Bu yılın başında, 15 Ocak 2006da, aralarında bu maddenin halihazırda Kuzey Amerikadaki tek üreticisi olan Du-Pont da dahil olmak üzere PFOA kullanıcısı 8 büyük şirket ABD Çevre Koruma Kuruluşu EPAyla anlaşma imzalayarak, kontrol edilen bir madde olmamasına rağmen PFOAnın gerek üretilmesinden gerekse tüketilmesinden kaynaklanan emisyonu 2015 yılına kadar kademeli olarak sıfırlayacaklarını taahhüt etmişlerdir. Küresel ölçekte faaliyet gösteren şirketlerin bu taahhüdünün dünyanın diğer bölgeleri ve diğer şirketler için ne kadar geçerli olacağı ve diğer ülkelerin ve uluslararası kuruluşların konuya nasıl yaklaşacakları ise henüz belli değildir.
Bu gelişmelerin üstüne, 15 Şubat 2006da, EPAya danışmanlık yapan bilim kurulunun, PFOAnın kanserojenlik derecesinin potansiyel kanserojenden, muhtemel kanserojen derecesine yükseltilmesi yönündeki raporunun açıklanması ile PFOA ve teflon konusu daha da aciliyet kazanmış ve ABDde teflon kimyasalları içeren ürünlerin kullanılmaması yönündeki çağrılar artmıştır.
İlk Fransada bulunan ve kullanıma giren teflon malzemesinin (yapışmayan tavalarıyla ün yapan Fransız T-fal/Tefal faaliyetlerine hala devam etmektedir) üzerinden yaklaşık 50 yıl geçtikten sonra denetime konu olması, çevre ve insan sağlığı için yeterli ve doğru güvenlik araştırmaları yapılmadan kullanıma giren kimyasalların yaratabileceği tehlikelerin son örneklerinden birini oluşturmaktadır. Hatırlayacak olursanız, PFOA gibi kalıcı kirletici bir başka madde olan DDT, ikinci dünya savaşından sonra tüm dünyada yaygın olarak kullanıma girdikten onlarca yıl sonra 1972de, kanser de dahil olmak üzere yol açtığı sağlık ve çevre sorunlarının tanınmasıyla önce ABDde daha sonra da diğer ülkelerde yasaklanmıştı.
Türkiyede ise bu maddenin girmediği bırakın şehri tek bir tane köy kalmamıştır ve hala daha kullanıldığına dair haberler gelmektedir. (kullanıyoruz hala, hem de hamile hamile)
Sanayi (özellikle marka olan büyük şirketler) tüm bu gelişmelere rağmen PFOA sorununu çevresel alanla sınırlı tutmaya çalışmakta ve PFOAnın insan sağlığı için bir risk oluşturmadığını iddia etmeye devam etmektedir. Bu konuda yapılan hayvan araştırmalarını ise önemsemezlikten gelmektedir. EPA, 2005de, deney hayvanlarıyla yapılan testlerin, PFOAnın hayvanlarda
karaciğer, pankreas ve testis kanseriyle, doğum ağırlığında azalmayla, sakat doğumlarla ve bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla ilişkili bulunduğunu açıklamıştı. Sanayinin, hayvan deneyleri sonuçlarını işine geldiği gibi kullanması; olumlu sonuçlar verdiğinde tüketicileri, ürünlerinin güvenli olduğuna ikna etmek için kullanması, olumsuz sonuç verdiğinde ise küçümsemesi tipik bir davranışdır. Kimyasalların denetlenmesini savunan ve kimyasalların iyice araştırılmadan kullanıma sokulmamasını savunan bağımsız bilimciler, fare deneylerinin insanlar için yol gösterici olduğunu savunmaktadır: ...kemirgen testlerinden elde edilen kanserojenlik kanıtlarının insan riski tahminlerindeki geçerliliği onyıllardır bağımsız bilimciler, federal ve federal-olmayan üst düzey uzman komiteleri ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Uluslararası Kanser Araştırmaları Kuruluşu (IARC) tarafından çoğunlukla desteklenmektedir. Buna ek olarak sayısız kemirgen testinden gelen pozitif kanıtlar genellikle onyıllar sonra epidemiyolojik olarak da doğrulanmaktadır. Fare genlerinin %99unun insan genomunda işlevsel bir eşdeğerinin olduğu ve farelerin biyolojik programlamasının şaşırtıcı bir şekilde benzer olduğu ve farenin insan hastalıklarının moleküler temelini araştırmak için ideal bir laboratuvar hayvanı olduğunun belirtildiği Uluslararası Konsorsiyum Fare Genom Projesinin Aralık 2002 raporu bu konuda çarpıcı bir örnek sunmaktadır.**
Sanayi, hayvan deneylerini küçümserken PFOAnın insan sağlığı üzerinde olumsuz etkide bulunduğuna dair araştırmaların olmamasının rahatlığı içindedir. Dev bütçeli kanser kurumlarının (NCI ve ACS) bu kadar içimize girmiş bir maddeyi bugüne kadar araştırmamış olmaması dikkat çekicidir!
Tüketiciler için kapsamlı araştırmaların olmadığı doğru olsa da bu maddenin üretiminde çalışanların yaşadığı sağlık sorunları için araştırmaların olmadığı pek doğru değildir. Mesleki kanserojenlerle ilgili araştırma raporlarını imha etmekten sabıkalı olan Du-Pont, 1960larda teflonun üretildiği tesislerinde çalışan işçilerin sık sık hastalanması karşısında bu durumu araştırmış ve DuPont bilimcileri, teflonun 204 ºCa ısıtıldığında ortaya çıkan polimer dumanına maruz kalanlarda görülen grip belirtilerini, göğüsdeki darlık, kırgınlık, nefes darlığı, baş ağrısı, öksürük, üşütme olarak sıralamıştır.
