Keşke derdi dünyayı gezmek ya da üniversite okumak falan olsaydı da hepimiz babaya kızsaydık. Derdi gece görüşmek, muhtemelen tekinsiz yerlerde alkol alıp takılmak olan sevgilisiyle gece çıkmak olduğu için babaya bir bakıma hak veriyoruz.
Ben 18’imden itibaren gece çıkardım çünkü üniversite öğrencisiydim, ailemin tanıdığı arkadaş gruplarım vardı ve aklım başımdaydı. Nereye gideceğim belliydi. Ona rağmen sınırlarım vardı her yaşta farklı farklı. 19’umda yanımda aileden biri yoksa alkol alamazdım mesela. Bara da gitsem alkolsüz bir şeyler içerdim. Saat 11’i geçecekse evden biri beni alırdı, arkadaşlarımın araçlarına binemezdim. Bir arkadaşım hariç kimsede kalamazdım. 22’imde artık mezun, iş güç sahibi yetişkin kadındım, kendi aracım vardı, alkol alabiliyordum. Ama alkol alacaksam arabayı alma hakkım yoktu. Ya da sevgilimle tatile gidebiliyordum ama o telefon asla cevapsız bırakılmamalıydı.
Kısacası ailenin kurallarını kabullenmek zorundasınız. Baskı yüzünden evlenen de ailesini değil kendini suçlasın bir zahmet. Kendi kafasızlığı. Okuyup, meslek sahibi olup baskıdan kurtulabilecekken evlenerek kurtulabileceğini düşünmek en hafif tabirle aptallık. Ya da tembellik, kısa yoldan kaçabileceğini sanmak.