ama sizin anlattığıniz olağanüstü durumlar ,
ben bambaşka bir şeyden bahsediyorum.
bir kere sizinki gönüllülk esaslı bir yer
ama benim bahsettiğim öyle ya da böyle bir isyeri
Ben de aynı şeyi söyledim zaten, belki siz de öyle bir ortama girseniz 'ben doktorum, nereden arkadaşın oluyorum/nasıl meslektaş oluruz' cumlesini içinizden geçirmeyecektiniz bile. Bu his ve bu tavırlar olayın "iş yerinde" geçmesinden dolayı.
Eğer sosyal ortamda da doktorum diye hürmet beklerseniz ya da gönüllü ortamlarda bile 'ama benim işim daha önemli, noluyoruz yani' moduna girerseniz başlıktaki durumu 'ben bir halt oldum hissini' sorgulayabilirsiniz.
Ama her zaman ast-ust ilişkisinin yaşandığı bir iş kolunda sadece sahada çalışıyorsunuz diye size diğer hekimlerden farklı davranıldi diye sinirlenmenizin 'kendimi bir halt sanıyorum' düşüncesiyle bir bağı yok. Sadece diğerlerine gosterilen saygıyi (ne azı ne coku,mesleğinin hak ettiği kadarını) almak istiyorsun.
Bundan daha doğal ne olabilir ki?
Onca sene Amerikan dizilerindeki bu statusuzluge imrenmisken geldiğim hal beni çok etkiliyor .
Şu çok komik ama. Tüm yorumlarınız aslında ast üst olayına ne kadar önem atfettiginizle alakalı. Siz statü kavramına bayılan, bunu çok gerekli bulan birisiniz. O zaman neden Amerikan dizilerindeki statusuzluge imreniyorsunuz ki?
İnsanların kendini bilmesi lazım bence. Aynı bizim Türkler Almanyaya sosyal devlete, devletin gucsuzun yanında olmasına ,çocuk parası vermesine çok imrenmesi gibi. Oysa biz sosyal devlet olsak eminim herkes nefret eder 'ben çalışıp vergi ödüyorum,neden üçer beser doğuranlar çalışmadan benimle aynı parayı kazansinlar' diye. Herkesin gönlünde yatan sosyal devlet olmak, ama özünde kimsenin esas istediği bu değil.
Bu komünizm sistemine, şeriata ozenenler için de geçerli
