Bu dağın içinden deve çıktı

Rozel62

sevgiler
Kayıtlı Üye
27 Mart 2008
2.523
8
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden Salih (as) ve Semud Kavmi hakkındaki gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Ürdünlü, Suudi Arabistanlı ve Fransız bilim adamlarının ortaklaşa El Hicr bölgesinde yürüttükleri kazılarda çok çarpıcı bilgiler ele geçirildi. Fransız bilim adamları Semud Kavmi’nin yaşadığı Suudi Arabistan’daki el-Hicr bölgesi ve Ürdün’deki Petra bölgesinde yapılan arkeolojik çalışmaların dünyadaki yaygın tarih bilincini değiştireceğini söyledi.

Öte yandan, Kur'an-ı Kerim'in, 'Medain-i Salih /Salih’in Şehirleri' diye isimlendirilen Semud kavminin yerleşim birimleri hakkında yaptığı tarif, Google Earth'den alınan bu yerlere ait fotoğraflara tıpa tıp uyuyor. Salih’in şehirleri Kur'an-ı Kerim'in tanımlamasına göre kuzeyden güneye uzanan; en büyük genişliği 15 kilometreye varırken güneye doğru ilerleyerek daralan El-Ula şehrine bir kilometreden az bir mesafeye kadar ulaşan geniş bir vadide yer alır. Bu vadiyi yüce dağlar zinciri çevreler. Vadinin kuzey batısında kalan dağlar zincirinin deniz yüzeyinden yüksekliği 1500 metreye ulaşırken güney doğudaki zincirin yüksekliği 1000 metreye varır. Vadinin deniz yüzeyinden yüksekliği ise 800 metredir. Bu makalede, kayanın yerinin belirlenmesinde Google Earth'in görüntülerini ve Kur'an-ı Kerim'in tefsirinde, devenin çıktığı kaya hakkında yer alan vasıfları kullanacağız.
060920090305268977051_3.jpg

Medaini Salih ve Arkeolojik çalışmalar

Günümüzde arkeolojik ve tarihsel çalışmalar sonunda Semud Kavmi'nin yaşadığı yer, yaptığı evler, yaşama biçimi gibi birçok bilinmeyen, gün ışığına çıkartılmıştır. 2000 yıl önce Semud kavmi yerleşimleri, pazaryerleri ve su kanalları için el Hicr’de (bölgenin en büyük ikinci kenti, bugün Medaini Salih olarak bilinen ve Suudi Arabistan’ın en ünlü arkeolojik bölgesi) yapılar inşa ettiler.

060920090308008970501_3.jpg

Semud kavminin yaptığı yapılardan kalıntılar...

Uzun zaman önce terk edilmiş olan bu taş ocakları, Roma’nın işgalinden önceki 400 yıl boyunca Akdeniz’in güneyinde ve kuzey Arabistan’da hüküm sürmüş olan Semud kavmi hakkındaki bir stereotipi(klişe) yalanlamaktadır. Doğal kayaları oymakla ün salmış Semud kavmi yalnızca bina edenler olarak değerlendiriliyorlar. El Hicr taş ocakları Semud kavminin daha da fazlasına yetenekleri olduğunu kanıtlıyor.

060920090310598970454_3.jpg

Salih (as)'ın kavminin yaptığı seramikten bir görüntü...

Asılları göçebe olan, çadırlarda yaşayan ve ticaretle uğraşan bu Arap halkı, 2300 yıldan daha fazla bir zaman önce yerleşik hayata geçtiler. Bu zaman dilimini takip eden 800 yıl boyunca – ki bunun ilk 400 yılı özerk bir devlet olarak, kalanı Roma işgali altında geçmiştir- Semud kavminin yerleşik hayatı gelişen tarımla birlikte daha da ilerledi ve bu ilerleme onların sanat, mimari, tekstil, zanaat de olduğu kadar politik ve sosyal hayatta da gelişmelerine katkı sağladı.

060920090309458975064_3.jpg

Semud kavmine ait kumaşlardan bir parça

Tarihi Semud kavmi merkezlerinden en büyüğü bugün Ürdün’deki Petra’dır. 600’den fazla türbesi, kaldırımlı sokakları, tapınakları, pazarları, bir tiyatro binası, hidrolik yapılar ve lüks villaları da içeren yerleşimleri Petra’yı Ortadoğu’nun en iyi bilinen tarih abideleri arasına koymaktadır. Şehrin statüsü çok önemli, Romalılar orayı işgal ettikten sonra oraya Petra adını verdiler ve Semud kavmi işgalcilerle yaşamaya devam etti.

060920090313438976531_3.jpg

Suudi Arabistan Milli Müzesi'nde muhafaza edilen Semud kavmine ait bu kitabede özetle şunlar yazılıyor; "İmparator Sezar anısına, Hegreni halkı zaman içinde yıkılmış olan
duvarı restore etti."

El Hicr (Kayalı Arazi) bugün Madaini Salih, Arapça anlamıyla Salih’in şehirleri olarak biliniyor. Bu isim Kur’an’da adı geçen ve Semud kavmine gönderilen İslam öncesi peygamber Salih’i temsil etmektedir. Hicr Semud kavminin yerleşim yerinin en güneyindeydi, kraliyetin tüccarlarının, çiftçilerinin, mühendislerinin ve zanaatkârlarının merkezi konumundaydı. Kuran'da bahsi geçen Hicr halkı ve Semud Kavmi'nin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; zira Semud Kavmi'nin bir başka ismi de Ashab-ı Hicr'dir.

Google Earth'teki çarpıcı kareler

Kur'an-ı Kerim tefsirlerinde Allahu Subhanehu ve Teala'nın Semud Kavmi'ne bir mucize olarak gönderdiği devenin el-Hicr bölgesi denen bir yerde bulunan eşsiz bir kayadan çıktığı açıklanır. Müfessirler Semud kavminin bir gün toplandığını, Allah'ın Resulü Salih'in (a.s.) gelerek kendilerini Allah'a davet ettiğini, onlara ahireti hatırlattığını, kendilerini uyardığını ve vaaz ettiğini söyler. Kavmi ise ona şöyle cevap verdi; 'Sen bize oradaki kayadan (elleriyle işaret ederek) şu şu sıfatlara haiz gebe bir deve çıkar' (sıfatlarını ve niteliklerini sayıp ısrar ettiler, birçok sıfat saydılar). Salih (a.s.) kendilerine şöyle dedi; 'Eğer sizin sorduğunuzu istediğiniz gibi getirirsem bana gönderilene ve peygamberliğime iman edecek misiniz?'. Kavmi; 'evet' dedi. Bunun üzerine kendilerinden söz ve vaat aldı. Sonra namaz kıldığı yere giderek gücü yettiği kadar namaz kılıp Allah'tan istediklerine cevap vermesini istedi. Allahu Teala bu kayaya yarılıp içinden istenen ya da nitelendirilen türdeki hamile büyük deveyi çıkarmasını emretti. Onu bizzat gördüklerinde birçoğu işin büyüklüğü, manzaranın dehşet vericiliği, etkileyici kudret, kesin bir delil ve net bir kanıt oluşturuyor olması nedeniyle iman etti. Ancak daha büyük bir kısmı küfrüne, sapkınlığına ve inadına devam etti.

Müfessirlerin kayanın ve devenin sıfatları, kesilme yöntemi hatta öldürülmesi için komplo kuran şahısların isimleri hakkında hikâyeyi anlatırken dayandıkları kaynağı soruyorlar. Buna cevap Resulullah (sav), Tebük yolunda Hicr'den geçerken ashabına Salih (as)'ın kavmiyle kıssasından birçok detay anlattı.

Ebu ez-Zebir'in Cabir'den şöyle rivayet eder; Hicr'den geçip Allah resulü (sav) Tebük Gazvesi'ne katıldığında şöyle dedi; “Ey insanlar, bu mucizeler hakkında sormayın. Salih kavmi peygamberlerinden Allah'ın kendilerine bir mucize göndermesini istedi. Allah da onlara bir deve gönderdi. Deve dağ geçidinden gelip geldiği gün onların suyunu içiyordu. Onlar da sütünü sağıyor, bu sütü içtikleri gibi yiyecek de yapıyorlardı. Bu Allahu Teala'nın; 'Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver' ayetinin manasıdır. (Kamer Suresi, 28).

Buhari'nin İbn Ömer'den rivayet ettiğine göre Allah Resulü (sav) Tebük Gazvesi'nde Hicr'e indiğinde ashabına oradaki kuyulardan su içmemelerini ve çekmemelerini emretti. Onlar da 'hamur yaptık ve su çektik' dediklerinde Allah Resulü (sav) çektikleri suları dökmelerini, yaptıkları hamurları da develerine alaf olarak vermelerini ve develerini suladıkları kuyudan su çekmelerini emretti.

Bu hadislerden anlaşılıyor ki Allah Resulü (sav), devenin girdiği dar vadiyi, su içtiği kuyuyu belirtmiştir. Öyleyse çıktığı kayayı, deve ile ilgili diğer ayrıntıları da belirtmiş olması uzak bir ihtimal değildir. Sahabeler, Allah Resulü'ne nispet etmeden hikâye gibi rivayet etmişlerdir.

Kayanın vasıflarına gelince tefsir kitaplarından özetleyerek Google Earth'te mevcut; vadinin çekilmiş fotoğraflarındaki kayaların vasıflarıyla karşılaştıracağız. İbn Kesir tefsirinde metin şu şekilde gelmiştir; 'İbn Ömer'den sahih rivayete göre insanlar Allah Resulü (sav) ile Semud toprakları olan Hicr'e indi ve orada su çekti. Onlar (Semud kavmi) Salih'den (as) kendilerine bir mucize getirmesini istemiş ve kendileri belirledikleri; Hicr tarafında tek başına duran ve el-Katibe adı verilen hiçbir gediği bulunmayan eşsiz kayadan doğumu yaklaşmış gebe bir deve çıkarmasını istedi. Salih (a.s) onlardan eğer Allah istediklerine cevap verirse iman edeceklerine ve kendisine tabi olacaklarına dair için söz ve yemin aldı. Onlar söz verip yemin ettiklerinde Salih (a.s) namaz kılıp Allah'a dua etti. Kaya hareket edip yarıldı ve içinden onların sorduğu gibi gebe ve tüylü bir deve çıktı ve ardından cenini dünyaya geldi ve iki yanında hareket etmeye başladı.

Google Earth'in fotoğraflarını incelediğimizde vadinin en yüksek sağında duran siyahlıkla kaplı büyük bir kaya dikkatimizi çekmektedir. Bu kaya, büyüklüğü nedeniyle bir taş dağ olmaya daha yakındır. Bu da Semud kavminin putlarına orada taptığı rivayetini doğrulamaktadır. Kayanın maksimum uzunluğu 1500 metredir, maksimum genişliği de 700 metreyi bulmaktadır. Kendisini çevreleyen yerden maksimum yüksekliği ise 100 metredir. Şimdi bu kayanın, Allahu Teala'nın Salih'in (as) doğruluğuna kanıt olarak gönderdiği devenin çıktığı kaya ile aynı olduğunu ispatlamak için delilleri sunacağız.

Bu delillerden ilki rivayette geçtiği üzere kayanın adı el Katibe'dir. Bilindiği gibi kitabe (yazmak) el işlerinden biridir. Gelen resimde kayanın şeklini incelediğimizde el ayası gibi olduğunu ve kayada parmağa benzer çıkıntılar bulunduğunu görürüz. Bu zamanda insanlar bu kayayı 'Cebelu'l Hivar' diye de isimlendirmektedir. Çünkü devenin yavrusu (hivar), annesi öldürülmesinden sonra oraya dönmüş, üç kere böğürdükten sonra kaybolmuştur. Bu da Salih'in (as) kendilerine azap gelmeden önce kavmine verdiği süre miktarıdır.

İkinci delile gelince onu da hikâyeden özetleyeceğiz: Kaya hareket edip yarıldı ve içinden deve çıktı. Resim bunu göstermektedir. Zira kaya kenarlarından batmıştır. Kenarlarının birinde bu göçüntü 80 metreye kadar varmaktadır. Rivayetlerde geçtiği üzere çok büyük yapılı deve kayanın ortasından çıkmıştır. Bu durumda da muhakkak kayanın şeklinde çökme tarzında bozulma meydana gelmiş olmalıdır. Allahu Teala işte bu çöküntüyü insanlara devenin kayadan çıktığını göstermek için delil kılmıştır.

Garip olan şu ki vadideki kayalar arasında çöküntüye uğrayan bu ve yakınındaki bir diğer kaya dışında hiçbir kaya yok. Bu da bir hadisenin bu kayaya isabet ettiğini göstermektedir ki o da devenin çıkmasıdır.

Üçüncü delile gelince kayanın tepesinde siyah renkli bir kraterin bulunmasıdır. Bu krater, oturan deve şeklindedir. Bu kraterin uzunluğu yaklaşık 50 metre, genişliği de yaklaşık 20 metredir. Bu tarz bir kayada bir kraterin bulunması akla birçok soru getirmektedir. Acaba jeoloji uzmanı kardeşler bu soruları cevaplayabilir mi? Büyük hacmine karşın bu kaya, volkanik bir patlamaya paramparça olmadan dayanamayacak yapıdadır. İkinci soru ise kraterin sınırları çok açık şekilde belli olup krater garip bir geometrik şekle sahiptir. Bu, genelde görülen dairesel ya da elips şeklinde bir krater değildir.

Üçüncü soruya gelince kraterin etrafında volkan lavlarının olmaması bu volkanın kısa bir süre için ve korkunç bir kuvvetle patlayıp lavlarını kendisini çevreleyen bölgeden uzak yerlere fırlattığını göstermektedir. Burada Salih kavminin yalanlayıp deveyi kesmelerinden sonra çarptırıldıkları ceza türünü sunacağım. Nitekim bu, yukarıdaki soruların cevabını vermeye yardımcı olacak. Kur'an-ı Kerim'de güçlü bir sarsıntı ve korkunç bir sesle cezalandırıldıkları geçmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Salih (as) ve Semud kavmi

Kur’an'da Semud Kavmi'ni uyarıp korkutması için Hz. Salih'in gönderildiğinden bahsedilir. Hz. Salih, Semud halkı içinde tanınan bir kişidir. Onun hak dini tebliğ etmesini ummayan kavim ise, kendilerini içinde bulundukları sapkınlıktan uzaklaşmaya çağırması karşısında şaşkınlığa düşmüştür. İlk tepki, yadırgama ve kınamadır:Semud (halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir." Dediler ki: "Ey Salih, bundan önce sen içimizde kendisinden (iyilikler ve yararlılıklar) umulan biriydin. Atalarımızın taptığı şeylere tapmaktan sen bizi engelleyecek misin? Doğrusu biz, senin bizi davet ettiğin şeyden kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (Hud Suresi, 61-62)

Salih Peygamber'in çağrısına halkın az bir kısmı uydu, çoğu ise anlattıklarını kabul etmedi.Özellikle de kavmin önde gelenleri Hz. Salih'i inkar ettiler ve ona karşı düşmanca bir tavır takındılar. Hz. Salih'e inananları güçsüz duruma düşürmeye, onları baskı altına almaya çalıştılar. Hz. Salih'in kendilerini Allah'a ibadet etmeye çağırmasına öfke duyuyorlardı. Bu öfke sadece Semud halkına özgü de değildi aslında; Semud Kavmi, kendisinden önce yaşayan Nuh ve Ad Kavimleri'nin yaptığı hatayı yapıyordu. Kuran'da bu üç toplumdan şöyle söz edilir:Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkâr ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz." (İbrahim Suresi, 9)

Hz. Salih'in uyarılarına rağmen kavim, Allah hakkında kuşkulara kapılmaya devam etti. Ancak yine de Hz. Salih'in peygamberliğine inanmış bir grup vardı, ki bunlar, daha sonra azap geldiğinde Hz. Salih ile beraber kurtarılacaklardı. Önde gelenler ise, Hz. Salih'e iman etmiş olan topluluğa zorluk çıkarmaya çalıştılar:Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz gerçekten onunla gönderilene inananlarız." dediler. Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: "Biz de, gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız." (Araf Suresi, 75-76)

Semud Kavmi hala Allah ve Hz. Salih'in peygamberliği hakkında kuşkulara kapılmaktaydı. Üstelik bir kısım, Hz. Salih'i açık olarak inkar ediyordu. Hatta, inkar edenlerden bir grup-hem de sözde Allah adına-Hz. Salih'i öldürmek için planlar yapıyorduediler ki: "Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık." (Salih) Dedi ki: "Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz." Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı. Kendi aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yokoluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim." Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. (Neml Suresi, 47-50)
060920090318428973805_3.jpg


Semud kavmi deveyi bu su kuyusunun başında kesti...

Hz. Salih, Allah'ın vahyi üzerine, kavminin Allah'ın emirlerine uyup uymayacaklarını belirlemek için son bir deneme olarak onlara dişi bir deve gösterdi. Kendisine itaat edip etmeyeceklerini denemek için kavmine, sahip oldukları suyu bu dişi deve ile paylaşmalarını ve ona zarar vermemelerini söyledi. Böylece kavim bir denemeden geçirildi. Kavminin Hz. Salih'e cevabı ise, bu deveyi öldürmek oldu. Şuara Suresi'nde, bu olayların gelişimi şöyle anlatılır:Semud (kavmi) de, gönderilen (elçi)leri yalanladı.

Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde, ekinler ve yumuşak tomurcuklu gözalıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)." Dediler ki: "Sen ancak büyülenmişlerdensin. Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası değilsin; eğer doğru sözlü isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim." Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir. Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar." Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular. (Şuara Suresi, 141-157)

Hz. Salih ile kavmi arasındaki mücadele Kamer Suresi'nde ise şöyle bildirilir:Semud (kavmi) de uyarıları yalanladı. Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz. Zikr (vahy) içimizden ona mı bırakıldı? Hayır, o çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarıktır." Onlar yarın, kimin çok yalan söyleyen, kendini beğenmiş bir şımarık olduğunu bilip-öğreneceklerdir. Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. Ve onlara, suyun aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi. (Kamer Suresi, 23-29)

Deveyi öldürdükten sonra kendilerine azabın çabucak gelmemesi, kavmin azgınlığını daha da arttırdı. Hz. Salih'i rahatsız etmeye, onu eleştirmeye ve yalancılıkla suçlamaya başladılar:Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım." (Araf Suresi, 77)

Allah, inkar edenlerin kurdukları hileli düzenleri boşa çıkarttı ve Hz. Salih'i kötülük yapmak isteyenlerin ellerinden kurtardı. Bu olaydan sonra artık kavme her türlü tebliği yaptığını ve hiç kimsenin öğüt almadığını gören Hz. Salih, kavmine kendilerinin üç gün içinde helak olacaklarını bildirdi:...(Salih) Dedi ki: 'Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaattir'." (Hud Suresi, 65)

Nitekim üç gün sonra Hz. Salih'in uyarısı gerçekleşti ve Semud Kavmi helak edildi: O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi.) (Hud Suresi, 67-68)

Ayetlerin tefsir kitaplarındaki açıklaması

İbn Kesir, Taberi ve Kurtubi gibi ünlü tefsirlerde bu günler (azap günleri) hakkında şöyle geçmektedir; 'Semud (kavmi) Perşembe günü uyandı. Bu, günlerin ilkiydi. Yüzleri Salih'in (a.s) vaad ettiği gibi sararmıştı. Erteleme günlerinden ikincisi olan Cuma günü yüzleri kızarmıştı. Eğlence günlerinin üçüncüsü olan Cumartesi günü ise yüzleri kararmıştı. Pazar günü geldiğinde cezanın nasıl geleceğini ve kendilerine ne yapacağını bilmeden ceset kesilerek Allah'ın lanetini ve cezasını beklemeye başladılar. Güneş doğdu ve kendilerine gökten bir çığlık ve altlarından bir sarsıntı geldi. Sadece bir saat içinde canlar verildi ve ruhlar teslim edildi'. Bilindiği gibi volkan patlamalarından önce genellikle deprem olur. Bu da Hicr bölgesinde olmuştur. Öyle ki yer şiddetle sarsılmaya başladı sonra da 3 yerde volkan patladı. Bu yerler de Salih şehirlerinin batısında kalan iki dağın tepesi ve devenin çıktığı kayadır. Google Earth fotoğraflarında bu açıkça görülmektedir. Daha önce de bahsettiğimiz gibi bu üç volkan kraterinin çevresinde lavların bulunmaması çok kısa bir zaman süresi için patladıklarını ispatlamaktadır. Ancak çok yüksek şiddet nedeniyle korkunç bir patlama sesi çıktı. Bu da kavmin kalplerini yerinden oynattı ve öldüler. Bu tür volkanlara sağanak volkan (spatter volcanoe) ismi verilmektedir. Öyle ki bu volkandan çıkan maddelerin büyük kısmı su buharı ve karbondioksit gibi çeşitli gazlardan oluşur. Genellikle de –resimde görüldüğü üzere- volkanın ağzı çevresinde belirgin kenarlar meydana gelir.
 
060920090305568973285_3.jpg

060920090306488979042_3.jpg


060920090306288973563_3.jpg



Son fotoğraftan da kayadan bir buçuk kilometre uzaklıktaki dağdaki volkan kraterinin kayadaki volkan krateri ile aynı vasıflara sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu da iki patlamanın aynı zamanda meydana geldiğini ve aynı şekilde hapsedilmiş gazların basınç kuvvetini göstermektedir. Zira patlama birbirlerine uzaklığı birkaç kilometreyi geçmeyen 3 yerde meydana gelmiştir. Ancak hayrete düşüren nokta, yandaki dağda büyük bir volkan bulunmasına ve kayanın volkanının patlamasını engellemesi mümkün olmasına karşın Allahu Teala kudretinin mucizeviliğini insanlara göstermek istemiş ve devenin çıktığı yerden bu kayada da patlama meydana gelmiştir. Devenin kayanın ortasından çıkması nedeniyle kayanın kabuğunda zayıflık oluşmuş bu da basınçlı gazlardan bir kısmın çıkmasına neden olmuştur. Böylece insanın dayanamayacağı bir ses meydana gelmiştir. Allahu Teala şöyle buyurmuştur; 'Çünkü Biz onların üzerine bir tek çığlık gönderdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı-çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.' (Kamer Suresi-31)

alıntı
 
tüylerim ayağa kalktı ,kurban olduğun bir anda var biranda yok edebiliyor..
canım teşekkürler.:1hug:
 
Cenabı Allahın bu hikmetleri karşısında insanın dili nasıl tutulmaz..
çok enteresan bir paylaşım olmuş yüreğine sağlık arkadaşım a.s.
 
X