Anne & Baba & Çocuğa Tavsiyeler

Ultraviyole

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
27 Temmuz 2010
601
3
ANNE VE BABA'YA
ÇOCUĞUNDAN ÖĞÜTLER

Bana her istediğimi verme.
Bazen yalnızca neler koparabileceğimi görmek için isterim.

Emredip durma.
Emretmek yerine tavsiye edersen daha çabuk yaparım.

Benden neler istediğine dair fikrini değiştirip durma.
Bir karar ver ve ona sadık kal.

Sözünü tut.
İyi de kötü de olsa tut.
Bir ödül söz verdiysen onu alayım.
Ceza ise vaat ettiğin, onu da uygula.

Beni başkalarıyla karşılaştırma.
Hele kardeşlerimle asla.
Benim daha iyi ve akıllı olduğumu söylersen öbürü alınır.
Kötü ve aptal olduğumu söylersen ben incinirim.

Bırak kendim başarabildiğim kadar yapayım.
Ancak bu şekilde öğrenebilirim.
Benim için her şeyi sen yaparsan
kendim için hiçbir şey yapmayı öğrenemem.

Hatalarımı başkasının yanında düzeltme.
Yanımızda kimse yokken anlat bana doğruları.

Bana bağırma.
O zaman benim de içimden bağırmak geliyor.
Halbuki ben bağırmak istemiyorum.

Benim önümde yalan söyleme ve
seni kurtarmak için yalanlarına katılmamı bekleme.
Bu sana yardım gibi gözükse de
ben kendimi aşağılanmış hissediyorum.

Yanlış bir iş yaptığımda bana niçin yaptığımı sorup durma.
Bazen bilmiyorumdur.

Midem ağrıyor dediğimde pek aldırma.
Hastalığım yapmak istemediğim işler veya
gitmek istemediğim yerlerden kıvırtmak için numara olabilir.

Yanıldığın zaman hatanı kabul et.
Senin hakkındaki düşüncelerimi zedelemez.
Benim de hatalarımı kabul etmemi kolaylaştırır.

Bana arkadaşlarına davrandığın gibi davran.
O zaman seninle arkadaş olabiliriz.
İnsanlar akraba diye birbirlerine nazik olamaz değiller ya.




SEVGİLİ ANNE VE BABALAR,

Sahip olduğumuz en değerli şey şüphesiz çocuklarımızdır. Onlar’sız bir dünya düşünülemez. Hepimiz çocuklarımız için her şeyin en iyisini istiyoruz. Acaba doğru olduğuna inandığımız her davranışımız çocuklarımızı mutlu ediyor mu? Bizim doğrularımızla onların doğruları ne kadar örtüşüyor? Gerçekten bu kadar iyi anne ve babalar isek; neden çocuklarımızla aramızda derin uçurumlar, buzdan dağlar, aşılmaz kaleler olduğunu hissediyoruz.?

Söz konusu olan çocuklarımız ve onların geleceği ise, bu konuyu her şeyden çok önemsemeliyiz. Şu bir gerçektir ki ; hiç birimiz annelik ve babalık eğitim almadık. Duyarak öğrendiklerimizin doğru olduğuna inanıyoruz.

“Peki bu işe nerden ve nasıl başlamalı?” diye düşünüyorsanız, “onun hala sizin çocuğunuz değil, artık bu toplumun bir bireyi olduğunu kabul etmekle” ilk ve en önemli adımı atmış olacaksınız. Çocuğunuzun en çok kendisine güvendiğinizi görmeye ve hata yapsa da onu sevmeye devam edeceğinize inanmaya ihtiyacı var.

Çocuklarınızın sizlere her konuda güvenmeleri ve her türlü sorunlarını sizlerle konuşabilmeleri çok önemlidir.

Güzel Örnek Olma
Anne-baba, çocuğunun yanında sözlerine dikkat etmeli. Kesinlikle yalan sözden kaçınmalıdır.
Doğru sözün yanında doğru hareket etmelidir. Konuşulan sözler ve davranışlar arasındaki çelişki çocuğun güvenini sarsar.
Çocuğun yakaladığı bir tek yalan söz ve davranış, çocuğun zihninde yaşadığı sürece anne-baba güvenilmez biri olarak kalabilir.
Onun için çocuklar yanında davranışlar öyle hassas ayarlanmalı ki çocuklar evlerinin içinde anne baba değil de onları birer melek farz etmeliler ve onlara güvenmelidir.



ÇOCUKLARIMIZI BAZI KONULARDA UYARALIM;

! Çevredeki yabancı şahıslara karşı çocukların daha dikkatli olmaları ve fazla güvenmemeleri yolunda eğitilerek uyarılmaları gerekmektedir.

! Çocuklarınızın evden çıktıktan sonra nerelere gittiği ve kimlerle oynadığını bilmelisiniz.

! Çocukların akşam belli bir saatte evde olmaları konusunda diğer ailelerle mutabakata varınız.

AİLE OLARAK BİLİNMESİ GEREKEN HUSUSLAR;

! Çocukları yakından ilgilendiren her türlü tehlike hakkında, kendilerinin bilgilendirilmeleri çok önemlidir. Buna cinsel bilgilendirme de dahildir.

! Polis kayıtlarında, yıllarca yapılan araştırmalar neticesinde tecrübe ile sabittir ki; çocukların tacize maruz kalmalarının önlenmesi ancak onlara bu konuda öğüt verilmesi ve bazı prensiplerin kazandırılması ile mümkündür.

! Çocukların düzenli olarak takibi, onlara mümkün mertebe dikkat edilmesi ve onlarla beraber olunması da tacizi önleyen unsurlar arasındadır.

! Çocuklarla sürekli konuşarak bu tehlike hakkında onları uyarmanız sonucunda daha duyarlı olmalarını ve kendi kendilerini kontrol etmelerini sağlayabiliriz.+



ÇOCUKLARA VERİLMESİ GEREKEN ÖĞÜTLER;

! Tehlike her yerde bulunmaktadır; okul yolunda, park yakınlarında, eve dönüşte spor sahalarının yakınlarında, arkadaşlarının evine gelip giderken… Tehlikenin bulunabileceği yerler hakkında çocuklarınızı aydınlatınız.

! Önce iyi ve kötü milli ahlaki değerlere göre telkin edilmeli, öğretilmeli, iyi fiilde bulunma aleni olarak takdir edilmeli.

! Kötü fiil, başkalarından misal verilerek kötülenmeli, hataları sebebiyle devamlı azarlanmamalı.

! Tanımadıkları şahıslardan para veya hediye almamaları,yabancı şahıslarla herhangi bir yere gitmemeleri, yardım talebinde bulunan yabancılara da yardım etmemeleri, kesinlikle yabancıların arabalarına binmemeleri.

! Evde yalnız kaldıklarında, tanımadıkları kimseye kapı açmamaları. Telefonda yabancı kimselere bilgi vermemeleri.

! Issız parklar, yollar ve yerlerden uzak durmaları, toplu olarak oynayan çocuklardan ayrılmamaları ve tek başına oynamamaları, kendilerinden küçük çocuklara da dikkat etmeleri.

! Takip edildiklerini hissettiklerinde büyüklerinden yardım istemeleri ve bu durumlarda ıssız yerlere değil de kalabalığa doğru gitmeleri.



! Tehlikede olduklarında bağırmaları, kaçmaları ve kendilerini müdafaa etmeleri gerektiğini, kendilerine zarar vermek isteyen şahıslara iyi bakıp onları teşhis etmeleri ve araçlarının plakalarını almaları.

! Kendilerine veya arkadaşlarına bir şey yapıldığında derhal ailelerine veya polise haber vermeleri anlatılmalıdır.

Sevgi en önemli insani ihtiyaçtır. Ancak; aşırı sevgi çocukta ana babaya bağımlılık ve kendine güvensizlik yaratır. Karşılaştığı her sorunda ana babaya güvenir; fakat kendine güvenmez. Yetersiz sevgi çocuğu kabullenmemektir. Çocuğunuza olur olmaz kurallar koymayın ve belli bir kalıba sokma çabası içinde olmayın. Küçük hatalarını abartmayın, fiziksel ceza uygulamayın. Aksi takdirde çocuğunuz, kendini yönetme fırsatı bulamaz. Kendine güveni kaybolur ve gelişemez. Kibar, sessiz, uslu ve dürüst…fakat, çekingen, küskün, kolay etkilenen ve aşırı hassas bir çocuk yetiştirmiş olursunuz. Aşırı sevgi çocuğu pasifleştirir. Aşırı hoşgörü çocuğu şımartır ve olgunlaşmasını engeller. Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını kendisiyle konuşarak düzeltin. Aşırı gevşek tutumla yetişen çocuk bencil, sabırsız ve anlayışsız olur.

En sağlıklı tutum; yeterli sevgi, yeterli disiplin, tekerli eğitim ve yeterli hoşgörüdür.



Çocuklarınıza eşit davranın, herhangi bir durumda farklı uygulamalar sergilemeyin. Aile içinde kutuplaşmalara müsaade etmeyin. Duygu ve düşüncelerinizi çocuklarınızla paylaşın, onları ailenin sevinç ve sıkıntılarına ortak edin, evinizin gerçeklerinden uzak tutmayın. Çocuklarınız içinizden sevmeyin, dokunun, dinleyin, paylaşın. Sevgi ile vurdumduymazlığı karıştırırsanız özgürlüğün ve sorumluluğun sınırlarını bilmeyen bir insan yetiştirirsiniz.

Çocuğunuz hakkında bütün kararları;“Çocuğumu en iyi ben tanırım” anlayışıyla siz almayın. Böyle yaparsanız yeteneklerine uygun bir meslekte çalışmayan ve kendisiyle barışık olmayan bir insan yetiştirirsiniz. Sevgi çocuğun kendisini tanımasına ve yeteneklerini geliştirmesine yardım etmektir. Çocuğunuza “sen benim dediklerimi yap, yaptıklarımı yapma” anlayışı ile yaklaşmayın. Çocuklar söylediklerinize değil, yaptıklarınıza bakarlar. Söylediklerinizle yaptıklarınız birbiriyle uyumlu olmalıdır. Çocuğunuza hayatı hazır bir reçete gibi sunmaya çalışmayın. Onda kendi yolunu çizebileceği bir harita vermeye çalışın. Çocuğunuzu yargılamadan tarafsız olarak dinleyin. Böylece onun gerçek duygularını ve sorunlarını öğrenme şansınız olur. Çocuğunuzun sinema, tiyatro, müzik gibi yaşına özgü ilgilerine saygı gösterin. Unutmayın yaşıyla birlikte ilgileri de değişecektir. Çocuğunuzun özel hayatına ve özel eşyalarına saygı gösterin. Dolabını, çekmecelerini, defterini, ceplerini karıştırmak size olan güvenini azaltır, aranızda duvar örer. Çocuğunuza ailecek bir ekip olduğunuzu hissettirin. Kaliteli sonuçlar; kaliteli bireyle, kaliteli ekipler ve kaliteli programlarla elde edilir. Çocuğunuza korkuya ve korkutmaya dayalı bir disiplin uygulamayın. Öğüt vermek kolay örnek olmak zordur.



ÇÖZÜM ÖNERİLERİ;

Çocuğunuzdan mükemmel olmasını beklemeyin ve onu diğer çocuklarla kıyaslamayın. Çocuğunuza “sana güveniyorum, elinden geleni yapacağına inanıyorum.” mesajı verin. “Ben demedim mi…” “Bu kafayla gidersen…” diye başlayan sözler söylemeyin. Hayat sadece ders ve sınav üzerine kurulmamıştır.Çocuğunuzla bu konular dışında sohbet ederek duygu ve düşüncelerinizi birbirinizle paylaşın. Çocuğunuza, sizin için başarısının değil, başarısında yaşayacağı sevincin önemli olduğunu hissettirin. Sizin çocuğunuz olsa bile onun artık farklı birey olduğunu unutmayın. Eleştirinizi çocuğunuzun kişiliğine yönelik değil davranışlarına yönelik olarak kırıcı olmadan yapın. Çocuğunuzu tanımaya çalışın; ilgi ve yeteneklerini, değerlerini öğrenmeye çalışın. O’nu ilgi ve yeteneği dışındaki alanlara zorlamayın. Bir elma ağacından, portakal elde edemezsiniz Daha kaliteli elma almaya çalışın. Çocuğunuza; onu, başarı da dahil, hiçbir koşula bağlı olmadan sevdiğinizi gösterin. Çok çalışmasını değil; düzenli çalışmasını bekleyin ve bu yolda telkinlerde bulunun. Kendisini programlamasına, zamanını yönetmesine yardım edin. Hiçbir zaman onu “Sevgisizlik” ile cezalandırmayın. O, her şeye rağmen sizin çocuğunuzdur.



NE YAPMALISINIZ?

Amacınız, çocuklarınızın fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı yetişmesi olmalıdır. Sınavı var olma-yok olma savaşı olarak görürseniz onun elini kolunu bağlamış ve kaygılarını çoğaltmış olursunuz. Başarılı olmayı o da istiyor… Hoşgörülü ve demokratik ailelerde büyüyen çocuklar, arkadaşlarıyla ve çevreleriyle ilişkilerinde daha etkin, girişimci, yaratıcı fikirler üretebilen, düşüncelerini ifade edebilen, özgüven sahibi insanlar olurlar. Sevgi; övgü ve takdir, insana değerli olduğu duygusunu verir. Değerli olduğunu hisseden insan da çevresine değer verir. Ana baba olmanın en zor yanı; neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bildiğimiz halde, bazen çocuğumuzun yanlış yapmasına hoşgörü göstermemizdir. Çocuğunuzun başarısını değil, başarma duygusunu ve başarmak için sorumluluk alışını sevin. Sizin doğru ve yararlı bildiklerinizi ona dayatmayın, onun ihtiyaçlarını dile getirmesine olanak tanıyın. Kafanızda belirlediğiniz ölçütleri onunla paylaşın. Yalnızca sınav başarısı beklentisiyle sırtını sıvazlayarak değil; her koşulda ve hayatın her alanında ona güvenerek yardımcı olun. Üniversite sınava dahil, hiçbir sınavın hayatın sonu yada hayatın kendisi olmadığını, hayatın bütün fırsat, olanak ve seçenekleri ile bir süreç olduğunu unutmayın. Çocuğunuza bu anlayışı kazandırın.

Gönüldeki yerler kazanılsın kazanılmasın; çocuğunuzu kazanmak, bütün kazançlardan daha değerlidir. Pestalozzi’nin dediği gibi; Çocuğun kalbini bana veriniz ondan her şey yaparım.

Anne Baba Davranışının Çocuklar Üzerinde Etkisi

Bazı çocuk öyle zorlanmıştır ki, reaksiyon olarak, kendisine yöneltilen davranış ve eğitim tarzının tam tersini seçer. Doğru ya da yanlış olduğunu gözetmeden... İçinde birikmiş acı ve sorunlar nedeni ile...
Bazıları da, kendi anne ve baba davranışlarını bilinçli bir yorum süzgecinden geçirir ve en iyisini, en doğrusunu uygulamaya çalışır.

• “Benim doktor olmamı isterdi, annem... Olamadım... Bari oğlum doktor olsun. Bunu sağlamak zorundayım...”
YA DA
• “Okutmak için boşuna zorladılar beni... Zamanım boş yere harcandı. Ben çocuğumu okutmayacağım. Bir an önce hayata atılsın ve para kazansın.”
YA.DA
• “Onun annesi ve babası olarak görevimizi seve seve yapacağız. Neye yeteneği varsa ve ne olmak isterse öyle olsun. Eğitmek, yetiştirmek, mutlu ve verimli olmasına yardım etmek en büyük görevimiz bizim...”

Bu ve benzeri davranışlara çok sık rastlamaktayız. Genellikle çocukların öğrenim ve eğitimlerinde anne ve babanın, idealleri büyük rol oynamaktadır. Çocuklarında adeta kendilerini gerçekleştirmek istemektedirler. Kişilik özellikleri tam gelişmemiş olan “BÜYÜK ÇOCUKLAR” dır bunlar... Kendi geçmişlerinden , kendi çocukluk sorunlarından sıyrılamamış olan büyük çocuklardır

AİLEDE PROBLEMLER

Türk ailesini olumsuz yönde etkileyen pek çok problemler vardır. Kısaca bu problemleri şöyle sıralayabiliriz:

• Köyden şehre göç, hem sosyal yalda, hem de ailede büyük değişikliklere yol açmıştır. Başta köydeki gelenek ve göreneği kontrol edici baskısından kurtulup, başıboş bir ortama itilmişlerdir. Özenilen, gıpta edilen, taklit edilmeye çalışılan yabancı bir çevreye gelmişlerdir. Kitle iletişim araçlarının tesiri ve moda, aileyi derinden sarsmaktadır. Birçok aileler bu sıkıntıya ve perişan hayata, sırf kuru bir kavga uğruna katlanmaktadırlar. Diğer taraftan özenti sonucu bütçelerini zorlayan harcamalara gitmektedirler aile bütçesinin sarsılması önce geçimsizliğe, daha sonrada boşanmaya kadar varan bir dizi hususlara sebep olmaktadır.

• Sırf maddi mülahazalarla yurt dışına giden vatandaşlarımızın aile ve çocukları, hem kendileri hem de milletimiz için büyük bir problemdir.götürülmeyip yakınları yanına bırakılan çocuklar ,aile şefkatinden mahrum ,birazda başıboş olarak yetişmektedir.yabancı ülkelerde doğan ve yaşayanları ise ,büyük kültür ve kimlik buhranıyla karşı karşıya gelmektedir.

• Devamlı reklamlara muhatap olan aile israfın içine itilmektedir.buda aile bütçesini zorlamaktadır hatta geçimsizlik sebepleri arasıda,israfın önemli payı olduğu unutulmamalıdır.

• Günümüzde ailelerin kendini müdafaa mekanizmaları zayıflamıştır.bunları canlandırmak gerekir.mesela,saygı,iyi örnek olma annenin mürebbilik rolü gibi.


Türk ailesinin dayandığı temel değer ile şartlar ve ortamı arsında bir uyumsuzluk,belki e bir çatışkıdan söz edilebilir.bu uyumsuzluk veya çatışkıyı iki guruba ayırabiliriz.


1-İç.Uyumsuzluk
Ailenin dayandığı temel değerin ,zaman içinde ortaya çıkan yeni şartlara göre yorumlanması yapılmadığından veya geç yapıldığından dolayı ortaya çıkan uyumsuzluk.bunun nedeni belli bir kültürel yeterlik, birikim yokluğu olabileceği gibi, siyasi, teknik veya ekonomik kararların uygulanması sonucu şeklinde de ortaya çıkabilmektedir. Elbette daha başka nedenlerin etkisi bu arada düşünülebilir.
Bu hususta özetle şu tespitin yapılabileceği söylenebilir. Ailede içi uyumsuzluk, eğer ailenin dayandığı temel değer değiştirilmek istenmiyorsa, belli sarsıntılara yol açsa bile, giderilebilir. Bu konuda Türk ailesinin geçirdiği önemli deyimlere sahip olduğu belirtilmelidir. Ancak burada vurgulanması gereken ailenin dayandığı temel değerlerin reddedilmesi, ortaya çıkan şartlara karşı destekleyici düzenlemelerin yapılmasıdır. Nitekim bugün için Türk ailesinin çeşitli nedenlerin oluşturduğu bir iç uyumsuzluk yaşadığı söylenebilir buna karşı alınacak kısa vadeli önlemlerin tespit edilmesi gerekir. Ancak sadece önlemler sınırında kalmak sağlıklı bir sonuca götürmez bu önlemlerle birlikte eğitime, kültürel değerlerin fonksiyonel hale getirilmesine, toplumsal ve ekonomik sorunların çözümünde destekleyici yöntemlerin uygulanmasına ihtiyaç vardır.ailedeki iç uyumsuzluk, ailenin dayandığı temel değerden değil, bu değerin algılanma ve yorumlanma yetersizliğinden kaynaklanmışa benzemektedir. Bu bakımdan aile fertlerinin eğitilmesi bir dereceye kadar mümkün ise de bir noktadan sonrada toplumun duyarlılığına ve devletin rasyonel ve yerinde düzenlenmesini sorumlu kılmaktadır.
2-Dış Uyumsuzluk
Devletin yada siyasi iktidarların, iletişim organlarının, bazı çevre ve kuruluşların topluma, aileye ve insana rağmen kültürel bir değişime, yani dünya görüşünü ikame etme çabalarına ağırlık vermesi. Şüphesiz bunun tarihi, siyasi kültürel bağlamda yürütülmeye çalışılması sorunun çok yönlülüğünü ortaya koyar. Türk ailesinin karşı karşıya kaldığı dış uyumsuzluğun anlaşılmasında , yorumlanmasında ve çözümlenmesinde mutlaka dikkate alınmak durumundadır. Belki de çatışma olgusunu bu bağlamda temellendirmek gerekebilir.

EVLİLİKTE.KAVGA
Evlilik aylarında çiftlerin çoğu gerçekle pek ilişiği olmayan hayal dünyalarında yaşarlar. Daha evliliklerinin ilk aylarında, bir arada yaşamaya alışma devrelerinde kavga etmek bir çokları için ölüm demektir. Bu bakımdan da ilk aylarda her iki tarafta kavgadan sakınmak için ellerinden gelen çabayı harcar eşlerinde kendilerini kızdıran rahatsız eden yanlar bulsalar bile bunları içlerine atarlar. Sonunda içe atıla atıla bu duygular günün birinde ufak bir söz veya davranış sonucu taşıverir ve o zaman da kavga patlak verir. Böyle bir kavga çözümlenmeleri pek de güç olmayan çeşitli sorunların dile getirilmesine yardım eder.
Bazıları kavgayı günlük çeşitli olaylarla gerilen sinirlerine bir rahatlık verme aracı olarak kullanırlar. Günlük yaşamın sinerlerimiz üzerindeki baskısı o derece fazladır ki, pek çoklarımız zaman zaman bu baskıyı azaltmaya gereksinim duyarız. Yalnız basıncı azaltmada, evdekilerle kavga etmeden daha uygun yollar vardır: Açık havada idman yapmak, sinemaya, tiyatroya gitmek, spor yapmak gibi.
Bununla birlikte sık kavga etmek eşler üzerinde birikici bir etki yapar. Her kavgada kullanılan bazı acı sözleri unutmak güç olacaktır. Kavga anında bu acı sözlerin eşleri fazlasıyla ve bunların uzun süre unutulmaması olasıdır.
Evli eşler arasındaki kavgaların sıradan iki insanı kavgalarından çok daha tehlikeli ve zararlı olmasının bir nedeni de eşlerin birbirlerinin zayıf yanlarını çok iyi bilmeleridir. Kavga esnasında onun benliğini ve kişiliğini en çok kırabilecek ve dile gelip söylenmesinden korktuğu gerçekleri ortaya döküverme, içten bile değildir.

ÇOCUĞUN.YANINDA.AİLE.MÜNAKAŞALARI
Çocuğun yanında aile münakaşalarının ve bunun yinelenmesi doğru değildir. Çocuk bunlardan endişe duyar. Bu endişenin bir şekli kendi benliğinin ne olacağı tarzındadır. Kendine ve geleceğine dair güven hissi bir bakıma emniyet hissi yetersizliği burada söz konusudur. Gayet tabii anne ve babalarına sevgisi, onları kaybetme korkusu da böyle anlarda belirecektir. Çocuğun ruh sağlığı olumsuz yönde etkilenecektir. Aile münakaşaları eğer çok gerekli ise çocuk uyuduktan sonra yapılmalıdır. Zira çocuğun bu münakaşalardan yaralanması hiç kimsenin işine yaramayacaktır. Sorunlu bir çocuğun bakımı aile için daha da güç olacaktır.
Çocuk kendisine iyi bir hayat sağlamak için gösterilen gayreti bilmelidir. Bu ağırlığın anne baba ve diğer sosyal çevre bireyleri üzerinde olduğunu öğrenmelidir. Fakat bu hal asla çocuğun başına kakılmamalıdır. Sıkıntılar altında ölmüş, bitmiş intibaa da verilmemelidir. Zira bu yaşta anne ve babası çocuk için abide denilebilecek ölçüde üstündür.

ÇOCUKLARINI İHMAL EDEN ANNE VE BABALAR

Çocuklarını ihmal eden ona veya onlara kötü muamele yapan anne ve baba çoğu zaman bunu istemeyerek yapar. Bu çemberi kırmak aileye hizmet gereklidir. Çocukların içinde onları büyümeye yönelten kuvvetli bir çaba vardır. Eğer gayretlerimizi çocuğun bu kuvvetli çabası ile bağdaştırırsak onun tam olarak gelişmesini sağlamış olma yönünde çok önemli adım atmış oluruz. Çocuklarını ihmal eden anne babaların büyük bir kısmı çocuğu tanımamakla yanılgıya düşmektedirler. Çocuk arkasında ana ve babasının desteği, önünde ise onların kuvvetli tecrübe bilgisi bulunduğu müddetçe başarı yolundadır.

Eğitim ve öğretimde ilk basamak ailedir.

Anne-baba vakitlerinin bir kısmını çocuklarının eğitim ve öğretimine ayırmalıdır. Hayatına, sağlığına ve geleceğine hazırlama adına faydalı olan ve ihtiyaç duyulan sporlar öğretilmelidir.



ÇOCUK EĞİTİMİNDE ANNE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER

Kaynak : Çocuk Eğitiminde ANNE BABAYA ÖNERİLER
Yazarı : Canten KAYA



Çocuklar, kendi ilgi ve yeteneklerini keşfetme hususunda teşvik edilmelidirler;

Çocuğun başarı seviyesinden ziyade onun çabasını desteklemek, onun güvenini ve ileride yapacağı çalışmalardaki motivasyonunun artıracaktır.

Çocuğun hiçbir koşula bağlı olmaksızın sevildiğinin fark ettirilmesini ve anlaşılmasını sağlamak bir ebeveynin görevidir.

İnsanları değil davranışları onayladığınızı ya da beğenmediğinizi belirtmek de faydalıdır. "Çok iyi bir çocuksun." ifadesinin yerine " Söylemeden oyuncaklarını topladığın için sevindim." ifadesi daha faydalı olacaktır.

Anne-babanın koşulsuz sevgisini sürekli hisseden çocuklar kendilerini daha emniyette hissetmektedirler ve özgüvenleri de çok fazladır. Kendilerine değer verildiğine inanmakta ve kendi iç yeteneklerine güvenmektedirler.

Çocuklarımız duygularını ifade etmede ne kadar rahat olurlarsa ilerideki ilişkilerinde de o kadar samimi ve açık olacaklardır.

Hataların olabileceği ve onlardan dersler çıkarılacağı gerçeğini vurgulayarak, çocuğun ileride karşılaşacağı hayal kırıklıklarına ve başarısızlıklara hazırlanması gerekir.

Bütün çocuklar ilgi ister. Çocuklar sadece aldırış edilmemeye katlanamazlar.

Anne-babalar çocuğun göstereceği olumlu davranışı sabırla beklemeli ve sonra da ilgi ve övgü ile bu davranışı ödüllendirmelidir.

Genel olumlu yargılarda bulunmaktan ziyade belirli davranışlara yönlendirilmelidir."kapıyı açtığın için teşekkürler." demek "Bugün gerçekten çok iyi bir çocuktun." demekten daha etkilidir.

Eğer çocuk onaylanmayan davranışlar gösteriyorsa, anne-babalar bu davranışı göstermediği zamanlarda çocuğu övmelidirler.

İstenilen davranışı küçük aşamalara bölün ve her aşamada onu ödüllendirin.

Tutarlılık, konulan kuralları ve onların sonuçlarını takip etmek manasına gelmektedir. Eğer bir kural koyduysanız ve bunun etkilerini görmek istiyorsanız, söylediklerinizi uygulamaya çalışın.

Uygulanması imkansız bir kural koymaktansa, kısa süreli ve sürekli uygulanabilecek sınırlar belirlemek daha iyi olacaktır.

Zeki çocuklar, ebeveynlerinden birini diğerine karşı kullanarak kuralları çok rahat çiğneyebilmektedirler.

Ebeveynler anlaşamadıkları noktaları çocuklardan uzak bir yerde konuşmalı ve her ikisi de, kuralları uygulamada mutabık kalacakları bir tavır sergilemelidirler.

Çocuklarla iletişimin açık ve etkili olması için anne babalar, tam ve samimi bir ilgiyle onları dinlemeyi istediklerini hissettirmelidirler.

Suçlayıcı iletişim tarzını kullanan ebeveynlerin çocukları, anne-babalarıyla herhangi bir konuyu görüşme hususunda tereddütlüdürler. Ne yaparlarsa yapsınlar yeterince iyi olamayacaklarını düşünmektedirler.

Anne babalar , çocuklarıyla açık bir iletişim kurmak için iyi birer dinleyici olmayı öğrenmelidirler. İyi bir dinleyici olmak pasif değil, aktif bir iştir.

İyi bir göz teması kurun.

Yaptığınız işi bırakın ve bütün ilginizi çocuğunuza verin.

Çocukların önemli diye değerlendirdikleri şeyleri sabırla, sonuna kadar dinleyin.

Konuşmasını kesmekten kaçının. Çocuğunuzun söylemek istediği şeyi bitirmesine izin vermeniz, sizin ona karşı ilgili ve samimi olduğunuzu gösterir.

Dinlerken arada bir başınızı sallayın.

Çocukla konuşmanın sizin için bir yük olmadığını göstermek ara sıra gülümseyin.

Arada bir kullandığınız "hı hıı" gibi ifadeler onu aktif bir şekilde dinlediğinizi çocuğun bilmesine yardımcı olacaktır.

Daha uzlaşmacı bir ortam geliştirmek için ailelerin başvuracağı en etkili yöntemlerden biri aile toplantılarıdır.

Aile toplantıları, daha dayanışmacı ve etkili ebeveyn tarzlarının geliştirilmesine yardımcı olur.

Aile toplantılarının alt başlıkları şunları içermelidir:

Aile toplantıları önceden kararlaştırılan düzenli zamanlarda yapılmalıdır.

Açık iletişim teşvik edilmelidir.

Ailedeki herkese konuşması için şans tanınmalıdır.

Öncelikle çocukların konuşmasına izin verilmelidir.

Aile toplantısında alınan kararlar, bir dahaki toplantıya kadar ihlal edilmemelidir.

Aile, belli bir meselede görüş birliğine varmaya çalışmalıdır, fakat son söz anne-babaya bırakılmalıdır.

Kızgınlık anında disiplin uygulamaya çalışmayın.

Disiplini uygun zamanda kullanın.

Çocuklara tercih hakkı vermek, onların kendilerine güven ve kontrol hislerini artırır.

Disiplini öğretici olmak için kullanın.

Disiplinin amacı birilerinin haklı, birilerinin haksız olduğunu ispatlamak değildir. Bu tür bir yaklaşım güç çatışmasını ve çocuğun utangaçlığını artırır.

Disiplinin amacı, sorunlu davranışı değiştirmektir.

Ne yaptığımız, ne söylediğimizden çok daha etkilidir. Davranışlar, sözlerden daha anlamlıdır.

Çocuklar ve gençler, yaşıtlarından ve medyadan çok fazla etkilenebilirler.


ÇOCUK İHMAL ve İSTİSMARININ ÖNLENMESİ

“ÇOCUK” kavramı tarihte toplumun yapılarına, kültürlerine, inançlarına, ekonomilerine göre değişen bir kavramdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre ise “Ulusal yasalarca daha genç bir yaşta reşit sayılma hariç, 18 yaşın altındaki her insan çocuk sayılır”.

Çocuk doğduğu andan itibaren büyüme süreci içinde ailesiyle özellikle babası ile kurduğu etkileşimden çıkardığı sonuçları özümseyerek kişiliğinin ve ruhsal yapısının temellerini oluşturmaktadır. Toplumların geleceği olan çocuk ve gençlerin her yönden sağlıklı yetiştirilmeleri, kişilik gelişimleri için de çok önemlidir.

Çocuk ana babaya yalnızca bakım ve beslenme açısından değil aynı zamanda ilgi ve sevgi bakımından da muhtaçtır. Çocuk sevgi dolu ve huzurlu bir aile ortamında kurduğu temellerle davranışlarını, sosyal ilişkilerini ve topluma uyumunu düzenler. Nesillerin iyi yetişmesi, ana ve babaların tutumlarına bağlıdır ve onların eseridir. Bu nedenle ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutum ve davranışlar, çocuğun yetiştiği ortam, çevresindeki diğer yetişkinlerin davranışları çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesi açısından önemlidir.

Ana babaların çocuklarına karşı gösterdikleri tutumlardan birisi hoşgörüdür. Çocuk merkezli bu tutumda, ailenin merkezi çocuk olmuştur. Çocuğun hiçbir sorumluluğu yoktur, ilgi içinde boğulmuştur. Çocuk herhangi bir neden yokken hediyeler verilerek ödüllendirilir. Bir diğeri ise ilgisiz tutumdur. Çocuklarına karşı çok az ilgi gösteren ailelerin tutumudur. Genelde çocukları tarafından rahatsız edilmek istemezler. Çocukların davranışlarında her hangi bir kısıtlama yoktur. Katı, baskıcı tutumda ise aile çocuğa aşırı baskı uygular, çocuk itiraz edince cezalandırılacağını bilir. Bu tip ana babalar çocukların çabuk büyüyüp olgunlaşmasını isterler. Diğer bir ana baba tutumu da reddeden ana baba tutumudur. Ana baba çocuğa karşı düşmanca bir tavır içindedir. Sık sık çocuğu cezalandırır. Çocuklarının uslanmaz bir yaramaz olduğunu düşünür. Koruyucu ana babalar ise çocuğu her konuda korumak isterler, çocuğun yapabileceği şeyleri bile kendileri yaparak fırsat vermezler. Destekleyici ana babalar ise çocuklarına karşı pozitif tutum sergilerler. Çocuklarını gerektiği zaman desteklerler, çocuklarına bağlı olmakla birlikte onun kölesi olmayan kişilerdir.

Ana babaların çocuklarına karşı tutumları, kendi kişilik özelliklerinden, içinde yetiştikleri sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik koşullardan, eğitim düzeyinden, çocuklarına ait özelliklerden ve içinde bulundukları toplumun geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerinden etkilenmektedir.

Çocuğun ihmal ve istismarı ise, çocuğun duygusal yaşantısını ve kişiliğini direkt olarak etkilemekte, çocuğun ilerideki yaşantısında sağlıksız bir kişilik geliştirmesine neden olabilmektedir

ALINTIDIR(ÇOCUK POLİSİNDEN TAVSİYELER )
 
X