5. Sinema Günleri 1. Hafta "atlantis"

:)


  • Ankete Katılan
    7

atlantis

bab-ı esrar
Kayıtlı Üye
1 Mart 2010
1.433
9
Bu kez seçtiğim filmler biraz zihin yorucu, kafa karıştırıcı oldu lakin bir süre ara verdikten sonra böyle bir giriş de hepimizi silkeleyip, kendimize getirecektir Hepsi çok beğendiğim, etkilendiğim, bana göre sinemayı sanat yapan filmler, umarım siz de keyif alırsınız.




Lütfen listede olmayanlar oy kullanmasın.
(film bilgileri "filimadamı"ndan alındı, film puanı da o sitedekilerin oylarıdır, imdb puanı da yanında yer almakta)

Mr. Nobody(2009)

türü: Dram Fantastik Romantik Bilim Kurgu

yönetmenler: Jaco van Dormael

senaristler: Jaco van Dormael

yapım: Kanada Belçika Fransa Almanya

film puanı: 8.4 (23 oy) imdb puan: 7.7 (9,514 oy)



konusu:
20. Yüzyıldan 21. Yüzyıl'a, farklı zaman dönemlerine uzanan bir hikaye.
Başlıkta bahsi geçen Bay Hiçkimse, 2092 yılında dünyada kalmış son ölümlü olan 117 yaşındaki Némo adlı bir adam. Ölüm döşeğindeki Némo genç bir çocukken bir peronda durduğunu hatırlar. Tren kalkmak üzeredir. Annesiyle birlikte mi gitmeli, yoksa babasıyla mı kalmalıdır? Bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır. Ve pek çok gezegen, iki ölüm ve sevilecek kadınlar...

Yorumum: Paralel evrenler, sonsuz olasılıklar, varoluş üzerine temposu yüksek, aynı anda birkaç film izliyormuş hissi yaratan, Butterfly Effect tarzı lakin bana göre savunduğu tezi ile bu filmi de aşan son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri. Biraz kafa karıştırıcı ve uzun fakat seçilmese de özellikle bu tür filmlere ilgi duyanların kaçırmaması gerektiği kanaatindeyim.Bu arada konu sıkıcı gelebilir lakin filmde aşk anlatısı da çok yoğun Film için hazırlanmış müziklerle beraber diğer müzik kullanımları da çok başarılı, mutlaka duyduğunuz parçalar size de geçmişten kimi günleri anımsatacaktır.

Fragman



Nói albínói
(2003)
Buzdan Hayaller
türü: Dram

yönetmenler: Dagur Kári

senaristler: Dagur Kári

yapım: İzlanda Almanya İngiltere Danimarka süresi: 1sa. 22dk.

film puanı: 7.2 (18 oy) imdb puan: 7.2 (4,296 oy)



konusu:
Noi, Kuzey İzlanda’da küçük bir yerleşim biriminde yaşayan 17 yaşında son derece akıllı bir genç. Fakat yaşadığı çevreden oldukça sıkılıyor ve oradan kaçmanın hayallerini kuruyor. Daha sonra hayatına yerel bir benzincide çalışan bir kız giriyor. İkisi çevresi bembeyaz dağlarla çevrili, kısıtlı dünyalarından kurtulmanın yollarını arıyorlar.


Yorumum: Noi zeki fakat rutin hayatın gereklerini yerine getirmeye hevesli olmayan, varolış bunalımıyla yolunu kaybetmiş - belki de dayatılan yolların anlamsızlığını kavradığı için hiçbir yerde tutunamayan- bir genç. Varoluşçuluk felsefesinin vücut bulmuş hali. Film oldukça yalın, durağan ve minimal çizgide. Fakat karakter o kadar başarılı çizilmiş ki sonunda birkaç damla yaş da akıyor ve bazı sahneleri zihne kazınıyor. Beni çok etkileyen bir filmdi, özellikle İzlanda manzaları görülmeye değer, soğuğu iliklerinize dek hissettiriyor. Soundtrackı çok başarılı.


Fragman


Waking Life
(2001)
Hayata Uyanmak


türü: Animasyon Dram Fantastik Gizem

yönetmenler: Richard Linklater

senaristler: Richard Linklater

yapım: ABD süresi: 1sa. 39dk.

film puanı: 8.4 (15 oy) imdb puan: 7.5 (21,365 oy)



konusu:
Genç bir adam, rüyaların gerçek dünyadan ayrıldığı yeri aramaktadır. Düş, uyanmak, gerçeklik gibi konular üzerine farklı düşünen insanlarla konuşur. Farklı yaşam deneyimleri, dünya görüşleri, rüyalara değişik bakış açıları sunacaktır. Bu ise gündelik yaşamdaki pek çok felsefi konu üzerine düşünmeye iter izleyiciyi.

Richard Linklater son derece şık bir şekilde felsefe yapıyor. Düşler üzerinde gezenirken de son derece ilgi çekici bir görsel dünya yaratıyor.

Dünya prömiyeri, 2001 yılında Sundance Film Festivali'nde yapıldı. Filmde belli belirsiz olsalar da, Ethan Hawke ve Julie Delpy gibi oyuncular projede görev aldılar.

Yorumum: Yoğun diyalog ve monologlar, yoğun bir düşünce akışı ve filmden ziyade bir felsefe tezi gibi ama kullanılan teknikle görsel olarak da etkileyici ve müzikleri çok başarılı bir animasyon. Felsefeye uzak kişiler için birçok konuşma havada kalabilir lakin ufuk açıcı da olabilir, eğer biraz eğiliminiz varsa hele felsefeye eminim çok ilginizi çekecektir. Filmin senaryosu da bildiğim kadarıyla yayımlanmış. Before Sunrise filmini izleyenler zaten yönetmenin/ senaristin tarzına da aşina. Sinemaya felsefenin de taşınmış olması ve bu işin kotarılması da bu filmde beni etkileyen bir diğer faktördür.


Fragman



Smultronstallet
(1957)
Yaban Çilekleri

türü: Dram

yönetmenler: Ingmar Bergman

senaristler: Ingmar Bergman

yapım: İsveç süresi: 1sa. 31dk.

film puanı: 8.6 (24 oy) imdb puan: 8.3 (21,221 oy)


konusu:
78 yaşındaki yaşlı bir tıp doktoru yıllarca ders verdiği üniversiteden ödülünü almak üzere arabasıyla yola çıkar, yanına gelinini de alan yaşlı doktor, yol boyunca oğlu ile ilgili davranışları sebebiyle eleştirilir. Bir de yanlarına yolda karşılaştıkları 3 genci ve bir çifti alırlar böylece yolculuk, anılar ve düşler ile devam eder. Ölüm ve yaşlılık kavramlarının sınırlarında gezinen film karamasarlıktan öte ilginç ve eğlenceli bir hal alırken, Bergman sinemanın henüz genç denecek yaştaki bir yönetmeni olarak en iyi yaşlılık filmini sunar.

Yorumum: Filmi izleyeli çok oldu fakat aklımda hala giriş sahnesi çok nettir. En iyi açılış sekanslarından birine sahip olan film, tekniğiyle, simgeleri ile müthiş bir rüya/ kabus sahnesiyle başlar. Ardından profesörün yolculuğu ve geçmişi ile hesaplaşması üzerine hikaye devam eder. Bergman'ın sık sık başvurduğu temalar ölüm, yaşlılık, bireyin bunalımları bu filmde de baskındır. Yine durağan, birey merkezli ve sorgulamalara açık bir öykü.


Fragman
 
Son düzenleme:
wooooww büyülendim
hepsini izleme isteği uyandı içimde
ama oyum İzlandanın o soğuk atmosferine ve ingiliz yapımı filmlerin donukluğuna hayranlığımdan Nói albínói gitti
 
4 film... Seçmek zor oldu ama farketmez ne çıkarsa çıksın üzülmem, bütün konular birbirinden farklı ve ilginç gözüktüler gözüme
Çıkan filmin dışında diğerlerini de indiririm muhtemelen
 
noi albinoi izlemistim..etkileyiciydi..

felsefe tarih politika ilk ilgimi ceken konular..istemeden elim gidiyor.oyum oyuzden ona gitti..ama bak, adi bile ne güzel "hayata uyanmak" saatlerce uzerine konusulur.
 
canımm ellerıne saglık
cokguzelfılmler
benımmerakımı
buzdan
hayaller cektı
oyuzdenn oyumona gıttı

hayırlıugurlu olsunn anketımız
 
Liv bir kaç gün daha nete giremeyebilir.
guvestanema arkadaşımızda kapsama alanı dışında
anketi sonuçlandırsak mı acaba beklesek mi ne dersiniz?
 
Liv bir kaç gün daha nete giremeyebilir.
guvestanema arkadaşımızda kapsama alanı dışında
anketi sonuçlandırsak mı acaba beklesek mi ne dersiniz?

Bence bekleyelim prensesim, zaten ancak herkes toplanır diye anketi de süresiz açmıştım, ama guvestanema'nın durumu nedir bilemiyorum, kapsama alanı dışında olmanın manasını bile çözemedim henüz:S
 
madem bu hafta atlantisin haftası ozaman topic boş kalmasında ona bir kaç soru soralım :)))

atlantisciğim film seçimlerinizi neye göre yaparsınız?

ilk 3 filminiz hangileridir ?

hangi film seni bolca güldürdü ?

hangi film hüngür hüngür ağlattı ?

türk sineması ve yönetmenleriyle aranız nasıldır ?

benim adamım dediğin aktör ve yine sevdiğin hatun :))?



sen cvpla devamı gelecek , ben meraklı bir insanım
 

Süper Bence her hafta bunu yapmalıyız prensesim, sadece anket açmak olmaz, o hafta anketi açan kişinin sinemadaki tercihlerini de öğrenelim. Hemen cevaplayayım sorularını da



atlantisciğim film seçimlerinizi neye göre yaparsınız?

Prensescim daha bilinçli film izlemeye başladığımdan beri kriterlerim; yönetmenler ve sanat akımlarının sinemadaki izleri. Önceleri oyunculara ya da türe göre film seçerdim, fakat sinemayı bütünsel kavramak için uzun zamandır öne çıkan yönetmenler, sanat yönü ağırlıklı filmler ve özellikle normların dışına çıkanlar. Tarihsel süreçte sinemanın gelişim ve değişimini de merak ettiğim için eski filmler, klasikler önceliklerim. Her filmin sinemanın bir halkası olduğunu düşündüğüm için bütünü görmek için o halkaları birbirine bağlayıp zinciri tamamlama ve kavrama uğraşındayım:) ( ben çok gevezeyimdir ya bana böyle sorular sorma yazar yazar dururum )

ilk 3 filminiz hangileridir ?

Nedir bu ciddiyet ben de sana soruyorum Ne zaman sizli bizli olduk

Sıralama olmadan;

Det sjunde inseglet

Inception

Das Cabinet des Dr. Caligari

(elemek çok zor yahu, aklıma gelenlerden bazıları ki birçok filmi yazmadığımdan vicdan azabı çekmeye başladım bile ,bir de 12 Angry Men, One Flew Over the Cuckoo's Nest, Big Fish, Arizona Dream eklesem )

hangi film seni bolca güldürdü ?

Komedi filmlerini pek tercih etmiyorum, maalesef izleyip de beni güldüren bir film de anımsamıyorum ama Little Miss Sunshine da eğlenmiştim, La Vita e bella ise ilk yarısı ile güldürmüş ikinci yarısında buruk bir tat bırakmıştı bende.

hangi film hüngür hüngür ağlattı ?

En son izlediklerimden "Le huitième jour", "Noi Albinoi" ilkinde birçok yerinde ikinci filmde ise sonunda boğazımda bir düğüm hissetmiştim:) Nedenini hala anlayamamakla birlikte "Finding Neverland" de beni çok ağlatmıştı.


türk sineması ve yönetmenleriyle aranız nasıldır ?

Pek iyi değil maalesef. Çağan Irmak çoğu filmini izlediğim tek yönetmen sanırım. Filmlerini izlerken hiçbir zaman sıkılmadım, sonunda da gözyaşım eksik olmadı lakin birşey eksik geldi hep, sanki biraz zorlama gibi.En çok son filmi "Prensesin Uykusu"nden etkilendim, en naif, samimi ve ruhunu kattığı filmiydi bana göre. Onun dışında çok övgü almış "Türev", "Bekleme Odası" gibi filmlerle de kötü tecrübelerim oldu Gişe filmlerinden hiç söz etmiyorum bile fakat eski Türk filmlerini hala beğenerek izlerim denk geldikçe.

benim adamım dediğin aktör ve yine sevdiğin hatun :))

Johnny Depp Tabi ki

Ingmar Bergman ve Alfred Hitchcock'un gözde kadın oyuncularını beğenirim, hepsi sinemaya çok yakışan ve duruşları ile asaleti temsil eden başarılı aktrisler.
 
Bu arada bende oyumu verdim, Liv ve guvestanema 'nın ne zaman döneceğini bilen var mı:) Waking Life'a verdim oyumu zira Pia Noi Albinoi'yi izlememiş ve hiçbirinizin izlemediği bir film olsun dedim ama Noi Albinoi' de seçilirse bir kez daha keyifle izlerim, gönlüm Noi'den yana=))
 
Neyse ki uzun sürmedi kızlarrr
Noi çok güzel bir hikayeydi. Kanın döküldüğü an ve son sahne aklımdan çıkmıyo. Ama oyumu Mr. Nobody'den yana kullanmak istedim. İzlememiş olmam ve konusu itibariyle ilgimi çekti. Hepsini izliycem o ayrı:)

İkinci hafta sıra bendeymişş, süperr
 
Enteresan bir sonuç çıktı ortaya Liv de gelirse o belirler sonucu ya da daha fazla karıştırır Bence şöyle yapalım iki filmin eşit oyu alması halinde diğer filmlere oy verenler bu ikisi arasında bir seçim yapsın. Liv ne zaman gelir bilen var mı
 
yazayım dedim unuttum:) Bekleme Odasını sinemada izlemiştik, arkadaşla çıkar çıkmaz şu yorumu yapmıştık, sanırım biz de film çekebiliriz:) daha toyduk tabi:) Derste konusu açıldı, film hakkında konuşunca sinema hocamız bi güzel payladı bizi, o film dostoyevski'nin hayatını anlatıyor bilmem ne bilmem nee.. heralde biz anlamadık dedik ezildiğimizle kaldık. ne zamandır masaüstümde duruyor, yeniden izlemek istiyorum ama bir türlü cesaret edemiyorum. bi film bu kadar mı sıkıcı olur
 

ben her türlü yapıtın/ yapımın - hatta kişinin- putlaştırılmadan eleştirilebilir olması gerektiğini savunurum, maalesef uzmanlık, kimi zaman dokunulmazlıkların, abartılı övgü ve yergilerin de haklı gerekçesi olarak gösteriliyor. Filme gelirsek; Dostoyevski'nin yaşamını anlatması o filmi iyi yapmaya yemez bence, önemli olan neyi anlattığı değil nasıl anlattığıdır. Sıkıcı olmanın sanatın bir gereği olduğunu da iddia edemeyiz lakin çoğu zaman bir ölçüt olarak kabul edilir. Ben de üniversitede arkadaşlarla izlemiş ve sayılı yarım bıraktığımız filmler arasına eklemiştik, tamamlamadım yine de çok haksızlık etmeyeyim ama gidişat sonuna dair de umut vermiyordu Bu arada Dostoyevski'nin hayatını anlamak için Stefan Zweig - 3 Büyük Usta biyografik kitabı okunabilir, bence daha iyi bir referans
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…