can dostum,kedim benim; son anlarında yanında olamadığım için ellerini tutamadığım için inanılmaz vicdan azabı yaşıyorum... senin bu dünyadan gittiğini duyduğum günden beri tek düşüncem sensin ve içimde bastıramadığım bastıramayacağım vicdan azabım... sanırım senin yanına gelene kadar senden özür dileyene kadar bunu kalbimde taşıyacağım... hayat işte canım, senin 24 seneye sığdırdığın ama 104 sene olsa da kısacık bir hayat.. herkesin öncelikleri değişiyor farkında olmadan hayatın akışında kendi derdine düşüp bazı şeyleri erteliyor insan... önemsemediğinden değil sadece ertelediğinden geç kalıyor bazı şeyler için... o lanet hastalığa teslim olduğunu duyduğum günden beri kulağımda çınlıyor 'ölsem haberin olmayacak' lafların... o illet sana bulaştığından beri seni kaybetmeyi düşünmek bile beni mahfediyordu... kaçtım bunu duymamak için kaçtım kötü haberi duymamak için kaçtım... seni en son gördüğümde o halinle bile benden hesap sordun haklıydın çok haklıydın... ama sana nasıl anlatabilirdim neler hissettiğimi neden aramadığımı yanında olamadığımı... dayanamazdım... dayanamadım canım... sana mutluluk oyunu oynayamazdım sen gerçeği hissederken ve bilirken... annen bile başka yerlerde ağlarken sana ben nasıl yanında kalabilirdim...kalamadım...hayatımda ki en büyük keşke... keşke kalabilseydim... her sabah kalkınca ilk aklıma gelen sensin, deli dolu güzel günlerimiz anılarımız herkese nasip olmayacak güzel günler... kısacık ama dopdolu bir hayat... dünyalar güzeli bir kız, harika bir insan,yeni dünyasında gerçek bir melek, ebedi dost... tekrar buluştuğumuzda asla bırakmayacağım seni... bağıra bağıra şarkılar söyleyeceğiz yine... bu sefer hastane önü incir ağacını söyletmeyeceğim sana... rahat uyu...