Selam 5. takım!
Çoook mutluyum bugün. Çok güzel bir gün geçirdim. Üstelik sonunda gerçekten güzel bir Tek Yüzük aldım kendime.
Yüzüklerin Efendisi ile ancak 2006 tanışan bir garibancık olan ben, doğal olarak yüzüğünü bulamadım. Her yerde aynı cevap "Kalmadı." En sonunda girdiğim bir yerde "Olması lazım, ben size haber veririm." demişlerdi ve haber de gelmişti gerçekten. Uça uça gitmiştim dükkana tekrar ama hayatımda o kadar kötü taklit görmemiştim.

Feci bir yüzüktü; tabi ben o hevesle yine dayanamayıp almıştm.
İnternette, Hobbit'in filmi çıkacak diye bazı firmaların şimdiden yüzüğü tekrar ürettiklerini okudum. Bugün de Eminönü'ne gitmiştim. Toptancılardan birinde buldum yüzüğü.

Üstelik normalde alsam (hele ki filmden sonra) hiçbir yerde 40-50'den aşağı alamayacağım yüzüğü 10'a aldım. (925 ayar gümüş olduğu için 40-50) Takıcılığın gözünü seveyim.
Şu an size Tek Yüzük'üm parmağımda iken yazıyorum; dünyaya ben hükmediyorum artık.

Hobbitim'e de yüzüğüm parmağımda gideceğim, ohhhh...

Üstelik o kadar iyi bir taklit ki internette gördüğüm tüm diğer taklit yüzüklerden çok daha gerçekçi. Yarışamadığı yegane yüzük filmdeki gerçek yüzük. :)
Tamamdır İremcim, izinli yazdım.
Ta kendisi!
Cennet hurması diyeyim artık o zaman o hurmaya. :)
İnsan vücudunun ne kadar şişme kapasitesi var yahu.

Ben de pek hızlı gidemiyorum maalesef... Bu aralar çok düzensiz oldu menülerim ama yine bir krep haftası yapsam fena olmayacak. En güzel kiloyu o şekilde vermiştim, sanırım düşük karbonhidratlı olduğu için...
Ben aslında o hurmanın o kadar düşkünü değildim ama kalorisini öğrenmeden önce ramazan hurması düşkünüydüm.

Annem almış geçenlerde cennet hurması, bir tane yedim. Jöle kıvamında bir yeri varmış içinde, o kıvam bir hoşuma gitti ki sorma. :) Ondan sonra yemeye başladım, zaten 1 tanesi 1 porsiyon meyve yapıyor, kalorisi de yüksek değil yani.
Ben hatırlamıyorum öyle saçların olduğunu...

Dalgalı, gür ve simsiyah...

Hayalimdeki saçlar onlar benim. Ama maalesef bende yok.

Benim saçlarım koyu kestane; herkes ısrarla "siyah gibi işte" dese de, sonuçta "siyah
gibi"... Ve de benim saçlarım kabarık düz.
Çooooooooook güzel saçların var Tunicim, kıymetini bil. Zaten en güzel saç rengine ve tipine sahipsin ne boyatmana gerek var, ne de başka işlemlere... :)
Uzay yürüyüşü = Dik göğüsler + dolgun popo...
Ben de kullanıyorum ya Ayşegülcüm, menülerimin altında sporda görüyorsundur, haftada en az 5 gün 40 dakika binmeye çalışıyorum. Eliptik bisikletle ya da herhangi bir başka spor aleti ile ilgili diyeceğim tek bir şey var, o da şu:
Spor yapmak için insanüstü bir sabır gösteremeyeceksen alma.
Ben yıllardır bir sürü farklı spor aleti kullandım. Her birini "Hem sıkılmadan, keyifle yaparım, hem de kilo veririm." diye aldım. Ama hepsinden sıkıldım. :) Hem de öyle çok sıkıldım ki... Ergenlik döneminde ve daha erken yaşlarda sıkıldığım gibi bir kenara attım aletleri ama yetişkin olunca işler değişti. Bir kondüsyon bisikletim vardı, her aldığım spor aleti gibi onu da "Hiç sıkılmam." diye almıştım. "Televizyon, bilgisayar önünde film izlerken bir yandan ona binerim."... Bir süreden sonra o bisiklete binmemi sağlayan tek şey kilo verme isteğim ve azmimdi. Ama hurdaya çıkana kadar kullandım onu. :)
Aynı şekilde pilates seti aldım. Pilates yapınca kendimi çok iyi hissetmeme rağmen bir yerden sonra sıkıntıdan patlamaya başladım ama yine de kilo vermeme faydası olacak diye sıkıla sıkıla devam ettim. (63 civarlarına inince tekrar kullanacağım zaten, sanırım ömrüm boyu da kullanırım çünkü güzel şekillendiriyor. Ama şu an ihtiyacım olan şey şekle girmekten ziyade yağ kaybetmek olduğu için şimdilik erteliyorum pilatesi.)
Şimdi eliptik bisikletim var, 5 ay oldu. İlk günler çok keyifliydi ama artık çok sıkıcı oldu. :) Yine sadece kilo verme azmim sayesinde biniyorum tepesine...
Yani olay şu: O aleti kilo vermek için alıyoruz ve kilo vermek için biniyoruz, zevk almak için değil. O sporu yapmak bizim için eğlence değil; görev, ödev oluyor. Ondan sonra sıkılmalar başlıyor işte... Mesela ben 55 kilo olsam bisikletime daha severek binerim; çünkü eğlenmek için biniyor olurum, zayıflamak için değil.
Yani bunları iyi düşünüp almak lazım. O müthiş sabrı ve azmi gösterebileceğine inanıyorsan al, aksi takdirde sadece paranı ziyan etmiş olursun. Almayı istiyorsan da "Ben bundan kesinlikle sıkılmam." diyeceğin bir şey al. Ondan tabi sıkılacaksın ama iyi-kötü yaptığın sporu daha katlanılır kılacak. :) Ben hala eliptikteki o uzayda yürüme hissini yaşadıkça az da olsa keyif alıyorum. O hareketin salınımı hoşuma gidiyor ve bu da spora katlanmamı sağlıyor. :)
Acı ama gerçekler bunlar. :)
"Yarım yufka"...
Bu da "milföy hamuru" na benzemiş.
Çiğ yemiyorsunuz tabi de, okuyunca öyle gibi geliyor insana... :)