Olimpiyat fotoğrafçılığının bilinmeyen yanları

Londra Olimpiyatları’nın resmi fotoğrafçısı Mine Kasapoğlu Puhrer, ‘en iyi kare’yi yakalamak için mücadele eden fotoğrafçıları anlattı. ‘Olimpik bir spor’ olarak fotoğrafçılığın ince ayrıntıları…

Londra 2012 Olimpiyatları’nda resmi fotoğrafçıyım. Görevim Türk Milli Takımı’nı takip etmek ve olimpiyatların en heyecanlı anlarını görüntülemek. Belki de dünyanın en büyük spor organizasyonunda fotoğraf çekmeye çalışırken basın çalışanı ve fotoğrafçı olarak bizler de ister istemez bir yarış içinde oluyoruz. Zamanla, birbirimizle, trafikle, ekipmanımızla… Olimpiyatlar biz fotoğrafçılar için de bir yarış. Eğer fotoğrafçılık bir ‘olimpik spor’ olsaydı, acaba hangi dallarda madalya verilirdi? Yakalaması en zor fotoğraf, en klasik fotoğraf, fotoğraflarını basına en hızlı veren fotoğrafçı, en kısa zamanda lens/kart/pil değiştirme, en ağır ekipmanla koşu yarışı ?

Olimpiyatların sloganı ‘Citius, Altius, Fortius’ yani ‘daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü’. Olimpizmin en önemli uç değerleri ise arkadaşlık, mükemmellik ve saygı. Olimpiyat fotoğrafçılarına madalya yok tamam ama olimpiyat ruhu acısından fotoğrafçılığı bir ele alalım, bakalım.

Mine Kasapoğlu Puhrer kimdir ?

Profesyonel fotoğrafçı, milli snowboardcu ve snowboard milli takım antrenörü. Koç Özel Lisesi’nden 1995 yılında mezun oldu. 1999’da Pennsylvania’da Gettysburg College’den ve 2003’te Paris’te Speos Photographic Institute’ten mezun oldu. 2000 senesinden beri fotoğraf çekiyor. 2007’de Apple profesyonel fotoğrafçılarından biri seçildi. Uluslararası düzeyde spor fotoğrafçılığı yapıyor. 2002 Salt Lake Olimpiyatları’nda organizasyon komitesi resmi fotoğrafçısı olarak çalıştı. 2004 Atina, 2006 Torino, 2008 Beijing Olimpiyatları’na fotoğrafçı olarak katıldı.
Vancouver 2010 Kış Olimpiyat Oyunları’nda ve ilk defa düzenlenen Singapur 2010 ve 2012 Innsbruck Kış Gençlik Olimpiyat Oyunları’nda Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin fotoğrafçı kadrosunda yer aldı. Spor dışında backstage ve portre de çekiyor. Türkiye ’de en çok Vogue Türkiye dergisi ile çalışıyor.
www.minekasapoglu.com

Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı Mine Kasapoğlu Puhrer | 1

Daha hızlı: Citius

Benim ilk Olimpiyatım olan 2002 Salt Lake’te hâlâ çoğu spor fotoğrafçısı film kullanıyordu. Çektikleri filmleri yıkamaya veriyor, saatler sonra geri alıyor ve tarayıp yolluyorlardı. 90’larda mail daha yokken posta ile gidermiş gazetelere spor fotoğrafları. Artık fotoğrafçılar fotoğrafı çekiyor, bir düğmeye basıp fotoğraf hakkında ses kaydıyla bilgi veriyorlar, kartlarını bilgisayarlarına takıyorlar, çektikleri fotoğrafların hepsi neredeyse anında bambaşka şehirde olan bir editörün bilgisayarına geliyor, editör en iyi kareleri seçiyor ve fotoğraf altlarını yazıyor ve fotoğraflar çekildikten saniyeler sonra gazetelerin ve haber ajanslarının kullanmasına hazır oluyor.

Altius

Daha yüksek: Altius

En iyi spor fotoğraflarını çekebilmek için fotoğraf makinenizin teknolojinin en yüksek noktasında olması gerekir. Makinenizin saniyede çektiği kare sayısı, nemleme ayarlarının kalitesi ve düşük ışıkta verdiği performans çok önemlidir. Uzaktaki aksiyonu yakınlaştıran telefoto lensler kullanırız. Futbol maçlarında kenarda köşede bu koca lenslerle çalışan arkadaşlarımı görebilirsiniz. Ben bu sene Canon’un yeni makinesi D1X’i kullanıyorum ve şu ana kadar kullandığım bütün makinelerden çok farklı, çok kaliteli. Mesela 100 metre finalinde bu makineyi kullanacağım. Bitiş çizgisinin karsısında olacağım. Sporcular bitiş çizgisine daha gelmeden önce basacağım deklanşöre. Saniyede 12 kare çekebileceğim.

Daha güçlü: Fortius

Profesyonel spor fotoğrafçılığı maalesef biraz da hamallık gerektiriyor. Lensler çok ağır ve fotoğrafçılar üzerlerinde minimum üç, dört lens bulundururlar. Lens değiştirecek vakitleri olmadığından üzerlerinde minimum iki veya üç de gövde ile dolaşırlar. Fotoğrafçı olmak için de insanın güçlü olması lazım. Neredeyse 30–40 kg ağırlıkla bütün gün koşturuyoruz. Hiçbirimizin asistanı yok. Günde defalarca kere bütün o ekipmanı güvenlikten geçiriyor, kilometrelerce de yürüyoruz. Çektiğimiz fotoğraflar için gerçekten çalışıyoruz diyebilirim.

Spor Fotoğrafçılığının olmazsa olmazları

SAYGI
Fotoğrafçılar arasında yazılı olmayan çok güzel kurallar var, birbirine saygı ve dayanışma var. Kaç senedir büyük spor organizasyonlarını fotoğraflıyorum ve şu ana kadar bir lens kapağım bile kaybolmadı. Binlerce dolarlık takım öylece yerlerde durur fotoğrafçı bir yere kadar gidip gelirken ve kimse dokunmaz. Fotoğrafçılar arasında bir de hiyerarşi vardır ayrıca. Bazı seçkin haber ajanslarının fotoğrafçıları ve senelerdir bu işi yapan fotoğrafçılar saygı görürler.

ARKADAŞLIK
Rekabet içinde olsak da, fotoğrafçının derdinden fotoğrafçı anlar. Açılış töreninde yepyeni makinemin nemleme ayarlarında bir bozukluk oldu. Ne yapacağımı şaşırdım. Neyse ki yanımda Porto Rikolu bir fotoğrafçı durumumu fark edip bana yedek makinesini ödünç verdi. Bütün açılışı onun makinesi ile çektim. Bir şey gerektiğinde, bir sorum olduğunda hep yanımdakilere danışırım ve genellikle iyi niyetli cevaplar alırım. Olimpiyat ruhu belli ki biz fotoğrafçıları da etkiliyor.

MÜKEMMELLİK
Fotoğrafçılık, mükemmel bir kareye doğru giden uzun bir engeller zinciridir. O engelleri ancak istek, deneyim ve konsantrasyonla tek tek aşıp amaca ulaşabilirsiniz. Spor fotoğrafçılığı da sporun kendisine çok benzer bu açıdan. Sonunda o mükemmel kareye ulaşmak biz fotoğrafçılara birer altın madalya almışız hissini verir.

Bir kadın olarak spor fotoğrafçılığı
1.5 yaşında bir kızım var. O da benimle Londra’da. Singapur Gençlik Olimpiyatları’nı çekerken ona hamileydim. Innsbruck Gençlik Kış Olimpiyatları’nı çekerken 11 aylıktı. Ben fotoğraf çekerken o karlarda oynadı. Londra, ilk gerçek olimpiyatı. Ben fotoğraf çekerken bütün gün babasıyla o park senin bu müze benim Londra’yı geziyorlar. Spor fotoğrafçılarının yüzde 99’u erkek. Kadın olarak bu işi yapmanın bir dezavantajını görmedim ve bana kalırsa avantajları da var. Boyum kısa olduğundan diğer fotoğrafçı arkadaşların önüne geçebiliyorum mesela. Daha önemlisi seyirciler ve sporcular bence kadınlara daha çok duygu gösterebiliyorlar diye hissediyorum. Kadınların fotoğrafçılıktaki gücü karsısındakinin bir kadına kendinden daha çok şey gösterebilmesi, paylaşabilmesi. Bazen bir sporcu ile beraber duygulanıyorum, gözümden yaşlar gelirken çektiğim fotoğraflar oluyor. Duygu yüklü bir iş, herşeye de hazır olmak lazım. Spor tarihini belgeliyoruz sonuçta.

Mine Kasapoğlu Puhrer

Kaynak : Radikal