Babanız, yani size gercekten babalık yapan adam, kararınız ne olursa olsun sizi anlayacaktır. Çünkü "iyi" insan olmak böyle bi sey. Hepi topu 3 harf ama altına dünyaları sıgdırıyo iste. Adalet duygusu da onun icinde, ahlak da, vicdan da, merhamet de, bol bol sevgi de, kana ya da cinsiyete degil de cana deger vermek de.
Sadece kararınızı verirken gizliniz saklınız olmasın , ne karar verirseniz verin önce onunla (ve tabi annenizle) paylaşın ki size sevgisini koşulsuz veren bu iyi insanın, babanızın kalbini kırmayın. Sizi büyüten adam o zaten; endiselerinizi, korkularınızı, nedenlerinizi sizden iyi anlar.
Diğer adama gelince... Bu çok kişisel bi karar. Yerinizde ben olsam gitmezdim. Öyle kincilikten falan da degil. Sadece düsünürdüm bu tecrübe kime ne kazandıracak diye.
O adamın sizi görmek istemesi normal; zira her insan gibi yaptığı bütün hataların affedildiğine ve unutulduğuna inanmak, huzurlu ölmek istiyor.
Peki siz ne kazanacaksınız bu tecrübeden; aklınızda bi ton soru işaretiyle, söylenememiş bi sürü söz boğazınıza takılmış halde çok içinizde olması gerekirken çok yabancınız bi insanın ölümünü izleyince ne olacak... kafa karışıklığı, ölüm döşeğinde bi adama bu sorulmaz/bu söylenmez diye içinizde bastırdıgınız duygu ve düsünceler, hak etmediğiniz bi suçluluk duygusu, ölüme tanık olmanın başlı başına getirdiği travma ve trajedi... size bunlar kalacak işte.
O hafifledikçe siz ağırlaşacaksınız. Gerek var mı, bence yok.
Olması gereken zamanda, olması gereken yerde olmayan, sizi görmesi gerekirken yok sayan bi adamın son anında hak ettiği şey de bu, yok sayılmak. O yıllarca hayatına böyle devam edebildi cünkü, siz ve anneniz hic olmamıs gibi davranarak kendini sevebildi, 4 kız büyütebildi, gece yastıga basını koyunca uyuyabildi. Bencilliği sayesinde bi hayatı oldu ve görüyorsunuz ki ölürken bile bencil. O yüzden şimdi siz de aynı seyi yapın. Yok sayın. Ölmüs mü kalmıs mı umursamayın. Ne iyiligini ne kötülügünü dilemeyin. Sahip olduklarınıza sarılın, olmadıklarınızı unutun. Hic varolmamıslar gibi.