Kategori: Sağlık

  • 27 kadının yumurtalıklarını uyandırdılar

    27 kadının yumurtalıklarını uyandırdılar

    Japonya’da çok erken menopoza giren 30 yaşındaki bir kadın, yumurtalıkların “yeniden uyandırılması” yönetimiyle bebek sahibi oldu.

    Sonuçları “Proceedings of the National Academy of Sciences” dergisinde yayımlanan teknik çerçevesinde Japonya ve ABD’deki doktorların, çok erken menopoza giren 30’lu yaşlarındaki 27 kadının yumurtalıklarını aldığı, bu yumurtalıkları laboratuvar ortamında yeniden etkinleştirdiği ve yumurtalık dokusu parçalarını tekrardan döl yatağı borusunun üstüne yerleştirdiği bildirildi.

    TOKYO’DA BİR ERKEK BEBEK DOĞDU

    St. Marianna Tıp Fakültesi’nden Dr. Kazuhiro Kawamura, yöntemle geçen aralık ayında Tokyo’da bir erkek bebeğin dünyaya geldiğini, anne ve bebeğin sağlıklı olduğunu söyledi.

    Kawamura, kadınlardan alınan yumurtalıkları şeritlere ayırdıklarını, dondurulan bu şeritleri çözdürdükten sonra, foliküllerin olgunlaşmasını tetiklemeyi amaçlayan bir adım olarak küçük küplere böldüklerini, bu küplere foliküllerin daha da gelişmesini harekete geçirmek amacıyla ilaç enjekte ettiklerini açıkladı.

    40’LI YAŞLARDA DA FAYDALI OLABİLİR

    Sonrasında küplerin, kadınların dölyatağı borusu yüzeyinin hemen altına yerleştirildiği, 6 ay içinde 8 kadında folikül olgunlaşmasının belirtilerinin görüldüğü, 5’inin laboratuvarda eşlerinin spermleriyle döllenebilecek yumurtalar ürettiği bildirildi.

    Söz konusu 5 kadından birinin doğurduğu, birinin hamile kaldığı, bir diğerinin düşük yaptığı, diğer ikisinin ise henüz hamile kalma girişiminde bulunmadıkları kaydedildi.

    Bilim adamları, yöntemin, hamile kalmakta zorluk yaşayan 40’lı yaşlarının başındaki kadınlara da yardım edeceğini umuyorlar.

  • Zerdeçal Diyetiyle Kanseri Yendi

    Zerdeçal Diyetiyle Kanseri Yendi

    Çağımızın en tehlikeli hastalığı kanseri zerdeçal diyetiyle yenen 44 yaşındaki Vicky Stewart’ın yaşadıkları pek çok kimseye örnek teşkil edecek türden..

    İngiltere’de, meme kanseri olduğunu öğrendikten sonra tedavisini çilek, zerdeçal ve baharatlardan oluşan diyet ve sporla destekleyen 44 yaşındaki kadın, tamamen iyileşti
    İngiltere’de yaşayan Vicky Stewart, meme kanseri teşhisinin ardından uygulanan tedavileri köri, zerdeçal ve baharatlardan oluşan diyet ve sporla destekledi. Meme kanserini yenen kadın, şimdi araştırmaya yardım ediyor. Ülkenin güneyinde bulunan Plymouth’da yaşayan 44 yaşındaki Vicky Stewart kansere karşı verdiği savaşta kazandığı zaferle bilimsel çalışmalara konu oldu.
    2008′de hızlı büyüyen tümör nedeniyle meme kanseri teşhisi konulan Stewart, ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi bütün tedavileri denedi. Ancak bir süre sonra ilaçların yan etkisinden çekinen Stewart, ilaç almayıp kendi diyetini uygulayacağını söyledi. Teklife şaşıran doktorlar ise östrojenden uzak durmasını istedi. Doktorlarla konuşmasının ardından iyileşme sürecine yardım edecek yiyecekleri araştırmaya başlayan savaşçı kadın, düzenli olarak da spor yaptı. Yaptığı diyette et ürünleri yemeyi bıraktığını söyleyen Stewart, “Yiyecekleri tamamen organik aldım. Taze meyve ve sebzeler, bunların suları ile dondurulmuş çilek, böğürtlen, ahududu, yaban mersini gibi meyveler süper yiyecekler. Zerdeçal kanserli hücrelerin intihar etmesini sağlıyor. Zencefil ve sarımsak da pişirmek için harika yiyecekler” dedi. Stewart ameliyat sonrası 4 yıl geçmesine karşın hiçbir sağlık sorunu ve hastalığın döndüğüne dair bir belirti olmadığını söyledi.
    ARAŞTIRMA KONUSU OLDU
    İngiliz bilim adamları şimdi yaşam şeklinin tedavi sonrası süreçte hastalık üzerinde ne gibi etkileri olduğunu araştırıyor. Bu nedenle kadının kan ve idrar örneklerinin bir yıl daha inceleneceği belirtildi. Dr. Steve Kelly gelişen tedavi yöntemleri sayesinde meme kanserinden ölüm oranının azaldığını ancak hastaların da spor yapması, kilo almaması ve yağlı yiyecekler tüketmemesi gerektiğini söyledi.

    PROF. DR. TOPUZ AYLAR ÖNCE YAZDI
    Prof. Dr. Erkan Topuz, “Bitkilerin gücüyle kanserden korunmanız mümkün” üstbaşlığı altında “Mucize Yaratan Baharat: Zerdeçal”ı yazmıştı. Geçtiğimiz 20 Nisan’da Günaydın’da yer alan makalede, zerdeçalın meme kanserine neden olan hücreleri yüzde 75 oranında bloke ettiği, karaciğer kanserinin metastaz yapmasını yüzde 70 engellediği belirtilmişti. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendiren baharatın alzheimer’ı önlediği de vurgulanmıştı.

  • İlginç tedavi yöntemleri

    İlginç tedavi yöntemleri

    Eski çağlardan beri süregelen tedavi yöntemlerini merak ediyormusunuz?Oldukça ilginç olan bu tedavi yöntemlerinden bazıları;

    TIBBİ SÜLÜKLER
    Ortaçağ’da kullanılan bir diğer tıbbi yöntem sülüklerdi. Kan almaya benzer olarak, sülükler zamane doktorlarının birçok hastalığa neden olduğunu düşündükleri kirli kanı çekmek için kullanılıyordu.
    Modern tıpta, sülüklere rekonstraktif cerrahide kan akışını hızlandırmak için başvuruluyor. Bu yöntem, örneğin geri dikilen bir parmakta kan akışını artırmakta kullanılıyor.
    KURTÇUK DEBRİDMAN TERAPİSİ
    Bir gün bu böceğe sizi daha büyük bir tanesinden kurtarması için ihtiyaç duyabilirsiniz. Kurtçuk debridman terapisi, açık yaralara mikropsuz kurtçuk – sinek larvası – yerleştirmekle uygulanıyor.
    Kurtçuklar yara çevresindeli çürüyen dokuyu kemirirken, geride sağlıklı doku kalıyor.Kurtçuklar ayrıca zararlı bakterileri öldürerek yarayı dezenfekte ediyor. 1930′lu ve 1940’lı yıllarda sıkça kullanılan yöntem penisilin iğnesinin yaygınlaşması ile etkinliğini yitirdi. Ancak antibiyotiklere dirençli bakterilerin ortaya çıkması ile kurtçuklar tekrar kullanılmaya başlandı.
    İNSAN SÜTÜ
    Kemoterapi tedavinizin bir bardak sütle yapılmasını ister miydiniz? İnsan sütünün kanserle mücadele edebilme gücü 2009 yılında kızının sütünü içen bir babanın başından geçenler sayesinde fark edildi. Sıradışı bir seçenek olarak kabul edilen süt tedavisinin, İsveç’in Lund ve Göteburg Üniversiteleri bilim insanlarının çalışması sonucu kanser hücrelerini öldürebileceği ortaya çıktı.
    Araştırmacılar, anne sütünde bulunan ve HAMLET adı verilen maddenin kanser hücrelerinin ölümüne yol açtığını keşfetse de, bu maddenin kanserli hücreler üzerinde nasıl etki gösterdiği tam olarak anlaşılamadı.
    ÜROTERAPİ
    Uzayda kısıtlı kaynaklarla görev yapan astronotlar geri dönüştürülmüş idrarlarını içebiliyor. Ancak bazıları katıksız idrarı homeopatik tedavinin bir parçası olarak içmek zorunda. Bu alternatif tedavi yöntemini önerenler, idrarın insan vücudunu kanserden AIDS’e kadar birçok hastalıktan koruyacak antikorlar içerdiğini öne sürüyor.
    Ancak konu üzerinde titiz bir bilimsel çalışma olmadığı için, Amerikan Kanser Derneği gibi kurumlar yönteme ciddi bir şekilde yaklaşmaktan çekiniyor.
    İNCİ TOZU
    İnci bir takılarak bir de sürülerek kullanılıyor. Geleneksel Çin tıbbında parçalanan inciler toz veya krem haline getirilip, cilt bakım ürünü olarak kullanılıyor. Doktorlar ise tedavinin sadece sivilceleri geçirmediğini, yaşlılığın önüne geçtiğini ve ömrü uzattığını öne sürüyor.
    ARI TEDAVİSİ
    Bu tedavi gerçekten belki de en garip yöntemlerden biri; ama, Çin’de birçok doktor tarafından uygulanıyor.
    Arı iğnesinde bulunan zehrin romatizma gibi hastalıklara iyi geldiği düşünülüyor. Ve sorunlu bölgeye arı iğnesi ile uygulanıyor.
    DOKUNARAK AMELİYAT
    Ameliyat demek her zaman bir yerlerinizin kesilip biçilmesi anlamına gelmeyebilir. Brezilya ve Filipinler gibi ülkelerde, dokunarak tedavi yöntemi uygulanıyor. Vücudunuzun hastalık olan bölgesine enerji verilmesi ile kendinizi iyi hissetmeye başlıyorsunuz.
    YUNUS TEDAVİSİ
    Psikolojik tedavi için psikologlara milyonlar harcamanız gerekmez. Yunusları izlemek de en az bir psikolog kadar işe yarayabilir. İşte bu tedavi yönteminde sadece yunusları izleyip dalga seslerini dinleyerek rahatlıyorsunuz.
    HO’OPONOPONO
    Ağır kavgalar eden çılgın tartışmalar yaşayan biriyseniz, bu tedavi yöntemi tam size göre. Ho’oponopono, Hawaii’de uygulanıyor ve temelde öfke ve suçluluk gibi negatif duyguları atmayı hedefliyor.
    Tedavinin kilit noktası ise “özür dilerim” ve “hadi barışalım” gibi sözleri kullanmaya başlamak. İşte bu sözcükleri kullanan hastalar, kötülüklerden tamamen arınıyor.
    YILAN MASAJI
    Evet yanlış duymadınız! Bu terapi yönteminde bir yığın zehirsiz yılan vücudunuzda gezinerek masaj yapıyor ve vücudunuzu rahatlatıyor.
    BİRA BANYOSU
    Dünyanın bazı yerlerinde bu ilginç terapi uygulanıyor. Bira dolu bir küvete hatta fıçıya girip biralarınızı yudumlayarak tüm stresinizi atabiliyorsunuz.
    ŞIRINGALAR
    Bu yöntem bir sıvıyı bir silindir ya da tüpün içine koyarak uygulanıyor ve bağırsaklarda şişkinliğe yol açıyor, çünkü toksinlerin vücuttan dışarı atılmasını sağlıyor. Bu yöntem ilacın kana karışmasını hızlandırıyor ve çabuk bir rahatlama sağlıyor.
    KAN ALMA
    Eski zamanlarda, vücuttan bir miktar kanın alınmasının hastalıkları önleyici ve tedavi edici bir yöntem olduğuna inanılıyordu. Mesala, birinin yüksek tansiyonu varsa, bu yöntemle tedavi ediliyordu. Ateş, baş ağrısı gibi şikayetleri olan hastalar da kan alınarak tedavi ediliyordu. Ve ilginç bir şekilde bu yöntem oldukça etkiliydi.
    BÜYÜ
    Antik çağlarda pagan inancına sahip insanların hastalıkları tedavi edecek güçleri olduğuna inanılıyordu. Hastalar pagan inancına sahip insanlara götürülüyor ve bir kayanın üstüne yatırılarak vücudunda yaşayan hastalık bu büyücü tarafından yok ediliyordu.
    Ayrıca tedavi sırasında hastaların günah çıkarmaları isteniyor böylece tedavi sürecinin hızlanacağına inanılıyordu.
    İKSİRLER
    İksirler, eski zamanlarda kullanılan bir tür narkoz yöntemiydi. Ameliyatlar sırasında bunları içen hasta uyuyor böylece acı çekmesi önleniyordu. Ama bu iksirler mükemmel oranda karıştırılmazsa ve uygun dozda verilmezse, hastaların ölümüne yol açabiliyordu.
    PATATES KABUKLARI
    Patates kabukları yanıkları tedavi etmekte kullanılıyordu. Klasik bandajlar yerine yeni yanmış bölgeye patates kabuğu konulursa yaranın daha hızlı bir şekilde iyileştiği bulundu. Bu yöntemin avantajı ucuz ve acısız olmasıydı. Ayrıca yaralı bölgeyi sürekli nemli tuttuğu için de rahatça çıkarılabiliyordu.
    SİRKE
    Isırgan otuyla sirkeyi aynı şişeye koyup beklettikten sonra bunu yılan ya da akrep ısırığı olan bölgeye sürmek, zehrin kana karışımını engelliyor. Aynı zamanda bu karışım acı hissini azaltıyor
    SU TEDAVİSİ
    Bu yönteme göre, bütün ağrı ve sızılardan kurtulmak için sıcak bir banyo yapmak yeterli. Eski zamanlarda, yağlarla ve çiçeklerle zanginleştirilmiş sıcak suda ya da bahar yağmurunda yıkanmanın bütün hastalıkları geçirebileceğine inanılıyordu.
    Bazı doktorlar bu tedaviyi aşırı noktalara taşıyarak hastalarını günlerce banyoda tutmak, bütün vücudunu ıslak havlularla sarmak gibi yöntemler kullandılar.
    FELÇLİ BÖLGEYİ KİMYASAL OLARAK UYARMA
    Bu yöntemi ilk olarak Macar bir doktor uygulamıştı. Macar doktor, bazı hastaların felç olduktan sonra şizofrenik belirtiler gösterdiğini ve felç olmaktan mutlu olduklarını gözlemledi. Bir şizofren hastayı tedavi etmenin diğer hastaların da iyileşmesinde etkili olacağını düşündü.
    Birçok kimyasal yöntem kullanarak onları tedavi etmeyi denedi ve sonunda ‘metrazol’ isimli bir ilaçta karar kıldı. Bunu beyne enjekte ederek bir çok başarılı sonuç elde etti ama bu yöntemin bazı hastalarda birçok yan etkisi oldu.
    LOBOTOMİ
    Hastanın beyninin bir kısmını kesip çıkarmayı içeren bu ilginç yöntem, yıllarca şizofreni, klinik depresyon gibi birçok sinir hastalığını tedavi etmekte kullanıldı. Antipsikotik ilaçlar bulunduktan sonra bu yöntem bırakıldı ve bu yöntem tıp tarihindeki en yanlış tedavi yöntemlerinden biri olarak literatürde yerini aldı.
    TREPANASYON
    Beyinde delikler açarak burada oluşan hastalıklardan kurtulmayı hedefleyen bu yöntemin sara, migren ve ruh hastalıklarını iyileştirdiğine inanılıyordu. Bu yöntem günümüzde beyni etkileyen kafa yaralanmalarını tedavi etmekte hala kullanılıyor!

  • Meme kanserinde tedavi nasıl planlanıyor?

    Meme kanserinde tedavi nasıl planlanıyor?

    Meme kanserinin tedavisi tümörün boyutu, yayılımı, hastanın ameliyata uygun olup olmadığı gibi etkenlere göre farklılık gösteriyor. Hastaya özel planlanan ve farklı branşlardaki doktorların bir arada yürüttüğü tedavi başarıyı da beraberinde getiriyor…

    Meme kanseri tanısı alan bir hastanın değerlendirilmesi ameliyata uygun olup olmadığı ile başlıyor. Tümörün boyutu, koltukaltı lenf bezlerinin tutulumu ve hastalığın başka organlara yayılımının araştırılması ile hastalık evrelendiriliyor. Meme kanserinin erken evrelerinde asıl tedavi cerrahi iken, ileri evre hastalıkta diğer tedavi türleri ön plana çıkıyor. Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü, Meme Sağlığı ve Hastalıkları Ünitesi’nden Doç. Dr. Ece Dilege, meme kanseri tedavisinin nasıl planlandığını anlattı.

    Meme kanserinde tedaviye nasıl karar veriliyor?
    Tanı anında uzak metastaz varlığı geleneksel olarak ilk tedavinin ameliyat olmamasını gerektiriyor. Ayrıca tümörün göğüs duvarını tuttuğu durumlarda, meme cildinde yara ya da küçük tümör nodülleri varsa, hasta enflamatuar meme kanseri ise veya koltukaltında büyümüş ve birbirine yapışık, klinik olarak hastalıklı görünen lenf bezleri varsa ilk basamak tedavi kemoterapi (ilaç tedavisi) oluyor. Konsept olarak meme kanseri tedavisi lokal hastalığın cerrahi olarak tedavisi, radyoterapi (ışın tedavisi), kemoterapi, endokrin tedavi (hormon tedavisi), biyolojik tedavi veya bunların kombinasyonlarını içeriyor. Cerrahi tedaviyi takiben multidisipliner olarak hastanın takiben alacağı tedavi (adjuvan tedavi) planlanıyor.

    Koruyucu cerrahi hangi hastalara uygulanıyor?

    Meme kanseri ameliyatları iki bölümden oluşuyor. Hasta ameliyata alındığında meme ve koltukaltına iki farklı cerrahi uygulanıyor. Memeye yönelik yapılan iki temel ameliyat yönteminden biri meme koruyucu cerrahi de denilen, yalnız kanserli bölgenin çıkartılması, diğeri ise mastektomi yani memenin tamamının alınması oluyor.

    Meme koruyucu cerrahide tümör, etrafındaki bir miktar sağlam sınırlı meme dokusuyla beraber çıkartılıyor. Meme koruyucu cerrahide amacımız tümörün tamamını çıkartırken, geride estetik olarak kabul edilebilir bir meme bırakmak oluyor. Dolayısıyla tümör çapı ve meme volümü oranı önemli bir kriter olduğu için küçük meme ve büyük tümörlerde tercih edilmiyor. Memede farklı kadranlarda iki ve daha fazla tümör olduğunda ve yaygın kanser görünümlü mikrokalsifikasyon (kireçlenme) varlığında meme koruyucu cerrahi uygun olmuyor. Meme koruyucu cerrahinin en önemli şartı, ameliyat sonrasında kalan memeye radyoterapi yapılması… Radyoterapi hastalığın memede nüks etmemesi için yapılıyor. Eğer kişi sağlık durumu ya da sosyal durumu nedeniyle radyoterapi alamayacaksa meme koruyucu cerrahi yapılmıyor.

    Meme kanserinde kimlere cerrahi tedavi uygulanıyor?
    Hastalığın memede sınırlı olduğu hastalarda (evre 1, 2 ve bazı evre 3a’lar) ilk tedavi cerrahidir. Genel olarak meme kanserinde kesin tedavi ancak bu grupta mümkün oluyor.

    Tüm meme alındığında nasıl çözümler üretiliyor?
    Meme koruyucu cerrahiye uygun olmayan hastalarda mastektomi yapılıyor yani meme dokusunun tamamı alınıyor. Meme alındıktan sonra istenilirse rekonstrüktif cerrahi (plastik cerrahi) ile yerine ameliyat sırasında ya da ameliyat sonrası ek tedavilerin bitmesinin ardından yeniden meme yapılabiliyor. Uygun şartlarda yapıldığında mastektomi ve meme koruyucu cerrahi arasında yaşam süresi açısından bir fark bulunmuyor.

    Koltukaltı lenf bezleri de önemli
    Meme kanseri ameliyatının çok önemli bir kısmını da koltukaltı lenf bezlerinin değerlendirilmesi oluşturuyor. Memeden çıkan lenf sıvısının büyük kısmı ilk olarak koltukaltındaki lenf bezlerine gidiyor. Memedeki tümörden kopan hücreler de lenf sıvısıyla, lenf bezlerine gidebiliyor. Koltukaltı lenf bezlerinde metastaz olup olmaması hastalığın gidişatının tahmininde ve ameliyat sonrası yapılacak tedaviyi belirlemede büyük rol oynuyor. Koltukaltına yapılacak ameliyata karar verilirken, meme kanserinin tipine ve ameliyattan önce lenf bezi tutulumu bulgusu olup olmadığına bakılıyor. Günümüzde klinik olarak koltukaltı lenf bezi tutulumu olmayan hastalarda sentinel lenf bezi biyopsisi uygulanıyor. Yani cerrah memeden koltukaltına giden lenf sıvısını toplayan ilk lenf bezi/bezlerini bulup çıkartıyor. Bu lenf bezlerinde kanser yoksa, yapılan araştırmalar çok yüksek olasılıkla geride kalan lenf bezlerinde de kanser olmadığını ve daha fazla cerrahiye gerek kalmadığını gösteriyor. Kanser görüldüğünde ise cerrah koltukaltındaki diğer lenf bezlerini de çıkartıyor. Buna karar verirken, planlanan meme cerrahisinin türüne (meme koruyucu cerrahi/ mastektomi), hastalığın evresine ve sentinel noddaki bulunan kanser hücrelerinin miktarına bakılıyor.

    Tedavide multidisipliner yaklaşım
    Meme kanseri tedavisinin bir ekip işi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ece Dilege, “Multidisipliner meme ekibinde genel cerrahi uzmanı, medikal onkolog, radyasyon onkolojisi uzmanı, radyolog, patolog, psikolog, diyetisyen, plastik cerrahi uzmanı ve gereğinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı yer alıyor. Meme kanseri tedavisinin en önemli özelliklerinden biri hastaya özel tedavi yapılabilmesi. Hastanın tedavisine karar verirken hastalığın evresi ve tümörün biyolojik özelliklerinin yanında, hastanın mevcut ek hastalıkları, yaşı, menapoz durumu, sosyal durumu ve kişisel tercihleri de göz önünde bulunduruluyor” diyor.

    NE ZAMAN RADYOTERAPİ?

    Amerikan Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Yasemin Bölükbaşı, meme koruyucu cerrahi uygulandığında mutlaka meme radyoterapisi önerildiğini belirterek şunları söylüyor: “Eğer memenizin hepsinin alındığı mastektomi ameliyatı geçirdiyseniz, çıkartılmış olan hastalığınızın detayları incelenerek hastalığınızın aynı yerde geri gelme ihtimali değerlendirilerek, göğüs duvarınıza ve gerekirse koltukaltınıza radyoterapi uygulanması önerilebilir. Hastalığınızın boyutunun büyüklüğü, derecesinin yüksekliği, lenf nodu tutulumu yineleme riskini azaltmak için radyoterapi önermemizi gerektirebilir. Ameliyat sırasında koltukaltınızdan çıkarılan hastalık tutulumu gösteren lenf nodları tedavi planını ve uygulama şeklini belirlemede bizlere yol gösterici oluyor.”

    NE ZAMAN UYGULANIYOR?
    Genellikle cerrahi sonrası önce kemoterapi uygulanıyor ve kemoterapinin ardından üç-dört hafta içinde radyoterapi tedavisi başlıyor. Kemoterapi uygulanmadığı durumlarda radyoterapi cerrahiden sonraki üç-dört hafta içinde uygulanmaya başlıyor. Eğer kısmi meme ışınlaması yapılacak ise cerrahiden sonraki hafta ya da üç hafta içinde uygulanıyor.

    KİMLERE UYGULANMAZ?
    * Bölgeye daha önceden radyoterapi uygulanmış ise;
    * Skleroderma, vaskulit gibi sizi radyoterapiye aşırı duyarlılaştıran bir hastalığınız varsa;
    * Hamile iseniz radyoterapi size uygulanmıyor.

  • Diş estetiğini ihmal etmeyin

    Diş estetiğini ihmal etmeyin

    Düzgün, beyaz ve bakımlı dişler kişinin kendine olan güvenini artırıyor; iş, aile ve arkadaş çevresinde daha sosyal bir insan olmasını sağlıyor. Öte yandan sağlıklı bir ağız, insanların iş hayatındaki performansını da olumlu etkiliyor. Her geçen yıl bu gerçeklerin daha fazla farkında olan Türk insanı da diş hekimlerinin kapısını daha fazla çalıyor, altı ayda bir diş kontrollerini ihmal etmiyor. Hatta diş estetiğinde talepler de hızla artıyor. Diş Hekimi Hakan Hepsev’e diş estetiğindeki son trendleri sorduk.

    DİŞ BEYAZLATMA

    Diş renginin birkaç ton açılması için uygulanan bu yöntem, diş ve diş etleri ile ilgili önemli sorunları çözümlenmiş hastalarda sadece estetik amaçlı olarak uygulanıyor. Diş Hekimi Hakan Hepsev, yöntemin ev tipi ve muayene tipi olarak iki şekilde uygulandığını belirterek şunları söylüyor: “Ev tipi beyazlatmada diş temizliği yapılan hastalarımızın diş ölçülerini alıp şeffaf kalıplar hazırlıyoruz. Beyazlatma malzemesi bu kalıpların içine konularak uygulanıyor. Hastalarımız evde bir film seyrederken ya da dinlenirken bu kalıpları ağızlarında taşıyor. Üç-dört gün üçer saatlik uygulama ile sonuca ulaşılıyor.” Muayenehane tipinde ise hastalara beyazlatıcı ışık altında 20-30 dakikalık seanslarla malzeme uygulanıyor. Diş Hekimi Hepsev, sonuçların beklentileri karşıladığını belirterek, “Bembeyaz dişler morallerini yükseltiyor. Ancak sigara ve boyayıcı maddeler zamanla geri dönüşüme yol açabiliyor. Bu nedenle iki yılda bir tedaviyi tekrarlamak gerekebiliyor” diyor.

    Geçmişte hastalar birtakım beyazlatma tozları, karbonat ya da çamaşır suyu gibi sakıncalı maddelerle dişlerini beyazlatmaya çalışırken, bugün diş ve diş etinin zarar görmesi engellenerek çok daha beyaz sonuçlar alınabiliyor.

    DİŞ ETİ ESTETİĞİ

    Diş etleri sağlıklı olduğu halde diş boylarının çok kısa olmasından yakınan hastalarda diş eti estetiği uygulanabiliyor. Pembe estetik de denilen bu yöntem, diş eti dokusunun dişlerin üzerini çok fazla örttüğü durumlarda da uygulanabiliyor. Diş Hekimi Hakan Hepsev, lokal anestezi ile uygulanan yöntemi şöyle anlatıyor: “Diş eti kesilerek ya da lazerle yakılarak yapılan uygulama tek seansta tamamlanıyor. Sonrasında ağrı şikayeti olmuyor. İşlemden sonra gerekirse dişler beyazlatılıyor ya da lamina veya zirkonyum porselenlerle daha da estetik hale getiriliyor.”

  • Fazla kahve beyni yavaşlatıyor…

    Fazla kahve beyni yavaşlatıyor…

    Uyanmak ve dikkat toplamak için bolca kahve tüketiriz. Ancak uzmanlar uyardı: “Fazla kahve beyin gelişimini yavaşlatıyor”

    Son dönemde kahve tüketimindeki artış, çayın tahtını sallamaya başladı. Ancak uzmanlar uyardı: “Fazla kafein beyine zarar veriyor” Zürih Üniversitesi Çocuk Hastanesi’nden yapılan bir araştırmaya göre, üç fincan kahve ya da üç kutu enerji içeceği veya büyük gazlı içecek beyin gelişimini yavaşlatıyor. Araştırmacılar, günde 3 fincan kahvede bulunana eşdeğer, kafein kullanımının, gençlerde ve çocuklarda beyin gelişimini yavaşlattığını, aynı zamanda uyku düzenini de bozduğunu ortaya çıkardı. Büyük boy bir kahve günlük en fazla alınabilecek kafein miktarının 4’te 3’ünü karşıladığı belirtilirken, iki bardak büyük boy kahvenin kafeinde güvenli sınırı geçmiş oluyor. Hamile kadınlarda ise kafein alımının günlük 200 mg’ı, çocuklarda ise 75 mg’ı geçmemesi gerekiyor.

  • Kolesterol düşürücü ilaç katarakt riskiyle ilişkili

    Kolesterol düşürücü ilaç katarakt riskiyle ilişkili

    Milyonlarca yetişkin tarafından kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılan statin ilaçları yeni bir araştırmaya göre katarakt riskini artırabilir.

    Milyonlarca yetişkin tarafından kolesterolü düşürmek amacıyla kullanılan statin ilaçları yeni bir araştırmaya göre katarakt riskini artırabilir. Çalışma Lipitor, Zocor gibi statinler ile katarakt arasındaki bağlantıyı inceleyen bir dizi araştırmanın son halkası. Kataraktlar gözün merceğinin buğulu olmasına sebep olan ve görüşü azaltan bir durumdur. Özellikle de yaşlılarda kataraktlar zayıf görüşün ve körlüğün ana sebebidir.

    Güncel çalışma statinlerin kataraktların sebebi olduğunu göstermiyor ancak statin kullanımının katarakt teşhisi konması riskini yükselttiğini belirtiyor. Çalışma Ekim 2001 ile Mart 2010 arasında askeri hastanelerde muayene edilen yaklaşık 14,000 erkek ile kadını, 6,792’şer statin kullanıcısı olan ve olmayan kişiyi inceledi. Statin alan hastalarda, kullanmayanlara oranla katarakt geliştirme riski %27 daha yüksek görüldü.

    Sonuçlar hastaları, ilacın faydaları ve zararlarını doktorlarıyla konuşmaya teşvik etmeli. Bu çalışma sebebiyle hiçbir hasta doktoruna danışmadan ilaç kullanımını kesmemelidir. Statin ilaçları kalp hastalığının tedavisinde ana bir faktördür ve katarakt riskini yükseltmesi, almayı durdurmayı gerektirmez.

    Kalp hastalığını önlemenin en iyi yolu yaşam stilini değiştirmektir. Tedavide etkili ilaçların yan etkisi olması beklenir. Bu sebeple hasta mümkün olduğunca sigara ve hareketsizlik gibi kötü alışkanlıkları terk ederek hastalık riskini düşürmelidir.

    Bazı uzmanlara göre çalışmanın sonucu kesin olarak algılanmamalıdır çünkü bugüne kadarki farklı çalışmalardan statin kullanımının katarakt oluşumunu engellediğine dair sonuçlar da alınmıştır. Her halukarda statin bir ölüm sebebi olan kalp krizini riskini düşürmektedir. Kataraktlar ise günümüzde ameliyatla etkili bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

  • Estetikte yapılan hatalar

    Estetikte yapılan hatalar

    Hatalı estetik operasyonlar sonucunda güzelleşmek uğruna acı çeken, bıçak altına yatan pek çok kişi hayal kırıklığı yaşıyor.

    Hatalı estetik operasyonlar yalnızca kişilerin psikolojisini değil, sağlığını da olumsuz etkileme riski taşıyor. Estetik operasyonda yapılan yanlışlar yüzünden yapılacak ikinci ameliyatın kötü sonuçlar doğurabileceğini belirten Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu görüşlerini aktarıyor.

    Hatalı burun estetiği

    Burun operasyonlarında rastlanan en büyük hata; doğal olmayan, çok fazla kalkık, yüze uyumsuz ve bakıldığında ameliyatlı olduğu açıkça belli olan burunlar olarak öne çıkıyor. Burun ameliyatlarının bazen plastik cerrah olmayan hekimler tarafından yapılması bu hatayı kaçınılmaz yapabiliyor. Bazı doktorların hava yolunu açarken burundan gereğinden fazla kemik ve kıkırdak aldığını ve açıkta kalan kemikleri yaklaştırmadan operasyonu sonlandırdığını ifade eden Kışlaoğlu, görüşlerini aktarmayı sürdürüyor: “Eğri kısımları düzeltmek yerine çıkarıp alınması hatası, zaman içerisinde kişi için büyük sorunlar yaratabilir.

    Burun ameliyatlarında yapılan diğer bir hata da, nefes alma problemi olan kişilerin önce nefes yolu açma yani septoplasti, sonra da burun estetiği yani rinoplasti ameliyatı yaptırmalarıdır. Septoplasti sırasında kıkırdak doku alınır, sonraki ameliyat için yeterli doku kalmaz. Bu iki ameliyata ihtiyacı olduğunu düşünenler ikisini de bir arada olmayı planlamalıdır. Burun ameliyatlarıyla ilgili oluşabilecek diğer bir sorun da, açık burun ameliyatları sonrasında iki burun deliğinin arasında özellikle esmer tenli kişilerde iz kalmasıdır.”

    Başlıca burun estetiği hataları

    •  Hiç doğal görünmeyen, fazla kalkık, yüzle uyumlu olmayan burunlar.
    • Fazla kıkırdak ve kemik alındığı için çok kötü bir görünüme sahip burunlar. (İleride bunları düzeltmek için kaburgadan kemik ya da kulaktan kıkırdak alınması gerekiyor.)

    Hatalı liposuction

    Liposuciton ameliyatlarında yapılan en büyük hatanın hastayı zayıflatmak amacıyla gerekenden çok daha fazla yağ çekilmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu görüşlerini aktarmayı şu sözlerle sürdürüyor: “Liposuction, bir zayıflatma değil bir şekillendirme ameliyatıdır. Burada amaç, vücudun fazlalıklar nedeniyle şekil bozukluğu olan bölgelerini daha biçimli hale getirmektir. Fazla yağ çekilmesinin öncelikle hastanın sağlığı açısından büyük risk taşıdığını bilmek gerekir. Liposuciton ameliyatı sonucunda bazı şekil bozuklukları ve deformasyon oluşabilir. Derinin belirli bir küçülebilme kapasitesi vardır ve bu kapasitenin üzerine çıkıldığında deride sarkıklıklar, çukurluklar meydana gelir.”

    Başlıca liposuction hataları

    • Liposuctionda en önemli risk, yanlış ameliyat sırasında veya sonrasında damarlarda pıhtı oluşarak akciğerlerde tromboemboliye neden olmasıdır. Bu öyle bir hatadır ki, kişiyi ölüme götürebilir.
    • Yine bilinçsiz bir cerrah eli ile düzgün olmayan, çukurlu görünümler ortaya çıkabilir. Karın bölgesine yapılan yanlış liposuction ameliyatları nedeniyle sarkmalar meydana gelebilir.
    • Özellikle yaşı ileri hastalarda, diz kapağının üzerinden yağ alma işlemi doğru yapılmazsa buradaki deri dizin üzerine sarkabilir.
    • Doğru uygulanmadığı takdirde de ciddi yanıklara bile neden olabilir.

    Hatalı göğüs estetiği

    Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu’na göre göğüs büyütme ameliyatlarında en büyük sorun hastayla doktor arasında doğru bir iletişimin sağlanamaması ve göğüs ölçüsünde ortak bir karara varılamamasıdır. Bunun sonucunda hasta yeni ölçüsüne alışamayabiliyor ya da başta beğense bile sonra taşıyamıyor. Göğüs büyütme ameliyatlarında da diğer estetik operasyonlarda olduğu gibi en büyük sorun doğal olmayan sonuçlar olarak öne çıkıyor. Çok büyük protezler doğal sonuçlar vermiyor, ayrıca zorlanarak konulduğu için bazı komplikasyonlara da neden olabiliyor.

    Başlıca göğüs estetiği hataları

    • Doğal olmayan, uzaktan bakıldığında sert iki küre gibi duran göğüsler.
    • İki göğüs arasında eşitsizlik, asimetrik görüntü.
    • Protezlerin zamanla hastayı rahatsız edecek kadar büyük olması.
    • Zorlanarak konan protezlerin komplikasyonlara neden olması. (Örneğin nadir rastlansa da, kapsül kontraktürü olarak adlandırılan durumda protezin çevresinde vücut sert bir zırh oluşturabiliyor.)

    Hatalı dudak dolgunlaştırma

    Burun gibi dudak da yüzün en dikkat çekici bölgesi olduğundan, yapılacak en küçük bir hata hemen belli oluyor. Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, dudak dolgunlaştırmak amacıyla kişinin kendi dokusunun kullanılabileceği veya hyalüronik asit gibi doğal maddelerin de tercih edilebileceğini söylüyor.

    Başlıca dudak dolgunlaştırma hataları

    • Çok yapay ve şiş görüntüler.
    • Vücutla uyumlu olmayan dolgu maddelerinin doğurduğu, hem görünüm hem de sağlık açısından sorun yaratan komplikasyonlar.

    Hatalı saç ekme
    Saç ekme basit gibi görünse de, hem hasta hem de doktor açısından son derece önemli ve dikkat isteyen bir operasyon olmasıyla dikkat çekiyor. Mikro implantasyon yönteminde her bir saç kökü tek tek alınarak ekiliyor. Bu işlemde sabır gösterilmez ya da tecrübeli eller tarafından yapılmazsa birçok sorun çıkabiliyor. Saçlar alın ve şakaklardaki girintilere sadık kalınmadan ekildiğinde, başın üst kısmında toplanan saçlar çember şeklinde peruğa benzeyen bir görüntünün oluşmasına neden oluyor.

    Başlıca saç ekme hataları
    • Peruğa benzeyen, doğal olmayan görüntü.
    • Saç köklerinin tek tek değil bir arada ekilmesinden dolayı, bir kökten fışkıran onlarca teli.

    Estetik ve Estetik Cerrahi için tıklayın !

  • Damar yaşlanması

    Damar yaşlanması

    Kalp hastalıkları, hemen hemen tüm toplumlarda en sık görülen ölüm nedenlerinden biridir. Gelişmiş toplumlardaki hareketsiz yaşam, sağlıksız beslenme ve aşırı stres, kalp hastalıklarını tetikleyen en önemli unsurların başında gelir. Central Hospital’dan Diyetisyen Selma Turan, kalp ve damar hastalarına beslenme konusunda tavsiyelerde bulundu.

    Kalbe kan taşıyan damarların deforme olması kalp rahatsızlıklarını tetikliyor. İnsanlar yaşlandıkça damarları da yaşlanıyor. Yaşlanmayı yavaşlatmak için damarların iyi korunması gerekir. Kalp hastalarının aşırı kilodan, yüksek kolesterolden ve kan basıncından, ürik asit düzeyinden, fazla yağlı ve proteinli beslenmeden, yoğun stresten, hareketsizlikten ve sigara ile alkol kullanımından uzak durması şart.

    Kan basıncını düzenlemek için dikkat edilmesi gerekenler:
    Düzenli bir şekilde egzersiz

    Sigarayı bırakmalı

    Bel çevrelerini kontrol altında tutmalı

    Doymuş yağları sınırlayarak yağ tüketimini azaltmalı

    Kalsiyum ve magnezyum kullanımını çoğaltmalı

    Muz, kayısı, patates gibi potasyum içerikli besinlerin tüketimi arttırmalı

    Kan basıncının yüksekliği damar yaşlanmasına sebep olur. Bu sebeple iyi dengelenmesi gerekir. Düzenli ölçümlerde kan basıncı 140/90’dan yüksek olan kişilerin mutlaka kardiyoloji uzmanına başvurması gerekir. Kan basıncının yüksekliği damarların serleşmesinin bir göstergesidir. Damarsal yaşlanmanın ikinci nedeni ise, kolesteroldür. Damarsal yaşlanma erkeklerde, kadınlara göre daha sık ve daha erken yaşta başlar. Kadınlarda damarsal yaşlanma, genellikle menopoza kadar görülmez. Kolesterolün yükselmesine neden olan yağlı veya yağda kızarmış etler, sakatatlar, yağlı pastalar, kurabiyeler, karides ve midye gibi deniz ürünleri, tereyağı, peynir, kaymak, krema, sert margarinler, 500 gramdan fazla süt/yoğurt, alkollü içecekler ve meşrubatlar aşırı tüketilmemelidir.

    Kolesterolü düşürmek için yapılması gerekenler:
    Yemekler bitkisel yağlarla hazırlanmalıdır.

    Yumurta haftada 2 kez haşlama olarak tüketilmelidir.

    Haftada 2 kez kırmızı et, diğer günler tavuk ve balık yenmelidir. Balık iyi kolesterolü yükseltir, trigliseriti düşürür.

    Meyve ve sebze bol bol tüketilmelidir.

    Sarımsak bol miktarda potasyum, fosfor, selenyum, A ve C vitaminleri ile 75 farklı madde içermekle birlikte kan damarlarını genişletir ve kanın pıhtılaşmasını önler. Bu nedenle sarımsak sık sık tüketilmelidir.

    Kuru baklagiller bol bol tüketilmelidir.

    Yer fıstığı, ceviz, badem, fındık, fıstık, ayçekirdeği, kabak çekirdeği gibi kuruyemişlerin çok faydalı olduğu unutulmamalıdır. Örneğin cevizin içerisinde balıktaki gibi Omega 3 yağ asitleri vardır. Ancak kilo problemi olan bireyler kuruyemişleri aşırı tüketmemelidir.

    Beyaz ekmek yerine kepekli, çavdar, tam tahıllı veya tam buğday ekmekleri tercih edilmelidir.

    HTHayat

  • Nezleye ışık tedavisi

    Nezleye ışık tedavisi

    Işık tedavisi, yani rhinolightın özel dalga boylarında, yüksek yoğunluklu ışık (Ultra Viole ışık yelpazesinin güvenli kısmı) içerdiğini ve hem mevsimsel hem de tüm yıl süren alerjik nezle tedavisinde kullanılabileceğini dile getiren Doç. Dr. Alkan, ‘Rhinolight, burunda kaşıntı, akıntı, tıkanma, hapşırık gibi her türlü şikayeti azaltan ve yok eden, etkinliği dünya çapında bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış bir sistemdir ve alerjik vakalarında etkilidir” dedi.

    Yöntemin, 14 yaşın üzerinde alerjik nezlesi olan bütün hastalarda kullanılabileceğini belirten Dr. Alkan, “Sadece hekim kontrolünde güvenle kullanılan rhinolight tedavisi birbirini takip eden 2 hafta içinde uygulanan 4-8 seansta gerçekleştirilir. Uygulama süresi oldukça kısa ve her bir burun deliği için 2-3 dakikadır. Rhinolight uygulanan bölgelerin yüzeyinde ne ısı ne de acı hissedilir. Özel mekanizması sayesinde, dokulara hiçbir şekilde zarar vermez. Bu nedenle alerjik nezlesi olan hastalarda uzun dönemli tedavide dahi güvenle kullanılabilir. Alerji semptomlarının görüldüğü durumlarda rhinolight tedavisine mümkün olduğunca erken başlamak gerekir. 1-2 seans sonrasında bile iyileşmeler gözlenebilir ancak kesin yanıt için mutlaka tedavi sonuna kadar beklenmelidir” diye konuştu.

    TEDAVİ KİMLERE UYGULANIR?
    KBB Uzmanı ve Baş-Boyun Cerrahı Doç. Dr. Seyhan Alkan, yöntemin uygulanabileceği hasta profilini ise şöyle aktardı:
    • Alerjik nezle ile ilgili şikayetler burun spreyleri ve ağızdan alınan alerji ilaçları ile kontrol edilemiyorsa,
    • Standart tedaviler şikayetleri azaltmıyorsa,
    • Standart tedavilerde kullanılan ilaçlar, başka hastalıklar için kullanılan ilaçlarla etkileşim yapıyor ve hasta yan etkilere maruz kalıyorsa,
    • Hasta uzun dönem ilaç kullanmaktan bıktıysa,
    • Hamilelik varsa.