Merhaba, yaklaşık 2-3 hafta önce bulmuştum yazınızı ve ben de paylaşmak istedim durumumu, her ne kadar burada okuduklarım acımı tazelese de tesellilerden daha iyi geliyor, yakın hissettiriyor. 26 Ocak ta 22 haftalıkken girdiğim detaylı ultrasonda bebeğimin kalbinde anomali tespit edildi. Hayatımın en kötü günü zannetmiştim o günü, daha kötü günler bizi bekliyormuş meğer. Çaresizlik, hemen araştırmalar, a aynı teşhisle bebeği yaşayan insanlar varmış, aynı durumu yaşayan ailelerle görüşme çabaları, bir çözüm bulma arayışı. O sırada doktorumuz Fetal DNA testi yapılmasını önerdi. 1 hafta onun sonucu için bekledik, temiz çıkınca başka doktorlarla görüşmeye başladık. Alanında başarılı doktorlarla görüşmek istedik, hiçbiri umut vermemekle birlikte doğumun gerçekleşebileceğinden, sonrasında bebeğin daha birkaç günlükten itibaren bir dizi ciddi açık ameliyatlar geçireceğinden bahsettiler. Son görüştüğümüz prof. dr. ise diğerlerinden farklı olarak korktuğumuz, düşünmek istemediğimiz senaryolardan, aslında kendisinin de tecrübe ettiği bizzat ilgilendiği vakaların hayatlarından, gerçeklerden bahsetti. Bebek doğar evet, ama ameliyatlar çok ciddi ameliyatlar, bebekliğini yaşayamayacak, anne kokusu nedir bilmeyecek bir çocuk yetiştireceğimizden, her an nefessiz kalabilecek korkusuyla yaşayacağımızdan, belki mosmor bir şekilde doktora yetiştirmeye çalışacağımızdan, olur da büyürse ilerde mutlaka kalp nakli adayı olacağından ve günümüz koşullarında kalp naklinin gerçekçi bir çözüm olmadığından ya da o imkanlara ulaşmanın zorluğundan, bize bir şey olursa ileri yaşında ona bakması için ikinci çocuğu düşüneceğimizden, yaşayacağımız çaresizliklerden bahsetti. O güne kadar teknolojinin ilerlemesine güvenerek devam etmeyi düşünsek de profesörün yanından çıktığımızda yerle bir olmuştuk. Bitirme kararı beni başka birine dönüştürdü sanki. Aynı hafta kendi şehrimizde araştırma hastanesine bitirme işlemi için gittiğimizde, zaten aldığımız karar yeterince zor değilmiş gibi, doktorun 22 hafta üstü gebelikleri sonlandırma işleminin hastanelerinde yapılmadığını, bölüm başkanlarının böyle uygun gördüğünü söylemesi üzerine bir kez daha yıkıldım. Sanki bebeğimizi bizden daha çok düşünüyorlardı ya da keyfi bir karar vermişiz gibi hissettirdi ve gerçekten alt üst oldum. Daha sonra işlemi gerçekleştirmek üzere 14 şubatta Kocaeli Araştırma Hastanesine yattım, bebek sesleri ve karnı burnunda hamileler arasında 1 gün boyunca suni sancı aldıktan sonra 25 haftalıkken normal doğumla bebeğimi ölü olarak doğurdum. Doğumhanede hemşireler genellikle umursamaz haldeydi, sancıdan kıpırdayamazken iki kere odaya çağırdım diye, tatlım sürekli butona basarak çağırma, odamıza gelip soracağını sorabilirsin, yanıtıyla karşılaştım. Çaylarını böldüğüm için kızmış olabilirler. Hemşirelere yalvarışımı gören ve 10 gündür orada yatan bir hasta, kendisi de hastayken benim sancı çektiğimi gördükçe geldi belimi ovdu, benimle ilgilendi. Allah ondan razı olsun, inşallah sağlıkla doğumunu yapar, bebeğine kavuşur. Doktorlar daha ilgiliydi diyebilirim. Eşim her zaman yanımda ve en büyük desteğim olsa da bebeğin kalbine iğne batırılarak yaşamına son verilirken, odada sancıları çekerken ya da doğumu yaparken yalnızdım, bu kararı sadece ben vermişim ve bu bebeği korumam gerekirken ona ihanet etmişim düşünceleri maalesef zaman zaman beni yokluyor. Bebeğimin mezarını bile ziyaret edemedim, eşime gidelim mi sormaya çalıştığımda boğazım düğümleniyor sanki. Acım biraz azalsa ya da bir an unutsam yaşadıklarımı ya da bi tebessüm etsem, onu geride bırakmışım gibi hissediyorum. İnsanların teselli verme şekli beni daha çok kahrediyor, aynı acıyı yaşamış bile olsan aynı şekilde hissedemezsin ki. Geçecek, başka olur denmesi sadece yaramı deşiyor. Bazen biraz olsun normal hissederken, uzun süre görüşmediğim, hamileliğimi bilen biri nasıl olduğumuzu soruyor, işte o zaman acım capcanlı bir şekilde karşıma çıkıyor. Ya da elim karnıma gidiyor, bebeğimin hareketlerini hissedememek kahrediyor. Bu hiç geçmeyecek ya da ben geçmesine izin veremeyeceğim. Yaşayan herkese sabır dilerim.