13.05.2007 Yücel Elidemir Yeniasır
İyi ki annenim
(Zaman ne çabuk geçiyor. Yaşadıklarım daha dün gibi. Bu yazı kişisel
kronolojimde tazeliğini hep koruyor. Her seferinde de sizlerden öyle güzel mesajlar alıyorum ki... Ancak 13 yaşında küçük bir delikanlı olan Emir'imin bu yazıya bir daha izin vereceğini hiç sanmıyorum!)
Sana kavuşabilmek için neler çektim bir bilsen. Düşünüyorum da bir tane daha senden olacağını bilsem, aynı şeylere tekrar katlanırdım.
Kapısını çalmadık doktor bırakmazdım. Uyur, uyanık oramın buramın kesilmesine
yine izin verir, "Pek ümitlenme kızım" diyen doktorların gözlerinin içine baka baka,
"Ama olacak biliyorum" derdim.
"Testler bitti, elde var sıfır, hadi bakalım sil baştana"a yine itiraz etmezdim.
Tahliller röntgenler, ilaçlar, operasyonlar... Ne varmış bunda... Geleceksin biliyorum
ya...
Yedi yılın sonunda sevgili doktorum İsrael Aruh müjdeyi verdiğinde donup kalır, babanın muayenehanesine ulaşabilmek için Alsancak sokaklarını uçarak
gözyaşları içinde geçer, "Hamileymişim" derken sesim kulağıma yabancı gelir,
eşin dostun tebriklerini uzun süre üzerime alınmadan kabul eder, "Zaman içinde alışacağım" telkininde bulunurdum.
Şoku atlatıp da varlığını kabul ettiğimde, bedenimdeki dünyanın en güzel şişliğini gece gündüz okşardım.
Seni hayal eder, kolundan mı, bacağından mı geldiğini bilmediğim minik darbelerini
sabırsızlıkla beklerdim.
Ultrason ekranındaki ilk karşılaşmamızda dizlerimin bağı çözülür, nefesim daralır, dilim damağım kurur, kalbimin sesinin odayı doldurduğu hissine kapılırdım.
31 Ağustos Çarşamba günü Özel Çınarlı Hastanesi'ne sabah dokuzda koşa koşa gider, doktorlarıma, "Lütfen beni bayıltmayın dayanamıyorum onu hemen görmek istiyorum" derdim.
İçimden çıktığın anı beynime kazır, yağlı, kanlı, serin alnını öperken katıla katıla ağlar, mor bedenini göğsüme yaslardım.
"İlle de anne sütü" diye tutturur, boğazından başka lokma geçmesine izin
vermezdim.
Her emzirişteki o muhteşem buluşmayı kendi içimde doya doya yaşar, ciğerlerimi süt
kokan teninle tıka basa doldurur Allah'a hep şükrederdim.
Büyüyüp serpilmeni anı anına yaşar, pirinç görüntüsündeki dişinin gelişini çığlık çığlığa karşılar, ilk adımlarına dünyanın en büyük başarısı muamelesi yapar, primalara
veda edişimizi neredeyse parti vererek kutlardım.
Vücut ısın biraz değişse dünyanın sonunun geldiğini düşünür soluğu Nejat
doktorunda alırdım.
Ve tıpkı şimdiki gibi, "İyi ki Emir'im ben senin annenim" diye tekrarlar dururdum.