Figen Hanım, ebeveyn kaybı yaş kaç olursa olsun o kadar zor ki, içinizdeki tarif edilemez acıyı inanın anlıyorum. Öncelikle başınız sağ olsun, annenizin toprağı bol olsun, onu toprak incitmesin huzurla uyusun; size çok sabır dilerim.
Ben de babamı kaybettim, ilk günler gerçekle hayal arası yaşıyorsunuz, kabullenemiyorsunuz. Hatta ağlamaktan sızdığımda gerçekle rüya arasında uyandığımda babamı tekrar yanı başımda bulmayı diledim ve gönülden istedim;ama olmadı. Sanki bir kabusun içinde hapsolmuşsunuz da uyanmaya çalışıyorsunuz değil mi? En sevdiğiniz, can parçanızı toprağa koyduktan sonraki o burukluk ve eksiklik hissinin verdiği tarifsizliği tahayyül ediyorum.
Evet; dediğim gibi maalesef yerleri dolmuyor. Kendi kendinize insanlar bu acıyla nasıl yaşamışlar, hayatlarına nasıl devam etmişler diye soruyorsunuz eminim. Lâkin insanoğlu ölüme de alışıyor ve her şeyi kanıksıyor. Zamanla günlük hayat telaşında aklınıza daha az geliyor; oradaki boşluk özel günlerde, bahsi geçince kendini hissetiriyor, o burukluk bazen yerini gülümsemeye bazen güzel anılarınızı yad ederken kahkahalara bile sebep oluyor. Ölüm o kadar normal geliyor ki artık, şu üç dört senede o kadar canı toprağa verdik ki, göz yaşım düşerse bile babam hatrıma geldiği için oluyor.
Size tavsiyem her gün eşyalarına sarılıp ağlamayın. Anlamı olan özel eşyaları haricindekileri verin, hem hayır işlemiş olursunuz hem de ihtiyacı olan birilerine yardım etmiş olursunuz. Sürekli her şeyinin göz önünüzde olması, yas sürecinizi uzatır sizi kahreder. Özel bir kutu oluşturun, anılarınızı saklayın; kendinizi kahretmeyin. Kendinizi hobilere kitaplara filmlere verin, meşgul olun; ailenizle vakit geçirin. Yürek yangınınıza ferâhlık dilerim.