Bu amca beni kaçırıyor,kurtarın

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
35.040
30.455
61
İstanbul’da 8 yaşındaki kız çocuğunu kaçırarak bir apartman boşluğuna götürmeye çalışan Şenol Ç. son anda yakalandı. Şenol Ç.’nin 2008 yılında çocuk tacizi suçlamasıyla cezaevine girdiği, 1 ay önce denetimli olarak serbest kaldığı öğrenildi.
1045544_620x410.jpg

‘BENİM KIZIM’ YALANI

Eyüp’te sokakta oyun oynayan 8 yaşındaki bir kız çocuğu, bir ara arkadaşlarını kaybetti. Arkadaşlarını arayan küçük kıza yaklaşan Şenol Ç. adlı şahıs, yardım bahanesiyle elinden tuttuğu kızı mahalleden uzaklaştırıp bir apartmanın boşluğuna götürmeye çalıştı. Kaçırıldığını anlayan kız çocuğu, yoldan geçen bir vatandaşa doğru koşarak “Bu amca beni kaçırıyor, ne olur kurtarın” diye bağırdı. Paniğe kapılan Şenol Ç., “Bu kız benim kızım, kaçırmıyorum” dedi. Ancak küçük kız, “Bu amcayı tanımıyorum, babam değil” diye bağırmayı sürdürdü. Olay yerine gelen polis Şenol Ç.’yi gözaltına alırken, küçük kız ailesine teslim edildi. Adliyede tutuklanan Şenol Ç.’nin 2008 yılında yine bir çocuğa taciz suçlamasıyla cezaevine girdiği, 1 ay önce denetimli serbestlikten faydalanarak çıktığı belirlendi.
Haberturk.com
 
allah bin türlü belasını versin aferin kıza bizde çocuklarımıa allah korusun başlarına böyle bişey gelirse öğretmeliyiz allahım sen koru yarabbim
 
Denetimli serbestlik nedir:
Alıntıdır:

Hep konuşuyoruz bu aralar "Cezalar artsın, indirim olmasın, af kapsamı dışına çıkarılsın" diye.
peki şu anda bile yarım yamalak uygulanan ceza sisteminin mahkeme karar verdikten sonraki kısmı nasıl biliyor musunuz?
Ben bilmiyordum.
Cezaevinde görev yapan bir psikolog dinleyicimden öğrendim "içeride" bu pisliklerin bir an önce tahliye edilsin diye devletin sunduğu imkanları.
Okuyun ve en ağır cezayı (ağırlaştırılmış müebbet) alsalar dahi, Özgecan'ın katillerinin cezaevi sürecinin ne olacağını öğrenin...

Mahkumlar cezalarını üçte birlik kısımlar halinde; ilk kısmını kapalıda ikinci kısmını açıkta yattıktan sonra son kısmını da Denetimli Serbestlik müdürlüğüne imzaya giderek ve "vallah düzeldim ben" diyerek geçirirler. Yani misal; ağırlaştırılmış müebbet alırsa bir kişi, bunun 8 yıl 1 ay 10 gününü kapalıda yattıktan sonra açığa gelir, açıkta kurum içi ya da adliye görevinde görevlendirilir, bir o kadar da açıkta ceza tamamladıktan sonra biz mahkumun ıslah olup olmadığına dair bir rapor hazırlarız ve DS'ye çıkışını belirleriz. İşte her şey tam da burada karışıyor. Belirleme noktasında, aslında belirleme gibi bi durum yok, bant işlem gibi, "mal" bizim banda geldiğinde damgalayıp geçiriyoruz!

Diyelim ki kapalıdan bir mahkumu açığa göndermek istemiyorsunuz, mesleğiniz ve işlediği suça karşı vicdanınız yattığı kadarını yeterli bulmuyor ve diyorsunuz ki; işlediği suç ve tekrarı göz önüne alındığı taktirde şahsın suçunun yatar kısmının tamamını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi uygun bulunmuştur. Raporunuzu imzalayıp müdüre yolluyorsunuz onay için, beş dakika sonra müdür arıyor, "kurum kapasitesini biliyorsunuz, 10 kişilik koğuşta 23 kişi kalıyor, onaylayın gitsin" direniyorsunuz mobing yiyorsunuz, mesai için 08:05 te kapıda olduğunuz taktirde mesai ihlalden yazılı savunmanız isteniyor. Soruşturma elbet takipsizlik alacak ama siz uğraştığınızla, gerildiğinizle ve üzüldüğünüzle kalıyorsunuz. Bu arada bakanlıktan ya da savcılıktan bildirim geliyor, yasal haktır geçireceksin! Açıkta bu kez çabalamaya başlıyorsun, diyorsun ki adam zorla ırza geçmeden ağırlaştırılmış 7 yıl almış o da duruşmadaki hal ve hareketlerinden 5 yıl 10 aya indirilmiş bunun da 7 ayını yatmış ve adalet diyor ki hadi onu DS'ye yolla yemin billah etsin bi daha yapmicana, sal gitsin. Hayır diyorsun, suç sabit, suç insanlık dışı, suç af götürmez. Hem sen kimsin şahıslara karşı suçları devlet olarak affediyorsun?!?! Devlet ancak ve ancak devletin bütünlüğüne bağlı işlenen suçları yani terör suçlarını affedebilir, şahıslara yönelik suçları affetmek devletin ne haddine, ben affetmiyorum bana karşı yapılan suçu. Ama bu noktada yapabildiğin tek şey hakkında rapor yazıp psikiyatriye sevk edebilmek, psikiyatrist de kendini riske atmamak için korkudan olumsuz rapor yazamıyor, olumlu raporuyla dönen mahkumu en fazla 10-15 gün geciktirerek özgürlüğüne uğurluyoruz, ardından bir tas su dökerek; su gibi giiiit su gibi gel, çünkü biliyoruz gene gelecek ve biz gene salıvericez.

Bir kaç sene önceydi, bakanlığın eğitimlerinden birinde adalet bakanlığı eğitim daire başkanı ziyaretimize geldi, bey dağları yürüdü resmen. Hepimiz hazır asker bekliyoruz, derken saçma sapan konuşmaya başladı; maaşlarınızdan yakınmayın, avrupa gezin falan diyo. Şaşkın şaşkın dinliyoruz derken konu döndü dolaştı raporlara geldi, yastığa başınızı rahat koyun, vicdanınızla karar verin dedi. Bende şafak o noktada attı; "hakim bey, siz bize başınızı yastığa vicdanınızla koyun diyorsunuz. Benim raporlamalarımı yaparken vicdanımla karar verebilmem için sizin beni bakanlık olarak koruyabilmeniz gerekiyor." Bana cezaları kendilerinin verdiğini, esas riski kendilerinin aldığını falan anlattı. "Sizin lojmanlarınız korunuyor, siz hiç cezaevi lojmanlarını gördünüz mü, kaldı ki çoğumuza lojman dahi çıkmıyor. Sizin silah taşıma hakkınız var bizim yok. Kaldi ki bana silah verin ben de saldırganı etkisiz hale getireyim, çözüm bu mu? Sizin verdiğiniz kararların hepsi indirimli, hepsi alt sınırdan dolayısıyla mahkum size karşı nefret beslemiyo, tam tersi Allah razı olsun diyor, biz olumsuz rapor yazdığımızda mahkuma, PİSKOLOK olumsuz yazdığı için gidemiyorsun haberini uçuruyorlar ve ben o noktada tehdit almaya başlıyorum, siz hangi vicdandan bahsediyorsunuz, devlet benim can güvenliğimi koruma altına almadan benden vicdani kararlar ve raporlar beklemesin, sorumluluğunuzu yerine getirin cezaları üst sınırdan verin" dedim. Dedim de ben nasıl dedim, hakim nasıl hakkımda soruşturma açmadı ne ben, ne de o an o odada donup kalan meslektaşların anlamadık. o günden sonra da iyileşen hiç bir şey olmadı.

Toplumun barsaklarında çalışan biri olarak size işin mahkemelerde bitmediğini, bizim nelerle uğraştığımızı anlatmaya çalıştım. Ki iş bunlarla da kalmıyor, toplum içini "bunlara içerde aynı şeyi yapıyorlar"la rahatlatıyor da, boşa rahatlamasınlar, cinsel suçluların koğuşu ayrıdır, kimse onlara dokunamıyor, onlar bizimle görüşme dilekçesi yazdığında aslında akşam mastürbasyonlarına görüntü tazelemek için geldiklerini bildiğimiz halde görüşmeyi kabul etmek zorundayız. Diyelim ki bunlardan birinin başına bi iş geldi, 1. müdür, sorumlu müdür, nöbetçi müdür, psikososyal yardım servisinden sorumlu müdür yer değişikliğine ve ünvan düşürme cezasına çarptırılıyor, biz psikososyal servis elemanları da soruşturma geçirip kınama ya da bir yıl ilerlemeyi durdurma cezası alıyoruz.

Velhasıl-ı kelam, devlet amca her daim suçlunun yanında. Özgürken yaşama hakkını umunrsamayan ve dahi kendi eliyle hakkını elinden alan devlet amca, adi bir suçlu olduğunda seni hiç koruyup kollamadığı kadar çok sarıyor
 
İçeri giren bir daha dışarı çıkamasın, bu nedir ya? Adam akıllanmamış, hala aynen devam ediyor. Bunların bir şeyden korkusu yok ki, kim neyi denetliyor?
 
Pislik...Böyleleri aramızda geziyor bir de.
Çocuk da akıllı bir çocukmuş aileyi de tebrik etmek lazım böyle şeyleri öğrettikleri için.
 
Böyle manyağı dışarı çıkarmak nasıl bir mantiktir yaa.. bu pislikleri dışarı cikarinca bize haber versinler de biz kendimizi çoluk çocuk eve kapatalim bari!
 
Savcılarda iş yok ,hepsi erkek ondandır salıyorlar sokağı hadım etmek lazım sonra salacaksın sokağa ,
 
Denetimli serbestlik nedir:
Alıntıdır:

Hep konuşuyoruz bu aralar "Cezalar artsın, indirim olmasın, af kapsamı dışına çıkarılsın" diye.
peki şu anda bile yarım yamalak uygulanan ceza sisteminin mahkeme karar verdikten sonraki kısmı nasıl biliyor musunuz?
Ben bilmiyordum.
Cezaevinde görev yapan bir psikolog dinleyicimden öğrendim "içeride" bu pisliklerin bir an önce tahliye edilsin diye devletin sunduğu imkanları.
Okuyun ve en ağır cezayı (ağırlaştırılmış müebbet) alsalar dahi, Özgecan'ın katillerinin cezaevi sürecinin ne olacağını öğrenin...

Mahkumlar cezalarını üçte birlik kısımlar halinde; ilk kısmını kapalıda ikinci kısmını açıkta yattıktan sonra son kısmını da Denetimli Serbestlik müdürlüğüne imzaya giderek ve "vallah düzeldim ben" diyerek geçirirler. Yani misal; ağırlaştırılmış müebbet alırsa bir kişi, bunun 8 yıl 1 ay 10 gününü kapalıda yattıktan sonra açığa gelir, açıkta kurum içi ya da adliye görevinde görevlendirilir, bir o kadar da açıkta ceza tamamladıktan sonra biz mahkumun ıslah olup olmadığına dair bir rapor hazırlarız ve DS'ye çıkışını belirleriz. İşte her şey tam da burada karışıyor. Belirleme noktasında, aslında belirleme gibi bi durum yok, bant işlem gibi, "mal" bizim banda geldiğinde damgalayıp geçiriyoruz!

Diyelim ki kapalıdan bir mahkumu açığa göndermek istemiyorsunuz, mesleğiniz ve işlediği suça karşı vicdanınız yattığı kadarını yeterli bulmuyor ve diyorsunuz ki; işlediği suç ve tekrarı göz önüne alındığı taktirde şahsın suçunun yatar kısmının tamamını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmesi uygun bulunmuştur. Raporunuzu imzalayıp müdüre yolluyorsunuz onay için, beş dakika sonra müdür arıyor, "kurum kapasitesini biliyorsunuz, 10 kişilik koğuşta 23 kişi kalıyor, onaylayın gitsin" direniyorsunuz mobing yiyorsunuz, mesai için 08:05 te kapıda olduğunuz taktirde mesai ihlalden yazılı savunmanız isteniyor. Soruşturma elbet takipsizlik alacak ama siz uğraştığınızla, gerildiğinizle ve üzüldüğünüzle kalıyorsunuz. Bu arada bakanlıktan ya da savcılıktan bildirim geliyor, yasal haktır geçireceksin! Açıkta bu kez çabalamaya başlıyorsun, diyorsun ki adam zorla ırza geçmeden ağırlaştırılmış 7 yıl almış o da duruşmadaki hal ve hareketlerinden 5 yıl 10 aya indirilmiş bunun da 7 ayını yatmış ve adalet diyor ki hadi onu DS'ye yolla yemin billah etsin bi daha yapmicana, sal gitsin. Hayır diyorsun, suç sabit, suç insanlık dışı, suç af götürmez. Hem sen kimsin şahıslara karşı suçları devlet olarak affediyorsun?!?! Devlet ancak ve ancak devletin bütünlüğüne bağlı işlenen suçları yani terör suçlarını affedebilir, şahıslara yönelik suçları affetmek devletin ne haddine, ben affetmiyorum bana karşı yapılan suçu. Ama bu noktada yapabildiğin tek şey hakkında rapor yazıp psikiyatriye sevk edebilmek, psikiyatrist de kendini riske atmamak için korkudan olumsuz rapor yazamıyor, olumlu raporuyla dönen mahkumu en fazla 10-15 gün geciktirerek özgürlüğüne uğurluyoruz, ardından bir tas su dökerek; su gibi giiiit su gibi gel, çünkü biliyoruz gene gelecek ve biz gene salıvericez.

Bir kaç sene önceydi, bakanlığın eğitimlerinden birinde adalet bakanlığı eğitim daire başkanı ziyaretimize geldi, bey dağları yürüdü resmen. Hepimiz hazır asker bekliyoruz, derken saçma sapan konuşmaya başladı; maaşlarınızdan yakınmayın, avrupa gezin falan diyo. Şaşkın şaşkın dinliyoruz derken konu döndü dolaştı raporlara geldi, yastığa başınızı rahat koyun, vicdanınızla karar verin dedi. Bende şafak o noktada attı; "hakim bey, siz bize başınızı yastığa vicdanınızla koyun diyorsunuz. Benim raporlamalarımı yaparken vicdanımla karar verebilmem için sizin beni bakanlık olarak koruyabilmeniz gerekiyor." Bana cezaları kendilerinin verdiğini, esas riski kendilerinin aldığını falan anlattı. "Sizin lojmanlarınız korunuyor, siz hiç cezaevi lojmanlarını gördünüz mü, kaldı ki çoğumuza lojman dahi çıkmıyor. Sizin silah taşıma hakkınız var bizim yok. Kaldi ki bana silah verin ben de saldırganı etkisiz hale getireyim, çözüm bu mu? Sizin verdiğiniz kararların hepsi indirimli, hepsi alt sınırdan dolayısıyla mahkum size karşı nefret beslemiyo, tam tersi Allah razı olsun diyor, biz olumsuz rapor yazdığımızda mahkuma, PİSKOLOK olumsuz yazdığı için gidemiyorsun haberini uçuruyorlar ve ben o noktada tehdit almaya başlıyorum, siz hangi vicdandan bahsediyorsunuz, devlet benim can güvenliğimi koruma altına almadan benden vicdani kararlar ve raporlar beklemesin, sorumluluğunuzu yerine getirin cezaları üst sınırdan verin" dedim. Dedim de ben nasıl dedim, hakim nasıl hakkımda soruşturma açmadı ne ben, ne de o an o odada donup kalan meslektaşların anlamadık. o günden sonra da iyileşen hiç bir şey olmadı.

Toplumun barsaklarında çalışan biri olarak size işin mahkemelerde bitmediğini, bizim nelerle uğraştığımızı anlatmaya çalıştım. Ki iş bunlarla da kalmıyor, toplum içini "bunlara içerde aynı şeyi yapıyorlar"la rahatlatıyor da, boşa rahatlamasınlar, cinsel suçluların koğuşu ayrıdır, kimse onlara dokunamıyor, onlar bizimle görüşme dilekçesi yazdığında aslında akşam mastürbasyonlarına görüntü tazelemek için geldiklerini bildiğimiz halde görüşmeyi kabul etmek zorundayız. Diyelim ki bunlardan birinin başına bi iş geldi, 1. müdür, sorumlu müdür, nöbetçi müdür, psikososyal yardım servisinden sorumlu müdür yer değişikliğine ve ünvan düşürme cezasına çarptırılıyor, biz psikososyal servis elemanları da soruşturma geçirip kınama ya da bir yıl ilerlemeyi durdurma cezası alıyoruz.

Velhasıl-ı kelam, devlet amca her daim suçlunun yanında. Özgürken yaşama hakkını umunrsamayan ve dahi kendi eliyle hakkını elinden alan devlet amca, adi bir suçlu olduğunda seni hiç koruyup kollamadığı kadar çok sarıyor


Bu yazılanlar doğruysa vay benim Ülkeme vay benim insanıma. Diyecek söz bulamadım....
 
Saka gibi ya resmen şaka gibi. Allahin belasi. Hah boyleleri oldurulmesin de ne olsun?
 
Epey denetimli bir serbestlikmiş :KK62: o kadar denetimliymiş ki 8 yaşındaki bir ana kuzucuğunu elini kolunu sallaya sallaya kaçırıp bir apartman boşluğuna sürüklemeye çalışmış:KK62:

 
X