Amin Maalouf'la benim tanışıklığım Semerkant kitabıyla oldu.Öylesine etkiledi ki beni tasvir ettiği yerler,bir an önce gidip görmek istedim, kendimi Özbek ve İran kültürünü, tarihini araştırken buldum.Kitabın ilk kısımlarında Tuğrul ve Çağrı Beyler'in fetihlerinin anlatıldığı bölümde Ramazan ayının bitimiyle kurban bayramının geldiği ama bu beylerin barbarlığından korkan halkın kurban kesmediği anlatılıyor.Maalouf müslüman bir yazar değil,ama İslam toprakları içinde doğmuş bir yazar.Onu da geçelim kitaplarında "doğu" yu anlattığı için ister istemez islami olguları tema olarak kullanan bir yazar.İşte bu yüzden eskilerin değimiyle, bu kadar cehalet çaba gerektirir.Okuyucuya da "E be kardeşim bilmiyorsun niçin uyduruyorsun?" dedirtir.Bilip bilmeden ve böylesi fütursuzca atıp tutması anlattığı harika olaylara ve karakterlere rağmen beni her satırda tereddüte düşürdü.Okuduğum her tarihi olayda bir google araştırması yaptım.Elde ettiğim sonuçların kimi okuduklarımı teyit eder nitelikteyken, kimin de aynı olay bambaşka bir bakış açısıyla ele alınıyordu, kimin de ise sonuçlar Türkçe olmadığı için ben de bir sonuca varamadım.Yine aynı aynı kitapta kahramanın bir kadın ve kızlarının evine sığınması şerren doğru olmadığı için kadıncağız yetişkin adama memesini emzirterek onu evlat edinmiş oluyor, böylece adam o evde barınmaya devam edebiliyordu.Böyle bir deli saçması yazarımızın uydurması, kafasındaki oryantalizim fantazisi midir, yoksa o bölgelerde o tarihte bulunan sapkın bir inanç mıdır bilemiyorum.Ama okuyucuyu irite eden bir sahne olduğu kesin.
Afrikalı Leo kitabında ise Hasan'ın Nur'dan bir kız çocuğu olunca doğumu yaptıran ebe kızlık zarını delmek istiyor, Hasan ise benim doğduğum yerlerde böyle bir adet yok nevinden bir şeyler söylüyor.Tamam da herhangi bir İslam çoğrafyasında böyle bir adetin olduğunu yazar nereden çıkarıyor.Yine aynı kitapta Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethettiği sırada yaptığı katliamlar,şehri ele geçirdiği halde her yeri yağma edişi,üç askerin minareye çıkarak ateş edişi... vb anlatılıyor.Bizim tarihimiz elbette objektif değildir,kendine toz kondurmuyordur.Ama yazar da artık halife ünvanını da taşıyan bir hükümdarın müslüman tebayı ve nedenini anlayamadığımız şekilde özellikle Çerkezleri katletdiğini,bütün Kahire'yi kan gölüne çevirdiğini iddia ederek fazlasıyla yanlı bir tarih anlayışı sergilemiyor mu?
Amin Maalouf'u okuyorum,anlattığı olaylara dikkatimi çekmeyi sağladığı bu sayede yeni yeni okunacak kitaplar listesi kafamda belirdiği için seviyorum da.Kahramanlarının zorunlu göç veya keyfi seyahat halinde olmalarını da seviyorum, pek çok kenti kuş bakışı tatar gibi oluyorum okurken.Bu da tarihin dışında coğrafi bir merak da uyandırıyor ben de.Ama dediğim gibi her kitabında temkinliyim, bu adam yine bir şeyleri kafadan atıyor veya bize kara çalmaya çalışıyor diye.