Türkiye'deki kadınların en önemli eksikliği SEVGİ EKSİKLİĞİ.
Kabul edelim çoğu kadın ne annesinden ne babasında gerçek manada sevgi, ilgi, şevkat göremediği için, dış dünyaya kaşı konunduğu için hep bir köşede büyüyüp gidiyor.
Başını evden uzattığı anda ise hastalıklı, ağa, paşa mantığı ile yetiştirilmiş erkeklerin kurbanı oluyor.
Aşırı kıskançlığı aşk sanıyor,
kısıtmanmaları, engellemeleri sahiplenme sanıyor,
'benimsin, namusumsun vs.' laflarını aşk sanıyor.
Bunlar bizim toplumumuzun yarası, hastalığı, virüsü.
Etrafta sevilmemiş o kadar kadın ve erkek var ki. Bu yüzden resmen insanlar birbirini sağıyor 'bana sevgi ver ver ulan ilgi ver, veriyor musun, benden sevgi istiyor musun? o zaman benim istediklerimi yapacaksın, yoksa defol git bana yetmedin başkasını istiyorum'. Bu döngü dönüp duruyor.
Mutsuzluk, yetersizlik, sürekli aşk arayan ama hep travmalarla karşılaşan insanlar, aşkı hayatlarının tam ortasına koyan kadınlar, bunun dışında kendi için hiçbir şey yapmayan kadınlar...
Bu yüzden kadınlar okumalı, iş sahibi olmalı, ezik, büzük, tamahkar, erkeğe kul olarak yetiştirilmiş birer 'anne adayı' olmamalı. Bir birey olmalı.
Ben de mükemmel bir insan değilim. Ama bu hayatta yaptığım en iyi şey 'Önce ben' diyebilmek. Önce ben ve benim gururum. Çok ilişkim oldu. Kimi 5 yıl kimi 3,5 yıl, kimi 4 ay, kimi 1 ay... Bunların her birinden bıçakla keser gibi ayrıldım. Ağlasam da sızlasam da özlesem de bir kere olsun kapılarına gitmedim, af dilemedim, yalvarmadım. Çünkü onlarsız yaşayabileceğimi biliyordum. Yaşadım hem de nasıl yaşadım. Şimdi evliyim. Eşimle ilişkimin temeli saygı ve şevkate dayanıyor. Ve asla birbirimizi malımız olarak görmüyoruz. Birbirimiz odaklıyız, önce kendimiz, sonra ikimiz. Ama hayat bu ve kimse vazgeçilmez değil. Hayat bize ne getirecek bilmiyorum. Sadece onu katıksız seviyorum ve inanılmaz saygı duyuyorum.