olmak istiyorsanız, kesin bitiş yoluna girmeden sorunlarınızı halledebilirsiniz. Çünkü bir kere boşanma işlemine başlarsanız, geri dönüşü çok daha zor olabilir.

    8. Ayrılık çocuklarınızı nasıl etkileyecek?

    Ayrılık çocuklarınızda ebeveynlerinin bir dağılma sürecinde olduğuna dair bir umutsuzluk yaratıp, tekrar bir araya gelmenin zor olduğunu düşündürebilir. Çocuklarının şiddet ve anlaşamayan ebeveynlerle büyümesini kimse istemez. Eğer şiddetin yaşandığı ve anlaşmazlık dolu bir evliliğiniz varsa, bunu uzatmak pek doğru olmayabilir. Çocuklar şiddeti örnek alabileceği için, böylesi bir evliliği bitirmek gerekebilir.

    9. Sizin veya eşinizin parasal birikiminiz var mı?

    Ayrılık kesinlikle gelirinizi de etkileyecektir. Özellikle birinizden biri, diğerine ekonomik olarak bağımlıysa bu daha kötü bir durum yaratıyor. Eğer boşanmak istiyorsanız, bunun için gerekli işlemlerin mali bir gider olacağını göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Ekonomik gücü yüksek olan eşinizse bu giderleri onun karşılaması yönünde bir anlaşmaya varabilirsiniz.

    10. Danışmandan destek almaya istekli misiniz?

    Eğer ilişkinizdeki sorunlar çözülebilirse, eşinizle ayrıyken evlilik terapisi almayı deneyin. Bu terapi sayesinde ilişkinizde neyin yolunda gidip gitmediği belirlenebilir. Böylelikle ilişkinize aşkla devam etmenizi sağlayacak öneriler alabilirsiniz. Ya da sorunlar çözülemeyecek gibiyse ve ayrılık kararı alıyorsanız, uzman desteğiyle alacağınız karardan pişmanlık duymayabilirsiniz.