- 18 Nisan 2017
- 3.473
- 7.695
- 108
- Konu Sahibi Bremenmizikacisi
- #1
İyi geceler güzel, naif, zeki, çevik ve de ahlaklı KK üyeleri. Nasılsınız? İyisinizdir inşallah.
Beni soracak olursanız ben çok iyiyim. Hani bir illüstrasyon var ya; soldaki fotoğrafta adamın beyni var yüzü asık, sağdaki fotoğrafta beyni yok yüzü gülüyor. Heh işte ben o sağdaki fotoğrafım şu an. Ağırlık yaptı beynim artık çıkardım koydum bi köşeye. Sonra dedim ki yok buraya yakışmadı bu. Aldım kapının önüne koydum ağırlık yapsın da kapı çarpmasın diye. Beynimin tek işlevi cereyandan dolayı kapıların çarpmasını engellemek şu an. Kurban olurum işlevine.
Çok mutluyum. Çünkü tam bir “beynim yok” hareketi yaparak 8 ay önce ayrıldığım eski sevgilimi aradım.
(İnfo: aramızda 10 yaş fark var idi. Sorunlarımız vardı evet ama çok çok iyi geçirdiğimiz zaman da çok fazlaydı. Ama sorunlar da öyle emaaaan boşver denilecek şeyler değildi. Ama şimdi emaaaan diyorum. Çünkü malum beynim kapıyı tutmakla meşgul)
Ayrılık sebebimize gelecek olursak;
Bu altında yatan neden:
www.kadinlarkulubu.com
Bu da itici faktörler:
www.kadinlarkulubu.com
Sonrasında çok pişman oldu ama ben kararımdan dönmedim. Dönmedim ama resmen kan kustum ama şey dedim:
“Hee o kırmızılık mı? O şey ya.. hehe.. kavun yedim de.. he he yok yav ne kavunu nedir onun adı.. heh şey çülek. Amaaan ne çüleği adını sen getir.. hah fişna fişna
”
Çok üzüldüm, çok ağladım, onu çok özledim ama hep kendimi tuttum. Dedim ki geçer geçer... daha öncekiler gibi....
Ne var ki 8 ay oldu hala geçmedi.
Önce dedim ki sınav stresinden geçmemiştir
sonra sınavlar bitti şey dedim, hani şimdi tatil ya boşluğa düştüm meşgale edinince geçer. Geçmedi. Meşgale edindim. Geçmedi.
Günaşırı her gece onu düşünerek ve özleyerek ağlıyorum. Daha doğrusu ağlıyor idim.
Bugün canıma tak etti. Eh be dedim. Ağlayıp zırlayacağıma böyle bir başıma yıkık gibi, arayıp biraz da ona ağlayayım.
Bak bak.. mantığa bak..
Velhasılkelam beyimizi aradııım. O telefon çalarken böyle midem bükülde sanki kalbim öyle hızlı çarptı ki aha dedim hoççakalın gidiyom ben. Ama gitmedim. O da açtı
Kalbim pırpırpırpırpırpır ediyo. Adam alo dedi. Ben kikirdiyorum. Bi daha alo dedi. “Eehhehehloooww” diyebildim.
Dedim biz ayrıldık da ben çok mutsuzum sende işler ne alemde?? Soruya bak sanki sınav açıklanmış arkadaşıma sen kaç aldın diyorum.
O da cevaben bugün işten sonra buluşalım orda konuşuruz dedi. Ben de temam dedim. Çünkü bugüne kadar hayır dedim de noldu?? Noldu yani hala üzgünüm hala mutsuzum.
Neyse yemeğe gittik. Açık açık konuştuk. Ben ne kadar üzüldüğümü anlattım. Hayatıma flört olarak başka erkeklerin de girdiğini ama hiçbirine duyduğum hislerin ona duyduğum hislerin yakınından geçemediğini anlattım. Ne gerek varsa.
O da ben sana dediklerim için çok pişman oldum çok peşinden koştum ama sen hep üzüldüğünü söyleyince ben de artık bıraktım belki başka biriyle daha mutlu olursun diye dedi. Neyse şimdi konuşmaların hepsini anlatırsam çok uzun olacak. Özetle ikimiz de barışmak istediğimizin sinyallerini verdik.
Sonra beni eve bıraktı. Sarıldı bana. O kadar aptal bi yaz dizisi karakteri moduna büründüm ki içimden allahım diyorum şu kokuyu bi kere daha içime çektim ya ölsem de gam yemem... alaturkalığımda boğulmak üzereyim.
Her neyse hanımlar. Doğru mu yaptım bilmiyorum. 8 ay boyunca ayrılık acısının hafiflemesini bekledim. Hiç hafiflemedi. Anladım ki gerçekten seviyorum. Kendime eziyet ediyormuşum gibi geldi ve böyle bir şey yaptım. Ama aslında gerçekten eziyet miydi yoksa kendime iyilik mi ediyordum bilemiyorum. Sabrımın sonu selamet mi olacaktı bilemiyorum. Kafam çok karışık. Ama bildiğim tek şey tüm onursuzluğumla ve gurursuzluğumla onu görünce dünyaların benim olduğu..
Beni soracak olursanız ben çok iyiyim. Hani bir illüstrasyon var ya; soldaki fotoğrafta adamın beyni var yüzü asık, sağdaki fotoğrafta beyni yok yüzü gülüyor. Heh işte ben o sağdaki fotoğrafım şu an. Ağırlık yaptı beynim artık çıkardım koydum bi köşeye. Sonra dedim ki yok buraya yakışmadı bu. Aldım kapının önüne koydum ağırlık yapsın da kapı çarpmasın diye. Beynimin tek işlevi cereyandan dolayı kapıların çarpmasını engellemek şu an. Kurban olurum işlevine.
Çok mutluyum. Çünkü tam bir “beynim yok” hareketi yaparak 8 ay önce ayrıldığım eski sevgilimi aradım.
(İnfo: aramızda 10 yaş fark var idi. Sorunlarımız vardı evet ama çok çok iyi geçirdiğimiz zaman da çok fazlaydı. Ama sorunlar da öyle emaaaan boşver denilecek şeyler değildi. Ama şimdi emaaaan diyorum. Çünkü malum beynim kapıyı tutmakla meşgul)
Ayrılık sebebimize gelecek olursak;
Bu altında yatan neden:
Aynaya bakarken iğreniyorum
üst üste konu açmaya başladım yine. Çünkü bir karın ağrım var. Şimdiye kadar ne arkadaşlarım arasında ne de bu mecrada bunu hiç dile getirmedim, Kendime bile söylemedim. Yokmuş gibi davranırsam yok olur diye düşündüm ama olmuyor. Burada erkek arkadaşımdan ayrılma nedenimi onun kaba tavırları...

Bu da itici faktörler:
Bunlar ayrılmak için yeter mi sizce yoksa tamamen benim hüsnükuruntukarım mı?
Erkek arkadaşımın hödüklüklerinden artık midem bulanıyo. Şu an henüz kavga ettik ondan mı bilmiyorum ama gerçekten midem bulanıyo. Dolar alır aldıktan sonra düşer, beni azarlar “ya ne var zaten dolar düştü ne!!” Bi şey okur okuduğu yeri anlamaz beni azarlar “Ya ne var zaten anlamıyorum bi de...

Sonrasında çok pişman oldu ama ben kararımdan dönmedim. Dönmedim ama resmen kan kustum ama şey dedim:
“Hee o kırmızılık mı? O şey ya.. hehe.. kavun yedim de.. he he yok yav ne kavunu nedir onun adı.. heh şey çülek. Amaaan ne çüleği adını sen getir.. hah fişna fişna

Çok üzüldüm, çok ağladım, onu çok özledim ama hep kendimi tuttum. Dedim ki geçer geçer... daha öncekiler gibi....
Ne var ki 8 ay oldu hala geçmedi.
Önce dedim ki sınav stresinden geçmemiştir

Günaşırı her gece onu düşünerek ve özleyerek ağlıyorum. Daha doğrusu ağlıyor idim.
Bugün canıma tak etti. Eh be dedim. Ağlayıp zırlayacağıma böyle bir başıma yıkık gibi, arayıp biraz da ona ağlayayım.
Bak bak.. mantığa bak..
Velhasılkelam beyimizi aradııım. O telefon çalarken böyle midem bükülde sanki kalbim öyle hızlı çarptı ki aha dedim hoççakalın gidiyom ben. Ama gitmedim. O da açtı

Kalbim pırpırpırpırpırpır ediyo. Adam alo dedi. Ben kikirdiyorum. Bi daha alo dedi. “Eehhehehloooww” diyebildim.
Dedim biz ayrıldık da ben çok mutsuzum sende işler ne alemde?? Soruya bak sanki sınav açıklanmış arkadaşıma sen kaç aldın diyorum.
O da cevaben bugün işten sonra buluşalım orda konuşuruz dedi. Ben de temam dedim. Çünkü bugüne kadar hayır dedim de noldu?? Noldu yani hala üzgünüm hala mutsuzum.
Neyse yemeğe gittik. Açık açık konuştuk. Ben ne kadar üzüldüğümü anlattım. Hayatıma flört olarak başka erkeklerin de girdiğini ama hiçbirine duyduğum hislerin ona duyduğum hislerin yakınından geçemediğini anlattım. Ne gerek varsa.
O da ben sana dediklerim için çok pişman oldum çok peşinden koştum ama sen hep üzüldüğünü söyleyince ben de artık bıraktım belki başka biriyle daha mutlu olursun diye dedi. Neyse şimdi konuşmaların hepsini anlatırsam çok uzun olacak. Özetle ikimiz de barışmak istediğimizin sinyallerini verdik.
Sonra beni eve bıraktı. Sarıldı bana. O kadar aptal bi yaz dizisi karakteri moduna büründüm ki içimden allahım diyorum şu kokuyu bi kere daha içime çektim ya ölsem de gam yemem... alaturkalığımda boğulmak üzereyim.
Her neyse hanımlar. Doğru mu yaptım bilmiyorum. 8 ay boyunca ayrılık acısının hafiflemesini bekledim. Hiç hafiflemedi. Anladım ki gerçekten seviyorum. Kendime eziyet ediyormuşum gibi geldi ve böyle bir şey yaptım. Ama aslında gerçekten eziyet miydi yoksa kendime iyilik mi ediyordum bilemiyorum. Sabrımın sonu selamet mi olacaktı bilemiyorum. Kafam çok karışık. Ama bildiğim tek şey tüm onursuzluğumla ve gurursuzluğumla onu görünce dünyaların benim olduğu..