Blog

  • Şubat diyeti

    Şubat diyeti

    Şubat diyeti .. Şubat ayına girmemize sayılı günler kaldı ve sen hala yeni yılda hangi kararlar alman gerektiğini, hayatında neleri değiştirmen gerektiğini düşünmedin mi? Evet zaman su gibi akıp geçiyor ama sağlıklı bir yaşam ve kaliteli bir yaşlılık hayal ediyorsan önerilerime mutlaka kulak vermelisin:

    Şubat diyeti

    İşe mutfağını temizleyerek başlamalısın. Günde en az 1 öğününü evde yaptığın düşünülürse mutfaktaki zararlı besinler senin için kırmızı alarm demektir! Sende mutfağından bu besinleri çıkar veya mutfağına sokma. Beyaz ekmek, rafine edilmiş şeker, gazlı içecekler, alkol, süt ve yoğurt dışındaki tüm hazır gıdalar, beyaz pirinç, beyaz undan yapılmış makarna, kek, börek, pasta, şekerli diyet bisküviler (evet yanlış duymadın), sakatatlar, salamura ürünler, mevsiminde olmayan tüm sebze ve meyveler, katı yağlar (tereyağı dışında), kavrulmuş veya tuzlanmış her türlü besin…

    Şubat diyeti
    Şubat diyeti

    Peki mutfağını ne ile doldurmalısın; yağsız veya yağı azaltılmış süt ürünleri (süt, yoğurt, peynir, kefir), tam buğday veya çavdar ekmeği, yulaf ezmesi, tam tahıllı unlar ve ürünleri, karabuğday, esmer pirinç, tavuk, , kuru baklagiller, balık, ton balığı, bal, hindi, taze ve mevsiminde olan tüm sebze ve meyveler, kavrulmamış yağlı tohumlar, kuru meyveler, zeytinyağı ve zeytin, baharatlar…

    Güzellik mutfakta başlar… Sende internette takip ettiğin ve sevdiğin aşçıların ve bloggerların yemek tariflerini denemeye başla ve yemeklerine çeşitlilik kat.

    Alkali su takıntısından kurtul. Suya atılan limon veya bikarbonat tuzları suyun pHsını alkali yapar (> 7 pH) ancak senin vücudundaki asit- baz dengesini etkilemez. Vücudumuz öyle güzel bir sistemle çalışır ki asit- baz dengesini ayarlamak suya kalmaz, böbrekler bu görevi üstlenir ve sen ne yersen ye bu denge ayarlanır. O yüzden paket paket aldığın İngiliz tuzlarını çöpe at ve doğal su iç, istersen içine meyve, baharat dilimleri de koyabilirsin. Ancak unutma, alkali su seni zayıflatmaz, vücudunun asit- baz dengesini değiştirmez, sadece içtiğin suyun tadını değiştirir.

    Sağlıklı içecekleri tüket. Bunların başında tabii ki de su geliyor. Hemen hemen herkesin kilosu başına 30 cc su tüketmesi gerekiyor (herhangi bir kronik hastalığa bağlı olarak değişir). Örneğin 70 kg olan bir kişinin günde 2100 cc yani 2,1 litre su tüketmesi gerekir. Buna ek olarak çay, bitki çayı, kahve (miktarına dikkat), sade maden sodası, ayran ve kefir de tüketebileceğin sağlıklı ve kilo problemini çözmene yardımcı içeceklerdir.

    Mutfak tartısı olmazsa olmazımız! Yanlış duymadın. Şu hayatta baskülden daha önemli tartılar da var ve bunların başında mutfak tartısı geliyor. Mutfak tartısı ile yediklerinin porsiyonlarını mükemmel bir şekilde ayarlayabilirsin ve böylece sağlıklı ve fit olduğu sürece her türlü besini ve yemeği de tüketebilirsin!

    En yakın arkadaşım; diyet günlüğüm… Yediklerimizi bir kağıt parçasına yazmak ne kadar saçma gelirse gelsin bu kağıt parçaları yeme davranışını kontrol etmende büyük rol oynuyor. Böylece kaçamak yapma ihtimalin azalıyor, sağlıklı beslenmeye başlıyor ve alışıyorsun.

    Aç kalarak zayıflamak bir efsane. Artık kimse aç kalarak zayıflamayı tercih etmiyor çünkü kendilerine ne kadar zarar verdiklerini fark ediyorlar. Gün geçtikçe artan obezite, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol düzeyleri, kalp-damar hastalıkları insanları sağlıklı beslenmeye zorluyor ve uygulandığı sürece mevcut hastalığa ek olarak fazla olan kilolardan da kurtulmayı sağlıyor. Bu yüzden sende aç kalarak kısa sürede zayıflarım diye düşünüyorsan bu fikri unut, belirli aralıklarla (ortalama 3-4 saat aralıklarla) ana veya ara öğünlerini tüketmeye gayret et.

    Aktivite olmadan asla! Artık herkes telefonuna veya elektronik cihazına egzersiz yapmayı teşvik edecek uygulamalar indiriyor. Böylece egzersiz yapanların sayısı artıyor. Benim önerim eğer egzersiz yapmanı engelleyecek bir rahatsızlığın yoksa haftada 3-4 gün en az 30 dakikalık orta tempoda yürüyüş veya aerobik egzersizler ve buna ek olarak haftada 3-4 gün de pilates veya yoga yapman. Böylece kardiyo egzersizleriyle kalp kasını güçlendirip vücudunda fazla olan yağ kütlesinin azalmasını sağlarsın hem de pilates/ yoga sayesinde kasların daha güçlü ve esnek olur, istediğin jean in içine girebilirsin.

    Kaynak: Dyt. Duygu KOPAN

  • Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları … Takıntılar (obsesyonlar), istem dışı akla gelen, kişiyi rahatsız eden, tekrarlayıcı ve zorlayıcı düşünceler, duygu veya dürtülerdir. Kişi çoğunlukla obsesyonunun mantıksız olduğunun farkındadır ancak yine de zihninden atmakta zorlanır. Çoğunlukla takıntılara kompülsiyon(zorlantı) dediğimiz bazı davranışlar eşlik eder. Kompülsiyonlar, kişinin takıntısından kaynaklanan sıkıntıyı gidermek için ona istinaden yaptığı veya yapmak zorunda hissettiği tekrarlayan davranışlar veya düşüncelerdir. Bu nedenle hastalık obsesif-kompülsif bozukluk olarak tanınır. Ülkemizde 2 milyon kişinin obsesif kompulsif bozukluğa (OKB) sahip olduğu belirtiliyor. Toplumda görülme sıklığı %4-5 olsa da, İstanbul da bu oran %7-8 (yaklaşık 250 bin kişi) olarak açıklanıyor.

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları

    Takıntılar

    En çok rastlanan obsesyon bulaşma (herhangi bir hastalık veya tiksinilen bir nesneye temas vb.) ve bundan dolayı ortaya çıkan temizlenme kompülsiyonudur. Aşırı el yıkama bazen derinin tamamen tahrip olmasına dahi yol açabilir; kişi günün büyük bir kısmını yıkanarak veya bulaşma korkusuyla dışarı çıkmayıp kendini izole ederek evde geçirebilir. Sıklıkla rastlanılan bir diğer takıntı şüphe (ocak açık mı?, kapı kilitli mi?, her şey yerli yerinde mi? hata yaptım mı?) dir. Bu şüpheler ise kontrol kompülsiyonuyla beraberdir. Örneğin kapının kilitli olup olmadığını kontrol etmek için defalarca eve geri dönülebilir, ışığın açık kalıp kalmadığını kontrol için defalarca yataktan kalkılabilir veya verilen bir işi hatasız yapıp yapmadığından emin olmak adına aynı yazı yüzlerce kez kontrol edilebilir, bazı sözlerin söylendiğinden emin olana kadar defalarca tekrar edilebilir. Bunların dışında birçok obsesyon olabilir, örneğin cinsel, dini takıntılar (günahkar mıyım, değil miyim?), kötülük veya kötü bir şey yapacağından korkma takıntısı, kontrolü kaybedebileceğinden korkma, her şeyin yerli yerinde ve düzgün(simetrik) olması takıntıları da sık görülen takıntılardandır.

    Takıntılı kişilerde evlilik oranları daha düşüktür ve bu kişilerin sürekli ilişki kurmada yaşadıkları güçlükler, cinsel deneyimlerinin kısıtlı olmasına neden olmakta ve cinsel doyumsuzluk yaşamaktadırlar.

    Cinsel takıntılar ve kurtulma yollları | 1

    Cinsel Takıntılar

    Takıntılı kişiler cinsel obsesyonlar konusunda çok yoğun sıkıntı, endişe, utanç duyarlar. Çünkü istemedikleri düşünceler istem dışı, olmadık zamanlarda aklılarına gelir ve kontrol edemezler. En yoğun görülen cinsel obsesyonlar:

    Cinsel yolla hastalık bulaşabilir kaygısı; kişi partnerinden yada ilk defa görüşüp cinsel ilişki yaşadığı yada yakınlaştığı durumlarda aids (hiv) yada cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara yakalandığı şeklindeki gerçek dışı düşünceler içerisine girer. Defalarca test yaptırsa da, ilişki esnasında korunmuş olsa da, olabilecek bütün olasılıkları çürütse de hastalık kapmadığına inanmakta zorluk çeker. Yada hastalık bulaşır endişesiyle ilişkiden ve cinsel eylemlerden tamamen uzak kalır.

    Eşcinsel olma ya da olduğunu düşünme; özellikle kimlik gelişiminin tamamlandığı inişli çıkışlı duygu durum ve davranışların sergilendiği ergenlik döneminde çok sık rastlanır. O dönemde çok sık lakap takma ve alay edilme gibi davranışlarla eğlenen gençler, obsesif kişilerde çok ağır etkiler bırakır. Özellikle erkek yada dişi kimliği üzerine vurgu yapılan, küçümsenen, “sen ne biçim erkeksin”, “topsun”, gaysin”, “lezbiyensin” gibi söylemlere maruz kalanlarda tamamlanmamış kimlik zarar görür ve kendi cinsel kimliğinden şüphe duymaya başlar. Akabinde de kendine kanıtlar arar, her bulduğu kanıtı kullanarak kendi kendini etiketler. “Zaten küçükken hep kızlarla oynardım”, “Kızlar benden hoşlanmıyor, beğenmiyor, hiç kız arkadaşım olmadı” gibi içsel konuşmaları kanıt olarak kullanır. Ayrıca çocukluk, ergenlik döneminde taciz, cinsel içerikli oyunlarda hemcinsi ile fiziksel bir yakınlaşma varsa “ben eşcinselim” obsesif düşüncesi pekişir. Bu düşünceye sahip kişiler hemcinsleriyle arkadaşlık yapmaktan kaçınabilir “ya ondan hoşlanıyorsam, hoşlanırsam” düşüncesiyle. Bazıları da kendine eşcinsel olmadığını kanıtlamak için o tarz eğilimlerde olanlarla yakınlaşır, ilişki yaşar. Cinsel dürtünün yoğun olduğu bu yaşlarda “haz” ile eylem birleşince “hemcinsimle sex yapmaktan yada yakınlaşmaktan zevk olayorum öyleyse ben zaten eşcinselim” diyerek cinsel kimlik karmaşasına girer.

    Yakınlarına karşı cinsel arzu duyma ya da aklından geçmesi kaygısı; obsesif bir erkeğin annesi yada kız kardeşiyle ilgili aklına gelen cinsel istek ve düşünceler, yada kızın babası veya erkek kardeşiyle alakalı cinsel düşünceleri, babanın veya annenin çocukları ile ilgili cinsel düşünceleri “sarılırsam uyarılırmıyım” endişeleri gibi normalde olmaması gereken kontrol edilemeyen obsesyonlar. Kişide çok yoğun utanç, suçluluk ve sıkıntı hissettirir. En yakınlarından uzak durmalarına, kaçınmalarına neden olur.

    Sperm bulaşırmı korkusu; sperm bulaşmış iç çamaşırının makine da yıkanırken annesi veya kardeşinin çamaşırlarına da bulaşır hamile kalırlarsa korkusu, veya masturbasyon yaptıktan sonra elini yıkamasına rağmen hala elinde sperm kalıntılarının kalabileceği ve birine temas ettiğinde onun hamile kalacağına ilişkin kaygılar.

    Cinsel ilişki esnasındaki kaygılar; cinsel ilişki esnasında haz ve zevke odaklanma yerine kişinin aklına gerçeklikten uzak kaygı verici düşünceler gelir. “Ya çişimi tutamazsam”, “gaz çıkarırsam”, ereksiyon sorunu yaşarsam”, “gülünç duruma düşersem” gibi düşünceler çok fazla görülür.

    Sapık olma korkusu; kendini kontrol edemeden “birine tecavüz edermiyim”, “tecavüzcü yada pedofili olurmuyum” kaygıları istem dışı akla gelir. Bu düşünce karşısında kişiler o kadar çok suçluluk, utanç ve gerilim hisseder ki kendini toplumdan soyutlayabilir.

    Cinsel Takıntılar İlişkileri Olumsuz Etkiler

    Takıntılarda özellikle kişiyi rahatsız eden düşünce ve imgelerde cinsel temaların yapılan araştırma sonuçlarında %30-35 düzeyinde olduğu görülmüştür. Bu cinsel obsesyonlar bireylerin ahlaki değerleri ile çatışmaktadır. Obsesyonlar ve kompulsiyonlar düşmanlık, şiddet ve cinsellik içeren dürtülerin bastırılması ve takibinde gelişen savunma düzenekleri zemininde değerlendirilebilir ve hastaların yaşamında cinsel ilişkiler ve evlilik alanında gözlemlenebilir. Bireyin kontrole yönelik tutumu, başarısızlık korkusu ile cinsellikten kaçınmayla sonuçlanabilir. Obsesif kompulsif semptomlarında bireylerin evlilik ve cinsel yaşamlarında sorun oluşturabilmekte ve bu belirtilerin cinsel yakınlık kurulmasına engel teşkil edebilmektedir.

    Obsesif kişilerde gözlenen hastalık bulaşma korkuları ve cinsel salgılardan kaçınma cinsel doyumsuzluğa neden olmaktadır. Monteiro(1987), Obsesif kompulsif örüntüye sahip kişilerde yaptığı bir çalışmada kadın hastaların yaklaşık %9 oranında anorgazmi (orgazm olamama) bulunduğu, %22’sinin cinsel istek fazı ile ilişkili sorunlar yaşadığını, erkekler de ise %25 oranında istek azlığı, %12 oranında ise erken boşalma olduğunu, %6’sında ise sertleşme bozukluğu bulunduğunu ortaya koymuştur ve bu kişilerin %39’unda cinsel doyumsuzluk saptamıştır.

    Cinsel Takıntıların Nedenleri Nelerdir?

    Cinsel takıntılar, obsesif kompulsif bozukluğunun çok görülen türlerindendir. Bir kaygı bozukluğu sonucu olduğu için nedeni de çocukluk döneminde maruz kaldığı çevresel etkenlerden kaynaklanır. Daha çok;

    Biyolojik etkenler; serotonin eksikliği gibi,

    Çok titiz ve aşırı kuralcı ebeveyn tutumları; baskı, suçlanma vb.

    Kaygılı ve korumacı ebeveyn tutumları,

    Çocuğun yetiştiği çevrede birinin benzer örüntüler göstermesi,

    Bilinçdışı çatışmalar,

    Gelişim evresinde maruz kalınan travmalar neden olsa da, daha çok stres ve gerginlik durumlarında ilerleyen yaşlarda ortaya çıkar.

    Özellikle cinsel takıntılar suçluluk ve günahkarlık duyguları karşısında ödenen bir bedel gibi kendini gösterir. Bu takıntıları yaşayan kişi genelde ahlaki değerleri yüksek, daha tutucu bir ortamda yetişmiş kişilerdir. Değer yargılarına ters düşen bir düşünceyle boğuşmak kendilerine ödettikleri ağır bir cezadır.

    Cinsel Takıntıların Tedavisi

    Bir düşünce hastalığı olduğu için, düşünce bozukluklarının terapi sürecinde çalışılması ve düzeltilmesi gerekir. Tek başına kişinin bu sorunun üstesinden gelmesi çok zordur. Bu konularda deneyimli bir psikoterapistin rehberliği kişiyi güvende hissettirir ve iyileşmesini kolaylaştırır. Tedavisi zor olan OKB uzun bir süreç gerektirir. Psikoterapi ve ilaç tedavisinin birlikte olması daha iyi sonuçlar doğurmaktadır. Seçilecek psikoterapi yöntemi için sorunun nedenselliğinin, tetikleyicilerinin, gelişim sürecinin iyi anlaşılması ve analiz edilmesi gerekir. Sonrasında yapılan psikoeğitimsel seanslar tedavi süresini kısaltmaktadır. OKB vakalarında bütüncül terapi yöntemleri daha etkili sonuçlar vermektedir.

    Bilişsel davranışçı terapinin hipnoz, emdr, eft gibi bazı tekniklerle kombine uygulanması tedavi başarısını artırmaktadır. Bilinç dışı çatışmalara bağlı durumlarda daha uzun süre çalışılması içsel çatışmaların terapistle kurulan ilişkiyle çözülmesi gerekir.

    Feyzullah ALPMAN

    Uzm. Klinik Psikolog/Psikoterapist

  • Mutlu boşanmanın yolları

    Mutlu boşanmanın yolları

    Mutlu boşanma olur mu demeyin işte yolları sizlerle… Günümüzde evlilikler hayatın getirileri ve ufak tefek anlaşmazlıklarla sarsıntıya uğrayabiliyor. Pek çok çift evliliklerini yoluna koymak, düzenlerinibozmamak ya da yaşam döngülerinin içinde var olan olumsuzlukları bertaraf etmek için uzmanlardan yardım almaktadırlar. Derin yaralar almamış kimi evlilikler devam ederken, bazı çiftler için durum aynı seyirde devam etmiyor. Bu durumda var olan evlilik terapisi, yerini boşanma terapisine bırakıyor ve mutlu boşanmanın temeli nasıl atılır ona odaklanılıyor.

    Mutlu boşanmanın yolları

    Uzun yıllar aynı yastığa baş koyduğunuz eşiniz, size bir süre sonra yabancı birisi kadar uzak olabilir. Gidiş yolu her ne kadar birçok çift için birbirinden farklı olsa da; sonuç olarak boşanma kararına varmışlarsa yaşanmışlıkların bir önemi kalmamaktadır. Kişinin bu andan sonra kendi hayatı için odaklanması gerekmektedir. Saygı sınırları içinde ve mutlu bir boşanma hali ancak eşlerin sağduyulu yaklaşımları ile mümkündür. Ne olursa olsun eşleri ömür boyu birbirine bağlayan en değerli varlıklarımız olan çocuklarımız için de durumu zorlaştırmamak gerekmektedir.

    Mutlu boşanmanın yolları | 3

    Eşlerin birlikte aldıkları karar doğrultusunda, geçmişte yapılan hataları konuşmamak, yıpratıcı söz ve tavır içinde bulunmamak, çocukların karşısında olumsuz bir davranış sergilememek oldukça önemlidir. Duygularımız bizlere çoğu zaman mantığımızı devre dışı bırakacak şekilde hükmetse de sağlıklı düşünmek ve tarafsız birinden görüş almak için bir uzmandan yardım istemek faydalı olacaktır.

    Çocuklarımızın yaşam standartlarını göz önünde bulundurarak, onlara sağladığımız koşulları değişikliğe uğratmayacak şekilde kararlar almak gerekmektedir. Eşler arasındaki kişiselleşmiş sorunların çocuklara yansıtılmaması, anne-babanın birbirleri hakkında olumsuz konuşmalara yer vermemesi oldukça önemlidir. Bu durum çocuğun ileriki yaşamında, okul hayatında, en önemlisi yapacağı evlilikte negatif yönlendirici hal almasını sağlar ki hiçbir anne-baba canının parçası çocuklarının geleceği için olumsuzluk inşa etmeyi istemez.

    Mutlu boşanma başarılabilir, uygulanabilir ve insani değerlerin varlığını gösterir şekilde saygıyı ayakta tutabilir. Evlilik, çok güzel duygularla başlayan ve devam etmesi temenni edilen bir birlikteliktir. Boşanmak da evlenmek kadar doğal olmakla beraber aynı saygı ve değer kavramlarını barındırmalıdır. Mutlu bir boşanma; çocukların davranış sapması yaşamadan, sağlıklı ruh haliyle büyümeye devam etmesini de sağlar.

    Doğru yollar izlenerek sağlıklı bir boşanma sağlandığı takdirde boşanma sonrası dönemde dengenin yeniden kurulması kolaylaşır. Bu dönemde kişilerin daha iyimser, kararlı, coşkulu, meraklı oldukları gözlenebilir. Bazen pişmanlıklar ortaya çıkabilir. Ancak sonra durumun kabullenilmesiyle birlikte, kendine güven artar, benlik değeri yeniden yükselir, bütünlük hissine ulaşılır ve bağımsızlık duygusu tekrar yaşanır.

    Boşanmanın sona erdiği bu dönemde; yeni arkadaşlarla görüşülmeye başlanabilir, yeni bir yaşam biçiminin ve çocuklar için günlük bir rutinin oturtulması ile kimliğin yeniden sentezlenmesi söz konusu olur. Boşanmanın psikolojik açıdan da tamamlanmasıyla birlikte, yeni bir sevgi nesnesine yönelim olur ve yeni yaşam biçiminde ve yeni arkadaşlarla rahat olmaya doğru geçilir.

    İnsanın var olduğu her anın içinde mutluluk olmalıdır; hastalıkta ve sağlıkta, evliyken ya da boşanmışken.

    Psk. Gamze ESER

  • Göz Altı Torbalarını Gideren Yöntem

    Göz Altı Torbalarını Gideren Yöntem

    Sabah tüm enerjinizle uyanırsınız ta ki yüzünüzdeki göz altı torbalarını görene dek.

    Enerjinizi hemen kaybetmeyin! Sizler için hazırladığımız göz altı torbalarını gideren yöntemler çok içinize yarayacak!

    Biliyoruz hanımlar göz altı torbaları bizce de hoş değil. Ne yaptığınız makyaj içinize siner ne de o an göz altı torbalarınıza müdahale edebilirsiniz. Neyse ki kadınların bu sorununu düşündük ve sizler için etkili yöntemler bulduk. İşte evde yapabileceğiniz birkaç tedavi ile göz altı torbalarınıza elveda diyebilirsiniz.

    Hazır mısınız hanımlar muhteşem formüle başlıyoruz! :)

    İşte göz altı torbalarını gideren yöntemler

    -Her akşam yatmadan nemli bir bezi ya da havluyu buzdolabına koyun. Sabah kalktığınızda bu havluyu gözlerinizin üstünde 5 dakika bekletin. Gözlerinizdeki kızarıklığın gittiğini fark edeceksiniz.

    -Göz altı torbalarınızdan kurtulmak için gözlerinize buzlarla masaj yapın. Hazırlayacağınız buz maskelerini 10 dakika kadar gözlerinizde tuttuğunuzda göz altı torbalarınızın sıkışmasını sağlayacaksınız. Böylece göz altı torbalarınız zamanla o hoş olmayan görüntüden kurtulacak.

    -Göz altı torbalarınızın oluşmasına zemin hazırlamak istemiyorsanız düzenli uyku uyumalısınız. Ancak uyku düzeniniz kadar önemliyse yastığınızın yüksekliği de o kadar önemli. Yattığınız yastık çok yüksek olmasın. Göz altı torbalarınızın coşmasını istemiyorsanız gece siz siz olun yüzükoyun yatmayın.

    Göz Altı Torbalarını Gideren Yöntem | 5

    -İçtiğiniz poşet çayları atmayın. Ne işe yarayacak demeyin, göz altı torbalarına ilaç gibi geliyor. Kullandığınız poşet çayları buzdolabında soğuttuktan sonra gözlerinizde 20 dakika kadar bekletin ve gözlerinizi yıkayın. Poşet çay göz altı torbalarına iyi geldiği gibi göz altı morlukları içinde ideal.

    -Aloe Vera bitkisinin bu mucizesini duymadıysanız bizden duyun! Aloe Vera bitkisini ikiye bölün ve içinden çıkan jeli göz altı torbalarınıza masaj yaparak sürün. Zamanla göz altı torbalarınızın söndüğünü göreceksiniz.

    -Gözlerinizin üstüne koyduğunuz poşet çaylarından sonra gözlerinizin üstüne 10 dakika kadar da salatalık koyun ve bekleyin. Nemli bir besin olan salatalık göz altı torbalarınızın yumuşamasını sağlar.

  • Karamelize Armutlu Kek Tarifi

    Karamelize Armutlu Kek Tarifi

    Karamelize Armutlu Kek
    Keki için;
    3 adet yumurta
    1 su bardağı toz şeker
    1 su bardağı sıvı yağ
    1 su bardağı süt
    2.5 su bardağı un
    1 paket kabartma tozu
    1 paket vanilya
    1 su bardağı çikolata parçaları

    Ara dolgusu için;
    1 yemek kaşığı tereyağı
    2 adet armut – soyulmuş, çekirdekleri çıkartılmış ve küp doğranmış
    2 yemek kaşığı esmer şeker

    Muhallebisi için;
    500 gr süt
    1 yemek kaşığı un
    2 yemek kaşığı nişasta
    ½ su bardağı şeker
    1 adet yumurta
    Üzerin için
    Toz tarçın

    Karamelize Armutlu Kek Tarifi | 7

    Hazırlanışı;
    Kek için; yumurta ve şekeri rengi iyice açılıncaya kadar çırpın ardından sürekli çırparak sırasıyla sıvı yağ ve süt ilave edin.
    Ayrı bir kapta un, kabartma tozu, vanilyayı eleyin ve yumurtalı karışıma ekleyip spatula yardımıyla içten dışa doğru karıştırın.
    Kek hamurunu yağlanmış kalıba dökün ve üzerine parça çikolataları serpip spatulayla yayın. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 35 dakika pişirin.
    Keki fırından çıkartıp soğumaya bırakın ve kalıptan çıkartın.
    Kreması için; krema için olan tüm malzemeyi bir tencereye alıp iyice çırpın kısık ateşte sürekli karıştırarak kıvam alıncaya kadar pişirin. kremayı bir kaseye döküp üzerini streç filmle kapatın ve kenara alın.
    İç harcı için; armutları soyun, çekirdeklerini çıkartın ve küçük küpler olacak şekilde doğrayın.
    Tavaya tereyağını koyup eritin, armutları ekleyin ve suyunu salıp çekene kadar pişirin ardından üzerlerine esmer şeker serpip iyice yumuşayana kadar karamelize edin.
    Birleştirmek için; keki enlemesine ortadan ikiye bölün ve taban kısmını oyun, çıkan kek parçalarını elinizle parçalayarak armutlu karışıma ekleyin, birkaç kaşık kremadan koyup karıştırın. ve oyduğunuz taban kısmını armutlu karışımla doldurun kekin kapak kısmını üzerine yerleştirin. Kalan kremayı kekin üzerine gezdirin, toz tarçın serpip servis edin.

     

    Kaynak: Ardanın Mutfağı / Facebook.com

  • Çocuk disiplini ‘nde 40 altın kural

    Çocuk disiplini ‘nde 40 altın kural

    Artık ebeveynler için çocuk disiplini konusunda pek çok bilgi bulunuyor. Bilginin kolay ulaşılabilmesinin avantajlarının yanı sıra bu durum anne babalarda çoğu zaman kafa karışıklığına yol açıyor. Çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek isteyen ebeveynler için hangi bilginin doğru olduğuna karar vermek daha zor bir hal alıyor. İşte ebeveynler için sade ve net açıklamalarla çocuk disiplininde önerilen 40 altın kural:

    1) Çocuğa koşulsuz sevgiyi hissettirmek: Çocuk disiplininde önemli noktalardan ilki, anne-babanın çocuklarını sevdiğini ona hissettirmeleridir. Bu sevgi hiçbir koşula bağlı olmamalıdır. Eğer ebeveynler çocuğun başarısı ya da başarısızlıklarına bağlı olarak çocuğu severse, çocuk sürekli anne babasının gözüne girmeye ve onların sevgisini kazanmaya çalışacaktır.

    2) Çocuğa koyulacak kural konusunda ebeveynler arasında fikir birliğine varmış olmak: Kural koyma konusunda anne babanın kendi aralarında aynı görüşe sahip olmaları önemlidir. Eğer annenin “hayır” dediğine baba “tamam” derse bu durum çocukta kafa karışıklığı yaratır, çocuk yapması gereken davranışı değil, işine gelen davranışı sergiler.

    3) Kuralları koyarken çocuğu da dahil etmek: Kuralları benimseyebilmesi için kurallar konulurken çocuklara da söz hakkı verilmelidir. Bazı kurallar değişmezdir ve çocuğun fikrinin alınması olası değildir. Ancak daha basit konularda kural konulurken çocuğun da fikri alınırsa çocuğun kurala uyması kolaylaşabilir. Örneğin, küçük çocuklar için gün içinde içmesi gereken sütü uykudan önce mi yoksa sonra mı içeceğine kendisinin karar vermesine imkan verilebilir.

    4) Kurallarda tutarlı olmak: Kuralları uygularken tutarlı olmak, çocuğun istenen davranışı öğrenmesine yardımcı olur. Eğer ebeveynler kuralları ilk birkaç sefer uyguluyorsa ve sonra vazgeçiyorsa, çocuk o davranışı öğrenemez. Ebeveynler eğer bir kural koyduysa, tutarlı bir şekilde her seferinde çocuğa o kuralı uygulamalıdır.

    Çocuk disiplini 'nde 40 altın kural | 9

    5) Sınırları net çizmiş olmak: Çocuğa kurallar anlaşılır ve belirgin bir şekilde aktarılmalıdır. Eğer çocuğa söylenen kuralın ucu açık bırakılıyorsa bu ebeveyn ve çocuk arasında anlaşmazlığa yol açabilir. Örneğin, anne çocuğa erken yat diyorsa ve bir saat belirtmiyorsa, bu çocuk için bir belirsizlik yaratır. Çocuğun yaşına uygun saat ne ise o saatte yatması gerektiği söylenirse çocuk için daha net olur.

    6) Çocuklara kuralları öğretirken sabırlı olmak: Kuralları öğrenirken çocukların hata yapabileceği unutulmamalıdır. Ebeveynler, çocuklar kuralları öğrenmeye çalışırken sabırlı olmalı ve hata yaptıklarında onları çabalamaya teşvik etmelidir.

    7) Çocuğa model olmak: Her ne kadar kurallar belirlenip çocuğa açıklansa da, çocuklara disiplin vermenin en etkili yollarından biri ebeveynlerin çocuğa iyi örnek olmalarıdır. Çocuklar anne babalarını gözlemler ve onlar gibi davranmaya eğilimlidirler. Ebeveynler de çocuklarına aktardıkları kurallara paralel bir şekilde davranmalıdır. İyi bir rol model olmak, çocuğun daha kolay öğrenmesini sağlayacaktır.

    8) Çocuğun davranışını ödüllendirmek: Ödül yöntemi, çocuğun istenilen davranışını arttırmak açısından önemlidir. Eğer çocuk istenilen bir davranış sergilediyse, ardından istediği bir şeyle ödüllendirmek o davranışı arttırmaya yarayacaktır. Burada önemli olan nokta, ödülün davranıştan hemen sonra verilmesidir. Eğer araya zaman girerse ödülün etkisi azalır.

    9) İstenmeyen davranışı pekiştirmemek: Eğer çocuk istediği bir şey alınmadığında ağlama krizlerine giriyorsa anne babalar çocuğun sakinleşmesi için genelde istediği şeyi almayı tercih ederler. Çocuk burada ağlayarak istediğinin alınacağını öğrenir ve aslında istenmeyen davranışı pekişmiş olur. Bunun yerine çocuğun sakinleşmesini beklemek daha iyi bir yol olacaktır.

    10) Çocuğa neden yapmaması gerektiğini anlatmak: Kuralların nedenlerinin açıklanması ve çocuk tarafından anlaşılması, o kurala uyma olasılığını arttıracaktır. Sebebini açıklamadan çocuğun itaat etmesi beklenirse, çocuk kuralın mantığını anlayamaz ve uygulamakta zorlanır. Örneğin, çocuktan sandalyeye tırmanmaması isteniyorsa, sandalyeden düşebileceği ve canının acıyabileceği anlatılarak kural açıklanmalıdır.

    11) Hangi davranışın doğru olduğunu çocuğa net aktarmak: Genelde çocuğa yapılmaması gerekenler söylenir, ama öğrenmesi gereken davranışlar açıklanmaz. Çocuk yapmaması gerekeni öğrense bile, yerine alternatif olarak hangi davranışı koyacağını öğrenemez. Ebeveynler çocuğa yapmaması gerekenleri söylemenin yanı sıra, doğru davranışların neler olduğunu da anlatmalılardır.

    12) Çocuğun kişiliğini değil davranışını yorumlamak: Çocuk herhangi bir davranış yaptığında, çocuğun kişiliğini değil bu davranışı eleştirmek gerekir. Eğer çocuk istenmeyen bir davranış yaptığında ebeveyn onun kişiliğini eleştirirse, çocuk kendini “kötü” biri olarak görür. Ancak sadece davranış eleştirilirse çocuk karakterinin değil davranışının yanlış olduğunun farkına varır.

    13) Çocukla inatlaşmak yerine dikkatini başka yöne çekmeye çalışmak: Çocuk bir şey istediğinde eğer ebeveynler buna izin vermiyorsa, genelde bu durum krize dönüşür; çocuk inat ederek istemeye devam eder. Böyle durumlarda çocukla inatlaşmak yerine dikkatini başka yöne çevirmek ve çocuğu sakinleştirmek daha etkili bir yoldur. Böylelikle aradaki kriz büyümez.

    14) Kurallara uymadığında ne olacağını tespit etmek: Çocuğa uyması gereken kuralların neler olduğunun açıklanması önemli olduğu kadar, bu kurallara uymazsa sonuçlarının ne olabileceği konusunda da bilgilendirmek de önemlidir.

    Çocuk disiplini 'nde 40 altın kural | 10

    15) Sonuçları tutarlı şekilde uygulamak: Eğer çocuk kurallara uymazsa çocuk sonuçlarına maruz bırakılmalıdır. Eğer çocuk toplaması gereken oyuncaklarını toplamıyorsa, ebeveyn onun yerine oyuncakları toplamamalı, oyuncakları dağınık bırakmalıdır. Çocuk bir daha oyun oynayacağı zaman dağınık oyuncaklarla karşılaşmalı ve kendi toplamak zorunda kalmalıdır. Kuralın sonucu olarak toplamak durumunda kalan çocuğun bir sonraki sefer oyuncakları toplama ihtimali artacaktır.

    16) Diğer aile bireylerini kurallardan haberdar etmek: Kuralları sadece anne ve babanın uygulaması yeterli değildir. Geniş ailedeki diğer kişiler de, örneğin anneanne, babaanne ve dedeler kurallar hakkında bilgilendirilmeli ve onların da bu kuralları uygulaması gerekmektedir.

    17) Çocuğun hatalarını başkalarının yanında değil yalnızken söylemek: Çocuğun yaptığı yanlışları başkasının yanında söylemek çocukta utanç duygusuna yol açabilir. Bunun yerine, yalnızken ve sakin bir şekilde çocukla konuşmak daha uygun olacaktır.

    18) Çocuk istenen davranışı sergilediğinde övmek: Takdir çocukların gelişimi açısından önemlidir. Özellikle küçük yaşlarda çocuğun davranışları övmek, çocuğun o davranışı geliştirmesinde etkili olacaktır. Ancak övgü de dozunda olmalıdır. Abartılı övgü inandırıcılığını kaybeder.

    19) Çocuğun sorumluluk almasına yardımcı olmak: Çocuğun yaşına uygun sorumluluklar vermek çocuğun özgüven gelişiminde katkıda bulunacaktır. Çocuğun küçük yaştan itibaren bir şeyleri başarabildiğini hissetmesi, motivasyonunu ve çabalarını arttıracaktır.

    20) Çocuğa gerekli durumlarda hayır demeyi bilmek: Ebeveynler genelde çocuklarına sert gözükmemek için hayır demekten kaçınır. Ama gerekli zamanlarda ve tutarlı şekilde söylenen hayır, çocuğun güven duygusunu geliştirir. Çocuk da gerekli durumlarda “hayır” diyebilmeyi öğrenir.

    21) Çocuğun yaşına uygun kurallar belirlemek: Kuralları çocuğun yaşına göre belirlemek, kulların uygulanmasını arttırır. Örneğin, 17 yaşındaki birine akşam 9’da yat demek, uygulanabilir bir beklenti olmayacaktır. Daha uygun beklentiler hem ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişimi güçlendirir, hem de kurallar çocuk için daha uygulanabilir hale gelir.

    22) Çocuğa yapması gerekeni direk söylemek: Çocuğa yapması gereken şeyi öneri şeklinde sunmak yerine direk söylemek gerekir. Eğer çocuk o gün ödevini bitirmesi gerekiyorsa, “ödevini yapmak ister misin” yerine “ödevini yapman gerekiyor” denmelidir.

    23) Hatalarından sorumlu tutmak: Çocuk yanlış bir şey yaparsa bunun sorumluluğunu alması sağlanmalı ve özür dilemeyi öğrenmesi gerekir. Eğer okula ödevini yapmadan giderse öğretmenine bu durumu kendisi açıklamalı ve öğretmeninden özür dilemeyi bilmelidir.

    24) Şiddetten uzak durmak: Her ne ölçüde olursa olsun çocuğa şiddet kesinlikle uygulanmamalıdır.

    25) Başka çocuklarla kıyaslamamak: Kıyas, hiç kimse tarafından hoş karşılanmaz. Özellikle çocukların ebeveynler tarafından kıyaslanması, kendilerini sürekli bir yarış içindeymiş gibi hissetmelerine neden olur. Bu tutum, hayatları boyunca kendilerine yüksek standartlar koymalarına yol açabilir. Bu standartlara ulaşmak için de çok fazla çaba harcamaya, standartlara ulaşamazlarsa büyük hayal kırıklıkları yaşamalarına sebep olabilir.

    26) Çocuğun duygularına değer vermek: Ebeveynler çocukların duygularını ifade etmelerine olanak sağlamalıdır. Bunu da kendi duygularını çocuklarına açarak başarabilirler. Anne babanın çocuklarıyla duygularından konuşması, çocuğun da kendini ifade etmesini kolaylaştıracaktır.

    27) Birlikte vakit geçirmek: Anne baba çocukla yeterince vakit geçirmelidir. Anne ve babanın çocukla ayrı ayrı vakit geçirmesinin önemli olduğu kadar, hep birlikte geçirilen zamanlar da çocuk için önem taşımaktadır. Birlikte geçirilen vaktin kalitesi de önemlidir. Çocukla paylaşılanlar, birlikte yapılan aktiviteler ilişkinin yapısını belirleyen etkenlerden biridir. Eğer çocuğun yaşı küçükse birlikte oyun oynamak ilişkiyi geliştirme açısından oldukça etkili bir yoldur.

    28) Çok fazla öğüt vermemek: Şüphesiz ebeveynlerin hayata dair çok deneyimi vardır. Çocukların da ebeveynlerin deneyimlerine ihtiyacı vardır. Ancak çocuğa çok fazla üst üste öğüt verilirse ters tepebilir. Yeterli derecede ve gerekli durumlarda öğüt vermek çocuğun bu öğütleri içselleştirmesi açısından etkili olacaktır.

    29) Çocuğu dinlemek: Anne babalar çocuklarını dinlemeye özen göstermelidir. Çocuklara düşüncelerini ifade edebilme fırsatı vermek, ilerde kendilerini rahat ve net ifade edebilen bireyler olmalarını sağlayacaktır.

    30) Çocuğun ısrarlı davranışının nedenini anlamaya çalışmak: Eğer çocuk ısrarla bir kurala uymuyorsa, ebeveynler bu noktada daha dikkatli olmalıdır. Çocuk anne babasına bir şey anlatmaya çalışıyor olabilir. Bu kurala uymayışının nedenini anlamaya ve durumu çözmeye çalışmak gereklidir.

    31) Yanlış yaptığında tehdit etmemek: Tehditle çocuğu korkutmak, çocuğun güvenini zedeler. Tehdit ve ceza ile çocuk yapılmaması gereken davranışı korktuğu için yapmaz. Ancak yerine hangi davranışı yapması gerektiğini öğrenemez.

    32) Çocuğa karşı aşırı koruyucu olmamak: Anne baba olarak çocuğun her durumda yanında olmak istemek çok olağan bir durumdur. Ancak ebeveynler çocuklarına karşı aşırı koruyucu bir tutumda olmamalıdır. Çocuğu belli çerçevede özgür bırakmak, çocuğun ayrı bir birey olduğunun farkına varmasına yardımcı olur.

    33) Gerektiğinde çocuktan özür dilemek: Çocuğun hata yaptığında sorumluluğunu alması gerektiği gibi, ebeveyn de aynı şekilde davranmalıdır. Eğer ebeveyn çocuğa karşı yanlış bir tutum sergilediyse bunun sorumluluğunu üstlenmeli ve çocuktan özür dilemelidir. Bu davranış şekliyle çocuğa da iyi bir örnek olacaktır.

    34) Fikir ayrılığı olduğunda sakin kalabilmek: Çocuk ve ebeveyn arasında anlaşmazlık olduğunda iki taraf da birbiriyle inatlaştığı için bu durum genelde tartışmaya döner. Böyle zamanlarda özellikle ebeveynin sakin kalarak çocuğun da sakinleşmesini sağlamaya çalışmalıdır.

    35) Olumlu sözcükler kullanmak: Çocuğa yapması gerekenler söylenirken olumsuz kelimeler seçmek yerine olumlu kelimeler seçmeye özen gösterilmelidir. “Odanı dağıtma” yerine “odanı düzenli tut” demek, çocuğu teşvik edecektir. Olumsuz dil kullanmak aksine çocuğun yapmamasına yol açabilir.

    36) Çocuğa güvenmek: Çocuğun anne babası tarafından güvenini hissetmesi kendine olan güvenini arttırır. Zorluklarla baş edebileceğine dair inancını kuvvetlendirir ve çocuğu hayata karşı daha güçlü kılar.

    37) Çocuğun çabasını takdir etmek: Çocuk kuralları öğrenmeye çalışırken hata yapabilir. Önemli olan çocuğun denemiş olmasıdır. Çocuğun bu çabasını takdir etmek denemesine devam etmesini sağlayacaktır.

    38) Çocuğu yüreklendirmek: Anne babanın çocuğu cesaretlendirmesi, çocuğun merak duygusunun körelmemesini sağlar ve çocuğun gelişimine katkıda bulunur.

    39) Çocuğa diğerlerinin ihtiyaçlarının da önemli olduğunu öğretmek: Çocuğa kendi ihtiyaçları ve istekleri olduğu kadar, başkalarının da ihtiyaçları olduğu aktarılmalıdır. Diğerlerinin de ihtiyaçlarını öğrenen çocuk bencil olmak yerine empati kurabilmeye başlayacak ve paylaşmaya daha eğilimli olacaktır.

    40) Çocuğun gerekli olmayan her isteğini karşılamamak: Elbette anne babalar çocuklarının her istediğini almak ister. Ancak çocuğun her isteği alındığında ilerleyen süreçte bu durum çocukta tatminsizlik yaratabilir. Çocuk yetinmeyi öğrenemez. Eğer çocuk her istediğini almak yerine bazı isteklerine ulaşamazsa, istediği bir şey için çaba sarf etmeyi ve elde ettiği şeyin kıymetini bilmeyi öğrenecektir.

     

    Uzm. Psk. Cangül TOKMAKTEPE

  • Diyeti bıraktıran bahaneler

    Diyeti bıraktıran bahaneler

    Siz de her pazartesi diyete başlamaya karar verip, ertesi gün vazgeçenlerden misiniz? Herkes zayıflama maceralarında ümitsizliğe kapılıp, diyeti bırakmak için çeşitli bahaneler arar ama artık bahanelere son…

    Diyete karar vermek ve bunu sürdürmek birçok insan için hem sıkıcı, hem de zor bir süreç. Özellikle arkadaşlarla çıkılan yemekler, birbiri ardına gelen davetler, lezzetli yiyecekler diyete başladığımızda bizlerin en büyük düşmanı oluyor. Kendimize bile itiraf etmekte zorlandığımız bu durumu inandırıcı kılmak için “Az yesem bile kilo alıyorum”” , “Su içsem yarıyor”” gibi bahaneler uyduruyoruz. Oysa bunların hiçbiri doğru değil, çünkü kararlı ve inançlı olunduğunda kilo veremememiz için hiçbir sebep yok… İşte bahaneler ve yanıtları…

    “Çok az yiyorum, yine de kilo veremiyorum!”
    Çok az yediğiniz halde kilo veremediğinizi düşünüyorsunuz. Peki şimdiye kadar hiç yediğiniz yiyeceklerin listesini tuttunuz mu? Bir gün boyunca yediklerinizin listesini tutsanız, düşündüğünüzden çok daha fazla yediğinizi göreceksiniz. Belki de çok fazla abur cubur yiyorsunuz ve bunları normal yiyeceklerden saymadığınız için az yediğinizi düşünüyorsunuz. Unutmayın, kalorisi düşük yiyeceklerle beslenir ve hareketli bir yaşam sürerseniz, istediğiniz ölçülere kolaylıkla kavuşmanız mümkün.

    Diyeti bıraktıran bahaneler | 13

    “Sevdiğim yiyeceklerden vazgeçmek istemiyorum!”
    Diyet yaparken sevdiğiniz yiyeceklerden vazgeçmenize gerek yok. Çikolata, patates cipsi ve dondurmadan vazgeçemem diyorsanız, bu yiyeceklerden az miktarda ve çok sık olmamak kaydıyla yiyebilirsiniz. Tabii bir an için kendinizi kaybedip, diyetten hemen vazgeçmeniz riskini de göz önünde bulundurmanız gerektiğini de unutmayın.

    “Daha önce pek çok kez denedim ama başarılı olamadım!”
    Diyet yapmayı daha önce denemiş ve başarısızlığa uğramış olabilirsiniz. Fakat sakın vazgeçmeyin. Geçmiş deneyimlerinizden de ders alarak hatanızı fark etmeye çalışın. Örneğin; diyetiniz sırasında çok katı kurallar mı koydunuz? Kısa zamanda çok fazla kilo kaybetmek mi istediniz? Bir başkası istediği için mi diyete başladınız? Bütün bu soruların cevaplarını bulmaya çalışın. Bu kez daha önce yaptığınız hataları yapmayın. Daha gerçekçi olun, ne kadar sürede kaç kilo verebileceğinizi iyi hesaplayın. Ve mükemmel olmasanız da en azından elinizden geleni yapabileceğinizi düşünün.

    Diyet yiyecekleri çok pahalı

    Bunların yerine kolaylıkla satın alabileceğiniz ve en az diğerleri kadar etkili olan sebze, meyve, pirinç, yoğurt ve beyaz eti deneyebilirsiniz. Böylece kendi diyet yemeklerinizi kendiniz yapabilirsiniz. Sonuçta hem paranız cebinizde kalır, hem de diyetiniz yarım kalmamış olur.

    Sigarayı yeni bıraktım, bir de diyet yapamam
    İster inanın, ister inanmayın sigarayı bırakma dönemleri yeme alışkanlıklarını değiştirmek için en uygun zaman. Bunu başarabilmeniz için olumlu düşünmeniz, kendinizi meşgul etmeniz ve planlı olmanız yeterli olacak. Acıktığınızı hissettiğinizde hemen bir elma ya da başka bir meyve yiyin. Bir yandan sigarayı bırakırken diğer yandan yeme alışkanlıklarınızı da değiştirebilir ve bu olumsuz dönemi kendiniz için olumlu bir hale çevirebilirsiniz.

    Kilolarım ailemden geliyor, şişmanlık bizim genlerimizde var.
    Şişmanlık bir yönüyle genlere bağlı olabilir. Ama bu durum sizin hiç kilo veremeyeceğinizi göstermez. Ailenizde kalıtsal olarak gelişen bir şişmanlık söz konusuysa bile, siz sağlıklı bir diyet programıyla ve düzenli egzersizlerle kilo verebilirsiniz. Sizin şanssızlığınız büyük olasılıkla bünyenizin küçük yaşınızdan beri size verilen geniş porsiyonlar, kızartmalar ve çikolatalara alışık olması. Ama doğru bir diyet programıyla bütün bunların üstesinden gelmeniz mümkün…

    “Meyve ve sebzeden nefret ediyorum ve diyet yapmak için bunları yiyemem”
    Sadece belirli bir meyve ya da sebze seçmek zorunda da değilsiniz , diyet yaparken yiyebileceğiniz bir sürü meyve çeşidi var. Ayrıca her zaman taze meyve ve sebze yemenize de gerek yok. Bu besinleri, kimi zaman dondurulmuş, kurutulmuş olarak da yiyebilir ya da sularını içebilirsiniz. Meyveli yoğurtlar, meyve salataları da diyetiniz boyunca sizi bekliyor.

    Diyetten korkmayın . zayıflarken de mutlu ve iyi hissedebilirsiniz…

    Dyt. Deniz ŞAFAK

  • Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı!

    Eskiyi unutmakta zorlanıyoruz. Geçmişin sadece iyi yanlarını değil, kötü yanlarını da içimizde biriktiriyor ve bir sonraki ilişkiye bu duygularla kol kola ilerliyoruz… Şimdi, eski ilişkilerin izlerine sünger çekme zamanı.

    ‘Ah, nerede o eski aşklar?’ diye diye bugünlere geldik. Beş para etmez adamlara belki de ‘son şansım’ diye bağlanmaktan, nikah masasına doğru koşulan yolda ilk günden itibaren her şeye ‘evet’ diye bağırmaktan kurtulmak için son şans! Siz de bizimle aynı fikirdesiniz değil mi? Şimdi durun ve geçmiş ilişkilerinizi gözünüzün önünden bir bir geçirin.

    Karşınızda nasıl bir resim var? Sorunun cevabı; ‘hep aynı’ adamlar, ‘hep aynı’ sorunlar, ‘hep aynı’ sonlar değilse şaşarız. Kadınlar olarak acı çekmeyi mi seviyoruz, yoksa acıyı mı mıknatıs gibi çekiyoruz bilemiyorum ama geçmiş aşkların gelecek aşklarımızı nasıl etkilediğine dair düşünmeye başlayınca kafamda beliren ilk soru ‘Geçmişte kalan ilişkilerimizde yaşadıklarımız geleceğimize nasıl yansıyor?’ oluyor.

    Eski sevgili yeni sevgiliye karşı! | 15

    Geçmişte yaşadığımız ilişkilerden bize kalan en olumsuz miras, önyargının tabulaşması ve güven kaybı. Bir önceki ilişkide yaşanan aldatma, nedensiz terk edilme, cinsel problemler anne-baba ya da diğer aile fertlerinin yol açtığı sorunlar, yeni ilişkiye başlarken kafalarda taşınan soru işaretleri oluyor ve tüm bunlar yeni bir ilişki için baştan temkinli olma önyargısını oluşturuyor. En büyük zorluk ise bir önceki ilişkide yaşanan olumsuzluğun tekrar yaşanacağı düşüncesini yıkmak gerekir. Aslında bu düşünceden uzak durularak yeni ilişkiye bir şans verilmesi gerekiyor. Aksi halde aynı kısır döngü devam ediyor. Kişi yine aynı tarz ilişkileri kendine çekmeye devam ediyor.

    Geçmiş ilişkilerde yaşanan kötü cinsel deneyimler de yeni ilişkilere taşınabiliyor. Özellikle ten uyumsuzluğunun nedeni, genellikle kötü deneyimlerden kaynaklanıyor. Ruhen birbirinden çok iyi beslenen çiftler bile cinsellik söz konusu olduğunda sorun yaşayabiliyor. Bizler tecrübelerimizle kişiliğimizi geliştiren canlılarız. Yaşadığımız her olay bir iz bırakıyor ve geleceğimizin şekillenmesinde rol oynuyor. Bazı kayıtlar ise sadece zarar veren bir nitelik taşıyabiliyor. Yaşanan olumsuz olaylardan ders almak gerekiyor. Bunun bir travmaya dönüşmesi ise tehlikeli. Yaşam kalitenizin etkilenmeye başladığı noktada geçmişi silmek için daha çok çabalamanız şart.

    Bugün farklı bir insansınız!

    Geçmişte yaşanan kötü tecrübeleri unutamayız belki ama yaşananlardan daha az etkilenebiliriz. Çünkü büyüyoruz, gelişiyoruz ve öğreniyoruz. Geçmişte olan bir olay o yaştaki ve o bakış açısındaki halimizi etkilemiş olabilir ama bugün farklı bir insanız. Kurban rolünden kurtulup yaşamın dizginlerini ele alabiliyorsak, gelişir ve dönüşürüz. Geçmişe takılıp kalmak, kendimize acımak, başarısızlıklarımızı geçmişte yaşadığımız olaylara ya da kişilere bağlamak hem kolaycılık hem de her geçen gün daha dibe doğru gitmemize neden olan bir bakış açısı. Daha derin yaşanan travmalar içinse tecavüze ya da şiddete maruz kalan kişiler bu olayların etkilerinden kurtulmakta güçlük çekiyorlarsa psikoterapi, hipnoterapi ya da NLP ile çözüm bulabilirler

    ACABA HATA SİZDE Mİ?

    İlişkilerin başında mutluluk veren ‘sürekli birlikte vakit geçirme’ hali zamanla ilişkiye zarar veren bir unsur haline gelebiliyor. Sık sık sorunlarla ilgili konuşmak da! Çok iyi anlaşıyor olsanız da bu durum devamlı onunla dertleşmeniz gerektiği anlamına gelmiyor. Bu tür sorunlarınızı sevgilinizle değil arkadaşınızla paylaşmanız gerekiyor.

    İlişkilerde yaşanan iletişim sorunlarından biri de, karşı tarafın düşüncelerini dile getirmeden, kendi kafamızda onun yaptıklarını yanlış yorumlamamız oluyor. Varsayımda bulunmak ilişkilerin en önemli tuzağı ve yapılan hataların başında geliyor. Çiftlerden birinin karşı tarafın geçmişini ya da eski ilişkilerini sorgulaması, kendini onlarla kıyaslaması da ilişkinin sağlıklı yürümesini olanaksız kılıyor. Özgüven eksikliğinden kaynaklanan bu tür tutumlar ilişkileri bitme noktasına getirebiliyor.

    İlişkilerimizden artık sadece ‘sevgi’ beklemediğimiz bir gerçek. ‘Rahat, konforlu ve güvenli bir yaşam hakkımız!’ yeni ilişkilerin sloganı. Bu nedenle de günümüzde çiftler ilişkiye ‘Deneyelim, gittiği yere kadar gider” mantığıyla başlıyor. Sonuç olarak da yaşanan ilk sorunda çözüm aramak yerine ilişkiyi bitirmek tercih ediliyor. İlişkilerin emek istediği gerçeği sanki unutuldu. Bu çağda da sağlıklı ilişkiler kurmak mümkün. Önce kendimize sonra karşımızdakine dürüst olursak, olduğumuz gibi davranırsak, o dönemdeki gibi aşklar pekala yaşanabilir. Sanal ilişkiler sorunlu ama gerçek ilişkiler karşılıklı sevgi ve saygı varsa sağlıklı olabilir. Partnerinin telefonunun şifresini bilmek, her an nerede olduğunu bildirmesini istemek, hem güven duygusunu sarsıyor hem de kişinin özelini koruma içgüdüsünü harekete geçiriyor.

    Anne ve babalarımızın ilişkileri artık bize peri masalı gibi geliyor. Çünkü günümüzde ilişkiler bugün başlıyor, yarın bitiyor. Bu sorunun en temel kaynaklarından biri ise sosyal medya… Sanal ortamlarda kişiler çoğunlukla olmak istedikleri gibi görünüyor ve olduklarından farklı paylaşımlar yapabiliyor. İlişki kurmak için atılan adımlarda ise sanal kimlik yanıltıcı oluyor. Yüz yüze tanışma gerçekleştikten sonra yalanlar sorun olmaya başlıyor. Bunun dışında toplumsal baskı ve değişim, çalışma şartları, ekonomik kaygılar gibi faktörler kişileri yalnızlaştırdığı ve bireyselleştirdiği için tahammül sınırları daha düşük oluyor ve ilişkileri sürdürebilmek zorlaşıyor.

    Psk. Gamze ESER

  • Saç dökülmesinin sebepleri

    Saç dökülmesinin sebepleri

    Saç dökülmesinin sebepleri Sadece erkeklerde değil, kadınlarda da saç dökülmesi görülüyor…

    Akşam’da yer alan habere göre saç neden dökülür, bir hastalığın habercisi olabilir mi? Serkan Aydın anlattı.

    Stres ve depresyon

    “Saç dökülmesinin sebebi genetik ve hormonal ya da bakım yapmamak, yanlış bakım yapmak ya da doğru şampuan kullanmamak olabilir. Saç dökülmesi birden fazla hastalığın da habercisi olabilir. Stres, depresyon, anemi, tiroit hastalığını sayabiliriz. Saçların sıkı bir şekilde atkuyruğu yapılması da saç dökülmesine yol açar.

    Saçlarınızı her gün yıkamayın. 3 gün yıkamanız yeterli olacaktır. Çünkü saçları sık yıkamak derideki koruyucu bakterileri yok ederek dökülmelere sebep olur. Yıkarken ılık su kullanın. Soğuk veya aşırı sıcak su saç derisine ve saçlara zarar verir. Haftada bir kez mutlaka zeytinyağı ya da badem yağı maskesini uygulayın, yağ oranını dengelensin.

    DOĞRU BESLENMEK ÖNEMLİ

    Saç dökülmesini önlemek için en etkili tavsiyem tarifini oluşturduğum saç kokteylleri ve saç detoksları. Saçlarımız için en önemli olan vitamin ve diğer içerenler; biotin, folik asit ve demirdir. Bu kapsamda 1 adet şeftali (demir içerir), 1 adet domates (folik asit içerir), 1 avuç ezilmiş bademi blenderda karıştırın. Sonra bu karışımı için. Kalsiyum bakımından zengin yiyecekler tüketmek sağlıklı saçlar için çok gerekli. Düşük yağlı süt ürünleri, balık, pancar, ıspanak, brokoli destekleyicidir. Mercimek, ıspanak, kara ve kırmızı pancar, kuşkonmaz, fasulye, baklagiller ve narenciye folik asiti zengini yiyeceklerdir. Elbette bu listeye balık, tavuk, fasulye, börülce gibi demir içeren gıdaları da eklemeden olmaz.”

  • Bartolin kisti tedavisi bitkisel

    Bartolin kisti tedavisi bitkisel

    Bartolin kisti tedavisi bitkisel… Vulvanın (dış dudakların) üzerinde tek taraflı veya iki tarafta birden olan şişkinlik bartolin kistinin en önemli bulgusudur. Bu şişkinlik dolgunluk hissi verir ve genelde ağrı yapmaz.

    Ancak bartolin kisti enfeksiyon kaparsabartolin absesine dönüşebilir; bu durumda şiddetli ağrı ve kızarıklık ön plana geçer. Hatta ağrı nedeni ile yürüme güçlüğü bile olabilir.

    Bartholin kisti nasıl tanınır?
    Bartolin kistinde tanı, genital muayene sırasında vulvadaki kistik şişliğin saptanmasıyla basit bir şekilde konabilir.

    bartolin kisti bitkisel tedavisi
    bartolin kisti bitkisel tedavisi

    Bartolin kisti tedavisi bitkisel

    Beyaz dut kurusu

    Kaynayan 2 su bardağı suyun içersine bir yemek kaşığı dolusu beyaz dut kurusu atıp, 6 dk kaynatınız.
    Ilıyınca süzünüz, yarısını sabah kahvaltısından yarım saat önce, diğer yarısını akşam yemeğinden yarım
    saat önce içiniz.
    Taze Hazırlanmalıdır.

    Karabaş otu ve melisa

    Kaynayan 1 bardak suyun içine bir tatlı kaşığı karabaş ve melisayı atıp 7 dakikadan sonra süzünüz.
    ılıyınca her gün akşam yemeğinden en erken 2 saat sonra içininiz. İçerisine şeker veya benzeri bir
    katkı maddesi ilave etmeyiniz.

    Bu iki kürü beraber uygulayabilirsiniz.

    Prof.Dr. İbrahim Saraçoğlu