Her bir duygumu yazdım, siz bana daha ne önerirsiniz bu derdimle ilgili

yedioniki

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
3 Eylül 2015
5
0
30
Kaybetmekten korkmak.. Bu duygu her şeyi yaptırır insana. Yanlış şeyler bile yaparsınız ve farkında olmazsınız. Ve sizi kaybetmekten korkmamış insana bunu anlatamazsınız. Kaybetmekten korkan insan sevdiğini öyle bir sarar ki göğsünü gerer her şeye. Bu kişi benim hayat arkadaşım olacak, bir ömür hastalığımı sağlığımı o görecek, aynı yastığa onunla baş koyacağız, çocuğumun annesi/babası olacak vs vs der. Her defasında çekip gitmez, zaten biliyor musunuz her defasında çekip giden birine geride kalmanın ne demek olduğunu anlatamazsınız. Ama yine de siz kaybetmekten korkun, siz aşkınızı yaşayın. Ne güzel demiş Nazım Hikmet. (bahsettiğim satırları paylaşıyorum)

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.


Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.


Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.


Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....


Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...


Olaya gelecek olursak, o kadar toy bir hata yapmıştım ki. Saçma ve kötü bir hataydı. O an söylesem hiçbir şey olmayacaktı oysa, yinede dilim beynimden bihaber bir şekilde yalan söylemişti. Sonrada aramıza kilometre olarak mesafeler girince bir türlü gerçeği söyleyememiştim. Ve tabiki bir yalan diğer yalanlara gebe olmuştu. Bir iken bin olmuştu. Her geçen gün bunun altında eziliyordum. Derken bir gün mumum yatsıya kadar yandı ve her şey mahvoldu. Haklıydı, bu kadar kıvranacağıma söylemeliydim ama korkmuştum işte. Kaybetmekten korkuyordum. O kadar üzülmüştüm ki, canım ciğerim yanıyordu. Aşk kurtarmıştı bizi, sevdiğime yine kavuşmuştum. Ama korkum maalesef ki bakiydi. Güvensiz olmaya başlamıştı ve sanki en ufak bir pürüzde temelli gidecekti. Bir anlık korkuyla yalan söyleyip, hemen doğrusunu söylemiştim. Ama bu onun için yine yalandı. Ellerimin arasından kayıp gitmesi düşüncesi çıldırtıyordu beni. Artık yoğun bir güvensizlik duygusu yaşıyordu, ama onu öylesine seviyordum ki bunlar benim aptal aşıklığımın sonuçları diyemiyordum. Geçmişimdeki insanlar geçmişimde kaldı, seninle gelecek kuruyorum. Seni aileme anlatıyorum, senin ailenle beraber vakit geçiriyorum. İş hayatımı planlarken ben diye cümle kurmuyor, biz diyorum. Artık kız arkadaşlarımla bile yapacağım şeyleri seninle yapıyorum. Sürprizler yapıyorum, sorunlarda ben arıyorum. Onunla kavga edip yine teselliyi de ona sarılmak da buluyorum.

Sana yalan söylediğimi sandın ve bir sabah gün aydınlanırken ayrıldın benden yine. Yine geride kalmayı ona anlatamadım, o küfürleri ben yedim, ağlayan ve hayatımı zindana çeviren ben oldum. Her zaman ilişkimin kuralları çerçevesinde yaşamaya devam ettim bu sürede, o kızar dediğim hiçbir şeyi yapmadım. O ise sanki yarasına ilaç onlarmış gibi her görüşmeyeceksin dediğim insanı gözüme soktu. Bunları yazarken 22 yaşındayım. Ve 19 yaşındayken bana hayatın bir hediyesi kronik bir hastalık oldu. Stresle, üzüntüyle tavan yapan bir hastalık. Onun yanından ayrılırken adeta altın çağını yaşadığım hastalık kısa bir sürede bana gerçek yüzünü yine gösterdi. Evet artık hepsi senin yüzünden. Dediğine göre sende çok üzülmüştün, önceden planladığın tatiline gittin arkadaşlarınla. Açıkçası oturup yıldızları izleyip düşüncelere dalmadın. Bende aynı tarihlerde ailem ile tatile gittim. Ben ağladığım görünmesin diye denizde açılırken sen köpük partisinde eğlendin. Ben insanlar tarafından her gün nasıl oldun diye mesajlar alırken sen gece kulubune kaçta ineriz diye mesajlar aldın. Ben lise arkadaşımı bile amanın bir şey der diye sosyal medyada bekletirken sen herkesle sosyalleştin. Dayanamadım, seni aramadım bile. Sesini duymak yıkardı beni, ses kaydı yaptım, hislerimi anlattım. Ailemin gözü önünde ben eridim. Ailemden biri ilk kez araya girdi. Senin ilerleyen tarihlerde bunları bile inkar edecek kıvama geleceğini gerçekten asla tahmin edemezdim. Senden bunu artık beklemezdim.

Üzüntüm, çığlıklarım, isyanlarım, hıçkırıklarım artık durmuyordu, içimde dışımda bir kaos oluşturmuşlardı. Bir gün yine konuştuk, özlemimiz saatlerce her şey güzel gibi konuşmaya götürdü bizi. O günden sonra küçük sürprizler yaptım, seni alıp memleketime kaçırma davetiyeleri bile gönderdim. Bana dedin ki yoktan var ettin umutları. Sen başardın bunu, artık konuşalım eskisi gibi. İlişkimize tam olarak ne olacak kararını eylülde buraya geldiğinde verelim, sözlerinde her şey çok güzel ama bana söz yetmiyor görmek de istiyorum dedin. Her şeye tamamdım, sevgilim demeye başlamıştık, her gün seninle uyuyup seninle uyanıyordum yine. Yine hayallerimiz devam ediyordu, kıskançlıklarımız hız kesmiyordu. Ancak ne zaman ki sosyalleştiğin insanlardan konu açıyordum, sen bi gel de neleri değiştirdin ben göreyim ben zaten silerim onları dedin. Önemsizler, ne diye konusunu bile konuşuyoruz ki dedin. Ama o önemsiz insanları içime ne dert ettiğimi bildiğin halde asla silmeye bile yeltenmedin. Sanki saklarmış gibi hiçbir yerden eklemedin, üstüne fotoğrafını görmek beni çok üzmüştü deyip annenle olan sosyal medya arkadaşlığımı bile kestin. Bakın artık biz diye bir şey yok demekmiş demek ki tüm bunlar. Aramızda 1000 küsür kilometre var ve yanına gelemiyordum. Bu süreçte tek yapabildiğim dilime, sevgime ve emeğime sarılabilmekti. Kaldırdığını sanıp kaldırmadığım fotoğrafları yine paylaşmıştım, sana göre her yeri senin fotoğrafınla doldurmalıymışım. Hani hiçbir yerde olmama izin vermediğin yerlerde mi?

Bu kez sindiremiyorum işin zor olacak deyip duruyordun. Ona da göğüs germeye vardım ben. Bizim aşkımız çok büyüktü, biz bunu da aşardık. Bizim için tek sorun büyük olasılıkla beni istemeye geldiğinde babamın krizleri olacaktı. Ben öyle sanıyormuşum oysa.. Bir gün çok iyiydin, bir gün sabah ben rüyamda görüp duruyorum, yaşananları görüyorum öyle kurmaca da değil hani, hazmedemiyorum diyordun. O gün bana karşı buz gibi oluyordun, sana birşeyleri göstermekten çıkmıştı olay ilk önce o buzdan duvarları yıkmak gerekiyordu. Yanında olmadığım için ateşle yakamayıp tırnağımla kazımam gerekiyordu. Bir gün böyle, ertesi gün iyi, diğer gün yine böyle geçip gidiyordu. Buluştuğumuzda rayına oturacak sabredeceğim diyordum. Bir gün bana yine bunları söyledin. Bunlar bize bir arpa boyu yol aldırmaz, anlıyorum bunlar sana ters gelmiş ama biz yine eleleyiz diyordum. Sen beni biriyle yatakta mı bastın, senin aileni mi katlettim? Bana göre bunlar bu davranışları hak ederdi. Senin eski sevgilinle alakalı yalan söylemiş olman diyordun, evine gittiğin bir çocukla alakalı yalan söylemiş olman diyordun. Evine gidip de ne yapmışım? Bunlara bile bilmem diyordun kimi zaman. Ne kadar aşağılayıcıymış yahu. Başladı yine bir soğuk hava dalgası. Ama artık yüzüm gülüyordu. O yanımdaydı, mükafat. Sosyal medyaya fotoğraf yüklemek mutluluk belirtisi sayılıyormuş, o öyle diyordu. Ben ona ne yapmışım ki, aramızı daha çok açtın, bana bir şeylerin değiştiğini göstereceğine sosyal medyaya fotoğraf yükledin, ne kadar üzülmüşsün. Hani tüm tatilde ağlamışsın ya, nasıl olur da fotoğraf çekebilmişsin. Bir de üstüne demez mi dekolteli fotoğraf. Her şey belki kabul edilebilir ancak teşhir fotoğraflar çekmek benim kişiliğimde yer almaz, ailemin bana öğrettiği değerlerle uyuşmaz. Bu cümle saygının koptuğunun açık bir ifadesiydi. Okul dönemi ayrıldığımızda da derslerde hoca slaytı her çevirdiğinde bir çığlık koparmalıyım sınıfta anladığım kadarıyla. Şunu öğrendim ki acıyı çeken anlıyor, insanlar sizin acılarınızı gerçekten iyi çeviriyor. Bir de demedi mi sen çok ağlıyordun ben konuşalım dedim artık. Her şeyi ancak bu kadar basitleştirebilirdi böyle sözler. Sana kanmıştım, sen ne yaptın? Ağlamamışsın bile dedi resmen. Acımı sana ispatlayacak değildim artık, her hıçkırığımı her inleyişimi duyan senin kulaklarındı. Beni tanıyamadığını söylüyordun, o olsa her yeri (yukarıda bahsettiğim gibi) fotoğraflarımla donatırmış. Var fotoğraf dedim, hemen kaba bir söz geldi bunun üstüne. Lafın kalmamıştı çünkü. Benim gibi bir kız istemiyormuş, eskiye dönüyormuş, beni görmek duymak isemiyormuş. Trajikomikti resmen. Ben nasıl bir kızdım? Benim nasıl bir kız olduğumu o kadar iyi biliyorsun ki, bunu ancak böyle karalamalarla kırmaya çalışıyorsun. Eskiye dönmek neydi onu anlamamıştım, eski yaşamına mı ayrıldıktan sonraki hayatına mı? Bu ilişkiyi en çok taşıdığını iddia ederken yine geride bırakan sen olmuştun. Bence de dön eskiye. Eylülde yüzyüze konuşalım diyen insan beni görmek duymak istemiyordu. Onun için erkenden gelen kızı hiçe saydı. Ben ne yapmışım ki? Sana tatlılık olsun diye çiçek gönderecek bir durumum bile yoktu. Hala diyorum konuşarak yapılabileceklerde major olduktan sonra yüzyüze faslına geçecektim. Bunlar tabiki senin beni telefonundan engellemenden önceydi. Ama iyi bir kaçıştı. Doğu bu denli karışıkken yollar nasıl yerine sen bana ne yapmışsın diye soru sormak ancak böyle bir kaçışı gerektirirdi zaten. Ailenin gözünde değerim düşmesin üzüntünü ne olur belli etme diyen sen, ailemle olan araba yolculuğumda beni böylesine üzendi. Birkaç dakika içinde bilmem fotoğraf attın, bilmem üzülmedin, seni tanımadım demek hızlı çekimde kaçıştı. Sana cevap vermeme bile izin vermemen de bir parçası bunun. O an şok halindeyken aile bireylerim geldi, anlat artık dediler. Anlattım. Hem bir erkek hem bir bayan gözünden yorumlandı olay. Demekki ayrılmak istiyormuş ortak fikirdi. Bir erkek yine senin elini tuttuysa artık kafasına takmayı bırakmalıydı, yaşınız daha genç bu yönler biraz törpülenir ama ayrılmak istiyor demek ki dedi erkek birey,bu kadar trajikleştirilmez olaylar, biz sizin kaç yaş büyüğünüz olarak bakıyoruz bunlar işleri zorlaştırmaktan başka bir şey değil, demek ki ayrılmak istiyormuş dedi kadın birey. Boşver artık, üzül ama sonra kendine gel. Senin sağlığını düşünüyoruz biz dediler. Krizi fırsata çevirmekti, ben bir şey yapamazdım. Bana bir hak verilmiş ve daha sahnem gelmeden yok edilmişti. Ve o kadar hızlı bir bitirmeydi ki günübirlik kaçamağımızı da yok etmeyi ihmal etmemişti. Her şey buraya kadardı, o aşk yazıları artık olmayacak. Ben o kadar geride kaldım ki.. artık hayatına devam etmek de çok özgür. Eskiye dönebilir, seni hep uyardığım dikkat et dediğim arkadaşlarınla sonsuza dek mutlu yaşayabilirsin. Her şeyi o kadar iyi biliyorsun ki. Hep zeki olan sensin, dilli olan sensin diyerek kendi özelliklerini benimmiş gibi gösterdin. Ben unumu eledim, eleğimi astım. Bende artık yeni bir yol çizdim, hep yanımda olan ailem ve bir iki arkadaşımla bende yoluma bakıyorum.
 
nıye alıntı yapmadınız hatunlar
nolmuş nolmuşş :KK48:
 
İnsan bazen içini rahatlatmak için yazar. İnşallah rahatlamışsındır ama biz kör olduk şuan. Keşke kısa kısa anlatıp yardımcı olsaydık sana.
 
konuyu sılmek yerıne duzenleyebılırdın :KK12:
zaten yonetıcıler gerı getıreceklerdır konunu
 
size izin verilen sınırlarda durmamak ne hoşunuza gidiyor. malzeme çıkaramadınız soryy
 
X