Stajyerken adliyede duruşmaları izletirlerdi bize. Bir ağır ceza davasını izlerken 10 yaşında bir kız çocuğu karın Ağrısıyla dr a girmiş ve hamile olduğu ortaya çıkmış. Duruşmada sanık mahalleden bir gençti. Karar duryşmasıydı. Hakim çok tatlı ve babacandı. Karardan önce kız duruşma salonu adabını bilmediğinden ve yaşı küçük olduğundan kalktı annesinin yanına hakimin yanına gitti bişeyler dedi. Hakim salonu boşalttı. Pedagogu çağırdı ve kızın yeniden ifadesini aldı. Daha sonra öğrendik ki kıza cinsel istismarda bulunan öz dayısıymış ve annesi de kardeşini korumak için mahalleden komşu çocuğuna iftira atmış. 8 sene önceki olay ama bu yazıyı okuyunca yine aklıma geldiOyuncu Anne,
Anlatacağım mevzu derin. Canınız sıkılacak amma velakin konuşmamız gerek.
Yıllar önceydi. Bir reklamverenimizi bir televizyon programına konuk olarak gönderdik, program esnasında kendisine yönlendirilen sms'leri cevaplayacağız. Bir sistem üzerinden bağlanıyorsunuz ve o program esnasında gelen tüm mesajları karşısınızda görüyorsunuz. Bizden önceki konuk bir psikologtu ve konu olarak "ensest ilişki" yani "yakın akrabalar arasında/aile içinde cinsel ilişki" belirlenmişti. Önüme ilk çıkan sorular o sorular oldu. O kadar çoktu ki! O konuğa gelen mesajları gördüğümde saatlerce bilgisayar ekranına baktım, koltuğuma çivilendim. Mesajları okuduğumda dünya başıma yıkıldı. Babasının, ablasının, abisinin, amcasının, dedesinin ve inanılmaz ama annesinin cinsel tacizine uğrayan insanların mesajlarını gözlerim yanarak okudum. Çok uzun süre etkisinden kurtulamadım. İnsan bazı gerçekleri, kendi hayatında var olmayınca, tümden yok sayıyor. Hadi canım diyorsun, olur mu öyle şey diyorsun, yok artık diyorsun, Allahım ne olur gerçek olmasın diyorsun. Ben o mesajları okuduğumda çok gençtim ve açıkçası böyle bir sapkınlığın varlığından dahi haberdar değildim. Sonra bilgilenmek, bilinçlenmek, yaygınlığını öğrenmek için araştırdım ve dehşetim kat ve kat arttı.
Şimdilerde aynı yıkımı bir kez daha yaşıyorum. Öyle mesajlar geliyor ki, gencecik insanlardan. Gizli hesaplardan yazıyorlar, yardım istemek için değil, birilerine anlatmak için yazıyorlar sanırım, kimseye anlatamadıkları için tanımadıkları bana kendilerini gizleyerek anlatıyorlar. "abla biliyor musun, babam..." diyor, "abla, bana amcam..." diyor. "Abla abim", "dayım", "komşumuz"... Offfff diyorum, of, of, offff!
Böyle bir rezalete maruz kalan kardeşim, öncelikle şunu bil. Bu bir suçtur. Rızan olmadan sana dokunan yedi kat el de olsa, baban da olsa, suçtur ve şikayet etme hakkın vardır. Lütfen susma ve lütfen korkma.
Hikayelerin çoğunda ‘anneme söyledim, inanmadı’ cümlesi geçiyor. Anneler açın gözünüzü. Kalbe şüphe düşürmek değil maksadım, sadece ‘bizim ailemizde olmaz, bizim çevremizde olmaz’ diyerek ört bas etmeyin. İnsan, her şeyi yapabilir. Çok dikkatli olun. Çocuklarınızın davranışlarını, tutumlarını izleyin. Bir değişiklik, durgunluk, taşkınlık, kapalılık artık her ne değişiklik görüyorsanız, aklınızın bir tarafından ‘acaba bir derdi mi var’ diye geçirin ve o dertler içerisinde her ihtimali değerlendirin. Başına her ne gelirse gelsin, elinizi yavrunuzdan çekmeyin.
Ben, henüz çocuk sahibi değilken, çocuğu olan arkadaşlarıma ‘dünya öyle bir noktaya gidiyor ki, çocuğunu bir fanusun içine koyup balık gibi büyütsen ancak koruyabilirsin bunca kötülükten’ derdim. Şimdi bu mesajları okuduğumda, fanusun da yetmeyeceğini düşünüyorum. Allah çocukları önce kendi anne babalarının öfkesinden, cehaletinden, nefsinden, kibrinden, şiddetinden korusun. Sonra başkalarından...
Şermin Çarkacı

Son düzenleme: