Denk gelmişken bi daha yorum yapacağım, su israfına çok değinildi-değindik; benzer yorum geldi mi kaçırdım mı bilmiyorum ama ben "Deterjan" üzerine de çok duruyorum, ilk yorumumda üstü kapalı geçtim, biraz açmak istiyorum.
Her deterjan, maalesef toprakla tam uyumlu değil, bugün gıda malzemelerimiz dahi sentetik unsurlar barındırırken, bu kadar yapaylığa maruz kalırken, deterjanlarımızın organik kalmasını beklemek elbette fazla iyimser, safça bir düşünce olarak kalırdı. O tuvaletleri her gün yıkadığınız, o makinelerin her gün dolup boşalttığı, lavabolardan, giderlerden akan deterjanlı sular ne oluyor? Nereye gidiyor?
Toprağı çoraklaştırmaya gidiyor, yeraltı sularına karışıp, kalitelerini düşürmeye gidiyor, denizlere karışıp çeşitli canlılarda birikiyor... Biz o deterjanları bugün giderlerden akıtarak temizlendiğimizi zannederken, aslında vücudumuzun içini deterjan ile dolduruyoruz. Bu tam manasıyla kirlenmek.
Evlerimizi steril(!) hale getirdik zannederken, deterjan yiyoruz, içiyoruz.
Kanser vakaları çok arttı, bu salt yediklerimizin, sigara gibi zararlı bağımlılıklarımızın bir sonucu değil.
Ben 3 günde bir pantolon değiştiriyorum dediğimde garip geldi bir çoğunuza, dışarı pantolonum onlar, eve girince asar çıkarır, koltuklarıma o pantolonlarla oturmam dedim, askıda havalandırır tekrar giyerim çünkü bedenim temiz, her gün duş alıyorum bu yeterli; terleyecek bir aktivite de yapmıyorum "Boyamaya" gidiyorum diye açıklama yaptım. Kıyafetlerin ne kadar sürede kirlendiği, şehrin kirliliği ile de ilintili ama belli bir "Dışarı-içeri" ayırımı ile evler daha uzun süre temiz kalabiliyor.
Bu zincirleme bir kirleniş-tüketim-israf halini alıyorsa, salt kendinizin değil, herkesin hakkından, hayatından çalıyorsunuz demek. Biliyor musunuz, geri dönüşümcüler, kimyacılar, bu bilim insanları çağımızın adına ne diyor:
"Plastik çağı" :)
İçimiz dışımız, gezegenimiz sürekli plastik ile yığılıp duruyor...
En çok da plastik deterjan kutuları ile.