Kendini korumak deyince sadece karşınızdakine vurmak mı anlaşılmalı?
Ben diyorum ki ilk önce çocuk korunup kollanarak,pamuklara sarılarak değil özgüvenli ve ayakları yere sağlam basacak şekilde yetiştirilmeli.
Kendini ve duygularını ifade edebilmeli, karşısındakiyle de empati kurabilmeli.
Bu tip çocukları zaten kolay kolay itip kakamaz diğer çocuklar.
arkadaşları tarafından şiddete veya zorbalığa maruz kalan çocuklar genelde içedönük, pasif, kendini ifade edemeyen,özgüveni düşük çocuklardır, bu tablo pek değişmez.
Bence savunma sporları da yerinde ve etik kullanıldığında gayet mantıklı bir fikir ama orda ince bir çizgi var,o iyi benimsetilmeli çocuğa.
Çocuğa da hırpalanma ve itilmeye itiraz etmesi, arkadaşının elini tutması, öğretmeninden yardım istemesi, arkadaşı vurmakta ısrar ederse onu ittirmesi söylenebilir, ortamdan uzaklaşması tavsiye edilebilir.Sana vuran arkadaşınla oynamak zorunda değilsin denebilir.
Siz ne yapıyorsunuz sorunuza cevabım aslında önceki sayfalarda var,tekrar yazmayayım.
Bununla birlikte pdr veya psikolojik danışmanın çalışma prensibi sadece veliyle konuşmak ve çoçuğu sadece tembihlemek değildir belki sizin şahit olduğunuz durumlarda böyle bir çapsızlık yaşandığı için bu şekilde düşünüyorsunuz.
Ya da alanda çalışan bizler, doğru çalışma prensibini ve etkili sorun çözme yöntemlerini sergileyemiyoruz ki sizlerin zihninde böyle bir tablo oluşmuş,İğneyi kendimize Çuvaldızı velilere batıralım,burada bizde de hata var.
Oysa bu tip durumlarda uygulanacak pek çok psikolojik ve pedagojik yöntem var.
Oyun terapisi bunlardan biri mesela.
İdareci olarak benim tarzım şudur:
Okul psikolojik danışmanı ile birlikte oturur hem bireysel hem de sınıfta, hep birlikte yapılacak bazı çalışmalar planlar ve uygularız.
Yine de ilerleme kaydedemiyor muyuz?
Veliyi çağırırız,çoçuğunuzda şu şu sorunlar var,biz de bunları bunları yaptık ama yeterli gelmedi,lütfen uzman yardımı alın,
bizi aşıyor, biz tedavi merkezi değiliz derim,
Bu sıkıntılı ve gergin konuşmayı hep ben yaparım,kötü polis benim yani,elbette bunda özel kurumda görev yapmamın rahatlığı da var,
bunu inkar edemem.
Belli bir ilerleme sağlanana kadar çoçuğun okula devam ettiği gün ve saati kısıtlamak zorunda olduğumuzu,ilerleme gösterirse eski duruma dönebileceklerini,stabil kalırsa kısıtlı devam edileceğini,tedaviyi keserler ve durum kötüye giderse kaydı iptal edeceğimi söylüyorum.
Sizin çocuğunuzu elbette önemsiyorum bununla birlikte sınıftaki 15-16 çoçuğu da düşünmek zorundayız diye ekliyorum.
Benim bu konudaki prensibim; aile olayın vehametini anlayıp harekete geçmiyor ve çocuğu için yardım almıyorsa, ben onlardan daha fazla çabalamak zorunda değilim.
Geçmiş yıllarda bu şekilde tedbir aldığımız, gününü ve saatini kısıtladığımız öğrencilerimiz hatta velisinin bize kızıp, kırılarak tamamen kaydı iptal etme yoluna gittiği durumlar da oldu. Yani %100 başarı sağladığını iddia etmiyorum, buna rağmen ben yine de bu ve benzeri konularda pedagojik ve psikolojik yöntemlere,okul-aile işbirliğine ve çabaya inanırım.
Aksine inanıp, uygulamam zaten aldığım eğitimin ve mesleki tecrübemin hakkını vermek olurdu, öyle değil mi?
Sizinle karşılıklı yazışıp, tartışmaktan da keyif aldığımı eklemek isterim.
Çünkü benim için farklı her bakış açısı, ayrı bir zenginlik ve mesleki katkı sağlıyor.
Sağlıcakla kalın.