Blog

  • Şekerpare tarifi

    Şekerpare tarifi

    Şekerpare malzemeleri için:
    – 1 paket margarin, oda sıcaklığında
    – 1 su bardağı pudra şekeri
    – 4 yemek kaşığı irmik
    – 2 yemek kaşığı hindistan cevizi
    – 2 yumurta
    – 4 su bardağı un
    – 1 paket vanilya
    – 1 paket kabartma tozu

    şerbeti için:
    – 3 su bardağı şeker
    – 4 su bardağı su
    – yarım limonun suyu

    üzerlerine:
    – fındık içi

    Şekerparelerin hazırlanması:
    1. 1 paket yumuşak margarin, 1 su bardağı pudra şekeri, 4 yemek kaşığı irmik, 2 yemek kaşığı hindistan cevizi, 2 yumurta, 4 su bardağı un, 1 paket vanilya ve 1 paket kabartma tozunu karıştırarak yumuşak bir hamur elde edin. (unu her zamanki gibi azar azar ekleyin.)

    2. Hamurdan kurabiye yapar gibi küçük parçalar alıp hafif düzleyin. Hepsini tepsiye dizip üzerlerine birer fındık yerleştirin.

    3. Önceden ısıtılmış fırında pişirin.

    Şerbetin hazırlanması:
    1. 3 su bardağı şekeri ve 4 su bardağı suyu küçük bir tencerede kaynatın. Kaynadıktan 5 dakika sonra yarım limonun suyunu ekleyip kısa bir süre daha kaynatın.

    2. Ateşten alıp ılıtın.

    3. Şekerpareler piştiği zaman fırından çıkarıp 3 dakika bekletin. 3 dakika sonunda ılık olan şerbeti (püf noktası; şekerpareler sıcak, şerbet ılık olmalı) şekerparelerin üzerine gezdirin.

    4. Tepsinin üzerine başka bir tepsi kapatıp servis yapacağınız zamana kadar bekletin.

    Afiyet olsun…

  • Libidonuzu saklandığı yerden çıkarın

    Libidonuzu saklandığı yerden çıkarın

    Erkeklerin kadınları suçlamakta usta olduğu konudur cinsel isteksizlik… Oysa cinsellik nasıl iki kişilikse, isteksizlikten de iki kişi sorumlu. Kaybolan libidonuza tekrar kavuşmak için işe konuşmakla başlayın…

    Üzerimize yapışan “isteksiz” etiketinden sıkıldık, Psikolog Gizem Pekcan’ın kapısını çaldık ve sorduk: “Nedir bu kadınların cinsel isteksizlik eleştirisinden çektikleri?” Gerisini kendisinden dinleyelim…

    Doğuştan isteksiz mi doğuyoruz yoksa zamanla mı azalıyor isteğimiz?
    Cinsel istek, doğuştan gelen bir dürtü… Cinsel isteği olmayan bir insanoğlu yok. Bu istek, genetiğimizde yerleşmiş olan üreme isteğinden kaynaklanıyor. Kadınların cinsel isteklerinin az olduğu düşüncesi ise yanlış… Kadınlar açısından sadece daha az öğrenilmişlik söz konusu diyebiliriz. Yapılan araştırmalar da kadınların cinsel isteğinin erkekler kadar var olduğunu, ancak toplumsal bazı baskılar nedeniyle çok entelektüel kadınlarda dahi bu isteğin bastırıldığını gösteriyor. Hayatın içinde çeşitli nedenlerle erkekte de kadında da cinsel isteksizlik görülebiliyor.

    Neden hep kadınlardan bahsediliyor?
    Bu durum, kadınlarda organik, psikolojik veya çevresel nedenlerle daha fazla görülüyor. Genital bölge ile ilgili rahatsızlıklar ya da diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların yanı sıra kullanılan ilaçlar da cinsel isteksizliğe neden olabiliyor. Ancak nedenlerin büyük bir bölümünü psikolojik etkenler oluşturuyor. Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, cinsel taciz, tecavüz gibi faktörlerin yanı sıra kadınlara çocukluktan itibaren cinselliğin ayıp ya da günah olduğunun öğretilmesi isteksizliğe neden oluyor. Çocuklukta öğrenilenler en temel inançlarımızı oluşturuyor ve bu dönemden itibaren cinsel duyguları olmaması gerektiği söylenerek büyütülen kızların evlilik ile birlikte birden çok sağlıklı cinsel hayatları olmasını beklemek mümkün olmuyor. Bu kadınlar, cinselliği “kadınlık görevi” olarak yaşıyor, kendi bedenlerini tanımıyor, nelerden zevk aldıklarını bilmiyor. Aynı ailelerden gelen erkekler de karısının nelerden hoşlandığını bilmiyor ve öğrenmeye çalışmıyor çünkü önemsemiyor.

    Her şey yolunda giderken, ilişki eskidikçe azalan cinsel isteği nasıl açıklayabiliriz?
    Evlendikten sonra ya da uzun süren bir ilişkinin içindeyken kadının cinsel isteğini kaybetmesi de sık rastladığımız bir durum. En önemli nedeni evlilik içindeki problemler. Eğer ilişkide bir sorun varsa kadın kendini ilk önce cinsellikten çekiyor. Hamilelik döneminde cinsellikten uzunca bir süre ayrı kalınması kadının daha sonraki dönemlerde isteksiz olmasına neden olabiliyor. Çocuk dünyaya geldikten sonra annenin tüm ilgisi çocuğa yöneliyor ve bu da cinsellikten el etek çekilmesine neden olabiliyor. Kadının kendini beğenmemesi, çirkin hissetmesi de cinsel isteğinde büyük oranda azalmaya sebep oluyor.

    Yaş, cinsel isteğin azalmasında etkili bir faktör mü?
    Kadınlarda, menopoza girince cinsel hayatının biteceğine dair yanlış bir düşünce oluyor. Cinsel dürtüyü sağlayan testosteron hormonunun seviyesi, menopozla birlikte azalıyor. Bu da cinselliğe olan isteğin eskiye oranla biraz azalmasına neden oluyor. Ancak kadınlar bu durumun kişinin hayatını sarsacak kadar büyük bir fark olmadığını bilmeli.

    İlk günlerdeki coşkunun zamanla geçmesi normal mi?
    Bir ilişkinin ya da evliliğin ilk zamanlarında mutlaka “cicim ayı” denilen dönemler oluyor. Bu, yeni bir şeyi keşfetme heyecanından kaynaklanıyor. Cinsel birliktelik sıklığının zamanla azalması, bu yeniliği keşfettikten sonra bu ilginin azalması, soğuması değildir. Yalnızca ilk keşfin heyecanının verdiği sıklık azalmıştır. Bunu sorun olarak görmemek gerekiyor ancak bu durumu bile kaldıramayıp nedenini öğrenmek için başvuran çiftler oluyor.

    Cinsel istek ilişki sıklığı ile ölçülebilir mi?
    Cinsel isteğin tek bir tanımı yok, kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor. Burada kadın ve erkek arasında bir fark söz konusu oluyor. Kadınlar cinselliği biraz daha duygusal yaşarken, istek duymak için hislerinden daha çok etkilenirken, erkekler için sadece görsel bir uyaran da yeterli olabiliyor.

    Ne zaman bir sorun olduğunu düşünmek gerekiyor?
    Haftalık cinsel ilişki sayısı gibi rakamlarla tanımlamalar yapmak doğru olmuyor. Ancak aylarca süren bir uzaklık söz konusu ise burada bir sorundan bahsedilebiliyor. Bu kadar uzun süren uzak kalmanın mutlaka bir nedeni vardır, bu aşamaya gelinmeden önce mutlaka bir şeyler yaşanmıştır diye düşünmek gerekiyor. Cinsel isteksizlik hiçbir neden yokken, birdenbire ortaya çıkmıyor. Bir tartışma, aile içi bir problem, kadının zevk alamaması gibi bir durumun sonucunda zaman içinde oluşuyor.

    Orgazm olamamak da isteksizliğe neden oluyor mu?
    Kadında orgazm problemiyle cinsel isteksizlik çok karıştırılıyor. Bu ikisi, hem birbiri ile çok bağlantılı hem de birbirinden ayrı tutulması gereken konular. Haz alamama cinsel isteksizliği doğuruyor diyebiliriz ancak cinsel isteksizlik haz alamamayı doğuruyor diyemeyiz. Cinsel isteksizlik varsa zaten haz almak mümkün değil. Cinsel hayatları boyunca hiç orgazm olmamış, orgazma nasıl ulaşacağını bilmeyen çok sayıda kadın var. Bunun sonucunda kadın bir süre sonra birliktelik istememeye başlıyor. Böyle bir durumda zaten önce orgazm problemi ile ilgili çalışmak gerekiyor. Orgazm olmayı öğrenen kadın sonrasında cinsel istek de duymaya başlıyor. Ancak hem kadın hem erkek için unutulmaması gereken bir şey var; her birlikteliğin mutlaka orgazm ile sonuçlanması gerekmiyor. Orgazm olana kadar yaşanılan çok güzel paylaşımlar, hazlar da bulunuyor.

    Büyük şehirde yaşamanın cinsel isteksizliğe etkisi var mı?
    Büyük şehirde yaşamanın, zamansızlık, stres, yorgunluk gibi bazı dezavantajları oluyor. Çiftler eve gittikleri zaman sadece ayaklarını uzatıp televizyonun karşısında oturmak istiyor. Akıllarından başka hiçbir şeyi geçiremeyecek hale geliyorlar. Oysa cinselliğin yaşanması için kafanızın da rahat olması gerekiyor. Bu yorgunlukla cinsel birliktelik yaşasalar bile yeterince doyum alamayan çiftler, bu doyumsuzluğun etkisi ile zamanla cinsel isteksizlik yaşamaya başlayabiliyor.

    Bu durumda “Cinsel isteksizlik tek başına kadına ait bir sorun değildir” diyebilir miyiz?
    Cinsel isteksizlik tek başına bir sorun değildir, genellikle olumsuz bir olayın sonucudur. Mesela ilişki içinde hiç takdir edilmeyen, kendisine minnet duyulmadığını hisseden, cinselliği eşine yaptığı hizmetlerden biriymiş gibi hisseden kadın bir süre sonra bu kırgınlıklarını cinsel hayatına yansıtmaya başlıyor. Böyle bir şikayetle gelen danışanlarda bazen cinselliğe hiç değinmeden, sadece ilişkiye ait bazı problemlerin çözümüyle cinsellikteki sorunlar da kendiliğinden çözülebiliyor. Cinsel isteksizliğin genellikle iki kişilik bir sorun olduğunu ve tedavisinin de iki kişilik olduğunu söyleyebiliriz.

    Cinsellik, bir ilişkinin ne kadarıdır?
    Cinsellik, ilişkinin tuzu biberidir. En önemli unsur değildir ama olmazsa olmazdır. Evliliğin temelinde güven, sadakat, sevgi, şefkat, saygı vardır. Cinsellik de bunlara katkı sağlayan ve evliliğe renk katan bir unsurdur.

    İyi bir cinsel hayat, ilişkiyi ayakta tutabilir mi?
    Bazı ilişkilerde iletişim sorunları olduğu halde cinsellik devam edebiliyor. Böyle bir ilişki o çiftin kendi tercihidir. Ancak ne iyi bir cinsel hayat iyi bir ilişki anlamına gelir ne de kötü bir cinsel hayat kötü bir ilişki demektir. Bunlar birbirinden hem çok bağımsız, hem de çok içi içe konulardır.

    Bir durup düşünün
    ● Cinsellik hiç aklınıza gelmiyorsa,
    ● Cinsel uyaranlara karşı heyecan hissetmiyorsanız,
    ● Partnerinizle yakınlaşmaktan yorgunluk gibi bahanelerle kaçınıyorsanız (tiksinmekten bahsetmiyoruz) cinsel soğukluk yaşamaya başladığınızı düşünebilirsiniz.
    Ne yapmalı, ne etmeli?
    ● Önce partnerinizden bağımsız olarak kendinizi keşfedin.
    ● Kendinize, cinselliğinize ve bedeninize vakit ayırın. Nelerden hoşlandığınızı, haz aldığınızı keşfedin.
    ● Hayal etmekten korkmayın. Cinsel ilişki sırasında fantezi kurmanın kötü bir şey olmadığını bilin.
    ● Kendi bedeninizle ilgili keşiflerinizi eşinizle paylaşmaktan çekinmeyin, size zevk vermesi için ona yardımcı olun.
    ● Menopozla ilgili şartlanmalardan kurtulun. Menopozun cinsel hayatın sonu olmadığını unutmayın.
    ● Cinselliğin sadece üremek için olmadığını, aynı zamanda bir haz kaynağı olduğunun farkında olun.
    ● İsteksizliğiniz, yaşanan bir olayın ardından başladıysa uzman desteği almaktan çekinmeyin.

    Formsanté Dergisi

  • Regl sancısından kurtulmanın yolları

    Regl sancısından kurtulmanın yolları

    Çoğu zaman ağrılarla baş etmek zorunda kalmak sosyal hayatı da olumsuz yönde etkileyebiliyor.

    Kadınların her ay düzenli bir şekilde adet (regl) sancılarıyla baş etmek zorunda kalmaları sadece fiziksel olarak değil ve ruhsal olarak da sorunları beraberinde getirirebiliyor.

    Regl sancısından kurtulmanın yolları

    1- Sıcak banyo yapın

    Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama ağrılarınıza iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama önerilir.

    2- Sıcak uygulamayı direkt karnınıza yapmayın

    Dikkat edilmesi gereken nokta, sıcak uygulamanın direkt karına yapılmamasıdır. Bu uygulama sağlığınız için tehlikeli olabilir; çünkü karın içerisinde bir iltihabi problem varsa bunun yayılmasına neden olabilirsiniz.

    3- Egzersiz yapın

    Nefes ve kasları güçlendirici egzersizler ağrıları kontrol eder. Ev ortamında hafif egzersizler yapın.

    4- Masaj yapın

    Masaj ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir. Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygularsanız, ağrılarınızı hafifletebilirsiniz.

    5- Düzenli uyuyun

    Düzenli uyku, gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede işe yarar. Ağrılı zamanlarınızda uyku düzeninize özellikle dikkat edin.

    6- Sağlıklı beslenin

    İyi beslenme ve bunun adet döneminde de sürdürülmesi ağrıyı azaltmada etkilidir. Düzenli beslenme ile ağrılarınızın şiddetini azaltmak elinizde.

    7- Fındık – fıstık tüketin

    B vitamini ve magnezyumdan zengin besinler adet dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardımcı olur. Adet döneminde; et, balık, karaciğer, kuru baklagiller, fındık, fıstık, susam gibi yağlı tohumlar, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve öğütülmemiş tahıllar tüketin.

    8- Tuzu kısıtlayın

    Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik gibi problemler oluyorsa reglden bir hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir.

    9- Bol bol maydanoz tüketin, kafeinden uzak durun

    Doğal idrar sökücü olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinler bu dönemde alınan ödemi gidermede yardımcıdır. Ağrılarınızı artırmamak için ise kafeinli ve gazlı içeceklerden kesinlikle uzak durmalısınız.

    Sancılı adet (Dismenore) Yorumlarına Bakabilirsiniz…

  • 2013 Yatak Odaları

    2013 Yatak Odaları

    Yatak odası günün yorgunluğunu atıp dinlendiğiniz ve sabahları da yeni güne hazırlanırken işinizi kolaylaştıran, size enerji veren bir oda olmalıdır. Yatak odası dekorasyonu yapılırken sadece mobilyanın göze hoş gelmesi değil, odanın işlevselliği de mutlaka ön planda olmalıdır.

    2013 Yatak Oda Modelleri

  • Kış ile Birlikte Gelen Kiloya Dikkat!

    Kış ile Birlikte Gelen Kiloya Dikkat!

    Kış ile Birlikte Gelen Kiloya Dikkat! Uzmanlar kışın metabolizma yavaşlamasına bağlı olarak artan kilolara karşı uyarıyor. İşte dikkat edilmesi gerekenler…

    Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte insanların daha az hareket etmeleri ve metabolizmanın yavaşlaması istenmeyen kilo artışlarına neden olabiliyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi diyetisyenlerinden Alaattin Terzi, kışın kilo almamanın yolları hakkında önemli açıklamalarda bulunarak, kışın hastalıklara karşı güçlü olmanın sırlarını açıkladı.

    Kış mevsiminin gelmesiyle birlikte istenmeyen kilo artışlarının yaşanabileceğini ifade eden Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Diyetisyeni Alaattin Terzi, bunun nedeni ise şöyle anlattı:

    “Kışın gelmesiyle beraber metabolizmamız biraz yavaşlar. Bundan dolayı yazın tükettiğimiz besinleri kışın aynı miktarlarda tüketirsek kilo artışı olabilir. Kışın gecelerin uzun gündüzlerin kısa olmasından dolayı hareketlerimiz kısıtlanmaktadır. Kışın gecelerin uzun olmasından dolayı insanlar, televizyon karşısında çayın yanında atıştırmalık tüketerek daha fazla vakit geçirmektedirler. Bu tarz beslenme insanların kilo almasına sebep oluyor.”

    Kışı kilo almadan geçirmenin basit tedbirlerle çok kolay olduğunu dile getiren Terzi, “Bu kilo artışını önlememiz için özellikle akşamları yağlı gıdalar yerine sebze meyveyi tercih etmeliyiz ve fındık fıstık gibi atıştırmalık yiyeceklerin tüketimini azaltmalıyız. Yine kışın metabolizmamızı hızlandırmak için yeşil çayı günde 2 fincan tüketmemiz faydalı olacaktır. Aynı şekilde C vitamini içeriklerinden dolayı kuşburnu çayını tavsiye edebilirim. Bunlar çok büyük destek sağlayacaktır” dedi.

    Sebze meyve ile kişi hastalanmadan geçirin

    Kışı hastalıklara karşı güçlü geçirmenin yollarını da anlatan Terzi, kışın meyve ve sebze tüketiminin son derece önemli olduğuna dikkat çekti. Terzi, “Kış mevsiminde sebze ve meyve tüketmek önemlidir. Her gün en az beş porsiyon sebze meyve tüketilmelidir. Özellikle daha çok kış meyveleri dediğimiz narenciye grubu meyveleri, (mandalina, portakal greyfurt) tüketirsek bunlardaki C ve A vitaminleri hastalıklara karşı bizleri koruyacak, bağışıklık sistemimizi güçlendirecek, enfeksiyonlara karşı koruyacak ve kışı hastalanmadan geçirmemize yardımcı olacaktır. Bunun dışında maydanoz, tere, roka gibi yeşil yapraklı sebzeleri her öğünde soflarımızda bulundurmamız gerekiyor. Bunlar içeriğindeki A, C ve E vitaminlerinden dolayı bağışıklık sistemine çok büyük katkıları olan besinlerdir. Yeşil yapraklı sebzelerimiz bizim bağışıklık sistemimiz için son derece önemlidir. Bu meyve ve sebzeler yazında kışında sürekli tüketmemiz gereken gıdalardır. Özellikle kış aylarında sebze ve meyve tüketilmesi hastalıklara karşı bizleri koruyacaktır” dedi.

    5 porsiyonu geçmeyin

    Sebze ve meyve tüketiminde de aşırıya kaçmamanın gerektiğini belirten Diyetisyen Alaattin Terzi sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim halkımız sebze meyve denince bazen aşırıya kaçabiliyor. Bilindiği üzere her şey kararında tüketildiğinde güzel ve faydalı olur. Sonuçta meyve ve sebzenin içerisinde de kalori var ve bunlarda kilo almamıza neden olabilir. Bu yüzden günlük 5 porsiyonu geçmeyecek şekilde akşamları 1 portakal, 1 mandalina, ; gün içerisindeki öğünlerinde de salata bulundurmalılar. Fazla aşırıya kaçmadan, her şeyi ölçüsünde tüketmeye özen göstermeliyiz” şeklinde konuştu.

    Kış diyeti listemize göz atabilirsiniz…

    Öğün kontrolü son derece önemli

    Genel olarak beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlar hakkında da açıklamalarda bulunan Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Diyetisyeni Alaattin Terzi, günlük hayatta, her mevsim kişilerin beslenmesine dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Özellikle öğün kontrolünün çok önemli olduğunu vurgulayan Terzi, öğünleri zamanında yaparak ve gerekli miktarda besin tüketerek kilo kontrolünün sağlanabileceğini belirtti.

    Metamolizmayı alıştırmak çok kolay

    Terzi, öğün kontrolüyle ilgili izlenmesi gereken yolu şöyle açıkladı: “Günlük az az ve sık sık besleneceğiz. Herhangi bir hastalığınızın olmasına gerek yok. Sağlıklı bir kilo kontrolü için olması gereken budur. Özellikle vurguluyorum, hem metabolizmanın hızı açısından hem gün içerisindeki direncimiz açısından, hem de güne dinç başlamamız açısından kahvaltı yapmak son derece önemlidir. Ayrıca kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği olarak 3 öğün ve bunların dışında 3’te ara öğün yapmalıyız. Vücudu bu şekilde ara öğünlerle az az, sık sık besleyerek metabolizmayı uyaracağız ve metabolizma daha hızlı çalışacak. Böylece kişiler kilo almamak konusunda daha başarılı olacaklardır. Az az ve sık sık beslenmek ilk başta zor gelebilir. Hastalarımızdan da “Ben bu şekilde yapamam” şeklinde tepkiler alıyoruz. İlk üç gün zorlanılabilir, fakat 3 günden sonra metabolizma buna alışıyor.”

    Metabolizma Hızlandırmak İçin Yapılması Gerekenler

  • Burcunuza Uygun Parfüm Önerileri

    Burcunuza Uygun Parfüm Önerileri

    Kullandığınız parfüm, sizi en iyi şekilde tanımlamalı ve karakterinizi yansıtmalı! Parfüm sadece güzel kokmak için alınmamalı.

    Seçerken burcunuza, karakterinize uygun koku karışımlarını tercih ederseniz, teninize ve kendinize en uygun parfümü seçmiş olursunuz. Böylece kendinizle bütünleşen bir koku yaratabilirsiniz…

    KOÇ BURCU: 21 Mart -20 NİSAN Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Atılgan, etkin, tepkisel, enerjik, aceleci, hızlı, kendine aşırı güvenen, serüvenci, girişken, cesur, iddialı, dik kafalı, açık sözlü, dürüst, kendine dönük, agresif, çabuk öfkelenen, dikkatsiz, alaycı. Uğurlu Kokuları: Manolya, Lavanta Çiçeği, Itır Güçlü, canlı, ateşli kokular koçların kendinden emin doğalarına uygun olacaktır. (Özellikle baharatlı kokular düşünülebilir.) Parfüm Önerileri: 1. Givenchy Play for Her 2. Gucci Guilty 3. Guerlain Shalimar

    BOĞA: 21 NİSAN-21 MAYIS Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Güvenilir, pratik, duygusal, tutarlı, üretken, sabırlı, dayanıklı, kararlı, sanatçı ruhlu, sadık, sahiplenici, inatçı, tutucu, güzelliklere ve maddeye önem veren, doğaya düşkün. Uğurlu Kokuları: Müge, Elma Çiçeği Klasik bir romantik olan boğa burcu insanları, özellikle güzelliğe düşkünlüğü ve doğaya yakınlığı ile hafif kokular tercih etmelidir . Aynı zamanda sofistike toprak kokuları da uygun olur. Parfüm Önerileri: 1. Nina Ricci L’Air du Temps 2. Chloé Love, Chloé 3. Lancômé Trésor Midnight Rose

    İKİZLER: 22 MAYIS- 22 HAZİRAN Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Zeki, uyanık, esprili, iletişimde yetenekli, sosyal, sempatik, yeniliklere açık, çok yönlü, havai. Uğurlu Kokuları: Mimoza, Çiğdem Özellikleriyle bizi her an şaşırtabilecek bu burç insanları, tatlı ve aynı zamanda biraz baharahatlı, odunsu esintiler barındıran narenciye kokuları kullanabilir. Parfüm Önerileri: 1. Guerlain Mitsouko 2. Jo Malone Wild Bluebell 3. Chanel Coco Mademoiselle

    YENGEÇ: 23 HAZİRAN-22 TEMMUZ Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Duygusal, Hassas, yumuşak, nazik, önsezili, içe kapanık, anlayışlı, ilgili. Uğurlu Kokuları: Gül, Leylak Romantik ve zarif yengeçlerin doğalarına uygun olan odunsu kokularla harmanlanmış taze çiçek kokuları, tatlı ve sıcak bir havaya bürünmelerini sağlar. Parfüm Önerileri: 1. Yves Saint Laurent Parisienne 2. Ralph Lauren Romance 3. Annick Goutal Le Mimosa

    ASLAN BURCU: 23 TEMMUZ- 23 AĞUSTOS Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Kendinden emin, güvenli, dinamik, güçlü, canlı, etkileyici, sıcakkanlı, cesur, lider, sevecen, neşeli. Kendine odaklanılmasını seven bu burç grubu için yoğun ve baskın kokular ideal olacaktır. Uğurlu Kokuları: Misk, Portakal Çiçeği Parfüm Önerileri: 1. Angel Eau de Toilette by Thierry Mugler 2. Prada Candy 3. Heidi Klum Shine

    BAŞAK BURCU: 24 AĞUSTOS-22 EYLÜL Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Seçici, pratik, yararlı, dakik, dikkatli, detaycı, titiz, becerikli, yardımsever, çalışkan, mütevazi. Doğadan gelen saf ve taze kokular abartısız ve zarif bir karışım içinde sunulduğunda tam da başak burcu kadının doğasına denk gelecektir. Uğurlu Kokuları: Leylak, Limon, Sardunya, Bergamut Parfüm Önerileri: 1. Chanel No5 2. Narciso Rodriguez Essence Eau de Musc 3. Kenzo L’eau de KenzoAmour

    TERAZİ BURCU: 23 EYLÜL-23 EKİM Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Paylaşımcı, uyumlu, sosyal, içten, düşünceli, dengeli, nazik, tatlı, hoş, arabulucu, zarif, sanatkar, zevkli, aşırı narin. Arkadaşları tarafından çevrelenmeyi, partileri ve davetleri seven burcun kadınlarına meyveli çiçek kokularından harmanlanmış flörtöz kokular çok yakışır. Uğurlu Kokuları: Gardenya, Yasemin, Gül Parfüm Önerileri: 1. Kate Space New York Twirl 2. Estée Lauder Beautiful 3. Coach Poppy Flower

    AKREP BURCU: 24 EKİM- 22 KASIM Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Derine inen, araştıran, seksi, keskin, güçlü, karmaşık, duygusal, gizemli, şehvetli, tutkulu, kıskanç, kuşkucu. Uğurlu Kokuları: Misk, Manolya Parfüm Önerileri: 1. Elie Saab Le Parfum 2. Tom Ford Black Orchid 3. Yves Saint Laurent Opium

    YAY BURCU: 23 KASIM-21 ARALIK Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Akıl, anlayış, ileri görüş, metafizik, etik, idealist, hayalperest, ahlaklı, açık fikirli, iyimser, umutlu, kaygısız, neşeli, açık yürekli, cömert, yardımsever, insancıl, merhametli, hoşgörülü, gerçeği arayan, kaşif, maceracı, gezgin, açık sözlü. Eğlenceli ve maceracı kişiliğiyle uyumlu olacak biraz da oyuncu aşık tarafını tamamlayacak bir koku seçmelidirler. Şekerli kokular ve portakal çiçeği gibi meyveli çiçek kokularının enerjisi yaylara uygun olacaktır. Uğurlu Kokuları: Nergis, Zambak, Yasemin Parfüm Önerileri: 1. Marc Jacobs Daisy Eau So Fresh 2. Guess Seductive 3. Clinique Happy

    OĞLAK BURCU: 22 ARALIK- 20 OCAK Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Sorumluluk sahibi, pratik, organize, olgun, güvenilir, çalışkan, yönetici, planlı, dikkatli, verimli, mücadeleci, hırslı. Sıra tercihe gelince lüksten vazgeçemeyen oğlaklar için; ince ve zarif bir şekilde seksi sonuç veren karışımlar uyumludur. Uğurlu Kokuları: Kadife çiçeği, Kamelya Parfüm Önerileri: 1.Miss Dior Chérie 2.Calvin Klein Eternity 3.Donna Karan Cashmere Mist

    KOVA BURCU: 21 OCAK-19 ŞUBAT Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Kendini geliştiren, özgür düşünceli, insancıl, yenilikçi, sıradışı, sosyal, dışadönük. Sıradışı tarzlarıyla ilginç bir ruha sahip kovalar, yeşil ve kahverengi doğa kokularının sıradışı çiçek kokularıyla karışımı tercih etmelidirler. Uğurlu Kokuları: Menekşe, Kır Çiçekleri Parfüm Önerileri: 1.Cartier Baiser Volé 2.Bond No. 9 High Line 3. Chanel Cristalle Eau Verte

    BALIK BURCU: 20 ŞUBAT-20 MART Burç Özellikleri ve Ona Uygun Kokular: Hassas, duygusal, merhametli, anlayışlı, fedakar, verici, romantik, hayal gücü gelişmiş, gizemli, sezgisel, mütevazi. Entelektüel ve sanatsal balık kadınları aynı şiirsellikte taze ve lirik parfüm karışımları tercih ederler. Uğurlu Kokuları: Zambak, İnci çiçeği 1. Calvin Klein Euphoria 2. Issey Miyake’s L’Eau d’Issey 3. Giorgio Armani Acqua di Gioia

  • Fashion Bla Bla

    Fashion Bla Bla

    Sezonun en trend detaylarıyla işlenmiş, farklı stil ve tarzdaki hırka, elbise ve sweatler ile kadınların olmazsa olmazlarının bir araya geldiği Fashion Bla Bla galerimizde sizlerle…

  • Cildi Onaran ve Yenileyen Havuç Maskesi

    Cildi Onaran ve Yenileyen Havuç Maskesi

    Kadınların çoğunluğu güzelliklerine oldukça düşkündürler. Güzel olmak uğruna her yolu denerler. Aynada kendilerini hep güzel ve bakımlı görmek isterler…

    Gerek geçen yıllar, gerek kozmetik ürünler, gerekse güneş ışınları gibi dış etkenler cildi deforme eder. Ama sakın üzülmeyin.

    Dr. Elif Güveloğlu, yıpranmış ve deforme olmuş ciltler için, onarıcı ve toparlayıcı doğal bir cilt maskesi tavsiye ediyor. Bu maske, güzelliğinizdeki gölgeyi kaldıracaktır.

    Cilt Onarıcı Bitkisel Maske :

    Dr. Elif Güveloğlu’nun önerdiği bu maskeyi, her cilt tipi kullanabilir. Bu maske, cildinizdeki hasarı en kısa zamanda onaracaktır.

    * 1 tatlı kaşığı kadar doğal ve katkısız süzme bal,

    * 1 yemek kaşığı kadar katkısız, ev yapımı yoğurt,

    * 1 tatlı kaşığı kadar badem yağı,

    * 1 yemek kaşığı kadar taze sıkılmış havuç suyu.

    Önce maskeyi uygulayacağınız yüz ve boyun bölgenizi temizleyin.

    Temiz bir kap içerisinde tüm malzemeleri iyice karıştırın ve bu karışımı yüz ve boyun bölgenize uygulayın.

    Uygulamanın ardından ortalama yarım saat kadar bekleyin ve daha sonra ılık su yardımı ile cildinizi ovalayıp, masaj yaparak temizleyin ve gül suyu sürün.

    Uyguladığınız, Havuç Maskesi sayesinde, cildinizin asit ve baz oranları dengelenecek. Hasarlı olan cildiniz onarılacaktır.

    Bu maskeyi haftada 2-3 defa uygulayın.

  • Yeni Yıla Güvenli Seks İle Girilmeli

    Yeni Yıla Güvenli Seks İle Girilmeli

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “2013 KÂBUSUNUZ OLMASIN!”

    Yeni yılda neler yapacaksınız? Büyük olasılıkla alkol alıp, eğlenecek ve belki de gecenin ilerleyen saatlerinde seks yapacaksınız… Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistlerinin yaptığı araştırmalar sonucu aralık ve ocak ayının ve özellikle yılbaşı tatilinin cinsel aktivitelerin tavan yaptığı bir dönem olduğu ortaya çıktı… Birçok kişiye güzel ve eğlenceli bir yılbaşı tatilde en mantıklı aktiviteler eğlenmek ve seks gibi geliyor. Çoğu kişi 2-3 günlük yılbaşı tatilinde iş, okul ya da üniversite dışında olacağı için yeni yıla partnerleriyle girmek istiyor. Günlük işler, iş yoğunluğu ve stresi olmadan yaşanacak 2-3 günde yıl boyu biriken stresi atmak veya negatif enerjiyi boşaltmak için seksle meşgul olunması çoğu kişiye çok normal gelebiliyor. Ancak, enerjilerinin büyük bir kısmını seks yaparak, alkol ve uyuşturucu kullanarak atmak isteyen kişilerde “korunmasız seks” yaşamak, “istenmeyen gebelikler” ve “cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmak” gibi bazı beklenmedik sonuçlara yol açabiliyor. İşte çarpıcı başlıklar:

    YILBAŞI GECESİ KORUNMASIZ SEKS YAPMA ORANI ARTIYOR…

    CİSED ‘in yaptığı araştırmalara göre yılbaşı gecesinden sonra istenmeyen gebeliklerin ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların artış gösterdiğini söyleyen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Aralık ve ocak ayında meydana gelen istenmeyen gebeliklerin normalden daha yüksek sayılara ulaşması, yaptığımız araştırmaların ortaya koyduğu bir kanıt olarak karşımıza çıkıyor. Her yılın ilk çeyreğinde görülen gebelik oranlarının yılbaşından sonra zirveye çıkması ve aynı şekilde, her yılın üçüncü çeyreğinde evlenmemiş kadınların hamile kalma oranlarının artması diğer bir kanıttır. İstenmeyen gebeliklerin haricinde, CİSEDolarak her yılın ilk çeyreğinde frengi, bel soğukluğu, herpes, klamidya ve trichomoniasis gibi birçok cinsel yolla bulaşan hastalığın tavan yaptığını da görüyoruz. Bunun yanı sıra, cinsel sağlık klinikleri ve hastanelerde yılın ilk çeyreğinde AİDS testlerinin yapılma oranının arttığını da görmekteyiz. Bu bulgular, aralık ve ocak aylarında diğer aylara göre daha az önlem alındığını göstermektedir.” dedi.

    YENİ YILA GİRMENİN HEYECANI HALKIMIZI YANLIŞ İŞLER YAPAMAYA TEŞVİK EDEBİLİYOR…

    Yeni yıla girmenin heyecanıyla çiftlerin vurdumduymaz bir ruh haline girebildiklerine dikkat çeken Dr. Keçe; “Kış tatilinde meydana gelen korunmasız seks neden bu zamanlarda zirveye çıkıyor? Çünkü belki de, insanlar yılbaşı tatili içinde çok daha neşeli ve stressiz oluyorlar. Belki de bu zaman zarfı insanların çok daha fazla hoşgörülü ve tutkulu olduğu bir zamandır. Ofis partileri, okul kutlamaları, festivaller, insanların daha çok birlikte olması, mevcut ilişkiler, eski sevgililerin bir araya gelmesi ya da yeni tanışmalar, kontrolsüz alkol ve uyuşturucu kullanımı gibi pek çok bahane ön plana çıkabiliyor. Aslında bu bulguların tek bir açıklaması olabilir; yüksek alkol ve uyuşturucu tüketimi, korunmasız ve riskli cinsel davranışlar. Aynı zamanda, sadece yılbaşı haftası içinde insanlara çok özel hazırlanmış cinsel aktivite içeren eğlenceler beklenmedik ve istenmeyen gebeliklere fırsat sunabiliyor. Eğer halkımız 2012 yılını sorunsuz ve şanslı olarak kapatmak istiyor ve yeni yıla sağlıklı ve mutlu bir şekilde girmek istiyorsa, kendilerine ve partnerlerine bir iyilik yapmalı, korunarak seks yapmalı, kontrolsüz alkol ve uyuşturucu kullanımından uzak durmalıdır. Aksi takdirde yeni yıl kâbusa dönüşebilir.” dedi.

  • Yağsız diyet sağlık değil !

    Yağsız diyet sağlık değil !

    Hiç yağ içermeyen bir diyette, günlük enerjinin sağlanması için çok yemek gerekir. Diyetlerde yağlar günlük enerji ihtiyacının yüzde 30’unu karşılamalıdır…

    Kilo alırız diye yemeye korktuğumuz yağlar, aslında o kadar da korkutucu değil…

    1. Günlük enerji ihtiyacımızın önemli bir kısmını,
    2. Yağda çözülen vitaminlerin (A, D, E, K) alınmasını,
    3. Vücüdumuzda sentezlenemeyen fakat sağlıklı olmamız için mutlaka besinlerimizden almamız gereken bazı yağları (esansiyel yağlar) sağlarlar.

    Mısır, soya, pamuk, keten, fıstık ve bazı deniz balıkları (somon, uskumru, hamsi, sardalye), esansiyel yağlar açısından zengin gıdalardır. Dolayısıyla enerjinin başka kaynaktan sağlanması mümkün olsa da bazı vitaminlerin ve esansiyel yağların alınması için belirli bir miktarda yağın diyetimizde bulunması gerekir.

    Ayrıca yağlar besinlerimize lezzet katar, doygunluk hissi yaratırlar. Hiç yağ içermeyen bir diyetten, günlük normal enerjinin sağlanması oldukça büyük miktarlarda gıda alınmasını gerektirir.

    Yiyeceklerle aldığımız yağların % 98’inden fazlası trigliseritlerden oluşur. En çok tükettiğimiz yağlar olan tereyağ, margarinler, zeytinyağ, ayçiçek yağı, mısırözü yağı hepsi trigliseritlerden oluşur. Bu yağların yakılmasıyla elde edilen enerji miktarı yaklaşık aynıdır (9 kkal/gr). Bitkisel yağlarda kolesterol bulunmaz, ancak hayvansal yağlarda kolesterol bir miktar bulunur.

    Sağlıklı bir diyet için
    Sağlıklı kişiler için ideal bir diyette yağlar günlük enerji ihtiyacının yüzde 30’unu karşılamalı ve çeşitli yağları (az doymamış, çok doymamış, doymuş) eşit oranda içermelidir. Diyetimizde bulunan trigliseritlerin içerdiği yağ asitleri, diğer yağların da metabolizmalarını etkiler. Örneğin, doymuş yağların (tereyağı) kolesterol düzeylerini yükselttiği, buna karşılık doymamış yağların (mısırözü, soya) düşürdüğü bilinir. Bu sebeple kalp-damar hastalığı bulunan veya risk taşıyan kişilere doymamış yağlar içeren diyet önerilir.

    Özellikle balıklarda bulunan ve çok doymamış yağ asitleri içeren bir grup yağın (w-3 yağ asitleri ailesi) damar sağlığına olumlu katkıda bulunduğu bilinmektedir. Sadece hayvansal gıdalarla beslenen Eskimolarda kalp-damar hastalıklarının görülmemesi diyetlerinin bu yağlardan zengin olması ile açıklanmıştır.

    Zeytinyağı nasıl saklanmalı?
    Zeytinyağını buzdolabında veya soğuk ortamda muhafaza etmeyin.
    Zeytinyağını, güneş ışığından uzak, oda sıcaklığında ve nem almayacak şekilde ağzı kapalı olarak saklayın.
    Dumanlanma noktası düşük olduğundan, pişirilmemesi, genellikle salatalarda kullanılması, yemeklerde kullanılacaksa yemek pişip altı kapandıktan sonra eklenmesi önerilir.

    Raf ömrü 18 aydır, baharatlı zeytinyağlarında ise 1 yıldır. Fakat natürel zeytinyağı 18- 20 derece sıcaklıkta ve ışıksız ortamda korunursa yıllarca değerlerini yitirmez.

    TRİGLİSERİTLER VE BESLENME

    Trigliseritler nedir?
    Besinlerdeki margarin, mısır ve ayçiçek yağı genellikle trigliserit formundadır. Bu yağlar, vücut dokularında da trigliserit olarak depolanır. Besinlerle alınan trigliseritler, karaciğerde farklı yollardan metabolize olur. Bunlar:
    Eğer çok fazla doymuş yağ tüketirseniz, karaciğeriniz çok fazla kolesterol üretir ve bu kolesterol kan dolaşımına katılır.
    Eğer fazla miktarda besin tüketirsiz, karaciğeriniz aşırı tükettiğiniz bu besinleri trigliseritlere çevirir ve vücudunuzda yağ olarak depolanır.
    Eğer alkol tüketiyorsanız, karaciğeriniz, kanınızda dolaşan alkolden daha fazlasını üretir.

    Yüksek trigliserit bir sağlık problemi mi?
    Kanda trigliseritlerin yüksek olması, diğer risk faktörleriyle bir araya geldiğinde kalp hastalığı oluşma riskinizi artırabilir. Yüksek trigliserit miktarını da içine alan diğer risk faktörleri; yüksek kolesterol, ailede kalp hastalığı öyküsü olması, sigara kullanımı, yüksek tansiyon ve obezitedir.

    Normal trigliserit seviyesi ne olmalı?
    Eğer kan kolesterolü normal seviyedeyse (200 mg/dl’nin altı), trigliseritler için 250 mg/dl’nin altı normal seviye olarak kabul edilmektedir.

    Kan trigliserit düzeyi nasıl azaltılabilir?
    Düşük yağ içeren besinler tercih edilmelidir. Yumurta sarısı haftada 3-4 kereden fazla tüketilmemelidir. Yanında posa miktarını artırması için, tam tahıllı ürünler veya sebzeler tüketilmelidir. Meyve suyu yerine kurutulmuş meyve tüketmek de trigliserit seviyenizi düşürmenize yardımcı olacaktır.
    İdeal kilo hedeflenmeli ve ona ulaşılmalıdır. Kilo vermek de gerçekten etkili bir şekilde trigliserit seviyenizin düşmesine neden olacaktır.
    Günlük fiziksel aktivite artırılmalıdır. İdeal kiloya sahip olmanız için de gerekli olan fiziksel aktivite, trigliseritlerinizin azalmasına yardımcı olacaktır.
    Sigara içilmemelidir.
    Alkol tüketiyorsanız, miktarı ve tüketim sıklığı ayarlanmalıdır.